Danıştay Kararı 10. Daire 2019/3021 E. 2020/3586 K. 12.10.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/3021 E.  ,  2020/3586 K.

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/3021
Karar No : 2020/3586

TEMYİZ EDENLER (DAVALILAR) : 1- … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
2- … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
DİĞER DAVALILAR : 1- … Bakanlığı
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …

2- … Valiliği

KARŞI TARAF (DAVACILAR) : 1- Kendi adına asaleten oğlu …’ye velayeten ….
2- …
3- …
4- …
5- …
6- …

VEKİLLERİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 11/02/2013 tarihinde Hatay ili, Reyhanlı, Cilvegözü Sınır Kapısı’nda meydana gelen patlama sonucu hayatını kaybeden müteveffa …’nin eşi, çocuğu ve kardeşleri tarafından maddi ve manevi zararlarının 5233 sayılı Kanun uyarınca karşılanması talebiyle İçişleri Bakanlığı’na yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine müteveffanın eşi … için 1.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi, oğlu … için 1.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi, kardeşlerden her biri için ayrı ayrı 30.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 302.000,00 TL tazminatın ödenmesi istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin kararıyla; İçişleri Bakanlığı husumetiyle açılan davada 5233 sayılı Kanun kapsamında maddi tazminat taleplerinin İl Valilikleri bünyesinde oluşturulan zarar tespit komisyonları tarafından incelenerek karara bağlandığı gerekçesiyle Mahkeme 25/02/2014 tarihli ara kararıyla Hatay Valiliğini hasım mevkine almışsa da, maddi tazminat isteminde bulunan … ve …’nin 29/07/2013 tarihli dilekçeleri ile davadan feragat ettikleri görülerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14/6 ve 15. maddesinin (c) fıkrası gereğince Hatay Valiliği’nin hasım mevkinden çıkarılmasına karar verildiği, müteveffanın kardeşleri …, …, …, … ve …’nin manevi tazminat talepleri İçişleri Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ile Milli Savunma Bakanlığı yönünden incelendiğinde ise, 5233 sayılı Kanun’un gerekçesinde de belirtildiği üzere; “Devletin anayasal düzenini yıkmayı amaçlayan terör eylemlerine hedef olan kişiler kendi kusur ve fiilleri sonucu değil, toplumun bir bireyi olarak zarar görmektedirler. Ortaya çıkan bu zararın paylaştırılması, toplumun diğer kesimleri ile zarara uğramış kişiler arasında fedakârlığın denkleştirilmesi, hakkaniyet ve sosyal hukuk devleti ilkelerinin bir gereği olduğu, yine kanun gerekçesinde; terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören kişilerin maddi zararlarının, idarece en kısa süre içinde ve sulh yoluyla karşılanması amacıyla bu tasarı hazırlanmıştır.” denilmekle birlikte, komisyonlarda tartışılan manevi zararların tazminine ilişkin olarak yasada olumlu ya da olumsuz herhangi bir ibarenin yer almadığı, idarenin hukuki sorumluluğunun, kamusal faaliyetler sonucunda, idare ile bireyler arasında bireyler aleyhine bozulan ekonomik dengenin yeniden kurulmasını, idari etkinliklerden dolayı bireylerin uğradığı maddi zararlar yanında manevi zararların da idarece tazmin edilmesini sağlayan bir hukuksal kurum olduğu, bu kurumun, kamusal faaliyetler nedeniyle bireylerin mal varlığında ortaya çıkan eksilmelerin ya da çoğalma olanağından yoksunluğun giderilebilmesini, yine bu surette oluşan manevi zararların karşılanabilmesi için aranılan koşulları, uygulanması gereken kural ve ilkeleri içine aldığı, yine konuya ilişkin yasama çalışmalarından anlaşıldığı üzere, sözü edilen yasanın temel amaçlarından birinin de yargı dışı bir yöntem geliştirerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bu konuda yapılan başvuruları sona erdirip, bireyler aleyhine oluşan dengenin iç hukukta geliştirilen usullerle yeniden kurulmasını sağlamak olduğu, bu çerçevede, hali hazırda terör olayları nedeniyle uğranılan manevi zararların Anayasaya dayalı olarak sosyal risk ilkesi uyarınca tazmini olanaklı iken, yasama organınca, özellikle yaşam hakkı başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına yol açar nitelikte ve manevi tazminat ödenmesini engellemek amacına yönelik böyle bir yasanın yürürlüğe konulduğunun söylenemeyeceği, dava konusu olaya ilişkin Cilvegözü Sınır Kapısı ile Bab-el Havva Sınır Kapısı arasında 2900 metrelik bağlantı yolunun bulunduğu, Bab-el Sınır Kapısı’ndan çıkan Suriyelilerin bağlantı yolunu geçerek (tampon bölge) Cilvegözü Sınır Kapısı’na geldikleri, 11/02/2013 tarihindeki olayın Cilvegözü Sınır Kapısı’nın Suriye tarafındaki (tampon bölge) alanda Suriye’den gelen bir aracın patlatılması sonucu meydana geldiği, patlamanın olduğu alanın gümrük kapısının Suriye tarafında fakat Türkiye siyasi sınırları içinde 1. derece askeri yasak bölgede cereyan ettiği, 3497 sayılı Kara Sınırlarının Korunması ve Güvenliği Hakkında Kanunun, Kara Sınırlarının Korunması ve Güvenliği Hakkında Yönetmeliğin ve Cilvegözü Sınır Kapısı Bağlantı Yolu Güvenlik Protokolünün ilgili maddeleri uyarınca 1. derece askeri yasak bölge içinde yer alan bağlantı yolunda (tampon bölge) suç teşkil eden eylemleri önlemek ve suçluları yakalamakla yükümlü olan kurum Milli Savunma Bakanlığı’nın olayda kusurlu olduğu, davacıların patlama olayı nedeniyle meydana gelen manevi zararlarını sosyal risk ilkesine göre tazmin etmesinin sosyal hukuk devleti ve hakkaniyet gereği olduğu sonucuna varıldığı, ayrıca Suriye’deki Bab-el Havva Sınır Kapısı’nın 19/07/2012 tarihinde muhalif güçlerin eline geçmesi üzerine Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan yapılacak giriş çıkışlara yönelik Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün 25/07/2012 tarih ve 16083 sayılı yazıları ile yeniden düzenleme yapıldığı, buna göre Türk vatandaşlarının sınır kapısından Suriye tarafına geçirilmesinin yasaklandığı, anılan yazı doğrultusunda muhtelif Cilvegözü Sınır Kapısı Güvenlik Komisyon Kararlarında Türk vatandaşlarının Suriye’ye geçişlerinin yasak olduğu hususunda kararların alındığı, Suriyedeki iç karışıklıklar nedeniyle Türk nakliye firmaları tarafından taşınan ihraç eşyasının Suriyeli taşıyıcılar aracılığıyla nakline karar verildiğinin de dosya muhteviyatından anlaşıldığı, uyuşmazlıkta, gerek Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün yazıları, gerekse anılan karar uyarınca alınan Güvenlik Komisyon Kararlarına rağmen, patlamanın meydana geldiği 11/02/2013 tarihinde Türk vatandaşı müteveffa …’nin tampon bölge sınırlarında bulunduğu, Türk vatandaşlarının suriye sınırına geçişini engellemekle yükümlü olan Gümrük İdaresinin olayda kusurlu olduğu, davacıların patlama olayı nedeniyle meydana gelen manevi zararlarını sosyal risk ilkesine göre tazmin edilmesi sonucuna varıldığı, olayda, patlamanın meydana geldiği ve idarenin tampon bölgenin (Bağlantı yolu Kızlar Sarayı mevki) Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın sorumluluğunda olduğu anlaşıldığından, İçişleri Bakanlığı’na izafe edilebilecek herhangi bir kusur / kusursuz sorumluluğu gerektirecek bir husus bulunmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı, öte yandan, müteveffa …’nin insani yardım malzemesi taşıma maksadıyla patlama olayının gerçekleştiği bölgede bulunduğu ileri sürülse de, dava dosyasına bu durumu tevsik edici herhangi bilgi belge sunulmadığı, anılan bölgeye Türk vatandaşlarının giriş çıkışının yasaklandığı, bu bölgede taşınacak eşyaların Suriyeli taşıyıcılar aracılığıyla yapılmasına karar verildiği, müteveffanın bu kararlara aykırı hareket ederek patlamanın meydana geldiği bölgede bulunmasında müterafik kusurlu olduğu, ancak bu durumun davalı idarelerin sorumluluğunu ortadan kaldırmadığı, davacılardan müteveffanın eşi … ve oğlu … yönünden feragat nedeniyle konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, diğer davacıların manevi tazminat istemlerinin Milli Savunma Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı yönünden kısmen kabulü ile davacılardan müteveffanın kardeşleri …, …, …, … ve … için ayrı ayrı 20.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 100.000,00 TL manevi tazminatın 50.000,00 TL’sinin dava dilekçesinin Milli Savunma Bakanlığına tebliğ edildiği 02/04/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte geri kalan 50.000,00 TL’nin ise dava dilekçesinin Ticaret Bakanlığına tebliğ edildiği 30/03/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine, manevi tazminat talebinin İçişleri Bakanlığı yönünden fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin ise Milli Savunma Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı yönüyle reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davalı Ticaret Bakanlığı vekili tarafından, gümrük işlemlerinden pasaport polislerinin dolayısıyla İçişleri Bakanlığı’nın sorumlu olduğu, davacılar murisinin dava konusu patlamanın olduğu yere nereden girdiğinin belli olmadığı, patlamanın gümrük sahası dışında kendi yetki alanları haricinde meydana geldiği, maddi tazminatın reddine karar verildiği halde lehlerine vekalet ücretine hükmedilmediği, harçtan muaf olduklarını, davacılar murisinin müterafik kusuru olduğu ancak bunun değerlendirilmediği, sorumluluklarının bulunmadığına dair mahkeme kararlarının bulunduğu ileri sürülmektedir.
Davalı Milli Savunma Bakanlığı vekili tarafından, Mahkemenin Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Gümrük (Ticaret) Bakanlığı arasındaki protokol hükümlerini yeterince incelemediği, sorumluluğun Ticaret Bakanlığı’nda olduğu, harçtan muaf oldukları ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacılar vekili tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Dava konusu olayın bir terör olayı olduğu, Mahkeme kararında olayın 5233 sayılı Kanuna dayalı ancak ilgili Kanun’da manevi tazminat düzenlemesi olmadığından sosyal risk kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtilse de, manevi tazminat değerlendirmesinde davalı idareler hakkında kusur incelemesi yapıldığı yönünde ifadeler yer aldığı, bu hususun Mahkeme kararında olayın hukuki nitelendirmesinde çelişki ortaya çıkardığı, bu nedenle Mahkeme kararının gerekçe yönünden bozulması gerektiği, ayrıca dosyada yer alan protokoller ve Cilvegözü Sınır Kapısı Güvenlik Komisyon Kararları da gözönünde tutularak manevi tazminatta tampon bölgede sorumluluk açısından tüm idarelerin sorumlu olduğu görüldüğünden, manevi tazminatın tüm idarelerce müşterek müteselsil sorumlu olarak ödenmesi gerektiği, olayda davacılar murisinin Türk vatandaşlarına yasak olan bölgeye sınır kapısı haricinde giriş yaptığı ve olayın bu yasak bölgede meydana geldiği anlaşıldığından müteveffanın müterafik kusurunun her ne kadar Mahkeme kararında göz önünde tutulduğu belirtilse de tazminat miktarı değerlendirmesinde dikkate alınmadığı görüldüğünden kararın bu yönlerden bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY :
Davacılar tarafından 11/02/2013 tarihinde Hatay ili, Reyhanlı ilçesi, Cilvegözü Sınır Kapısı’nda meydana gelen terör saldırısında eş/ baba/ kardeş …’nin hayatını kaybetmesi nedeniyle 2.000,00 TL maddi, 300.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 302.000,00 TL zararın tazmini istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun 1. maddesinde; “Bu Kanunun amacının, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.” hükmüne, 2. maddesinin 1. ve 2. fıkrasında da; “Bu Kanun, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1’inci, 3’üncü ve 4’üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddi zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsar. Aşağıda belirtilen zararlar bu Kanun kapsamı dışındadır. ” hükümlerine, aynı maddenin (e) bendinde ise; “Kişilerin kendi kasıtları sonucunda oluşan zararlar.” hükümlerine yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dairemiz tarafından, İdare Mehkemesince davacılardan müteveffanın eşi … ve oğlu … yönünden feragat nedeniyle konusu kalmayan maddi tazminata ilişkin dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı yönünde karar verilmesi ve temyize gelen davalı idareler tarafından bu hususa ilişkin temyiz isteminde bulunulmaması nedeniyle Mahkeme kararı bu davacılar yönünden kesinleştiğinden, Mahkeme kararının diğer davacılar ve manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne ilişkin kısımları yönünden inceleme yapılmıştır.
Dosyanın ve aynı olaya ilişkin diğer dosyaların birlikte incelenmesinden, 11/02/2013 tarihinde Cilvegözü Sınır Kapısı’nın bağlantı yolu olarak adlandırılan Suriye ve ülkemiz sınır kapıları arasında yer alan tampon bölgede Suriye sınır kapısından giren kişiler tarafından araca gizlenen bombanın patlatılması neticesinde meydana gelen olayın bir terör olayı olduğu, olay öncesinde olaya ilişkin olarak emniyet ve davalı idarelere herhangi bir ihbar, istihbari bilgi, belgenin ulaşmadığı, Mahkeme ve Dairemiz tarafından yapılan ara karar cevaplarına göre davalı idarelerce herhangi bir personel hakkında idari tahkikat ve soruşturmada yürütülmediği görüldüğünden olayda davalı idarelerin hizmet kusuru / kusursuz sorumluluğunun bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu olayın bir terör olayı olduğu, terör olaylarında kişilerin salt toplumun bireyi olması nedeniyle uğradıkları özel ve olağandışı zararlarının tazmini yönünde sosyal risk ilkesinin 5233 sayılı Kanun ile yasalaştığı ve doğan zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Mahkeme kararında her ne kadar netice itibarıyla manevi tazminat istemi hakkında sosyal risk ilkesine dayalı olarak tazminat belirlense de , dava konusu olayın terör olayı olup olmadığı ve kapsamı 5233 sayılı Kanuna dayalı olarak belirlenmektedir.
5233 sayılı Kanun’un yukarıda belirtilen 2. maddesinin 2. fıkrasının (e) bendinde düzenlenen kişilerin kendi kasıtları sonucu oluşan zararların bu Kanun kapsamında olmadığı hükmü gereği yapılan inceleme neticesinde; Suriye’deki Bab-el Havva Sınır Kapısı’nın 19/07/2012 tarihinde muhalif güçlerin eline geçmesi üzerine, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün 25/07/2012 tarih ve 16083 sayılı yazıları ile Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan yapılacak giriş çıkışlara yönelik yeni düzenleme yapıldığı, buna göre Türk vatandaşlarının sınır kapısından Suriye tarafına geçirilmesinin yasaklandığı, anılan yazı doğrultusunda Cilvegözü Sınır Kapısı Güvenlik Komisyonunda da Türk vatandaşlarının Suriye’ye geçişlerinin yasak olduğu hususunda kararların alındığı, bu sebeple yasak bölgeye Türk vatandaşlarının girmesinin engellenmesi amacıyla Türk nakliye firmaları tarafından taşınan ihraç eşyalarının tampon bölgede Suriyeli taşıyıcılar aracılığıyla nakline karar verildiği de dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Hatay Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü’nün 17/02/2016 tarihli yazısına göre davacılar murisinin yolcu kayıt sisteminde giriş/çıkışlarına ilişkin kayıt bulunmadığı yani davacılar murisinin sınır kapısından olayın meydana geldiği tampon bölgeye geçiş yapmadığı, dava konusu olayın meydana geldiği yere kaçak ve hukuk dışı yollarla girdiği, bu nedenle davacılar murisinin kendi kastıyla dava konusu olaydan zarar gördüğü anlaşıldığından davacıların manevi tazminat taleplerinin sosyal risk kapsamında karşılanması hakkaniyete aykırıdır.
Bu itibarla, dava konusu olayın terör olayı olmasına rağmen müteveffanın kendi kastı nedeniyle olaydan zarar gördüğü bu durumun ise idarenin tazmin sorumluluğunu ortadan kaldırdığı anlaşıldığından davacıların tazminat istemlerinin reddine karar verilmesi gerekirken tazminat taleplerinin kısmen kabulü yönündeki İdare Mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarelerin temyiz istemlerinin kabulü ile temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının davacıların manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne ilişkin kısmının BOZULMASINA,
2. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
3. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/10/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY (X) :

Dava, 11/02/2013 tarihinde Hatay ili, Reyhanlı Cilvegözü Sınır Kapısı’nda meydana gelen terör saldırısında davacıların eşi/babası/kardeşi …’nin vefat etmesi nedeniyle 2.000,00 TL maddi, 300.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 302.000,00 TL zararın tazmini istemiyle açılmıştır.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun 1. maddesinde; “Bu Kanunun amacının, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.” hükmü yer almaktadır.
Dava konusu patlama olayının bir terör olayı olduğu ve 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, davacılar murisinin olayın meydana geldiği Türk vatandaşlarına yasak olan tampon bölgeye girmesi nedeniyle müterafik kusurunun bulunduğu, müterafik kusurun idarelerin sorumluluğunu ortadan kaldırmadığı, müterafik kusurun manevi tazminat miktarının belirlenmesinde dikkate alınması gerekirken buna dair bir değerlendirme içermeyen Mahkeme kararının bozulması gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyoruz.