Danıştay Kararı 10. Daire 2019/2991 E. 2023/137 K. 17.01.2023 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/2991 E.  ,  2023/137 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/2991
Karar No : 2023/137

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Valliği / …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACILAR): 1- …

155-…
156-… Mirasçıları, …
157-.. Mirasçıları,
158-… Mirasçıları,…
159-… Mirasçıları, …
160-… Mirasçıları, …

VEKİLLERİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından; Hakkari ili, Çukurca ilçesi, … köyünde ikamet etmekte iken meydana gelen terör olayları nedeniyle 1995 yılında göç etmek zorunda kaldıkları ve halen köylerine dönemediklerinden bahisle, uğradıklarını iddia ettikleri 2006-2013 yılları arasındaki zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini istemiyle yaptıkları 27/06/2013 tarihli başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince; Danıştay (Kapatılan) Onbeşinci Dairesinin 16/11/2017 tarih ve E:2016/9683, K:2017/6733 sayılı kararıyla, dava konusu işlemin …’a yönelik kısmının iptali istemi açısından davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kısmının onanması, diğer kısımlarının bozulması üzerine, bozma kararına uyularak, Zarar Tespit Komisyonunca mükerrer ödemeye sebep olmayacak şekilde, idareye başvuru tarihinden geriye doğru 30/05/2007 tarihine kadar, 5233 sayılı Kanun uyarınca davacıların varsa zararlarının tespiti ve tazmini gerekirken, başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davalı idare tarafından, köy halkının kendi isteği ile köye dönmedikleri, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI: Davacılar tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : İdare Mahkemesi kararının kısmen gerekçeli olarak onanması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 26. maddesinin 1. fıkrası hükmü gereğince kısmen bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
A) Temyize konu kararın, davacılardan … (T.C. Kimlik No: …), … (T.C. Kimlik No: …), … yönünden incelenmesi:
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik” başlıklı 26. maddesinde, “Dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik ve niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar; gerçek kişilerden olan tarafın ölümü halinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verilir. Dört ay içinde yenileme dilekçesi verilmemiş ise, varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır. Yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçeler iptal edilir.” hükümlerine yer verilmiştir.
2577 sayılı Kanun’un 26. maddesinin “yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçeler iptal edilir.” hükmünden kastedilen münhasıran ölenin şahsına sıkı sıkıya bağlı olan, başkalarına devir ve temliki veya miras yoluyla intikali mümkün olmayan haklarla ilgili davalardır. Bunun dışında, Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca, ölene ait bulunan bütün haklar, mallar ve borçlar mirasçılara geçeceğinden, dava açılmakla mameleki niteliğe dönüşen haklar da ölenin malvarlığının bir bölümünü oluşturacağından, açılmış bulunan bu tür davaları ölenin mirasçılarının takip etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava dosyasının incelenmesi ve UYAP’ta yapılan araştırma neticesinde MERNİS’ten alınan nüfus kayıt örneklerine göre;
Davacılardan …’ın 13/10/2021 tarihinde, …’ın 10/12/2014 tarihinde, …’ın 24/12/2014 tarihinde, …’ın 11/01/2019 tarihinde, …’ın 21/10/2020 tarihinde, …’ın (T.C. Kimlik No: …) 10/06/2020 tarihinde, …’ın 02/03/2015 tarihinde, …’ın 05/03/2017 tarihinde, …’ın 29/10/2018 tarihinde, …’ın 14/04/2017 tarihinde, …’ın 12/12/2022 tarihinde, …’ın 18/08/2016 tarihinde, …’ın 10/05/2014 tarihinde, …’ın (T.C. Kimlik No: …) 29/09/2016 tarihinde, …’ın 06/12/2022 tarihinde vefat ettiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, İdare Mahkemesince, isimleri belirtilen davacıların vefat etmiş olduğu ve uyuşmazlığın yalnız öleni ilgilendiren bir dava niteliğinde bulunmadığı gözetilerek, 2577 sayılı Kanun’un 26. maddesinin birinci fıkrası uyarınca davayı takip hakkı kendisine geçen mirasçıların başvurmasına kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekmektedir.

B) Temyize konu kararın, davacılardan … (T.C. Kimlik No: …), … (T.C. Kimlik No: …), … dışındaki diğer davacılar yönünden incelenmesi:

İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar, davacılardan … (T.C. Kimlik No: …), … (T.C. Kimlik No: …), … dışındaki diğer davacılar yönünden usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Nitekim, bakılan uyuşmazlıkla aynı konuda Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine verilen Anayasa Mahkemesinin 28/07/2022 tarih ve 2021/11655 Başvuru Numaralı kararında, “…Somut olayda zarar konusu olay başvurucunun mülküne ulaşmasına izin verilmemesidir. Mülke ulaşamama süregelen bir müdahale niteliğindedir. Diğer bir ifadeyle mülke erişimin kısıtlanması devam ettiği sürece başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahale de varlığını koruyacaktır. Anlık müdahalelerde 5233 sayılı Kanun’un 6. maddesinde belirtilen sürelerin müdahale tarihinden itibaren başlatılması makuldür. Buna karşılık süregelen müdahalelerde müdahale için spesifik ve tek bir tarihten söz edilemez. Süregelen müdahale -kesinti söz konusu olmadıkça- her an devam eden müdahaledir. Bu sebeple süregelen müdahalede zarar konusu olay için somut bir tarih belirlenemez (demir yolu hattından kaynaklanan titreşimler sebebiyle evde hasar oluşmasına ilişkin olarak yapılan benzer bir değerlendirme için bkz. Atay Elden, B. No: 2019/16301, 3/2/2022, § 53). Dolayısıyla bu tür müdahalelerde 5233 sayılı Kanun’un 6. maddesinde belirtilen sürelerin müdahalenin kesildiği tarihten itibaren başlatılması gerekir.” denilmektedir.
Buna göre, süregelen müdahale (uyuşmazlık bakımından davacının mülküne ulaşmasına izin verilmemesi) ile bu müdahale nedeniyle uğranılan zarar kesintiye uğramadığı sürece, zararın tazminine yönelik başvuru için nihai bir tarih bulunduğundan söz edilemeyeceğinin kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, süregelen müdahaleler sonucu oluşan ve buna bağlı olarak süregelen nitelik arz eden zararlarda, 5233 sayılı Kanun’un 6. maddesinde belirtilen sürelerin (60 gün – 1 yıl) uygulanması, ancak kesinti meydana gelmesi halinde mümkün olabilecek; başka bir anlatımla, müdahale ve zarar devam ettiği sürece başvuru süresinin geçirildiğinden bahisle süre aşımı söz konusu olmayacaktır.
Bu çerçevede yapılan inceleme neticesinde, davacılar tarafından, davalı idareye yapılan 27/06/2013 tarihli başvuru ile, 1995 yılında meydana gelen terör olayları nedeniyle köylerini terk etmek zorunda kaldıkları, 2006 yılına kadar oluşan zararlarının davalı idarece tazmin edildiği belirtilerek halen köylerine dönemediklerinden bahisle 2006-2013 yılları arasında oluşan zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmininin istenildiği; dosyada bulunan bilgi ve belgelerden, davacıların mal varlığına ulaşamama durumunun başvuru tarihi itibarıyla devam ettiği, diğer bir ifadeyle davacıların mülklerine ulaşmasına izin verilmemesine yönelik müdahalenin kesintiye uğramadığı, dolayısıyla davacıların talep ettiği zararların devam eden / süregelen zarar olduğu dikkate alındığında; söz konusu zararlarının tazminine yönelik başvurularının süresinde olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bununla birlikte, İdare Mahkemesince, Danıştay (Kapatılan) Onbeşinci Dairesinin bozma kararına uyularak, davacıların komisyona başvurduğu 27/06/2013 tarihinden geriye doğru 30/05/2007 tarihine kadar bir değerlendirme yapılmış ve bu süre ile sınırlı olarak zararlarının tazmini gerektiğine karar verilmiş olup, davacılar tarafından bu kararın temyiz edilmediği dikkate alındığında, aleyhe bozma yasağı gereğince, bozma kararında belirtilenden fazlasına hükmedilemeyeceği de açıktır.
Bu durumda, dava konusu işlemin iptaline karar veren İdare Mahkemesi kararında sonucu itibariyle hukuki isabetsizlik bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin REDDİNE,
2. … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:.., K:… sayılı temyize konu kararının;
A) Davacılardan … (T.C. Kimlik No: …), … (T.C. Kimlik No: …), … yönünden, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 26. maddesinin birinci fıkrası hükmünün uygulanmasını teminen BOZULMASINA,
B) Davacılardan … (T.C. Kimlik No: …), … (T.C. Kimlik No: …), … dışındaki diğer davacılar yönünden yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17/01/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.