Danıştay Kararı 10. Daire 2019/10916 E. 2022/6366 K. 21.12.2022 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/10916 E.  ,  2022/6366 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/10916
Karar No : 2022/6366

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Valiliği

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : Davacı tarafından, Tunceli ili, Merkez ilçesi, Gökçek köyü, Gündere Mezrası’nda ikamet etmekte iken meydana gelen terör olayları nedeniyle 1994 yılında göç etmek zorunda kaldığı ve hala köyüne dönemediğinden bahisle, uğradığını iddia ettiği 2001-2013 yılları arasındaki zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini istemiyle yaptığı 03/06/2013 tarihli başvurusunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan dava sonucunda, … İdare Mahkemesince; Danıştay (Kapatılan) Onbeşinci Dairesinin 21/09/2017 tarih ve E:2014/7675, K:2017/4712 sayılı bozma kararına uyularak, dava konusu işlemin iptali yolunda verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davalı idare tarafından, köy halkının kendi isteği ile köye dönmediği, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davacı tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : İdare Mahkemesi kararının gerekçeli olarak onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Nitekim, bakılan uyuşmazlıkla aynı konuda Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine verilen Anayasa Mahkemesinin 28/07/2022 tarih ve 2021/11655 Başvuru Numaralı kararında, “…Somut olayda zarar konusu olay başvurucunun mülküne ulaşmasına izin verilmemesidir. Mülke ulaşamama süregelen bir müdahale niteliğindedir. Diğer bir ifadeyle mülke erişimin kısıtlanması devam ettiği sürece başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahale de varlığını koruyacaktır. Anlık müdahalelerde 5233 sayılı Kanun’un 6. maddesinde belirtilen sürelerin müdahale tarihinden itibaren başlatılması makuldür. Buna karşılık süregelen müdahalelerde müdahale için spesifik ve tek bir tarihten söz edilemez. Süregelen müdahale -kesinti söz konusu olmadıkça- her an devam eden müdahaledir. Bu sebeple süregelen müdahalede zarar konusu olay için somut bir tarih belirlenemez (demir yolu hattından kaynaklanan titreşimler sebebiyle evde hasar oluşmasına ilişkin olarak yapılan benzer bir değerlendirme için bkz. Atay Elden, B. No: 2019/16301, 3/2/2022, § 53). Dolayısıyla bu tür müdahalelerde 5233 sayılı Kanun’un 6. maddesinde belirtilen sürelerin müdahalenin kesildiği tarihten itibaren başlatılması gerekir.” denilmektedir.
Buna göre, süregelen müdahale (uyuşmazlık bakımından davacının mülküne ulaşmasına izin verilmemesi) ile bu müdahale nedeniyle uğranılan zarar kesintiye uğramadığı sürece, zararın tazminine yönelik başvuru için nihai bir tarih bulunduğundan söz edilemeyeceğinin kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, süregelen müdahaleler sonucu oluşan ve buna bağlı olarak süregelen nitelik arz eden zararlarda, 5233 sayılı Kanun’un 6. maddesinde belirtilen sürelerin (60 gün – 1 yıl) uygulanması, ancak kesinti meydana gelmesi halinde mümkün olabilecek; başka bir anlatımla, müdahale ve zarar devam ettiği sürece başvuru süresinin geçirildiğinden bahisle süre aşımı söz konusu olmayacaktır.
Bu çerçevede yapılan inceleme neticesinde, davacı tarafından, davalı idareye yapılan 03/06/2013 tarihli başvuru ile, 1994 yılında meydana gelen terör olayları nedeniyle köyünü terk etmek zorunda kaldığı ve halen köyüne dönemediğinden bahisle 2001-2013 yılları arasında oluşan zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmininin istenildiği; dosyada bulunan bilgi ve belgelerden, davacının mal varlığına ulaşamama durumunun başvuru tarihi itibarıyla devam ettiği, diğer bir ifadeyle davacının mülküne ulaşmasına izin verilmemesine yönelik müdahalenin kesintiye uğramadığı, dolayısıyla davacının talep ettiği zararın devam eden / süregelen zarar olduğu dikkate alındığında; söz konusu zararının tazminine yönelik başvurusunun süresinde olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bununla birlikte, İdare Mahkemesince, Danıştay (Kapatılan) Onbeşinci Dairesinin bozma kararına uyularak, komisyonca davacının başvurduğu 03/06/2013 tarihinden geriye doğru 30/05/2007 tarihine kadar geçen süre ile sınırlı olarak inceleme yapılması gerektiğine karar verilmiştir. Kararın, davacı tarafından temyiz edilmediği dikkate alındığında, aleyhe bozma yasağı gereğince, temyize konu kararda belirtilenden fazlasına hükmedilemeyeceği açıktır. Dolayısıyla, davalı idarece, İdare Mahkemesi kararında araştırılması gerektiğine karar verilen hususların başvuru tarihinden geriye doğru 30/05/2007 tarihine kadar olan dönem ile sınırlı olacak şekilde açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Her ne kadar, Danıştay (Kapatılan) Onbeşinci Dairesinin bozma kararında belirtilen “davacının komisyona başvuru dilekçesinde ikamet ettiği yer olarak Tunceli İli, Gökçek Köyü, Kutudere Vadisindeki Akbulut Mezrası belirtilmesine rağmen, dava dilekçesi ve temyiz dilekçesinde davacının ikamet ettiği mezranın Gündere Mezrası olduğu belirtilmiş, bu nedenle de mahkeme kararında dava konusu yer Gündere Mezrası olarak değerlendirilmiştir. Ancak davacının dilekçelerinde de belirttiği gibi ikamet ettiği yer dışında, dosyada mevcut tapu kayıtlarında da görüleceği üzere; davacının terör nedeniyle taşınmaz malvarlığına ulaşamadığı mezra ve mevkilerin bulunduğu; bu mezra ve mevkilerin Kutuboğaz Mevkii, Uzunçayır Mevkii, Yukarıkutu Mevkii, Kekliktepe Mevkii, Akbulut Mezrası, Gündere Mezrası, Çarhi, Aşağıkutu Mevkii olduğu, bunların yukarıda belirtilen kriterlere uygun olarak boş olup olmadığının ayrı ayrı incelenmesi gerektiği” hususları bozmaya uymak suretiyle verilen temyize konu iptal kararında belirtilmemiş ise de; davalı idarece söz konusu hususlara ilişkin gerekli incelemenin yapılacağı da açıktır.
Bu durumda, dava konusu işlemin iptaline karar veren İdare Mahkemesi kararında sonucu itibariyle hukuki isabetsizlik bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin REDDİNE,
2. Temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3. Temyiz yargılama giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/12/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.