Danıştay Kararı 10. Daire 2019/2903 E. 2020/3208 K. 23.09.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/2903 E.  ,  2020/3208 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/2903
Karar No : 2020/3208

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Valiliği

İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, Tunceli ili, Pülümür ilçesi, … köyünün … ve … mevkilerinde ikamet etmekte iken, terör olayları nedeniyle köyden göç etmek zorunda kaldığından bahisle, uğradığını ileri sürdüğü zararların 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanması talebiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin Tunceli Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan 1 No’lu Zarar Tespit Komisyonunun … tarih ve …sayılı işleminin, babası …’in … tarihinde PKK tarafından köyde öldürüldüğü, bu ölüm olayından sonra ailesi ile birlikte … köyü … ve … mevkilerinde bulunan mülklerini terk ettiği, annesi …’in eşi …’in anılan nedenle ölümünden dolayı tazminat aldığı, öte yandan … ve … mezralarının boş yerleşim yerlerinden olduğu iddiasıyla iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararıyla, ”terör eylemleri” veya ”terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” sonucu bir yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamayan kişilerin uğradıkları maddi zararın, 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece sulh yoluyla ödenmesi gerektiği, bir başka ifadeyle, bir yerleşim yerinin güvenlik nedeniyle idarece veya güvenlik kaygısıyla o yerleşim yerinde yaşayan halk tarafından ”tamamen” boşaltılmış olması halinde, yerleşim yerinin boşaltılmasından yerleşim yerine dönüşün başladığı tarihe kadar uğranılan ve Kanunda tek tek sayılmak suretiyle belirlenen maddi zararların idarece karşılanmasının mümkün olduğu; öte yandan güvenlik kaygısının yerleşim yerinde sürekli yaşayan kişilere ve sözü edilen kaygı nedeniyle aynı yerleşim yerini terk eden kişilere göre değişmemesi gerektiği, terör olayları nedeniyle toplumda oluşan korku ve endişe karşısında her bireyin farklı tepki göstermesinin mümkün olduğu, bu nedenle, kişiden kişiye değişebilen bir duygu olan güvenlik kaygısının nesnel bir ölçüte dayandırılması gerektiği, dolayısıyla güvenlik kaygısına dayanılarak bir yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamamadan kaynaklanan maddi zararın idarece ödenmesine yasal olanak bulunmamakla birlikte, bir yerleşim yerinde meydana gelen terör olayları nedeniyle yerleşim yerinde sadece köy korucuları ile bunların aileleri kalmış, diğer köy halkı yerleşim yerini terk etmiş ise, bir başka ifade ile bu şekilde bir yerleşim yeri kısmen boşalmış ise, yerleşim yerini kısmen terk eden köy halkının da güvenlik kaygısıyla köyden ayrıldığının kabul edileceği ve bu nedenle mal varlığına ulaşamamadan kaynaklanan maddi zararın 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece karşılanacağı, bu itibarla bir yerleşim yerinde asgari güvenlik düzeyinin gerçekleştirilmiş olmasına ve bu yerde köy korucuları ile bunların aileleri dışındaki diğer köy halkının yaşamasına karşın, yerleşim yerinde yaşayan kişilerin bir kısmının, yerleşim yerini terk etmeleri sonucunda uğradıklarını ileri sürdükleri maddi zararın, güvenlik kaygısından kaynaklandığından bahisle 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece karşılanmasına olanak bulunmadığı; dava dosyasındaki ve aynı köye ilişkin Mahkemece bakılan dava dosyalarındaki bilgi ve belgelerden ve … köyüne ilişkin Danıştay Onbeşinci Dairesince verilen kararlardan (E:2011/3911, K:2011/3056; E:2011/11820, K:2012/12905) davacının terör olayları nedeniyle göç ettiği Tunceli ili, Pülümür ilçesi, … köyünün, “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” nedeniyle idarece veya köy halkı tarafından tamamen boşaltılmadığının anlaşıldığı, bu durumda davacının güvenlik kaygısıyla da olsa Tunceli ili, Pülümür ilçesi, … köyünü terk etmesinden dolayı mal varlığına ulaşamadığından bahisle uğradığını ileri sürdüğü zararın, 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece karşılanmasına hukuki olanak bulunmadığından, tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından; Mahkeme kararının eksik incelemeye dayalı olduğu, zira dava dilekçesinde, babası …’in … tarihinde … köyünde PKK tarafından öldürüldüğünü belirtip, sonrasında da bu olaya ilişkin savcılık-Jandarma tutanaklarını Mahkemeye sunmasına ve olay nedeniyle can ve mal güvenliği endişesiyle köyü terk ettiğini belirtmiş olmasına rağmen, Mahkemece köyün boş olup olmadığı üzerinden genel bir incelemede bulunulduğu, Mahkeme kararının temyizen incelenip bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabul edilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE
MADDİ OLAY :
Davacı tarafından, Tunceli ili, Pülümür ilçesi, … köyünün … ve … mevkilerinde ikamet etmekte iken terör olayları nedeniyle köyden göç etmek zorunda kalınıldığı iddiasıyla uğranıldığı ileri sürülen zararların 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanması talebiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin Tunceli Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan 1 No’lu Zarar Tespit Komisyonunun … tarih ve … sayılı işleminin, baba …’in … tarihinde PKK tarafından köyde öldürüldüğü, bu ölüm olayından sonra ailece … köyü … ve … mevkilerinde bulunan mülklerin terk edildiği, anne …’in eşi …’in anılan nedenle ölümünden dolayı tazminat aldığı, öte yandan … ve … mezralarının boş yerleşim yerlerinden olduğu iddia edilerek iptali istenilmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT:
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un 2. maddesinin (d) bendinde; terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararlar, Kanunun kapsamı dışında tutulmuş, aynı Kanun’un ‘Başvurunun süresi, şekli, incelenmesi ve sonuçlandırılması’ başlıklı 6. maddesinde; “Zarar gören veya mirasçılarının veya yetkili temsilcilerinin zarar konusu olayın öğrenilmesinden itibaren altmış gün içinde, her hâlde olayın meydana gelmesinden itibaren bir yıl içinde zararın gerçekleştiği veya zarar konusu olayın meydana geldiği il valiliğine başvurmaları hâlinde gerekli işlemlere başlanır. Bu sürelerden sonra yapılacak başvurular kabul edilmez. Bu Kanun kapsamındaki yaralanma ve engelli hâle gelme durumlarında, yaralının hastaneye kabulünden hastaneden çıkışına kadar geçen süre, başvuru süresinin hesaplanmasında dikkate alınmaz.” hükmüne yer verilmiş, 7. maddesinde ise; hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar, yaralanma, engelli hale gelme ve ölüm hallerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri, terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına, ulaşamamalarından kaynaklanan maddi zararların, bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla idarece ödeneceği kurala bağlanmıştır.
Aynı Kanun’un geçici 1. maddesinde, “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde ilgili valilik ve kaymakamlıklara başvurmaları hâlinde, 19/7/1987 tarihi ile bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarih arasında işlenen 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1inci, 3üncü ve 4üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya anılan tarihler arasında terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararları hakkında da bu Kanun hükümleri uygulanır.”, geçici 3. maddesinde, “Bu Kanunun geçici 1inci maddesi ve bu Kanuna 28/12/2005 tarihli ve 5442 sayılı Kanunla eklenen geçici 1inci madde gereğince yapılan başvuruların sonuçlandırılma süresi, maddelerde öngörülen sonuçlandırılma süresinin bitiminden itibaren bir yıl uzatılmıştır. Bu sürenin de bitmesi ve başvuruların sonuçlandırılamamış olması halinde, Cumhurbaşkanı bu süreyi her defasında bir yılı aşmamak üzere uzatabilir.”, geçici 4. maddesinde ise, “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde ilgili valilik ve kaymakamlıklara başvurmaları halinde, 19/7/1987 tarihi ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih arasında işlenen 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya anılan tarihler arasında terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararları hakkında da bu Kanun hükümleri uygulanır.” kuralı yer almıştır.
5233 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi kapsamında ilgililerin bir yıllık süre içinde müracaat edememeleri nedeniyle uğramış oldukları mağduriyetin giderilmesini ve zararlarının sulh yoluyla karşılanmasını teminen 03/01/2006 tarih ve 26042 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 28/12/2005 tarih ve 5442 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un geçici 1. maddesi, 16/12/2006 tarih ve 26378 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 13/12/2006 tarih ve 5562 sayılı Kanunla 5233 sayılı Kanuna eklenen geçici 3. madde ve 30/05/2007 tarih ve 26537 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 5666 sayılı Kanunla 5233 sayılı Kanuna eklenen geçici 4. maddesiyle, 19/07/1987 tarihinden 5233 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 27/07/2004 tarihi arasındaki dönemde 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya anılan tarihler arasında terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının, 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre tazmin edilmesi istemiyle en son 30/05/2008 tarihine kadar idareye başvurmalarına olanak tanınmıştır.
5233 sayılı Kanun’un yukarıda aktarılan maddelerinin değerlendirilmesinden; “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” sonucunda bir yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamayan kişilerin uğradığı maddi zararın, sözü edilen Kanun hükümlerine göre idarece sulh yoluyla ödenmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, bir yerleşim yerinin güvenlik nedeniyle idarece veya güvenlik kaygısıyla o yerleşim yerinde yaşayan halk tarafından “tamamen” boşaltılmış/boşalmış olması halinde, yerleşim yerinin boşaltılmasından/boşalmasından yerleşim yerine dönüşün başladığı tarihe kadar Kanunda belirlenen maddi zararın idarece karşılanması mümkündür.
Yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması, o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının yerine getirilmiş olduğunun nesnel bir göstergesidir. Güvenlik kaygısının yerleşim yerinde sürekli yaşayan kişilere ve sözü edilen kaygı nedeniyle aynı yerleşim yerini terk eden kişilere göre değişmemesi gerekmektedir.
Bunun yanında, 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendinden anlaşıldığı üzere, terör olaylarına bağlı olarak güvenlik kaygıları nedeniyle (örneğin bu sebeple yerleşim yerinin terkedilmesi vb.) mal varlığına ulaşılamamadan kaynaklanan zararların da tazmini öngörülmektedir. Bir terör olayı sonucu münferit olarak kendisi veya yakınları doğrudan zarar gören ya da bu şekilde gerçekleşen ölüm ve/veya yaralama olayları kendisi veya yakınlarına yönelen kimselerin, başta yaşam haklarından endişe ederek, güvenlik kaygısı duymaları doğaldır. Dolayısıyla, bu kapsamda oluşan zararların tazmini de anılan hükmün bir gereğidir. Bu durum, yukarıda belirtilen nesnel kriterin yanında, her davacı yönünden ayrıca öznel olarak da bir irdeleme yapılmasını gerekli kılmaktadır. Aksi bir değerlendirme, her bir davacının öznel durumundan kaynaklı olarak ileri sürdüğü hususların irdelenmemesi anlamına gelir ki, bu durum Anayasa’da öngörülen adil yargılanma ilkesine aykırılık teşkil eder.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden; Mahkemece, davacının terör olayları nedeniyle göç ettiği Tunceli ili, Pülümür ilçesi, Kovuklu köyünün, “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” nedeniyle idarece veya köy halkı tarafından tamamen boşaltılmadığı, bu durumda davacının güvenlik kaygısıyla da olsa Tunceli ili, Pülümür ilçesi, Kovuklu köyünü terk etmesinden dolayı mal varlığına ulaşamadığından bahisle uğradığını ileri sürdüğü zararın, 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece karşılanmasına hukuki olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, … Cumhuriyet Başsavcılığının … tarih ve …. sayılı …’e verilen cevabi yazısında, …’in … tarihinde PKK örgüt mensupları tarafından öldürüldüğünün ve soruşturma evrakının …. tarih ve … sayılı görevsizlik kararı ile … Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiğinin yer aldığı, öte yandan Tunceli Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan 1 No’lu Zarar Tespit Komisyonunun … tarih ve … sayılı işlemi ile zarar gören … bakımından alınan kararda ödenmesi gereken zarar miktarının belirlenmesinde, kendisine ait taşınır ve taşınmaz mal varlığına ilişkin zararı ile tarımsal üretim kaybı zararı, bilirkişi hesaplamaları ile … tarihinde … köyünde yasadışı PKK terör örgütü tarafından eşinin öldürülmesi olayının da dikkate alındığının belirtildiği, bu bakımdan davacının babası …’in öldürülme olayının davalı idare tarafından da 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmiş olduğu anlaşılmakla; davacının ikamet ettiği köy terör olayları veya terörle mücadele faaliyetleri nedeniyle boşalan/boşaltılan yerleşim yerlerinden olmasa da davacının babasının öldürülmesi olayı nedeniyle duyduğu yakın tehdit ve güvenlik kaygısıyla köyünü terk ettiği dikkate alınarak varsa 5233 sayılı Kanun kapsamında uğramış olduğu zararlarının araştırılarak (mükerrer ödemelere mahal vermeden ve mirasen intikal eden mal varlığında miras payına dikkat edilerek) karşılanması gerekirken başvurunun reddine yönelik dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddine ilişkin Mahkeme kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne,
2. … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/09/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.