Danıştay Kararı 10. Daire 2019/5301 E. 2019/2869 K. 15.04.2019 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/5301 E.  ,  2019/2869 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/5301
Karar No : 2019/2869

TEMYİZ EDEN (DAVACI) :
VEKİLİ :
KARŞI TARAF (DAVALI) :
VEKİLİ :
İSTEMİN KONUSU : …. İdare Mahkemesinin …. tarih ve E:…/…, K:…/… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirkete ait hastanede geçici kadro ile Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları uzmanı olarak görev yapan Dr. …’in anadal uzmanlığı olan İç Hastalıkları alanında çalıştırılması istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince verilen …. tarih ve E:…/…, K:…/… sayılı kararda; Danıştay Onbeşinci Dairesinin 08/05/2018 tarih ve E:2017/2898, K:20018/4551 sayılı bozma kararına uyularak, “Özel Hastaneler Yönetmeliğinin 19. Maddesinin 2. fıkrasında, “Çalışanların işten ayrılışları, en geç beş iş günü içinde müdürlüğe bildirilir ve çalışma belgesi iptal edilir. Ayrılanın yerine aynı uzmanlık dalında hekim başlatılabilir ve bu personel için mesul müdür tarafından personel çalışma belgesi düzenlenerek müdürlüğe en geç beş iş günü içinde onaylatılır.” kuralı yer almakta iken; 11/02/2012 tarih ve 28201 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yönetmelik değişikliği ile 19. Maddenin 2. fıkrası, “Çalışanların işten ayrılışları, en geç beş iş günü içinde müdürlüğe bildirilir ve çalışma belgesi iptal edilir. Ayrılanın yerine aynı uzmanlık dalında hekim başlatılabilir. Yan dal uzmanlığı bulunanlar ise, ancak kuruluşun o yan dal uzmanlığında kadrosu bulunması halinde başlatılabilir.” şeklinde yeniden düzenlenmiş; akabinde 21/03/2014 tarih ve 28948 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özel Hastaneler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelikle, Ana Yönetmeliğin 19. maddesinin 2. fıkrasının üçüncü cümlesi “Her bir yan dal uzmanlık alanında ülkedeki ve ildeki eğitim kurumlarının tıpta uzmanlık eğitimini sağlayacak şekilde Bakanlıkça belirlenen sayıda yan dal uzmanı bulunması koşuluyla yan dal uzmanlığı bulunanlar Planlama ve İstihdam Komisyonunun uygun görüşü ile o ildeki ana dal uzmanlık kadrolarında başlatılabilir. Tıpta uzmanlık eğitimi verilmeyen illerde ise Planlama ve İstihdam Komisyonunun uygun görüşü ile o ildeki ana dal uzmanlık kadrolarında başlatılabilir.” şeklinde değiştirilmiştir. Buna göre yan dal uzmanlığı bulunan hekimlerin, ana dal uzmanlık kadrolarında başlatılabilmeleri için Planlama ve İstihdam Komisyonunun uygun görüşünün aranacağı kuşkusuzdur.
Öte yandan, anılan Yönetmeliğin “Özel hastanenin kalite ve verimliliğini artırmak amacıyla izin verilebilecek hususlar” başlıklı Ek-5. maddesinin (f) bendinde; “Özel hastanenin ruhsatında kayıtlı uzmanlık dallarında kadrolu çalışanlardan yan dal veya iki ayrı uzmanlığı olan tabipler, bulunduğu hastanede kadrolu çalıştıkları uzmanlık dalı dışındaki uzmanlık dalında da çalışabilirler. Bu durumda, her iki uzmanlık dalı da faaliyet izin belgesine işlenir. Bu şekilde çalışan tabibin hastaneden ayrılması halinde, altmış gün içinde geçici olarak çalışılan uzmanlık dalında uzman tabip bulunamaz ise bu uzmanlık dalı faaliyet izin belgesinden çıkarılır.” kuralı yer almaktadır.
Yukarıda aktarılan Özel Hastaneler Yönetmeliğinin Ek-5. maddesinin (f) bendi uyarınca, Dr. … ancak kadrolu Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları uzmanı olarak çalıştığı hastanede ana dalında da çalışabileceğinden, geçici kadro ile çalıştığı davacı hastanede bu nedenle ana dalında istihdamı mümkün olmayıp, davaya konu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.” gerekçesiyle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, yan dal uzmanı olarak çalışılan hastanede ana dalında hizmet vermesinin şarta bağlanmasında kamu yararı bulunmadığı, talebin dava tarihinden sonra Planlama ve İstihdam Komisyonu Kararı ile uygun görüldüğü, hekimin ana branşında çalışmaya başladığı, davanın açılmasına davalı idarenin sebebiyet verdiği, bu nedenle dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği, bu talep yerinde görülmez ise davanın konusuz kalması sebebiyle hüküm kurulması, yargılama gideri ve vekalet ücretinin idareye yükletilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın reddi yolundaki …. İdare Mahkemesinin …. tarih ve E……, K…/… sayılı temyize konu kararının ONANMASINA,
3.2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 15/04/2019 tarihinde usulde ve esasta oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :

Dava, davacı şirkete ait hastanede geçici kadro ile Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları uzmanı olarak görev yapan Dr. ..’in anadal uzmanlığı olan İç Hastalıkları alanında çalıştırılması istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
….. İdare Mahkemesi’nin E:…-K:…. sayılı dosyasında verilen kararın temyiz incelemesine konu olduğu Danıştay Onbeşinci Daire’nin 2016/3888 Esas sayılı dosyasında, davacı vekilinin 14/10/2015 tarihli dilekçesi ekinde dosyaya sunduğu, Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 24/07/2015 tarihli ve 1759 sayılı yazısında, 21/04/2015 tarih ve 2015/50 sayılı Planlama ve İstihdam Komisyonu Kararlarına istinaden davacı şirkete ait hastanenin Dr. ..’i İç Hastalıkları kadrosunda çalıştırma talebinin uygun görüldüğünün belirtildiği anlaşılmıştır.
Bu duruma göre davacının talebi idarece yerine getirilmiştir. Davacının talebinin yerine getirilmesi nedeniyle bu davanın konusunun kalmadığı açıktır.
Bu durumda, Mahkemece, davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken davanın reddi yolunda verilen kararda hukuka uygunluk görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyorum.

(XX) KARŞI OY :

1. 18/6/2014 tarihli ve 6545 sayılı Kanunun 27 nci maddesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununa eklenen geçici 8 inci madde ile 6545 sayılı Kanun ile idari yargıda kanun yollarına ilişkin getirilen hükümlerin zaman bakımından nasıl uygulanacağı düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre, ivedi yargılama usulü hariç olmak üzere, 6545 sayılı Kanunla kanun yollarına ilişkin getirilen hükümler, bölge idare mahkemelerinin tüm yurtta göreve başlayacakları 20 Temmuz 2016 tarihinden sonra verilen kararlar hakkında uygulanacak, 20 Temmuz 2016 tarihinden önce verilmiş kararlar hakkında ise, kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan kanun yollarına ilişkin hükümler uygulanacaktır.
2. Kanun koyucu daha önce idari yargıda kanun yollarına ilişkin yapılan değişikliklerde düzenlenen geçiş hükümlerinden farklı olarak, geçici 8 inci maddede, “Danıştayın bozma kararı üzerine kararı bozulan mahkemece verilen kararların, Danıştayda temyiz edileceği” yönünde bir düzenlemeye yer vermemiştir. Gerek 8/6/2000 tarihli ve 4577 sayılı Kanun, gerekse 2/7/2012 tarihli ve 6352 sayılı Kanunla idari yargıda kanun yollarına ilişkin hükümlerinde değişiklik yapılırken, 2577 sayılı Kanuna eklenen geçici 4 üncü ve geçici 6 ncı maddelerde açık geçiş hükümlerine yer verilerek, Danıştayın bozma kararı üzerine kararı bozulan mahkemece verilen kararların, Danıştayda temyiz edileceği açık bir şekilde hükme bağlanmışken, kanun koyucu geçici 8 inci maddede böyle bir düzenlemeye bilinçli bir şekilde yer vermemiştir.
3. Kanun koyucu temyiz merciinin incelenmesinden geçmiş ilk derece mahkemesi kararları açısından bilinçli bir ayrım yaparak, adli yargı ile idari yargıda istinaf hükümlerinin zaman bakımından uygulanmasında farklı düzenlemeler öngörmüş, idari yargıdan farklı bir şekilde, kanun yolu aşamasında Yargıtay incelemesine tabi tutulan kararların tabi olacağı kurallara ilişkin açık geçiş hükümleri öngörmüş ve Ceza Muhakemesi Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve İş Mahkemeleri Kanununa ilişkin olarak kanun yollarına yönelik geçiş hükümleri düzenlenmiştir. Nitekim, gerek 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 8 inci maddesine, gerekse 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun geçici 3 üncü maddesine 1/7/2016 tarihli ve 6723 sayılı Kanunun 33 üncü ve 34 üncü maddeleriyle “Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez.” hükmü eklenirken, anılan 6723 sayılı Kanunun 13 üncü ve 14 üncü maddeleriyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27 nci ve 61 inci maddelerinde düzenleme yapılmasına rağmen, adli yargıdan farklı olarak, bölge idare mahkemelerinin göreve başladığı 20 Temmuz 2016 tarihinden önce Danıştayca verilen bozma kararları üzerine verilecek ilk derece mahkemesi kararları hakkında herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.
4. Yukarıda belirtilen gerekçelerle, 2577 sayılı Kanunun geçici 8 inci maddesinin açık hükmü ve kanun koyucunun adli yargı ve idari yargı bakımından konuya farklı yaklaşımı karşısında, 6545 sayılı Kanun ile idari yargıda kanun yollarına ilişkin getirilen hükümlerin, 20 Temmuz 2016 tarihinden sonra verilen tüm kararlar hakkında uygulanacağından, 2577 sayılı Kanunun 45 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “İstinaf başvurusuna konu olacak kararlara karşı yapılan kanun yolu başvurularında dilekçelerdeki hitap ve istekle bağlı kalınmaksızın dosyalar bölge idare mahkemesine gönderilir.” hükmü uyarınca, bölge idare mahkemesi istinaf incelemesine tabi olan dava dosyasının Samsun 2. İdare Mahkemesinin bağlı olduğu Samsun Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesi gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne usul yönünden katılmıyorum.