Danıştay Kararı 10. Daire 2019/1556 E. 2023/511 K. 14.02.2023 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/1556 E.  ,  2023/511 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No: 2019/1556
Karar No: 2023/511

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Valiliği
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACILAR) : … mirasçıları;
1- …
2- …
3- …
4- …
5- …
6- …
7- …
8- …, … ve …’a velayeten …
9- …
10- …
VEKİLLERİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : Hakkâri ili, Çukurca ilçesi, … köyünde ikamet etmekteyken yaşanan terör olayları nedeniyle köyünü boşaltmak durumunda kalan ve köy boşaltma sebebiyle 5233 sayılı Kanun uyarınca yaptığı başvuru sonucu, sulhname imzalanmak suretiyle 1995-2005 yılına kadar oluşan zararları karşılanan …’in mirasçısı olan davacılar tarafından, halen köylerine geri dönemediklerinden bahisle 2006 yılı ve sonrasında oluşan zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin 2008-2014 yılları arasına ilişkin kısmının iptali istemiyle açılan davada, … İdare Mahkemesince; Danıştay (Kapatılan) Onbeşinci Dairesinin 13/02/2018 tarih ve E:2016/2218, K:2018/1439 sayılı bozma kararına uyularak, dava konusu işlemin 2008-2014 yılları arasına ilişkin kısmının iptali yolunda verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın, davalı idare tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davalı idare tarafından, davacının dava konusu köye terör olayları nedeniyle değil ekonomik ve sosyal sebeplerden dolayı dönmediği, davacı tarafından köye dönme yönünde bir irade ortaya konulmadan yerleşim birimine kamu hizmeti götürülmesinin idarelerine ağır bir külfet yükleyeceği, yerleşim biriminin uyuşmazlık konusu yıllarda askeri yasak bölge ilan edilmediği, İdare Mahkemesinin davanın reddi yolunda verdiği ilk kararın isabetli olduğu iddialarıyla kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ :…
DÜŞÜNCESİ : Kararın kısmen gerekçeli olarak onanması, kısmen bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY :
Hakkâri ili, Çukurca ilçesi, … köyünde ikamet etmekteyken yaşanan terör olayları nedeniyle köyünü boşaltmak durumunda kalan ve köy boşaltma sebebiyle 5233 sayılı Kanun uyarınca yaptığı başvuru sonucu, sulhname imzalanmak suretiyle 1995-2005 yılına kadar oluşan zararları karşılanan …’in mirasçısı olan davacılar tarafından, halen köylerine geri dönemediklerinden bahisle 2006 yılı ve sonrasında oluşan zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin 2008-2014 yılları arasına ilişkin kısmının iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

TEMYİZE KONU KARARIN İNCELENMESİ:
A- İdare Mahkemesi Kararının, Davacılar …, …, …, …, …., …, …, …, …, … ve … Yönünden İncelenmesi:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın yukarıda belirtilen davacılara ilişkin kısımları usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Nitekim, bakılan uyuşmazlıkla aynı konuda Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine verilen Anayasa Mahkemesinin 28/07/2022 tarih ve 2021/11655 Başvuru Numaralı kararında, “…Somut olayda zarar konusu olay başvurucunun mülküne ulaşmasına izin verilmemesidir. Mülke ulaşamama süregelen bir müdahale niteliğindedir. Diğer bir ifadeyle mülke erişimin kısıtlanması devam ettiği sürece başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahale de varlığını koruyacaktır. Anlık müdahalelerde 5233 sayılı Kanun’un 6. maddesinde belirtilen sürelerin müdahale tarihinden itibaren başlatılması makuldür. Buna karşılık süregelen müdahalelerde müdahale için spesifik ve tek bir tarihten söz edilemez. Süregelen müdahale -kesinti söz konusu olmadıkça- her an devam eden müdahaledir. Bu sebeple süregelen müdahalede zarar konusu olay için somut bir tarih belirlenemez (demir yolu hattından kaynaklanan titreşimler sebebiyle evde hasar oluşmasına ilişkin olarak yapılan benzer bir değerlendirme için bkz. Atay Elden, B. No: 2019/16301, 3/2/2022, § 53). Dolayısıyla bu tür müdahalelerde 5233 sayılı Kanun’un 6. maddesinde belirtilen sürelerin müdahalenin kesildiği tarihten itibaren başlatılması gerekir.” denilmektedir.
Buna göre, süregelen müdahale (uyuşmazlık bakımından davacıların mülklerine ulaşmasına izin verilmemesi) ile bu müdahale nedeniyle uğranılan zarar kesintiye uğramadığı sürece, zararın tazminine yönelik başvuru için nihai bir tarih bulunduğundan söz edilemeyeceğinin kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, süregelen müdahaleler sonucu oluşan ve buna bağlı olarak süregelen nitelik arz eden zararlarda, 5233 sayılı Kanun’un 6. maddesinde belirtilen sürelerin (60 gün – 1 yıl) uygulanması, ancak kesinti meydana gelmesi halinde mümkün olabilecek; başka bir anlatımla, müdahale ve zarar devam ettiği sürece başvuru süresinin geçirildiğinden bahisle süre aşımı söz konusu olmayacaktır.
Bu çerçevede yapılan inceleme neticesinde, davacılar tarafından, davalı idareye yapılan 30/06/2014 tarihli başvuru ile, 1995 yılında meydana gelen terör olayları nedeniyle murislerinin köyünü terk etmek zorunda kaldığı, 1995-2005 yılları arasında oluşan zararlarının davalı idare tarafından tazmin edildiği belirtilerek halen köylerine geri dönemediklerinden bahisle 2006-2014 yılları arasında oluşan zararlarının da 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmininin istenildiği; dosyada bulunan bilgi ve belgelerden, davacıların mal varlığına ulaşamama durumunun başvuru tarihi itibarıyla devam ettiği, diğer bir ifadeyle davacıların mülklerine ulaşmasına izin verilmemesine yönelik müdahalenin kesintiye uğramadığı, dolayısıyla davacıların talep ettiği zararın devam eden / süregelen zarar olduğu dikkate alındığında; söz konusu zararının tazminine yönelik başvurusunun süresinde olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bununla birlikte, İdare Mahkemesince, davacıların komisyona başvurduğu 30/06/2014 tarihinden geriye doğru 30/05/2007 tarihine kadar geçen süre ile sınırlı olarak zararlarının tazmini gerektiği belirtildikten sonra istemle bağlı kalınarak dava konusu işlemin 2008-2014 yıllarına ilişkin kısmının iptaline karar verilmiş olup, her ne kadar anılan gerekçe süre sınırlaması içermesi yönünden Dairemizin ve Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda aktarılan içtihadına uygun bulunmamakta ise de; davacılar tarafından dava konusu işlemin 2006-2008 yılları arasına ilişkin kısmının iptali istenilmediğinden, dava konusu işlemin yukarıda belirtilen davacılar yönünden 2008-2014 yıllarına ilişkin kısmının iptaline karar veren İdare Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla hukuki isabetsizlik bulunmamaktadır.
B- İdare Mahkemesi Kararının, Davacı … Yönünden İncelenmesi:
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik” başlıklı 26. maddesinin 1. fıkrasında, “Dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar; gerçek kişilerden olan tarafın ölümü halinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verilir. Dört ay içinde yenileme dilekçesi verilmemiş ise, varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır.” hükmü; 2. fıkrasında, “Yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçeler iptal edilir.
” hükmü yer almaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava dosyasının incelenmesinden; … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının davalı idare tarafından temyizen incelenerek bozulmasının talep edildiği, ancak UYAP sisteminden alınan nüfus kayıt örneğine göre davacı Recep Tekin’in 14/03/2020 tarihinde vefat ettiği anlaşılmaktadır.
2577 sayılı Kanun’un 26. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “Yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçeler iptal edilir.” hükmünden kastedilen; münhasıran ölenin şahsına sıkı sıkıya bağlı olan, başkalarına devir ve temliki veya miras yoluyla intikali mümkün olmayan haklarla ilgili davalardır. Bunun dışında, Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca, ölene ait bulunan bütün haklar, mallar ve borçlar mirasçılara geçeceğinden, açılmış bulunan bu tür davaları ölenin mirasçılarının takip etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu durumda; İdare Mahkemesince, adı geçen davacının vefat etmiş olduğu ve uyuşmazlığın yalnız öleni ilgilendiren bir dava niteliğinde bulunmadığı gözetilerek, 2577 sayılı Kanun’un 26. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davayı takip hakkı kendisine geçen mirasçıların başvurmasına kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin davacı … yönünden KABULÜNE, diğer davacılar yönünden REDDİNE,
2. … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının; davacılar …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … yönünden ONANMASINA, davacı … yönünden, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 26. maddesinin 1. fıkrası hükmünün uygulanmasını teminen BOZULMASINA,
3. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/02/2023 tarihinde, davacı Recep Tekin yönünden oy çokluğu, diğer davacılar yönünden oy birliğiyle karar verildi.

(X)-KARŞI OY :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 26. maddesinde, dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar, gerçek kişilerden olan tarafın ölümü halinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar, dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verileceği, yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçelerin iptal edileceği, dosyanın işlemden kaldırılmasına dair kararların diğer tarafa tebliğ edileceği kurala bağlanmıştır.
UYAP kayıtlarının incelenmesinden, davacı …’in temyiz aşamasında, 14/03/2020 tarihinde vefat ettiği anlaşıldığından, yukarıda anılan Kanun hükmü uyarınca varsa davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar dosyanın işlemden kaldırılması gerektiği kuşkusuz ise de, temyiz incelemesine konu dosyanın tekemmülü sağlandıktan; dolayısıyla dosya temyiz incelemesi yapılabilecek hale geldikten sonra davacının vefat ettiği anlaşılmaktadır.
Dosya işlemden kaldırıldıktan sonra varsa davayı takip hakkı kendisine geçenin dosyanın işleme konulması talebiyle başvurması halinde yargılama safahatının geriye götürülmeyip kaldığı yerden devamının sağlanması, yargılama süresinin gereksiz uzatılmaması ve usul ekonomisi yönlerinden adil yargılanma hakkına daha uygun düşeceğinden, Dairemizce bu aşamada temyiz incelemesi yapılarak gerekli olan kararın verilmesi ve davacı … yönünden 2577 sayılı Kanun’un 26. maddesi hükümlerinin temyize ilişkin karardan sonraki safahata yönelik olarak uygulanmak üzere dosyanın … İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesi gerektiği oyuyla, Daire kararının, salt davacının ölümü nedeniyle İdare Mahkemesi kararının bozulmasına ilişkin kısmına katılmıyorum.