Danıştay Kararı 10. Daire 2018/574 E. 2022/6323 K. 21.12.2022 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2018/574 E.  ,  2022/6323 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2018/574
Karar No : 2022/6323

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı / ANKARA
VEKİLİ : 1. Hukuk Müşaviri Yrd. …

İSTEMLERİN KONUSU: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, Diyarbakır ili, Silvan ilçesi Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapmakta iken, 31/08/2003 tarihinde Asayiş ve TEM Büro Amirliklerinin bulunduğu hizmet binasına bir grup teröristin silahlı ve bombalı saldırısı sonucu çıkan çatışmada yaralandığı, Diyarbakır 600 Yataklı Askeri Hastanesi’nin 25/08/2004 tarihli Sağlık Kurulu Raporu ile aktif polislik yapamayacağına karar verildiği, yaşanan olay nedeniyle iş gücü (efor) kaybına uğramasında davalı idarenin kusursuz sorumluluğu bulunduğu ileri sürülerek 145.000,00 TL maddi tazminat ile 5.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince, Mahkemelerinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının Danıştay Onuncu Dairesi’nin 08/02/2011 tarih ve E:2007/8287, K:2011/484 sayılı kararıyla manevi tazminata ilişkin kısımının onanması, maddi tazminata ilişkin kısmının bozulması üzerine bozma kararına uyularak davacının maddi tazminat istemine ilişkin yaptırılan bilirkişi incelemesiyle düzenlenen rapor dikkate alınmak suretiyle davacının maddi tazminat isteminin 132.682,04 TL’sinin kabulü ile fazlaya ilişkin isteminin reddine dair Mahkemelerinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının da Danıştay Onuncu Dairesi’nin 29/02/2016 tarih ve E:2015/713, K:2016/1089 sayılı kararıyla bozulması üzerine, bozma kararına uyularak yapılan incelemede davacının, terör örgütü mensuplarınca yapılan saldırıda yaralanması sonucunda vazifesini yapamayacak derecede malül olması nedeniyle 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun hükümlerine göre davacıya, görevdeki emsalinin maaşından az olmamak kaydıyla, bir başka ifade ile görevdeki emsalinin görev aylığı kadar vazife malüllüğü aylığı bağlandığı; ayrıca davacıya 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca 30 yıl hizmet yapmış gibi emekli ikramiyesi ile 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun uyarınca nakdi tazminat ve 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun Ek 79. maddesi uyarınca ek ödeme yapıldığı dikkate alındığında, davacının aktif ve pasif dönemde maddi bir zararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine, bakılmakta olan davanın 659 sayılı KHK’nın yürürlük tarihi olan 02/11/2011 tarihinden önce açıldığı gerekçesiyle davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacı tarafından, dava konusu olay neticesinde ortaya çıkan maddi zararının karşılanmadığı, Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, usul hükümlerinin derhal uygulanırlık ilkesine sahip olduğu, 659 sayılı KHK’nın yürürlüğe girdiği tarihten sonra karar çıkan davada reddedilen maddi tazminat nedeniyle idareleri lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN SAVUNMALARI : Davacı tarafından davalı idarenin temyiz isteminin reddi gerektiği; davalı idare tarafından davacının temiyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY :
Dava, Diyarbakır ili, Silvan ilçesi Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapmakta iken, 31/08/2003 tarihinde Asayiş ve TEM Büro Amirliklerinin bulunduğu hizmet binasına bir grup teröristin silahlı ve bombalı saldırısı sonucu çıkan çatışmada yaralanan davacı tarafından, Diyarbakır 600 Yataklı Askeri Hastanesi’nin 25/08/2004 tarihli Sağlık Kurulu Raporu ile aktif polislik yapamayacağına karar verildiği, yaşanan olay nedeniyle iş gücü (efor) kaybına uğramasında davalı idarenin kusursuz sorumluluğu bulunduğu ileri sürülerek 145.000,00 TL maddi tazminat ile 5.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Kusursuz sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminle yükümlüdür. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin görevini yaparken, görevi nedeniyle uğramış olduğu zararların da kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinin atıfta bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 266. maddesinde, “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.” hükmü düzenlenmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Mahkeme kararında da belirtildiği üzere, davacı Vedat Yiğitbaş’a 3713 sayılı Kanun’un 21. maddesinin 1. fıkrası hükmü uyarınca görevdeki emsali polis memuruna ödenen maaş düzeyinde vazife malullüğü aylığı bağlandığından ve aktif dönemde bu aylığa emsaline uygulanan maaş artışları yansıtılıp pasif dönem emekli aylığında da hak kaybına uğraması söz konusu olmadığından, ayrıca tarafına nakdi tazminat ödenmiş olduğundan, davacının gelir kaybından veya yasal emeklilik tarihinden önce emekliye ayrılmasından kaynaklanan maddi bir zararı bulunmamakla birlikte davacının çalışma gücü (efor) kaybından doğduğu ileri sürülen maddi tazminat istemi yönünden dosyanın incelenmesinde;
Tazminat hukukunda, çağın gereklerine uygun olarak geliştirilen içtihatlarla, kişinin uğramış olduğu kalıcı bedensel sakatlığının sebep olduğu iş gücü kaybının mevcut işini yürütmesine engel olmamasına bağlı olarak gelirinde ve mal varlığında bir eksilme olmamış olsa dahi “güç (efor) kaybı tazminatı” olarak adlandırılan tazminatın ödenmesi gerektiği kabul edilmiştir. İş gücü kaybına uğrayan kişinin günlük yaşamını sürdürebilmesi ve mevcut işini yapabilmesi için zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç (efor) sarf ettiği gerçeğinden hareket edilerek zararı, bir anlamda, bu “fazladan sarf edilen gücün” oluşturduğu esası benimsenmiştir. Bu doğrultuda, idari faaliyetlerin neden ve etkisiyle kamu görevlilerinin veya diğer kişilerin güç (efor) kaybına dayanan maddi zararının idare hukukunun ilke ve kuralları uyarınca idarece tazmin edilmesi gerektiği hususunda bir duraksama bulunmamaktadır.
İdare hukuku ilkelerine göre maddi zarar; idari işlem veya eylem nedeniyle kişinin mal varlığının (patrimuanın) aktifinde meydana gelen azalma nedeniyle uğranılan zarar ile elde edilmesi kesin olan gelirden yoksun kalma sonucu uğranılan toplam zarar olup; bedensel nitelikteki maddi zarar ise, kişinin sağlığına kavuşmak için yaptığı tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalması ya da yok olması nedeniyle elde edeceği gelirde meydana gelen azalmayı ifade etmektedir.
Bakılan davada, dava konusu olay neticesinde vazife malulü olarak emekliye ayrılan davacının, Diyarbakır 600 Yataklı Askeri Hastanesi’nin 25/08/2004 tarihli Sağlık Kurulu Raporu ile aktif polislik yapamayacağı, idari polislik yapabileceği belirlenmiş olmakla birlikte dava konusu olay neticesinde davacıda kalıcı hale gecen meslekte kazanma güç kaybı oranı belirlenmemiştir. Öncelikle davacının hastaneye sevki ile dava konusu olay neticesinde meydana gelen kalıcı meslekte kazanma güç kaybının belirlenmesi gerekmektedir.
Davacının günlük yaşamını iş gücü kaybı oranında daha fazla güç (efor) sarf ederek sürdüreceği, bu fazladan sarf edilen efordan kaynaklanan aktif dönemdeki, daha açık bir anlatımla zarar tarihinden olay gerçekleşmeseydi yasal olarak emekliye ayrılacağı tarihe kadar olan dönemdeki maddi zararın en fazla (2022 yılına kadar asgari geçim indirimi -AGİ- dahil, 2022 yılından itibaren AGİ hariç) net asgari ücret tutarı kadar olacağı, dolayısıyla aktif dönem efor kaybı tazminatının, net asgari ücrete maluliyet oranı uygulanmak suretiyle hesaplanması gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Ayrıca, güç (efor) kaybına dayanan maddi tazminatın hesabında, davacının yasal olarak emekliye ayrılacağı tarihten TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre belirlenen muhtemel bakiye yaşam süresinin sonuna kadar geçen pasif devrede de, güç kaybı nedeniyle daha fazla efor sarf ederek yaşamını devam ettirmesi söz konusu olacağından, pasif dönem zararının da aynı usulle (AGİ hariç net asgari ücret tutarına maluliyet oranının uygulanması suretiyle) hesaplanması gerekmektedir.
Aktif dönemin işleyecek devre zararı ile pasif dönem zararı hesaplanırken, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihte bilinen net asgari ücret miktarı, her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmalıdır.
Bu durumda, İdare Mahkemesince, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davacının aktif ve pasif dönemde efor (güç) kaybından kaynaklanan maddi zararının bilirkişi marifetiyle hesaplanarak davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, davacının kazanç kaybı bulunmadığı gerekçesiyle maddi tazminat isteminin reddine karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.
Öte yandan, işbu bozma kararına uyulmak suretiyle karar verilmesi durumunda, davacının …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yönelik temyiz isteminde bulunmadığı gözetilerek aleyhe hüküm verme yasağı ilkesi uyarınca verilecek yeni kararda davalı idare aleyhine hükmedilecek maddi tazminat tutarının 132.682,04 TL’yi aşmaması gerektiği noktasında da duraksama bulunmamaktadır.
Ayrıca uyuşmazlıkta; davalı idarenin avukat ile temsil edildiği ve yargılama aşamalarına vekili aracılığıyla katkıda bulunduğu anlaşıldığından, 659 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden önce açılmış olsa dahi, 659 sayılı KHK’nın yürürlüğünden sonra karar verilmiş olması nedeniyle, davalı idare vekilinin avukatlık ücretine hak kazandığı açık olmakla birlikte Dairemiz bozma kararı dikkate alındığında, yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonrası düzenlenecek rapora göre maddi tazminat istemi hakkında yeniden bir karar verilmesi gerektiğinden, hükmedilecek maddi tazminat tutarındaki değişikliğin taraflarlar lehine hükmedilecek vekalet ücretini de değiştirecek olması nedeniyle davalı idarenin reddedilen maddi tazminat nedeniyle idareleri lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine ilişkin temyiz istemine dair bu aşamada karar verilmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin KABULÜNE,
2. … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemesine gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/12/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.