Danıştay Kararı 10. Daire 2019/3722 E. 2020/4374 K. 02.11.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/3722 E.  ,  2020/4374 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/3722
Karar No : 2020/4374

DAVACI : …’ya vesayeten …

DAVALI : Hasım gösterilmemiştir.

DAVANIN_ÖZETİ :… H Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan … tarafından, Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliğinde 27/08/2017 tarihinde yapılan değişiklik sebebiyle uğradığını ileri sürdüğü hak ihlalinin giderilmesi veya Yönetmeliğin yürürlüğünün durdurulması istenilmektedir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ :2577 sayılı Kanunun 6. maddesinin 4. fıkrası uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince, 2577 sayılı Kanun’un 14. maddesi uyarınca Tetkik Hakiminin raporu ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra, gereği görüşüldü:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 6. maddesinin 4. fıkrasında; “Herhangi bir sebeple harcı veya posta ücreti verilmeden veya eksik harç veya posta ücreti ile dava açılmış olması halinde, otuz gün içinde harcın ve posta ücretinin verilmesi ve tamamlanması hususu daire başkanı veya görevlendireceği tetkik hakimi, mahkeme başkanı veya hakim tarafından ilgiliye tebliğ olunur. Tebligata rağmen gereği yerine getirilmediği takdirde bildirim aynı şekilde bir daha tekrarlanır. Harç veya posta ücreti süresi içinde verilmez veya tamamlanmazsa davanın açılmamış sayılmasına karar verilir ve davacıya tebliğ olunur.” hükmü yer almaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; bir yıldan uzun süreli hapis cezasıyla hükümlü olan davacıya …. Sulh Hukuk Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile …’nın vasi olarak tayin edildiği, davacı tarafından vasisinin ve vesayet makamının izni olmaksızın doğrudan dava açıldığı, dava açılırken yargılama harç ve posta ücretlerinin yatırılmadığı görüldüğünden, yargılama giderlerinin yatırılması gerektiği hususunda davacı vasisi …’ya 21/12/2019 ve 17/06/2020 tarihlerinde Dairemizce bildirimde bulunulmasına ve harç ve posta giderlerinin yatırılmaması neticesinde davanın açılmamış sayılacağının duyurulmasına rağmen söz konusu bildirimlerin gereğinin süresi içerisinde yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla; bakılan uyuşmazlıkta 2577 sayılı Kanun’un 6. maddesinin 4. fıkrası uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Açıklanan nedenle, 2577 sayılı Kanun’un yukarıda aktarılan hükmü uyarınca DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 02/11/2020 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 14. maddesinde, kısıtlıların fiil ehliyetinin bulunmadığı kural altına alınmış; 407. maddesinde, bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkum olan her erginin kısıtlanacağı kuralına yer verilmiş; 413. maddesinde, vesayet makamının, bu görevi yapabilecek yetenekte olan bir ergini vasi olarak atayacağı kurala bağlanmış; 448. maddesinde, vesayet dairelerinin yetkilerine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla vasinin vesayet altındaki kişiyi bütün hukuki işlemlerde temsil edeceği belirtilmiş; 462. maddesinin 8. fıkrasında da, acele hallerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere, dava açma, sulh olma, tahkim ve konkordato yapılması hallerinde vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesinden izin alınmasının gerekli olduğu öngörülmüştür.
Türk Medeni Kanunu’nun anılan hükümlerinde, bir yıl veya daha uzun süreli hapis cezasına mahkum olan ve ceza infaz kurumunda bulunan erginlerin dava açabilmelerinin, vasilerinin rızâsına ve vesayet makamının (sulh hukuk mahkemesinin) iznine bağlı olduğunun kurala bağlanması karşısında, sınırlı ehliyetsiz olan vesayet altındaki kişi adına ancak vasisinin Sulh Hukuk Mahkemesinden izin alınmak suretiyle dava açması mümkündür.
Sınırlı ehliyetsizin, vasisinin rızası ve vesayet makamının izni olmaksızın dava açması durumunda; Mahkemece, vasiye rızası olduğuna dair iradesini açıklaması ve buna vesayet makamının iznini de eklemesi için bir süre verilmektedir. Bu süre içerisinde vasinin vesayet makamından izin de almak suretiyle sınırlı ehliyetsiz tarafından açılan davaya icazet vermesi halinde vasinin bu iradesini açıkladığı ana kadar askıda olup hükümsüz olan dava baştan itibaren geçerlilik kazanmakta, icazet vermemesi halinde ise baştan itibaren hükümsüz olmaktadır. Bu hükümsüzlük hali de sınırlı ehliyetsiz tarafından açılan davada, menfaat/hak ihlaline dayalı subjektif değil ancak medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenen objektif ehliyetsizlik hali ile tezahür etmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, ehliyetsiz kişi tarafından açılan davanın reddine karar verileceği belirtilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, bir yıldan uzun süreli hapis cezasıyla hükümlü olan davacıya .. Sulh Hukuk Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile ‘nın vasi olarak atandığı; Dairemizin … tarihli ara kararı ile vesayet altına alınan davacı ‘nın açmış olduğu bu davaya vasi olarak atanan ‘nın icazet verip vermeyeceğini bildirmesi için 30 gün süre verilmesine, vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesinden izin alınmak suretiyle icazet verilmesi gerektiğinin hatırlatılmasına karar verilip, kararın vasi ‘ya 06/07/2019 tarihinde tebliğ edildiği; buna rağmen vasi olarak atanan ‘nın, davacının açmış olduğu bu davaya icazet verip vermeyeceği konusunda sessiz kaldığı görülmekle davaya icazet vermediği anlaşılmaktadır.
Yukarıda izah edildiği üzere, icazet verilmemekle geçerlilik kazanmayan sınırlı ehliyetsiz tarafından açılan davada, bu durum göz ardı edilerek, davayı rızası olduğuna dair iradesini ortaya koymayan vasiden icazetiyle sıhhat kazanmış bir dava varmış kabulüyle Dairece eksik olduğu tespit edilen harç ve posta giderinin istenilip, yatırılmaması nedeniyle 2577 sayılı Kanun’un 6. maddesinin 4. fıkrası uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi hukuken isabetli olmayacaktır.
Bu durumda, vesayet altına alınan davacı tarafından açılan bu davaya, vasi olarak atanan icazet vermediğinden, davacının dava açma ehliyetinin bulunmadığı sonucuna varıldığından, davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği oyuyla Daire kararına katılmıyorum.