Danıştay Kararı 10. Daire 2019/6204 E. 2019/10833 K. 24.12.2019 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/6204 E.  ,  2019/10833 K.

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/6204
Karar No : 2019/10833

TEMYİZ EDEN (DAVALI): Sağlık Bakanlığı
VEKİLLERİ : Huk. Müş. Av. …
Huk. Müş. …
KARŞI TARAF (DAVACI): …
VEKİLİ : Av. …
MÜDAHİL (DAVALI YANINDA): …
İSTEMİN KONUSU : …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:…sayılı kararının kabule ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem : Davacı tarafından, eşi …’in, geçirdiği trafik kazasının ardından kaldırıldığı … Devlet Hastanesinde gereken müdahalelerin yapılmaması nedeniyle hayatını kaybettiği, olayda idarenin hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek uğradığını iddia ettiği zararlara karşılık 10.000,00 TL (miktar artırım dilekçesi ile artırılarak 62.510,53 TL) maddi, 10.000,00 TL manevi tazminatın 30/06/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …. İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:…sayılı kararda; davacının eşinin takip ve tedavisinde görev alan doktor hakkında açılan ceza davasında Yüksek Sağlık Şurası’ndan alınan karar ve ceza mahkemesi kararı birlikte değerlendirildiğinde, müteveffanın, geçirdiği trafik kazasının ardından kaldırıldığı hastanede takip ve tedavilerinin gerektiği gibi yapılmadığı, olayda idarenin ağır hizmet kusuru bulunduğu sonucuna varılarak 62.510,53 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminat isteminin kabulüne, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacının eşinin ölümü ile idarenin eylemi arasında nedensellik bağı olup olmadığı, ölüm olayının geçirilen trafik kazasına ve müteveffanın kişisel kusuruna bağlı olup olmadığı hususları açıkça ortaya konulmadan eksik inceleme ile karar verildiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Davalı idarenin temyiz isteminin kısmen kabulü ile temyize konu kararın maddi tazminatın kabulüne ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Dava dosyasında bulunan belgelere göre;
Davacının eşi …, minibüs çarpması sonucu yaralanarak 30/06/2007 tarihinde saat 00.30’da ambulansla … Devlet Hastanesi acil servisine getirilmiştir.
Nöbetçi doktor tarafından, sağ kaşının üzerindeki 3 cm’lik kesi dikilmiş, röntgen tetkiki yaptırılmış, kafatasında travmatik bir patoloji olmadığı değerlendirilmiştir. Mütevveffaya alkol testi yapılmış, 3.43 promil alkollü olduğu tespit edilmiştir. Serum tedavisi başlanarak müşahade odasına alınmış, sabah 08.15 sıralarında yatağında ölü olarak bulunmuştur.
… Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan otopsi sonucunda düzenlenen raporda; kesin ölüm sebebinin, künt kafa travmasına bağlı beyinde yaygın subaraknoid kanama ve beyin kontüzyonu neticesinde gelişen solunum ve dolaşım yetmezliği sonucu olduğu belirtilmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, başka bir ifadeyle zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun 1. maddesinde, adalet işlerinde bilirkişilik görevi yapmak üzere Adalet Bakanlığına bağlı Adli Tıp Kurumu kurulduğu; 2. maddesinde, Adli Tıp Kurumunun, mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen adli tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle yükümlü olduğu; 15. maddesinde, Adli Tıp Üst Kurullarının, adli tıp ihtisas kurulları ve ihtisas daireleri tarafından verilip de mahkemeler, hâkimlikler ve savcılıklarca kapsamı itibarıyla yeterince kanaat verici nitelikte bulunmadığı, sebebi de belirtilmek suretiyle bildirilen işleri, adli tıp ihtisas kurullarınca oybirliğiyle karara bağlanamamış olan işleri, adli tıp ihtisas kurullarının verdiği rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile ihtisas dairelerinin rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile Adli Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının heyet hâlinde verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceleyeceği ve kesin karara bağlayacağı düzenlenmiştir. 703 sayılı “Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile anılan hükümler yürürlükten kaldırılmış olmakla birlikte, 15/07/2018 tarih ve 304794 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 4 No.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 2, 3 ve 16. maddelerinde yukarıda yer verilen hükümler aynı şekilde yeniden getirilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava konusu olayla ilgili olarak … Devlet Hastanesinde müteveffanın takip ve tedavisinde görev alan doktor hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında Adli Tıp Kurumundan alınan 06/08/2008 tarihli raporda sonuç olarak; “maktülün gözlem altındayken daha yakından takip edilip vital bulgularının sıkı takip edilmemiş olmasının eksiklik olduğu” yönünde görüş verilmiş, doktor hakkında ceza davası açılmıştır.
… Asliye Ceza Mahkemesince Yüksek Sağlık Şurasından alınan 12-13/10/2011 tarihli raporda, “hastanın ileri derecede alkollü olmasının kooperasyonu imkansız kıldığı, hastanın bilinci kapalı hasta olarak kabul edilerek, buna göre takip ve tedavilerinin yapılmasının gerektiği, hastanın kabulünde yeterli sistemik ve nörolojik muayenesinin yapılmadığı, çoğul travmalı bir hastanın daha yakından izlenmemesinin eksiklik olduğu” belirtilmiştir. Ceza Mahkemesince, ilgili doktorun, hastanın gerekli takip ve tedavilerini yapmakta özensiz ve dikkatsiz davranarak taksirle ölümüne neden olduğu gerekçesiyle 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş, karara yönelik sanık doktorun itirazı … Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedilmiştir.
Mütevvefanın geçirdiği trafik kazasıyla ilgili olarak minibüs şoförü hakkında açılan ceza davasında, … Asliye Ceza Mahkemesince, sanığın, alkollü olan müteveffaya yaya kaldırımından yola çıktığı esnada çarparak, önce yaralanmasına, daha sonra da hastanede ölümüne sebep olduğu, yapılan incelemeye göre, sanığın tali kusurlu bulunduğu, üzerine atılı suçu işlediğinin sübut bulduğu gerekçesiyle dikkatsizlik ve tedbirsizlikle ölüme sebebiyet verme suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve cezanın ertelenmesine karar verilmiş, karar temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.
İdarenin hukuki sorumluluğundan söz edilebilmesi için, ortada bir zararın bulunmasının yanında, bunun idareye yüklenebilecek bir işlem veya eylemden doğması, başka bir deyişle; zararla idari faaliyet arasında nedensellik bağının kurulabilmesi gerekir. Zararın oluşmasında zarara uğrayanın ya da üçüncü kişinin kusuru varsa, kusurun ağırlığına göre, idarenin tazmin sorumluluğunun ortadan kalkacağı ya da kusur ölçüsünde azalacağı açıktır.
Yukarıda yer verilen bilirkişi raporları uyarınca, davacının eşinin muayene ve takiplerinin gerektiği gibi yapılmadığı, sağlık hizmetinin eksik yürütüldüğü anlaşılmakla birlikte, minibüs şoförü hakkında açılan ceza davasında şoför hakkında taksirle ölüme neden olmaktan mahkumiyet kararı verilmesi, Ceza Mahkemesince kaza olayında sanığın tali kusurlu olduğunun tespit edilmiş olması karşısında; ölüm olayının gerçekleşmesinde, davalı idarece sunulan sağlık hizmetindeki eksiklikler ile mütevaffa ve minibüs şoförünün eylemlerinin ne oranda etkili olduğu konusunda tereddüt oluşmaktadır.
Olayda; otopsi raporunda sözü edilen, künt kafa travmasına bağlı gelişen beyin kontüzyonu ve subaraknoid kanamanın, hastanın muayene ve takipleri sırasında tespit edilmiş olması halinde izlenecek tedavi prosedürünün ne olduğu, muayene, takip ve tedavilerin gerektiği gibi yapılması halinde hastanın kurtulma şansının ne oranda olduğu, alkollü olmasının müteveffanın sağlık durumunun kötüleşmesine etkisinin olup olmadığı, ölümün gerçekleşmesinde idarenin hangi oranda kusurlu olduğu hususlarının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Bu amaçla; müdahil doktor ve minibüs şoförü hakkında açılan ceza davalarına ait dosyalar temin edildikten sonra ilgili Adli Tıp Üst Kurulundan yukarıda belirtilen hususların açık, anlaşılır şekilde cevaplandığı rapor alınarak davalı idarenin tazminat sorumluluğunun kapsamı belirlenmelidir.
Bu durumda, eksik inceleme sonucu verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne,
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin temyize konu …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:…sayılı kararının kabule ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/12/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.