Danıştay Kararı 10. Daire 2019/2846 E. 2020/3388 K. 30.09.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/2846 E.  ,  2020/3388 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/2846
Karar No : 2020/3388

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLLERİ : Av. …, Av. M. …,
Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Valiliği / …

İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Tunceli ili, Ovacık ilçesi, … köyünde ikamet etmekte iken, yaşanan terör olayları sebebiyle 1994 yılında göç etmek zorunda kaldığını ve zarara uğradığını iddia eden davacının tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin Tunceli Valiliği 1 No’lu Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı’nın … tarih ve … sayılı işleminin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararıyla; … İdare Mahkemesinin E: … sayılı dosyasında mevcut İçişleri Bakanlığı’nın … tarih ve … sayılı yazısı ile Tunceli İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği’nin … tarih ve … sayılı yazısı ekinde yer alan ve Tunceli ili genelinde terör olayları nedeniyle boşalan yerleşim birimlerini gösteren listelerin incelenmesinden … köyünün bu listelerde yer almadığının anlaşıldığı; ayrıca davacının taşınmazlarının bulunduğu …, … ve … köylerinin terör eylemleri nedeniyle tamamen boşaltılan yerleşim yerleri arasında bulunmadığı; Mahkemenin E: … sayılı dosyasında yapılan ara kararıyla davalı idare ve Tunceli İl Jandarma Komutanlığından, Tunceli ili, Ovacık ilçesi, … köyünün terör olayları nedeniyle 1987-2004 tarihleri arasında idarece veya halk tarafından kendiliğinden tamamen boşaltılıp boşaltılmadığının, boşaltılmış ise hangi tarihlerde boş kaldığının sorularak buna ilişkin bilgi ve belgelerin istendiği, cevaben gönderilen ve Mahkeme kaydına 14/11/2012 tarihinde giren yazı ve ekindeki belgelerde, 1987-2004 tarihleri arasında … mezrasında oturanların bulunduğu, ancak oturanların hiç birisinin köy korucusu olmadığı, … mezrası ile … köyü arasının 1,5 km olduğu, belirtilen yıllarda mezra nüfusunun 18 hane ve 50-60 kişi olduğunun belirtildiği; … köyü/mezrasının terör ve terörle mücadele kapsamında boşalan yerleşim yerleri arasında bulunmadığı, buna göre; davacının, köyünü güvenlik kaygısı nedeniyle terk ettiği kabul edilse dahi köyün tamamen boşalmamış olması nedeniyle, davacının uğradığını iddia ettiği zararların 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini istemiyle yaptığı başvuru üzerine tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davacı tarafından, köyün 1994 yılında boşaltıldığı, evi ve yapılarının yakıldığı, 2006 yılına kadar köye dönemediği ve …, … ve … köyündeki mal varlığından yararlanamadığı, Komisyon tarafından … ve … köylerinin zarar görmeyen yerleşim yerleri arasında olduğundan Kanun kapsamına girmediği gerekçesiyle anılan köylere ilişkin talebinin reddedildiği, … köyünde yapılan keşif sonucunda 50.064,83 TL zararının olduğunun tespit edildiği ve bu miktar üzerinden sulhname imzalanmasının teklif edildiği, uyuşmazlık tutanağını imzalayarak dava açtığı, 5233 sayılı Kanun’un yanında AHİM kararlarının da dikkate alınması gerektiği, Anayasanın 125/4 maddesine göre yargı yetkisinin idari işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu, yerindelik denetimi yapamayacağı, idari eylem ve işlem niteliğinde yargı kararı verilemeyeceği, 2577 sayılı Kanunun 2. maddesinin de bu yönde olduğu, Mahkeme kararının gerekçeli olmadığı, idarenin köyün boş olduğu yönünde bir iddiasının olmadığı, köyün boşaldığına dair yerel bilgilere dayanan tutanaklar olduğu, Mahkeme tarafından bu tutanaklar esas alınmaksızın evlerin yıkılmasından sorumlu olan jandarma tutanağının esas alındığı, köyde keşif yapılmadığı, İçişleri Bakanlığı’nın 2009 yılı listesinde … köyünün adının olmamasının köyün boşaltılmamış olduğu anlamına gelmeyeceği, listede köyün adının olmamasının nedeninin köyün tüzelkişiliğinin 1994 yılında kaldırılarak … köyüne bağlanması olduğu, … köyünün 17 hane olup 1994 yılında köydeki evlerin tahrip edildiği, … köyü ile arasında 1.5 km mesafe olduğu ancak … köyünün dik bir yamaçta olup merkezle bağı olmadığı, işlem 2012 tarihli, tebliği ise 2013 tarihli olduğundan zarar tespitinde 2013 yılı değerlerinin uygulanması gerektiği, zararın 1994-2001 arası belirlendiği, ancak 2002 yılında köye dönüş için verilen dilekçeye cevaben dilekçenin Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi (KDRP) kapsamında değerlendirmeye alındığının bildirildiği, 2002 yılına ilişkin bu belgenin mal varlığına ulaşılamadığının kanıtı olduğu, ev ve ahır için yıpranma payının yüksek hesaplandığı, arazi zararının bağımsız bilirkişilerce yapılması gerektiği, … ve … köylerindeki arazilerden de yararlanılamadığı, hayvancılık zararlarının dikkate alınmadığı, manevi tazminata karar verilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacı tarafından, Tunceli ili, Ovacık ilçesi … köyünde ikamet etmekte iken terör olayları nedeniyle göç etmek zorunda kaldığı ve mal varlığına ulaşamamadan kaynaklanan zararlarının olduğu iddiasıyla, zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanması istemiyle 11/04/2006 tarihinde idareye başvuruda bulunulmuştur.
Tunceli Valiliği 1 No’lu Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı’nın … tarih ve … sayılı işlemiyle 50.064,83 TL ödenmesine karar verilmiştir.
Teklifin davacı tarafından kabul edilmemesi üzerine, 26/07/2013 tarihinde uyuşmazlık tutanağı düzenlenmiş olup, davacı tarafından, hesaplanan miktarın gerçek zararı karşılamadığı gerekçesiyle işlemin iptali için bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun 1. maddesinde, “Bu Kanunun amacı, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.” hükmüne; 2. maddesinde, “Bu Kanun, 3713 sayılı Kanunun 1inci, 3üncü, 4üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsar.” hükmüne; 7. maddesinde, “Bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla karşılanabilecek zararlar şunlardır: a) Hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar. b) Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri. c) Terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddî zararlar.” hükmüne; aynı Kanun’un 8. maddesinde, “7nci maddede belirtilen zararlar, zarar görenin beyanı, adlî, idarî ve askerî mercilerdeki bilgi ve belgeler göz önünde tutularak olayın oluş şekli ve zarar görenin aldığı tedbirlere göre, zarar görenin varsa kusur veya ihmalinin de gözönünde bulundurulması suretiyle, hakkaniyete ve günün ekonomik koşullarına uygun biçimde komisyon tarafından doğrudan doğruya veya bilirkişi aracılığı ile belirlenir. Taşınmaza ilişkin zarar tespitinde 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 11inci maddesinde belirtilen kıymet takdiri esasları kıyasen uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un 2. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinde ise, terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararların, Kanun kapsamı dışında tutulduğu kurala bağlanmıştır.
5233 sayılı Kanun’un değerlendirilmesinden; “terör eylemleri” veya “terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler” sonucunda bir yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamayan kişilerce uğranılan maddi zararın, sözü edilen Kanun hükümlerine göre idarece sulh yoluyla ödenmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, bir yerleşim yerinin güvenlik nedeniyle idarece veya güvenlik kaygısıyla o yerleşim yerinde yaşayan halk tarafından “tamamen” boşaltılmış/boşalmış olması halinde, yerleşim yerinin boşaltılmasından/boşalmasından yerleşim yerine dönüşün başladığı tarihe kadar Kanunda tek tek sayılmak suretiyle belirlenen maddi zararın idarece karşılanması mümkündür. Dolayısıyla, güvenlik kaygısına dayanılarak bir yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması nedeniyle mal varlığına ulaşamamadan kaynaklanan maddi zararın idarece ödenmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması, o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının yerine getirilmiş olduğunun nesnel bir göstergesidir. Güvenlik kaygısının yerleşim yerinde sürekli yaşayan kişilere ve sözü edilen kaygı nedeniyle aynı yerleşim yerini terk eden kişilere göre değişmemesi gerekmektedir. Bu itibarla, bir yerleşim yerinde asgari güvenlik düzeyinin gerçekleştirilmiş olmasına ve bu yerde köy korucuları ile bunların aileleri dışındaki diğer köy halkının yaşamasına karşın, yerleşim yerinde yaşayan kişilerin bir kısmının, yerleşim yerini terk etmeleri sonucunda uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın, güvenlik kaygısından kaynaklandığından bahisle 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece karşılanmasına olanak bulunmamaktadır.
Bunun yanında, 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinden anlaşıldığı üzere, terör olaylarına bağlı olarak güvenlik kaygıları nedeniyle (örneğin bu sebeple yerleşim yerinin terk edilmesi vb.) mal varlığına ulaşılamamadan kaynaklanan zararların da tazmini öngörülmektedir. Bir terör olayı sonucu münferit olarak kendisi veya yakınları doğrudan zarar gören ya da bu şekilde gerçekleşen ölüm ve/veya yaralama olayları kendisi veya yakınlarına yönelen kimselerin, başta yaşam haklarından endişe ederek, güvenlik kaygısı duymaları doğaldır. Dolayısıyla, bu kapsamda oluşan zararların tazmini de anılan hükmün bir gereğidir. Bu durum, yukarıda belirtilen nesnel kriterin yanında, her davacı yönünden ayrıca öznel olarak da bir irdeleme yapılmasını gerekli kılmaktadır. Aksi bir değerlendirme, her bir davacının öznel durumundan kaynaklı olarak ileri sürdüğü hususların irdelenmemesi anlamına gelir ki, bu durum Anayasa’da öngörülen adil yargılanma ilkesine aykırılık teşkil eder.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Mahkeme tarafından, Hüllükuşağı köyünün terör olayları nedeniyle tamamen boşalan/boşaltılan köylerden olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşıldığından, öncelikle köyün boşalıp/boşaltılıp, boşalmadığı/ boşaltılmadığı hususunun tespit edilmesi gerekmektedir.
Hüllükuşağı köyüne ilişkin Danıştay dosyalarının incelenmesinden; bu köyde ikamet etmekte iken terör olayları neticesinde oluşan güvenlik kaygısı nedeniyle köyden göç etmek zorunda kaldığı ve mal varlığına ulaşamadığından bahisle uğradığı zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini istemiyle Yaşar Diril adlı kişi tarafından Komisyona yapılan başvurunun kısmen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan emsal davada; … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …; K: … sayılı kararıyla köyün boş olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği, söz konusu kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Danıştay (Kapatılan) Onbeşinci Dairesi’nin 12/12/2013 tarih ve E:2013/6646, K:2013/10629 sayılı kararıyla anılan kararın onandığı, yine davacı tarafından karar düzeltme yoluna başvurulması üzerine, Danıştay (Kapatılan) Onbeşinci Dairesi’nin 16/09/2014 tarih ve E:2014/5491, K:2014/6139 sayılı kararıyla karar düzeltme isteminin kabulüne karar verildiği görülmektedir. Karar düzeltme isteminin kabulüne ilişkin kararın gerekçesinde de, “İdare Mahkemesince her ne kadar … köyü, … mezrasının boşaltılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, Tunceli ili, Ovacık ilçesi, … köyü, … mezrasına ilişkin … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararında; Mahkemelerinde yer alan benzer nitelikli dosyaların ve İçişleri Bakanlığı’nın … gün ve … sayılı yazısı ile Tunceli İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği’nin … tarih ve … sayılı yazısı ekinde yer alan ve Tunceli ili genelinde terör olayları nedeniyle boşalan yerleşim birimlerini gösteren listelerin incelenmesinden, davacının ikamet ettiği Ovacık ilçesi, … köyü, … mezrasının terör eylemleri nedeniyle tamamen boşaldığının anlaşıldığı, bu durumda, Komisyon tarafından usulüne uygun olarak ilgilisine tebliğ edilmek suretiyle mahallinde yapılacak keşif çalışmaları ile davacının … köyü, … mezrasında mal varlığı bulunup bulunmadığının tespit edilmesi ve tespit edilen taşınmazları varsa köyün boş kaldığı süreçle sınırlı olarak bu taşınmazlara ulaşamaması nedeniyle uğradığı zararın belirlenerek ödenmesi gerekirken, bilgi ve belge eksikliğinden bahisle davacının başvurusunun reddedilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verildiği görülmüştür. Bu durumda İdare Mahkemesince, aynı yerleşim yerine ilişkin olarak iki farklı İdare Mahkemesi kararları arasındaki söz konusu çelişkinin giderilerek uyuşmazlık konusu dönemde adı geçen mezranın tamamen boşaltılıp boşaltılmadığı ve mezrada köy korucuları dışında oturan olup olmadığı hususunun araştırılması suretiyle bir karar verilmesi gerekmektedir. Bu nedenle; eksik incelemeye dayalı İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.” gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulduğu anlaşılmıştır.
Bozma sonrası … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararla “Uyuşmazlık konusu yerleşim yerine ilişkin olarak, Danıştay Onbeşinci Dairesi’nin 16/09/2014 tarih ve E.2014/5491, K.2014/6139 sayılı bozma kararı üzerine yapılan Mahkemenin 15/10/2015 tarihli ara kararı ile; Tunceli İl Jandarma Komutanlığı’ndan “Tunceli ili, Ovacık ilçesi, … köyü, … mezrasının terör olayları sebebi ile idarece veya halk tarafından kendiliğinden, tamamen boşaltılıp boşaltılmadığı, boşaltıldı ise hangi tarihler arasında boş olarak kaldığının” sorulması üzerine, 09/11/2015 tarihinde kayda giren cevap dilekçesinde; “… mezrasının 1994 yılında terör olayları nedeniyle tamamen boşaltıldığı ve 1994 yılından 2014 yılına kadar mezranın boş olarak kaldığı”nın belirtildiği, dolayısıyla davacının ikamet ettiği … köyü, .. mezrasının terör veya terörle mücadele nedeniyle tamamen boşaldığı anlaşılmaktadır.” ifadesiyle köyün boş olduğu kabul edilmiş ve işlemin iptaline karar verilmiştir. Söz konusu Mahkeme kararı Danıştay (Kapatılan) Onbeşinci Dairesi’nin 30/03/2017 tarih ve E.2016/3763, K.2017/1441 sayılı kararıyla onanmış ve karar kesinleşmiştir.
Yine dosyada bulunan 08/03/2014 tarihli, … ve … köyü muhtarları tarafından hazırlanan tutanakta da köyün 1994 yılında boşaldığı belirtilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalardan, Tunceli ili, Ovacık ilçesi, … köyünün terör olayları nedeniyle tamamen boşaldığı anlaşıldığından, İdare Mahkemesince davacının anılan yerde, zarar gören mal varlığı bulunup bulunmadığı değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken köyün boşaltılmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın reddine ilişkin temyize konu …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/09/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.