Danıştay Kararı 10. Daire 2019/3026 E. 2020/3590 K. 12.10.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/3026 E.  ,  2020/3590 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/3026
Karar No : 2020/3590

TEMYİZ EDENLER (DAVACILAR): 1- …
2- …
3- …
VEKİLLERİ : Av. …

TEMYİZ EDENLER (DAVALILAR): 1- … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
2- … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …

DİĞER DAVALI : … Bakanlığı
VEKİLİ : I. Hukuk Müş. …

İSTEMLERİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 11/02/2013 tarihinde Hatay ili, Reyhanlı, Cilvegözü Sınır Kapısı’nda meydana gelen terör saldırısında davacılardan …’ın ağır yaralanarak sakat kalması nedeniyle … için 100.000,00 TL, anne ve baba için ayrı ayrı 50.000,00 TL olmak üzere toplam 200.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek artan oranlarda avans faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi kararıyla; Cilvegözü Sınır Kapısı ile Bab-el Havva Sınır Kapısı arasında 2900 metrelik bağlantı yolunun bulunduğu, Bab-el Sınır Kapısı’ndan çıkan Suriyelilerin bağlantı yolunu geçerek (tampon bölge) Cilvegözü Sınır Kapısı’na geldikleri, 11/02/2013 tarihindeki olayın Cilvegözü Sınır Kapısı’nın Suriye tarafındaki (tampon bölge) alanda Suriye’den gelen bir aracın patlatılması sonucu meydana geldiği, patlamanın olduğu alanın gümrük kapısının Suriye tarafında fakat Türkiye siyasi sınırları içinde 1. derece askeri yasak bölgede cereyan ettiğinin anlaşıldığı, 3497 sayılı Kara Sınırlarının Korunması ve Güvenliği Hakkında Kanunun, Kara Sınırlarının Korunması ve Güvenliği Hakkında Yönetmeliğin ve Cilvegözü Sınır Kapısı Bağlantı Yolu Güvenlik Protokolünün ilgili maddeleri uyarınca 1. derece askeri yasak bölge içinde yer alan bağlantı yolunda (tampon bölge) suç teşkil eden eylemleri önlemek ve suçluları yakalamakla yükümlü olan kurum Milli Savunma Bakanlığının olayda kusurlu olduğu, davacıların patlama olayı nedeniyle meydana gelen manevi zararlarının sosyal risk ilkesine göre tazmin etmesinin sosyal hukuk devleti ve hakkaniyet gereği olduğu, Suriye’deki Bab-el Havva Sınır Kapısı’nın 19/07/2012 tarihinde muhalif güçlerin eline geçmesi üzerine Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan yapılacak giriş çıkışlara yönelik Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün … tarih ve … sayılı yazıları ile yeniden düzenleme yapıldığı, buna göre Türk vatandaşlarının sınır kapısından Suriye tarafına geçirilmesinin yasaklandığı, anılan yazı doğrultusunda muhtelif Cilvegözü Sınır Kapısı Güvenlik Komisyon kararlarında Türk vatandaşlarının Suriye’ye geçişlerinin yasak olduğu hususunda kararların alındığı, Suriyedeki iç karışıklıklar nedeniyle Türk nakliye firmaları tarafından taşınan ihraç eşyasının Suriyeli taşıyıcılar aracılığıyla nakline karar verildiğinin de dosya muhteviyatında anlaşıldığı, uyuşmazlıkta, gerek Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün yazıları, gerekse anılan karar uyarınca alınan Güvenlik Komisyon kararlarına rağmen, patlamanın meydana geldiği 11/02/2013 tarihinde Türk vatandaşı davacı …’ın tampon bölge sınırlarında bulunduğu, Türk vatandaşlarının Suriye sınırına geçişini engellemekle yükümlü olan Gümrük İdaresinin olayda kusurlu olduğu, davacıların patlama olayı nedeniyle meydana gelen manevi zararlarının sosyal risk ilkesine göre tazmin edilmesi gerektiği, olayda, patlamanın meydana geldiği tampon bölgenin (Bağlantı yolu Kızlar Sarayı Mevki) Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın sorumluluğunda olduğu anlaşıldığından, İçişleri Bakanlığı’na izafe edilebilecek herhangi bir kusur/kusursuz sorumluluğunu gerektirecek bir husus bulunmadığı, dava dilekçesinde davacılardan …’ın olay tarihi itibarıyla iş makinesi operatörü olduğu belirtilmekle birlikte olay mahallinde hangi amaçla bulunduğuna yönelik olarak herhangi bir bilgiye yer verilmediği, dava dosyasına bu durumu tevsik edici herhangi bilgi belge sunulmadığı, anılan bölgeye Türk vatandaşlarının giriş çıkışının yasaklandığı, bu bölgede anılan davacının bu kararlara aykırı hareket ederek patlamanın meydana geldiği bölgede bulunmasında müterafik kusurlu olduğu, ancak bu durumun davalı idarelerin sorumluluğunu ortadan kaldırmadığı, manevi tazminat isteminin Milli Savunma Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı yönünden kısmen kabulüne, davacılardan … için 10.000,00 TL, anne ve baba için ayrı ayrı 2.500,00 TL manevi olmak üzere toplam 15.000,00 TL manevi tazminatın yarısı olan 7.500,00 TL tazminatın davalı Ticaret Bakanlığı’na dava dilekçesinin tebliğ edildiği 01/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile diğer yarısı olan 7.500,00 TL tazminatın ise davalı Milli Savunma Bakanlığı’na dava dilekçesinin tebliğ edildiği 04/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacılara ödenmesine, manevi tazminat talebinin İçişleri Bakanlığı yönünden, fazlaya ilişkin manevi tazminat ve faiz talebinin ise Milli Savunma Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı yönüyle reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar vekili tarafından, olay esnasında müvekkili …’ın 23 yaşında olduğu ve olay neticesinde % 18 malul olduğu, Mahkemenin maluliyet oranını değerlendirmediği, aynı olayda yaralanan kişilere daha fazla manevi tazminat ödenmesine karar verildiği, bu nedenle Mahkeme kararının eşitlik ilkesine aykırı olduğu, bahsedilen dosyada davalı İçişleri Bakanlığı’nın da sorumlu olduğuna karar verildiği, davalı idarelerin müşterek müteselsil sorumlu olmalarına rağmen kararda ödeme miktarlarının bölünerek hüküm kurulduğu, üniversitelerin ilgili kürsüleri tarafından oluşturulacak heyet ile bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği, müterafik kusur indiriminin hukuka aykırı olduğu, vekalet ücreti ve yargılama giderinin hatalı olduğu ileri sürülmektedir.
Davalı Ticaret Bakanlığı vekili tarafından, gümrük işlemlerinden pasaport polislerinin dolayısıyla İçişleri Bakanlığı’nın sorumlu olduğu, davacılardan …’ın dava konusu patlamanın olduğu yere nereden girdiğinin belli olmadığı, patlamanın gümrük sahası dışında kendi yetki alanları haricinde meydana geldiği, maddi tazminatın reddine karar verildiği halde lehlerine vekalet ücretine hükmedilmediği, harçtan muaf olduklarını, sorumluluklarının bulunmadığına dair mahkeme kararlarının bulunduğu ileri sürülmektedir.
Davalı Milli Savunma Bakanlığı vekili tarafından, Mahkemenin Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Gümrük (Ticaret) Bakanlığı arasındaki protokol hükümlerini yeterince incelemediği, sorumluluğun Ticaret Bakanlığı’nda olduğu, görevlerinin kaçakçılık ile ilgili konularla sınırlı olduğu, olayın 2. Derecede Askeri Yasak Bölgede meydana geldiği, harçtan muaf oldukları ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN SAVUNMALARI : Davacılar ve davalı idareler tarafından, savunma temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Dava konusu olayın bir terör olayı olduğu, Mahkeme kararında olayın 5233 sayılı Kanuna dayalı ancak ilgili Kanun’da manevi tazminat düzenlemesi olmadığından sosyal risk kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtilse de, manevi tazminat değerlendirmesinde davalı idareler hakkında kusur incelemesi yapıldığı yönünde ifadeler yer aldığı, bu hususun Mahkeme kararında olayın hukuki nitelendirmesinde çelişki ortaya çıkardığı, bu nedenle Mahkeme kararının gerekçe yönünden bozulması gerektiği, ayrıca dosyada yer alan protokoller ve Cilvegözü Sınır Kapısı Güvenlik Komisyon Kararları da gözönünde tutularak manevi tazminatta tampon bölgede sorumluluk açısından tüm idarelerin sorumlu olduğu görüldüğünden, manevi tazminatın tüm idarelerce müşterek müteselsil sorumlu olarak ödenmesi gerektiği, olayda yaralanan davacının Türk vatandaşlarına yasak olan bölgeye sınır kapısı haricinde giriş yaptığı ve olayın bu yasak bölgede meydana geldiği, bu nedenle ortaya çıkan zarardan müterafik kusurlu olarak sorumlu olduğu, her ne kadar Mahkeme kararında müterafik kusurun göz önünde tutulduğu belirtilse de tazminat miktarı değerlendirmesinde dikkate alınmadığı görüldüğünden kararın bu yönlerden bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
11/02/2013 tarihinde Hatay ili, Reyhanlı, Cilvegözü Sınır Kapısı’nda meydana gelen terör saldırısında davacılardan …’ın ağır yaralanarak sakat kalması nedeniyle … için 100.000,00 TL, anne ve baba için ayrı ayrı 50.000,00 TL olmak üzere toplam 200.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek artan oranlarda avans faizi ile birlikte tazmini istemiyle dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun 1. maddesinde; “Bu Kanunun amacının, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.” hükmüne, 2. maddesinin 1. ve 2. fıkrasında da; “Bu Kanun, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddi zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsar.” Aşağıda belirtilen zararlar bu Kanun kapsamı dışındadır.” hükümlerine, aynı maddenin (e) bendinde ise; “Kişilerin kendi kasıtları sonucunda oluşan zararlar.” hükümlerine yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın ve aynı olaya ilişkin diğer dosyaların birlikte incelenmesinden, 11/02/2013 tarihinde Cilvegözü Sınır Kapısı’nın bağlantı yolu olarak adlandırılan Suriye ve ülkemiz sınır kapıları arasında yer alan tampon bölgede Suriye sınır kapısından giren kişiler tarafından araca gizlenen bombanın patlatılması neticesinde meydana gelen olayın bir terör olayı olduğu, olay öncesinde olaya ilişkin olarak emniyet ve davalı idarelere herhangi bir ihbar, istihbari bilgi, belgenin ulaşmadığı, Mahkeme ve Dairemiz tarafından yapılan ara karar cevaplarına göre davalı idarelerce herhangi bir personel hakkında idari tahkikat ve soruşturmada yürütülmediği görüldüğünden olayda davalı idarelerin hizmet kusuru / kusursuz sorumluluğunun bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu olayın bir terör olayı olduğu, terör olaylarında kişilerin salt toplumun bireyi olması nedeniyle uğradıkları özel ve olağandışı zararlarının tazmini yönünde sosyal risk ilkesinin 5233 sayılı Kanun ile yasalaştığı ve doğan zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Mahkeme kararında her ne kadar netice itibarıyla manevi tazminat istemi hakkında sosyal risk ilkesine dayalı olarak tazminata hükmedilmiş ise de, olayın bir terör olayı olduğu ve öncelikle olayda 5233 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
5233 sayılı Kanun’un yukarıda belirtilen 2. maddesinin 2. fıkrasının (e) bendinde düzenlenen kişilerin kendi kasıtları sonucu oluşan zararların bu Kanun kapsamında olmadığı hükmü gereği yapılan inceleme neticesinde; Suriye’deki Bab-el Havva Sınır Kapısı’nın 19/07/2012 tarihinde muhalif güçlerin eline geçmesi üzerine, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün … tarih ve … sayılı yazıları ile Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan yapılacak giriş çıkışlara yönelik yeni düzenleme yapıldığı, buna göre Türk vatandaşlarının sınır kapısından Suriye tarafına geçirilmesinin yasaklandığı, anılan yazı doğrultusunda Cilvegözü Sınır Kapısı Güvenlik Komisyonunda da Türk vatandaşlarının Suriye’ye geçişlerinin yasak olduğu hususunda kararların alındığı, bu sebeple yasak bölgeye Türk vatandaşlarının girmesinin engellenmesi amacıyla Türk nakliye firmaları tarafından taşınan ihraç eşyalarının tampon bölgede Suriyeli taşıyıcılar aracılığıyla nakline karar verildiği de dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Hatay Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü’nün 17/02/2016 tarihli yazısına göre davacı …’ın yolcu kayıt sisteminde giriş/çıkışlarına ilişkin kayıt bulunmadığı yani yaralanan davacının sınır kapısından olayın meydana geldiği tampon bölgeye geçiş yapmadığı, dava konusu olayın meydana geldiği yere kaçak ve hukuk dışı yollarla girdiği, bu nedenle yaralanan davacının kendi kastıyla dava konusu olaydan zarar gördüğü anlaşıldığından davacıların manevi tazminat taleplerinin sosyal risk ilkesi kapsamında karşılanmasına hukuki olanak bulunmamaktadır.

A- TEMYİZE KONU KARARIN MANEVİ TAZMİNAT TALEBİNİN DAVALI … BAKANLIĞI YÖNÜNDEN REDDİNE, DAVALILAR … BAKANLIĞI VE …BAKANLIĞI YÖNÜNDEN KISMEN REDDİNE İLİŞKİN KISIMLARINA YÖNELİK DAVACILARIN TEMYİZ İSTEMLERİNİN İNCELENMESİNDEN:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Yukarıda izah edildiği üzere, davacılardan …’ın meydana gelen terör olayında kendi kastı nedeniyle sakat kaldığı, dolayısıyla olayda idarenin tazmin sorumluluğu bulunmadığından, davacıların manevi zararlarının tazmini isteminin kısmen reddi yolunda verilen mahkeme kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.

B- TEMYİZE KONU KARARIN MANEVİ TAZMİNAT TALEBİNİN KISMEN KABULÜNE İLİŞKİN KISIMLARINA YÖNELİK DAVALILAR … BAKANLIĞI VE … BAKANLIĞININ TEMYİZ İSTEMLERİNİN İNCELENMESİNDEN:
Yukarıda izah edilen gerekçelerle dava konusu olayın terör olayı olmasına rağmen davacı …’ın kendi kastı nedeniyle olaydan zarar gördüğü anlaşıldığından, davacıların tazminat istemlerinin tamamının reddine karar verilmesi gerekirken, manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü yönündeki İdare Mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacıların temyiz istemlerinin reddine, davalıların temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Temyize konu …İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının manevi tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin kısımlarının yukarıda belirtilen gerekçe ile ONANMASINA, manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/10/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OYLAR(X) :
Dava, 11/02/2013 tarihinde Hatay ili, Reyhanlı Cilvegözü Sınır Kapısı’nda meydana gelen terör saldırısında davacılardan …’ın yaralanarak sakat kalması nedeniyle toplam 200.000,00 TL zararın tazmini istemiyle açılmıştır.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun 1. maddesinde; “Bu Kanunun amacının, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.” hükmü yer almaktadır.
Dava konusu patlama olayının bir terör olayı olduğu ve 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, yaralanan davacının olayın meydana geldiği Türk vatandaşlarına yasak olan tampon bölgeye girmesi nedeniyle müterafik kusurunun bulunduğu, müterafik kusurun idarelerin sorumluluğunu ortadan kaldırmadığı, ancak müterafik kusurun manevi tazminat tutarının belirlenmesinde dikkate alınması gerekirken bu yönde bir değerlendirme içermeyen Mahkeme kararının bozulması gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyoruz.