Danıştay Kararı 10. Daire 2019/3023 E. 2020/3588 K. 12.10.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/3023 E.  ,  2020/3588 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/3023
Karar No : 2020/3588

TEMYİZ EDENLER (DAVACILAR): 1- … 6- …
2- …7- …
3- … 8- …
4- … 9- …
5- …10- …
VEKİLLERİ : Av. …

TEMYİZ EDENLER (DAVALILAR): 1- … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
2- … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …

DİĞER DAVALILAR : 1- …Bakanlığı
2- … Valiliği

İSTEMLERİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 11/02/2013 tarihinde Hatay ili, Reyhanlı, Cilvegözü Sınır Kapısı’nda meydana gelen patlama sonucu hayatını kaybeden …’ın anne/baba/kardeşleri olan davacıların maddi zararlarının 5233 sayılı Kanun uyarınca karşılanması talebiyle Hatay Valiliği’ne yaptıkları başvurunun zımnen reddi üzerine müteveffanın annesi … ve babası … için ayrı ayrı 1.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi, kardeşlerden …, …, …, … ve … için ayrı ayrı 20.000,00 TL manevi, kardeşlerden …, … ve … için ayrı ayrı 10.000,00 TL olmak üzere toplam 2.000,00 TL maddi, 330.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi kararıyla; olayın bir terör eylemi olduğunun anlaşıldığı (idarenin hizmetin işleyişine ilişkin kusurunun bulunmadığının tespit edildiği), uyuşmazlığın çözümünde maddi tazminat istemleri bakımından özel kanun olan 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Kanun kapsamında, manevi tazminat istemlerinin ise sosyal risk ilkesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, davacılar tarafından açılan dava akabinde 29/07/2013 tarihinde Hatay Valiliği Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı tarafından yapılan değerlendirme sonucunda davacılara 26.876,85 TL nakdi tazminat ödenmesine karar verildiği, bu nedenle davacıların maddi tazminat istemlerinin reddi gerektiği, 5233 sayılı Kanun’un, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler sonucu uğranılan maddi zararların tazminini öngörmesi, diğer bir deyişle, manevi zararların tazminini kapsamaması karşısında; 5233 sayılı Kanun kapsamında çözümlenmesi gereken uyuşmazlıkta, davacıların manevi tazminat istemlerinin Hatay Valiliği yönünden esastan reddedilmesi gerektiği, maddi tazminat isteminin İçişleri Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ile Milli Savunma Bakanlığı yönünden incelenmesinde; davacıların maddi tazminat talebinin mevcut yasal düzenlemelere uygun olarak 5233 sayılı Kanun kapsamında İl Valilikleri bünyesinde oluşturulan zarar tespit komisyonları tarafından incelenerek karara bağlandığından maddi tazminat taleplerinin ilgili valiliklerden istenebileceği, maddi tazminat isteminin 5233 sayılı Kanun uyarınca İçişleri Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ile Milli Savunma Bakanlığınca ödenmesinin hukuken mümkün bulunmadığı, manevi tazminat isteminin İçişleri Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Milli Savunma Bakanlığı yönünden incelendiğinde; dava konusu olaya ilişkin Cilvegözü Sınır Kapısı ile Bab-el Havva Sınır Kapısı arasında 2900 metrelik bağlantı yolunun bulunduğu, Bab-el Sınır Kapısı’ndan çıkan Suriyelilerin bağlantı yolunu geçerek (tampon bölge) Cilvegözü Sınır Kapısı’na geldikleri, 11/02/2013 tarihindeki olayın Cilvegözü Sınır Kapısı’nın Suriye tarafındaki (tampon bölge) alanda Suriye’den gelen bir aracın patlatılması sonucu meydana geldiği, patlamanın olduğu alanın gümrük kapısının Suriye tarafında fakat Türkiye siyasi sınırları içinde 1. derece askeri yasak bölgede cereyan ettiği, 3497 sayılı Kara Sınırlarının Korunması ve Güvenliği Hakkında Kanunun, Kara Sınırlarının Korunması ve Güvenliği Hakkında Yönetmeliğin ve Cilvegözü Sınır Kapısı Bağlantı Yolu Güvenlik Protokolünün ilgili maddeleri uyarınca 1. derece askeri yasak bölge içinde yer alan bağlantı yolunda (tampon bölge) suç teşkil eden eylemleri önlemek ve suçluları yakalamakla yükümlü olan kurum Milli Savunma Bakanlığı’nın olayda kusurlu olduğu, davacıların patlama olayı nedeniyle meydana gelen manevi zararlarını sosyal risk ilkesine göre tazmin etmesinin sosyal hukuk devleti ve hakkaniyet gereği olduğu sonucuna varıldığı, ayrıca Suriye’deki Bab-el Havva Sınır Kapısı’nın 19/07/2012 tarihinde muhalif güçlerin eline geçmesi üzerine Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan yapılacak giriş çıkışlara yönelik Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün 25/07/2012 tarih ve 16083 sayılı yazıları ile yeniden düzenleme yapıldığı, buna göre Türk vatandaşlarının sınır kapısından Suriye tarafına geçirilmesinin yasaklandığı, anılan yazı doğrultusunda muhtelif Cilvegözü Sınır Kapısı Güvenlik Komisyon Kararlarında Türk vatandaşlarının Suriye’ye geçişlerinin yasak olduğu hususunda kararların alındığı, Suriyedeki iç karışıklıklar nedeniyle Türk nakliye firmaları tarafından taşınan ihraç eşyasının Suriyeli taşıyıcılar aracılığıyla nakline karar verildiğinin de dosya muhteviyatından anlaşıldığı, uyuşmazlıkta, gerek Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün yazıları, gerekse anılan karar uyarınca alınan Güvenlik Komisyon Kararlarına rağmen, patlamanın meydana geldiği 11/02/2013 tarihinde Türk vatandaşı müteveffanın tampon bölge sınırlarında bulunduğu, Türk vatandaşlarının Suriye sınırına geçişini engellemekle yükümlü olan Gümrük İdaresinin olayda kusurlu olduğu, davacıların patlama olayı nedeniyle meydana gelen manevi zararlarını sosyal risk ilkesine göre tazmin edilmesi sonucuna varıldığı, olayda, patlamanın meydana geldiği ve idarenin tampon bölgenin (Bağlantı yolu Kızlar Sarayı Mevki) Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın sorumluluğunda olduğu anlaşıldığından, İçişleri Bakanlığı’na izafe edilebilecek herhangi bir kusur / kusursuz sorumluluğu gerektirecek bir husus bulunmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı, müteveffa …’ın sınır ticareti amacıyla bu bölgede bulunduğu ileri sürülse de, dava dosyasına bu durumu tevsik edici herhangi bilgi belge sunulmadığı gibi anılan bölgeye Türk vatandaşlarının giriş çıkışının yasaklandığı, bu bölgede taşınacak eşyaların Suriyeli taşıyıcılar aracılığıyla yapılmasına karar verildiği, müteveffanın bu kararlara aykırı hareket ederek patlamanın meydana geldiği bölgede bulunmasında müterafik kusurlu olduğu, ancak bu durumun davalı idarelerin sorumluluğunu ortadan kaldırmadığı, manevi tazminat isteminin Milli Savunma Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı yönünden kısmen kabulüne, davacılardan baba …ve anne … için ayrı ayrı 50.000,00 TL manevi, kardeşlerden …, …, …, … ve … için ayrı ayrı 20.000,00 TL manevi, kardeşlerden …, … ve … için talepleriyle bağlı olarak ayrı ayrı 10.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 230.000,00 TL manevi tazminatın Milli Savunma Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı’nca davacılara ödenmesine, manevi tazminat talebinin Hatay Valiliği ve İçişleri Bakanlığı yönünden, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin ise Milli Savunma Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı yönüyle reddine, maddi tazminat talebinin davalı idarelerin tümü yönüyle reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI: Davacılar vekili tarafından, davalarının genel hükümlere, idarelerin kusur / kusursuz sorumluluklarına dayalı olarak açıldığı ve genel hükümler kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenle maddi tazminatın reddinin hatalı olduğu, maddi tazminatın Zarar Tespit Komisyonu ödemesi dikkate alınarak kısmen kabul edilebileceği, manevi tazminatın düşük belirlendiği ileri sürülmektedir.
Davalı .. Bakanlığı vekili tarafından, gümrük işlemlerinden pasaport polislerinin dolayısıyla İçişleri Bakanlığı’nın sorumlu olduğu, davacılar murisinin dava konusu patlamanın olduğu yere nereden girdiğinin belli olmadığı, patlamanın gümrük sahası dışında kendi yetki alanları haricinde meydana geldiği, maddi tazminatın reddine karar verildiği halde lehlerine vekalet ücretine hükmedilmediği, harçtan muaf olduklarını, davacılar murisinin müterafik kusuru olduğu ancak bunun değerlendirilmediği, sorumluluklarının bulunmadığına dair mahkeme kararlarının bulunduğu ileri sürülmektedir.
Davalı … Bakanlığı vekili tarafından, Mahkemenin Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Gümrük (Ticaret) Bakanlığı arasındaki protokol hükümlerini yeterince incelemediği, sorumluluğun Ticaret Bakanlığı’nda olduğu, harçtan muaf oldukları ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN SAVUNMALARI: Davalı Valilik tarafından davacılar vekilinin temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmuştur.
Davacılar ve diğer davalı idareler tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ: Dava konusu olayın bir terör olayı olduğu, Mahkeme kararında olayın 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtilse de, manevi tazminat değerlendirmesinde davalı idareler hakkında kusur incelemesi yapıldığı yönünde ifadeler yer aldığı, bu hususun Mahkeme kararında olayın hukuki nitelendirilmesinde maddi ve manevi tazminat açısından farklı değerlendirme yapıldığı yönünde çelişki ortaya çıkardığı, bu nedenle Mahkeme kararının gerekçe yönünden bozulması gerektiği, ayrıca dosyada yer alan protokoller ve Cilvegözü Sınır Kapısı Güvenlik Komisyon Kararları da gözönünde tutularak manevi tazminatta tampon bölgede sorumluluk açısından tüm idarelerin sorumlu olduğu görüldüğünden, manevi tazminatın tüm idarelerce müşterek müteselsil sorumlu olarak ödenmesi gerektiği, olayda davacılar murisinin Türk vatandaşlarına yasak olan bölgeye sınır kapısı haricinde giriş yaptığı ve olayın bu yasak bölgede meydana geldiği anlaşıldığından müteveffanın müterafik kusurunun maddi ve manevi tazminat açısından değerlendirilerek kararın bu yönlerden bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacılar tarafından 11/02/2013 tarihinde Hatay ili, Reyhanlı ilçesi, Cilvegözü Sınır Kapısı’nda meydana gelen terör saldırısında evlat / kardeş …’ın hayatını kaybetmesi nedeniyle davacılar için toplam 2.000,00 TL maddi, 330.000,00 TL manevi zararın tazmini istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun 1. maddesinde; “Bu Kanunun amacının, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.” hükmüne, 2. maddesinin 1. ve 2. fıkrasında da; “Bu Kanun, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddi zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsar. Aşağıda belirtilen zararlar bu Kanun kapsamı dışındadır. ” hükümlerine, aynı maddenin (e) bendinde ise; “Kişilerin kendi kasıtları sonucunda oluşan zararlar.” hükümlerine yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın ve aynı olaya ilişkin diğer dosyaların birlikte incelenmesinden, 11/02/2013 tarihinde Cilvegözü Sınır Kapısı’nın bağlantı yolu olarak adlandırılan Suriye ve ülkemiz sınır kapıları arasında yer alan tampon bölgede Suriye sınır kapısından giren kişiler tarafından araca gizlenen bombanın patlatılması neticesinde meydana gelen olayın bir terör olayı olduğu, olay öncesinde olaya ilişkin olarak emniyet ve davalı idarelere herhangi bir ihbar, istihbari bilgi, belgenin ulaşmadığı, Mahkeme ve Dairemiz tarafından yapılan ara karar cevaplarına göre davalı idarelerce herhangi bir personel hakkında idari tahkikat ve soruşturmada yürütülmediği görüldüğünden olayda davalı idarelerin hizmet kusuru / kusursuz sorumluluğunun bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu olayın bir terör olayı olduğu, terör olaylarında kişilerin salt toplumun bireyi olması nedeniyle uğradıkları özel ve olağandışı zararlarının tazmini yönünde sosyal risk ilkesinin 5233 sayılı Kanun ile yasalaştığı ve doğan zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
5233 sayılı Kanun’un yukarıda belirtilen 2. maddesinin 2. fıkrasının (e) bendinde düzenlenen kişilerin kendi kasıtları sonucu oluşan zararların bu Kanun kapsamında olmadığı hükmü gereği yapılan inceleme neticesinde; Suriye’deki Bab-el Havva Sınır Kapısı’nın 19/07/2012 tarihinde muhalif güçlerin eline geçmesi üzerine, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün … tarih ve … sayılı yazıları ile Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan yapılacak giriş çıkışlara yönelik yeni düzenleme yapıldığı, buna göre Türk vatandaşlarının sınır kapısından Suriye tarafına geçirilmesinin yasaklandığı, anılan yazı doğrultusunda Cilvegözü Sınır Kapısı Güvenlik Komisyonunda da Türk vatandaşlarının Suriye’ye geçişlerinin yasak olduğu hususunda kararların alındığı, bu sebeple yasak bölgeye Türk vatandaşlarının girmesinin engellenmesi amacıyla Türk nakliye firmaları tarafından taşınan ihraç eşyalarının tampon bölgede Suriyeli taşıyıcılar aracılığıyla nakline karar verildiği de dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Hatay Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü’nün 17/02/2016 tarihli yazısına göre davacılar murisinin yolcu kayıt sisteminde giriş/çıkışlarına ilişkin kayıt bulunmadığı yani davacılar murisinin sınır kapısından olayın meydana geldiği tampon bölgeye geçiş yapmadığı, dava konusu olayın meydana geldiği yere kaçak ve hukuk dışı yollarla girdiği, bu nedenle davacılar murisinin kendi kastıyla dava konusu olaydan zarar gördüğü anlaşıldığından davacıların maddi ve manevi tazminat taleplerinin 5233 sayılı Kanun ve sosyal risk ilkesi kapsamında karşılanmasına olanak bulunmamaktadır.

A)TEMYİZE KONU KARARIN, MADDİ TAZMİNAT İSTEMLERİNİN REDDİNE ve MANEVİ TAZMİNAT İSTEMLERİNİN … VALİLİĞİ VE … BAKANLIĞI YÖNÜNDEN REDDİNE, DİĞER DAVALILAR … BAKANLIĞI VE … BAKANLIĞI YÖNÜNDEN KISMEN REDDİNE İLİŞKİN KISIMLARINA YÖNELİK DAVACILARIN TEMYİZ İSTEMLERİNİN İNCELENMESİNDEN:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın yukarıda belirtilen kısımları yukarıda izah ettiğimiz üzere, meydana gelen terör olayı nedeniyle oluşan kaybın davacılar murisinin kendi kastıyla meydana gelmesi nedeniyle Mahkeme kararının davacıların maddi tazminat istemlerinin tamamının ve manevi tazminat istemlerinin kısmen reddine ilişkin kısımlarında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.

B) TEMYİZE KONU KARARIN MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİNİN KISMEN KABULUNE İLİŞKİN KISMINA YÖNELİK DAVALILAR … BAKANLIĞI VE … BAKANLIĞININ TEMYİZ İSTEMLERİNİN İNCELEMESİNDEN:
Yukarıda izah edilen gerekçelerle dava konusu olayın terör olayı olmasına rağmen uğranılan zararın davacılar yakınının kendi kasti davranışından kaynaklanması nedeniyle sosyal risk ilkesi kapsamında tazmin edilmesine olanak bulunmadığından davacıların manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmesi gerekirken manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü yönündeki İdare Mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz istemlerinin reddine, davalıların temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının maddi tazminat istemlerinin tamamının ve manevi tazminat istemlerinin kısmen reddine ilişkin kısımlarının yukarıda belirtilen gerekçe ile ONANMASINA, manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/10/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OYLAR (X) :
Dava, 11/02/2013 tarihinde Hatay ili, Reyhanlı Cilvegözü Sınır Kapısı’nda meydana gelen terör saldırısında davacıların evlat/kardeşi …’ın vefat etmesi nedeniyle toplam 2.000,00 TL maddi, 330.000,00 TL manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun 1. maddesinde; “Bu Kanunun amacının, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.” hükmü yer almaktadır.
Dava konusu patlama olayının bir terör olayı olduğu ve 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, davacılar murisinin olayın meydana geldiği Türk vatandaşlarına yasak olan tampon bölgeye girmesi nedeniyle müterafik kusurunun bulunduğu, müterafik kusurun idarelerin sorumluluğunu ortadan kaldırmadığı, müterafik kusurun maddi ve manevi tazminat tutarının belirlenmesinde dikkate alınması gerekirken bu yönde bir değerlendirme içermeyen Mahkeme kararının bozulması gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyoruz.