Danıştay Kararı 10. Daire 2018/4161 E. 2022/6194 K. 20.12.2022 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2018/4161 E.  ,  2022/6194 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2018/4161
Karar No : 2022/6194

TEMİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. … Hukuk Müşavirliği

İSTEMİN_KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, 12/02/2013 tarihinde Pendik’ten Haydarpaşa istikametine gitmekte olan 10153 sefer sayılı trenin çarpmasıyla meydana gelen tren kazasında %93 oranında malul olması sebebiyle uğradığı iddia edilen 500,00 TL maddi ve 150.000,00 TL manevi zararın tazminine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 13/2. ve 9. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, adli yargıda verilen görevsizlik kararının kesinleştiği 11/11/2016 tarihini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde davanın açılmadığı, her ne kadar davacı adli yargı merciince verilen karardan sonra yeniden idareye başvurmuş ise de 2577 sayılı yasadaki özel düzenleme gereği görev ret kararı üzerine böyle bir başvurunun zorunlu olmadığı dolayısıyla yapılan bu başvurunun davacıya yeni bir dava açma süresi sağlamayacağı gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu … İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davacı tarafından, açılan davanın süresinde olduğu, olaya ilişkin ceza davasının henüz kesinleşmediği ve Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacı 12/02/2013 tarihinde Pendik’ten Haydarpaşa istikametine gitmekte olan 10153 sefer sayılı trenin çarpmasıyla meydana gelen tren kazasında uzuv kaybına neden olacak şekilde yaralanmıştır.
Davacının başvurusu üzerine Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesince 25/04/2013 tarihli Özürlü Sağlık Kurulu Raporu ile davacının özür oranının %80 olduğu tespit edilmiştir.
Davacı tarafından ilk önce 17/07/2014 tarihinde davalı idare ve tren makinistine karşı … Asliye Ticaret Mahkemesinde tazminat davası açılmıştır.
… Asliye Ticaret Mahkemesince davacı Adli Tıp Kurumuna sevk edilmiş ve Adli Tıp Kurumu’nun … tarih ve Karar No:… sayılı kararı ile davacının olay nedeniyle %93 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı yönünde rapor verilmiştir.
… Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:…. sayılı kararı ile uyuşmazlıkta Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle dosyanın görevli … Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Dosya kendisine gönderilen … Asliye Hukuk Mahkemesi ise … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile davalı idare yönünden yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, diğer davalı yönünden husumet yokluğu yönünden reddine karar verilmiştir. Bu görevsizlik kararı 31/10/2016 tarihinde kesinleşmiştir.
Daha sonra davacı 02/01/2017 tarihinde idare kayıtlarına giren dilekçesi ile davalı idareye zararlarının tazmini istemiyle başvuruda bulunmuş ancak bu başvurusu zımnen reddedilmiştir.
Bunun üzerine bakılmakta olan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları ödemekle yükümlü olup; idari eylem ve işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Görevli olmayan yerlere başvurma” başlıklı 9. maddesinde, çözümlenmesi Danıştayın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabileceği, görevsiz yargı merciine başvurma tarihinin Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edileceği, adli yargı yerlerine açılan ve görevsizlik sebebiyle reddedilen davalarda, görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra birinci fıkrada yazılı otuz günlük süre geçirilmiş olsa dahi, idari dava açılması için öngörülen süre henüz dolmamış ise bu süre içinde idari dava açılabileceği; ön karar başvurusu tarihinde yürürlükte olan haliyle “Doğrudan doğruya tam yargı davası açılması” başlıklı 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurmaları, bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabileceği düzenlenmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdari eylem; idarenin işlevi sırasında bir hareketi veya hareketsizliği, bir olayı, bir davranışı veya tutumu, idari karar ve işlemle ilgisi olmayan, başka bir deyişle öncesinde, temelinde bir idari karar veya işlem bulunmayan salt maddi tasarrufları ifade etmektedir.
İdari eylem nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle tam yargı davasının açılabilmesi için; maddi olayın, zarara sebep olan eylemin idariliğinin ve yol açtığı zararın kesin olarak ortaya konulması zorunludur.
Söz konusu eylemin idariliği ve doğurduğu zarar bazen eylemin yapılmasıyla veya olayın gerçekleşmesiyle birlikte ortaya çıkarken, bazen de çok sonra değişik araştırma, inceleme, ceza soruşturma ve kovuşturması veya kesin sağlık kurulu raporları sonucu ortaya çıkabilmektedir.
Özellikle kamu görevlilerinin idari bir tasarruf yaparken, mevzuatın, üstlendiği ödevin ve yürüttüğü hizmetin kural, usul ve gereklerine aykırı olarak, kendisine izafe edilebilecek boyutta ve biçimde, ancak gene de resmi yetki, görev ve olanaklardan yararlanarak, onları kullanarak hareket ettiği, bu nedenle de idaresinden tamamen ayrılmasını önleyen ve engelleyen görev kusurları nedeniyle doğan zararların tazmini istemiyle açılacak tam yargı davalarında eylemin idariliği, bazen ceza davalarıyla personelin şahsi kusuru sonucu mu, yoksa görev kusuru sonucu mu zararın ortaya çıktığının belirlenmesinden sonra saptanabilmektedir.
Dava açma süresini saptarken, bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir gevşeklikten kaçınılması gerektiğinden, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda yer alan süreye ilişkin mevzuat kurallarının yorumlanmasında kişilerin haklarının ihlali yönünde ağır sonuçlara varan yorumdan kaçınmak gerekmektedir.
Hukuki sorumluluğun koşullarının, her zaman, maddede öngörülen süreler içinde, olayın meydana geldiği anda ve bir arada ortaya çıkması mümkün olamamaktadır.
Zararın idari eylemden kaynaklandığının bu sürelerden sonra ortaya çıkması mümkün olabildiği gibi, zararın gerçek miktarı veya illiyet bağı daha sonra da ortaya çıkabilmektedir. Bütün bu olasılıklar göz önünde bulundurulduğunda, 2577 sayılı Kanunun 13. maddesinin, yargıya başvuru hakkını ortadan kaldırmayacak, ancak maddeyi de işlevsiz bırakmayacak bir şekilde yorumlanması ve uygulanması gerekmektedir.
Esasen, idari eylemin tamamlandığı, zararın ve zarara neden olan idari eylemin bütün yönleriyle tam olarak ortaya çıktığı tarih dikkate alınmadan 2577 sayılı Kanun’un 13. maddesinde öngörülen bir ve beş yıllık sürenin hesaplanması, bazı hallerde dava açma hakkının kullanılamaması sonucunu doğuracaktır. Eylemin idariliğinin ve/veya zararın ortaya çıkmasıyla kullanılması mümkün olan dava açma hakkını ortadan kaldırır biçimde süre hesabı yapılmasının ise hak arama özgürlüğüyle bağdaşmayacağı kuşkusuzdur.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacının 12/02/2013 tarihinde Pendik’ten Haydarpaşa istikametine gitmekte olan 10153 sefer sayılı trenin çarpmasıyla meydana gelen tren kazasında uzuv kaybına neden olacak şekilde yaralandığı, Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 25/04/2013 tarihli Özürlü Sağlık Kurulu Raporu ile davacının özür oranının %80 olduğu tespit edildiği, davacı tarafından adli yargıda tazminat davası açıldığı, … Asliye Ticaret Mahkemesince Adli Tıp Kurumuna sevk edilen davacı hakkında Adli Tıp Kurumu’nun … tarih ve Karar No:… sayılı kararı ile davacının olay nedeniyle %93 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı yönünde rapor verildiği anlaşılmaktadır.
Buna göre, davacının olay nedeniyle uğramış olduğu zararı ve zarar ile görev arasındaki illiyet bağını en geç Adli Tıp Kurumu’nun … tarih ve Karar No:… sayılı kararıyla öğrenmiş olduğu, dolayısıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nda belirtilen 1 yıllık sürenin 29/01/2016 tarihinden itibaren işlemeye başladığı kabul edilmelidir.
Uyuşmazlıkta, bu tarihten itibaren, 2577 sayılı Kanun’un 13. maddesi uyarınca bir yıl içinde, 02/01/2017 tarihinde idare kayıtlarına giren dilekçeyle idareye başvuru yapılarak tam yargı davasının açıldığı görülmektedir.
Bu itibarla, davanın süre aşımı nedeniyle reddi yönündeki …. İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf isteminin reddine ilişkin temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin KABULÜNE,
2. Davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin … İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 20/12/2022 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.