Danıştay Kararı 10. Daire 2018/3980 E. 2020/3953 K. 19.10.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2018/3980 E.  ,  2020/3953 K.

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2018/3980
Karar No : 2020/3953

KARARIN DÜZELTİLMESİNİ
İSTEYENLER (DAVALILAR) : 1- … Bakanlığı
VEKİLİ : I. Hukuk Müş. Yrd. …
2- … Valiliği
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACILAR) : …’e velayeten kendi adlarına asaleten … ve …
VEKİLLERİ : Av. …
İSTEMLERİN ÖZETİ : Danıştay Onuncu Dairesince verilen 28/03/2018 tarih ve E:2018/90, K:2018/1345 sayılı kararın davalı idareler tarafından aleyhlerine olan kısımlarının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesi uyarınca düzeltilmesine karar verilmesi istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Kararın düzeltilmesi istemlerinin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
11/05/2013 tarihinde Hatay İli, Reyhanlı İlçesi’nde meydana gelen patlamalar sonucunda davacı …’in ağır yaralandığı iddiasıyla fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak mağdur çocuk için 1.000,00 TL maddi, 75.000,00 TL manevi, baba … ve anne … için ayrı ayrı 15.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 106.000,00 TL tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılan davada, … İdare Mahkemesi’nce; olayın bir terör eylemi olduğunun anlaşıldığı, idarenin hizmetin işleyişine ilişkin kusurunun bulunmadığının tespit edilmesi karşısında uyuşmazlığın çözümünde maddi tazminat istemlerinin özel bir kanun olan 5233 sayılı Kanun kapsamında, manevi tazminat istemlerinin ise sosyal risk ilkesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtilerek 5233 sayılı Kanun’un 6. maddesinin 1. fıkrası uyarınca olay tarihinden itibaren altmış gün içinde 5233 sayılı Kanun’a göre başvuru yapılması gerekmekte iken davacıların söz konusu süreyi geçirdiği, bu nedenle 5233 sayılı Kanun uyarınca maddi tazminat isteminin karşılanmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davalı idareler yönünden reddine, 5233 sayılı Kanun’un manevi zararların tazminini kapsamadığı gerekçesiyle manevi tazminat isteminin Hatay Valiliği yönünden reddine, davalı Bakanlık yönünden ise bakılan davada hizmet kusuru saptanamadığından olayın oluş şekli ve zararın niteliği karşısında davacıların uğradığı zararın sosyal risk ilkesine göre tazmin edilerek toplumca paylaşılması gerektiği gerekçesiyle kısmen kabulü, kısmen reddi ile davacı çocuk … için 25.000,00 TL, davacı baba için 10.000,00 TL ve davacı anne için 10.000,00 TL olmak üzere toplam 45.000,00 TL manevi tazminatın dava dilekçesinin davalı Bakanlığa tebliğ edildiği 25/08/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte İçişleri Bakanlığınca davacılara ödenmesine karar verilmiş, davacılar ve davalı İçişleri Bakanlığının temyiz başvurusu üzerine Dairemiz tarafından yapılan temyiz incelemesinde; 11/05/2013 tarihinde Reyhanlı’da meydana gelen patlamaların birer terör eylemi olmakla birlikte idarenin eylemin gerçekleşmesinde ağır hizmet kusurunun bulunduğu, idarenin kendi müfettişince hazırlanan ön inceleme raporu, Hatay Valiliği İl İdare Kurulu’nun soruşturma izni verilmesine ilişkin kararı, Cumhuriyet Savcılığınca hazırlanmış olan iddianameler ve açılan ceza davası ile ortaya konulduğu, bu nedenle söz konusu patlamalar nedeniyle zarar görenler tarafından açılan davalardaki maddi, manevi tazminat istemlerinin 5233 sayılı Kanun, bu Kanuna dayanılarak çıkarılmış olan Yönetmelik hükümleri ve sosyal risk ilkesi kapsamında değil, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedeni olan hizmet kusuru ilkesi gereğince davalı idarelerce karşılanması gerektiği, patlamalarda yaralanan ve Fen Lisesi sınavlarına hazırlık için dershaneye giden bir öğrenci olduğu belirtilen davacı çocuk hakkında Antakya Devlet Hastanesi beyin cerrahi, çocuk cerrahi ve plastik cerrahi uzmanlarınca raporlar düzenlendiği, 24/05/2013 tarihli çocuk cerrahi raporunda patlamanın, davacı çocuğun yüzünde sabit ize, yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, yüzünün sürekli değişikliğine sebep olduğu ve kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olmadığının belirtildiği, aynı tarihli plastik cerrahi raporunda yüzünde sabit ize sebep olup olmayacağına 6 ay sonra yapılacak muayene sonucunda karar verilebileceğinin belirtilmesi üzerine 13/12/2013 tarihinde yapılan muayene sonucu hazırlanan plastik cerrahi raporunda vücuduna acı veren bir durum olduğu, yüzünde sabit ize sebep olduğunun belirtildiği, davalı idarelerin hizmet kusuru sonucu gerçekleşen patlamaların, davacı çocuğun yaralanması, uzun süre tedavi görmesi ve yüzünde sabit iz kalmasına sebep olduğu sağlık raporlarıyla ortaya konulduğundan davacı çocuk için fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak talep edilmiş olan maddi tazminatın, hangi zararlara ilişkin olduğu ve bu zararlar nedeniyle davacılara yapılan ödeme bulunup bulunmadığı tespit edilerek, tazminat hukukunun genel ilkelerine göre bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle somut olarak belirlenmesi ve olayda hizmet kusuru bulunan davalı idarelerce tazmin edilmesi gerektiği, İdare Mahkemesince davacı çocuk için sosyal risk ilkesi gereğince hükmedilen ancak olayda davalı idarelerin hizmet kusuru bulunduğundan, hizmet kusuru ilkesine göre hükmedilmesi gereken 25.000,00 TL manevi tazminat; zenginleşmeye yol açmayacak, hakkaniyetli ve Dairemiz içtihatlarına uygun bulunduğundan, Mahkemece davacı çocuk lehine manevi tazminatın kısmen kabulü yolunda verilen kararda sonucu itibarıyla hukuki isabetsizlik görülmemiş, davacı anne ve baba için ayrı ayrı hükmedilmiş olan 10.000,00 TL manevi tazminatın, davacı anne ve babanın çocuklarının tedavisinin uzunca bir süre devam etmesi ve yüzünde sabit iz kalması nedeniyle duydukları acı ve elemi karşılamakta yetersiz kaldığının tartışmasız olduğu, davacı anne ve babanın manevi tazminat taleplerinin tamamının kabulüne karar verilmesi gerektiği, ayrıca hükmedilen tazminat miktarlarına, dava dilekçesinin davalı Bakanlığa tebliğ edildiği tarihten itibaren değil, idareye başvuru tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiği gerekçesiyle İdare Mahkemesi kararının maddi tazminatın reddi, davacı anne, baba yönünden manevi tazminatın kısmen reddine ilişkin kısımlarının bozulmasına, davalı Bakanlığın temyiz isteminin reddi ile manevi tazminatın kısmen kabulüne ilişkin kısmının gerekçe ile onanmasına karar verilmiştir.
Her ne kadar Daire Kararı hukuki gerekçe olarak hizmet kusuruna dayalı olarak verilmişse de, 11/05/2013 tarihinde Reyhanlı’da meydana gelen patlamaların birer terör eylemi olduğu ve bu nedenle maddi tazminat isteminin 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun, manevi tazminat istemlerinin de genel hükümler kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ancak Daire kararının neticesi itibarıyla hukuka uygun olduğu görülmüştür.
Danıştay dava daireleri ile İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarının temyiz üzerine verilen kararları hakkında, ancak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmaya devam edilen) 54. maddesinde yazılı nedenlerle kararın düzeltilmesi istenebilir.
Kararın düzeltilmesi dilekçelerinde öne sürülen hususlar ise, anılan maddede yazılı nedenlerden hiçbirine uymadığından, davalı idarelerin kararın düzeltilmesi istemlerinin yukarıda belirtilen gerekçe ile REDDİNE, 19/10/2020 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.

(X)KARŞI OY :

… İdare Mahkemesi kararının kısmen bozulmasına, kısmen gerekçeli onanmasına ilişkin Danıştay Onuncu Dairesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davalı idarelerin karar düzeltme istemlerinin reddi gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyorum.