Danıştay Kararı 10. Daire 2018/3918 E. 2022/6182 K. 20.12.2022 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2018/3918 E.  ,  2022/6182 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2018/3918
Karar No : 2022/6182

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Komutanlığı
VEKİLİ : Av. …

İSTEMLERİN_KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından; Diyarbakır ili, Lice İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde “Uzman Jandarma Çavuş” olarak görev yapmakta iken, 28/10/2010 tarihinde ceza infaz kurumundan bir hükümlünün tedavi edilmesi amacıyla hastaneye nakledilmesi görevini yerine getirdiği sırada hükümlünün getirildiği hastanede bir şahıs tarafından yapılan saldırı sonucunda sol bacağından yaralandığından bahisle oluşan maluliyeti nedeniyle memuriyet görevinden ayrıldığı ileri sürülerek uğradığı iddia edilen iş gücü ve kazanç kaybı zararlarına karşılık 600.000,00 TL maddi (miktar artırımı sonucu 836.491,15 TL) ve 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden işleyecek yasal faiziyle ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; dava konusu olayda davalı idarenin herhangi bir hizmet kusuru bulunmamakla birlikte, davacının görevinin neden ve tesiriyle uğradığı zararı kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerektiği; davacıya dava konusu olay nedeniyle emekli maaşı bağlandığı, nakdi tazminat ödendiği 17/09/2014 tarihinden itibaren ise 3713 sayılı Yasa’nın Ek 1. maddesi kapsamında kütüphaneci unvanıyla memur olarak görev yapmaya başladığı, bu kapsamda elde ettiği yararların zararından düşük olduğu, dolayısıyla tazmini gereken maddi zararının bulunmadığı, olayın vuku buluş şekli ve davacının bacağının sakatlanması nedeniyle duyduğu elem ve ızdırabın karşılığı olarak manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle maddi tazminat istemi yönünden davanın reddine, manevi tazminat istemi yönünden ise davanın kabulü ile 50.000,00 TL manevi tazminatın davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince, Mahkemelerince bilirkişiden alınan ek raporun hükme esas alınabilecek nitelikte olduğu, jandarma uzman çavuş olarak görev yapmakta iken hastaneye sevk edilen mahkumun götürülmesi sırasında uğradığı saldırı ile yaralanarak erken emekliye ayrılmak zorunda kalan davacının, bu olay nedeniyle uğradığı 554.154,48 TL maddi zararının idareye başvuru tarihi olan 14/09/2012 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca davalı idarece giderilmesi gerektiği gerekçesiyle … İdare Mahkemesi kararının manevi tazminata ilişkin kısmına karşı davalı idare tarafından yapılan istinaf başvurusunun reddine, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile kararın maddi tazminata ilişkin kısmının kaldırılmasına ve maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davacı tarafından; maluliyet sonucu görevden ayrıldıktan sonra başladığı yeni işten elde ettiği gelirin tazminat hesabına dahil edilmemesi gerektiği, rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemelerinin tazminattan indirilemeyeceği, bununla birlikte hesaplamaların peşin sermaye değerleri esas alınarak yapılmaması gerektiği, pasif dönem zararının da yanlış hesaplandığı, emekli ikramiyesinden doğan zararının da hesaplamaya dahil edilmesi ve reddedilen kısma ilişkin olarak davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından; davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğu, hükmedilen manevi tazminata faiz işletilemeyeceği, dava konusu olay neticesinde davacının 3713 sayılı Kanun uyarınca memur olarak atandığı, bu nedenle memuriyetten elde edeceği gelirlerin tazminat hesabına dahil edilmesi gerektiği, davacının pasif dönemde de zararı bulunmadığı ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN SAVUNMALARI : Taraflarca karşılıklı olarak temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Bölge İdare Mahkemesi kararının kısmen onanması, kısmen bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
A) Bölge İdare Mahkemesi Kararının, İdare Mahkemesi Kararının Manevi Tazminat İsteminin Kabulüne Dair Kısmına Karşı Davalı İdarece Yapılan İstinaf Başvurusunun Reddine İlişkin Kısmının İncelenmesi:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın, İdare Mahkemesi kararının manevi tazminat isteminin kabulüne dair kısmına davalı idarece yapılan istinaf başvurusunun reddine ilişkin kısmı usul ve hukuka uygun olup, davalı idare tarafından ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

B) Bölge İdare Mahkemesi Kararının Maddi Tazminata İlişkin Kısmının İncelenmesi:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacı, Diyarbakır ili, Lice İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde “Uzman Jandarma Çavuş” olarak görev yapmakta iken, 28/10/2010 tarihinde ceza infaz kurumundan bir hükümlünün tedavi edilmesi amacıyla hastaneye nakledilmesi görevini yerine getirdiği sırada hükümlünün getirildiği hastanede bir şahıs tarafından yapılan saldırı sonucunda sol bacağından yaralanmış ve hakkında GATA Sağlık Kurulu tarafından düzenlenen … tarih ve … sayılı raporda TSK’de görev yapamayacağına, Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesince düzenlenen 09/03/2012 tarih ve 798 sayılı özürlü sağlık kurulu raporunda da %72 oranında özürlü olduğuna karar verilmiş, yargılama sırasında Adli Tıp Kurumundan alınan … tarih ve … sayılı raporda ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’ne göre davacının %32,3 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, geçici iş göremezlik süresinin olay tarihinden itibaren 18 aya kadar uzayabileceği mütalaa edilmiştir.
Olay nedeniyle davacıya 5434 ve 2330 sayılı Kanunlar uyarınca 6. derece vazife malullüğü aylığı bağlanmış, Jandarma Genel Komutanlığı Nakdi Tazminat Komisyonunun 07/12/2012 tarih ve 2012/307 sayılı kararıyla 17.0002,39 TL nakdi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
Davacı tarafından; oluşan maluliyeti nedeniyle memuriyet görevinden ayrıldığından bahisle uğradığı iddia edilen iş gücü ve gelir kaybı zararlarına karşılık 600.000,00 TL maddi (miktar artırımı sonucu 836.491,15 TL) ve 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları doğrudan zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davaları olup, idarenin hukuki (mali/tazmin) sorumluluğunun yargı aracılığıyla yerine getirilmesini sağlamaktadır.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Kusursuz (objektif) sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, hukuka uygun olarak yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazmin etmekle yükümlüdür. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin görevini yaparken görevi nedeniyle uğramış olduğu zararların da kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir.
6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun “Bedensel zarar” başlıklı 54. maddesinde, bedensel zararların; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olduğu; “Belirlenmesi” başlıklı 55. maddesinin 1. fıkrasında, destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararların, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanacağı, kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemelerin, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemeyeceği; zarar veya tazminattan indirilemeyeceği, hesaplanan tazminatın, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamayacağı veya azaltılamayacağı, bu Kanun hükümlerinin, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanacağı hükümlerine yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Olayda, davacının Uzman Jandarma Çavuş olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yaparken 28/10/2010 tarihinde ceza infaz kurumundan bir hükümlünün tedavi edilmesi amacıyla hastaneye nakledilmesi görevini yerine getirdiği esnada kişisel kusuru bulunmaksızın yaralanması, daha açık bir anlatımla görevinin neden ve tesiri sonucu çalışma gücünü kısmen kaybetmesi karşısında, uğradığı zararların kusursuz sorumluluk (mesleki risk) ilkesi uyarınca tazmini gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, tazmin edilecek zararın tespiti için öncelikle Borçlar Kanunu’nun yukarıda aktarılan 54. maddesi hükmünün anlam ve kapsamının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Aktarılan hükümden de görüleceği üzere; kazanç kaybı ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar, maddenin ayrı bentlerinde farklı bedensel zarar kalemleri olarak örnekleme yoluyla sayılmıştır. Buna göre, bedensel zarara uğrayan kişiler hem “kazanç kaybı” hem de “çalışma gücü kaybı”na uğrayabilirler.
Öte yandan; bedensel zararın neden ve etkisiyle çalışma gücü kaybına uğrayan, bir başka ifadeyle, kısmen veya tamamen çalışma gücünü kalıcı/sürekli kaybeden kişinin gelirinde veya kazancında bir azalma meydana gelmemiş olsa dahi işini ya da günlük yaşamsal faaliyetlerini eskisine ve emsallerine nazaran daha fazla efor sarf ederek yapması nedeniyle oluşan ve bir maddi zarar kalemi olan “efor/güç kaybı zararı”, yukarıda anılan Kanun hükmünde geçen “çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar” kapsamında yer almaktadır. Zira, kişinin uğradığı bedensel zararı, çalışma gücündeki kayıp nedeniyle fazladan sarf ettiği “efor” oluşturmaktadır. Başka bir ifadeyle, çalışma gücü kaybına uğrayan kişinin günlük yaşamını sürdürebilmesi ve mevcut işini yapabilmesi için zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç (efor) sarf ettiği gerçeğinden hareket edilerek zararı, bir anlamda, bu “fazladan sarf edilen gücün” oluşturduğu esası benimsenmiştir. Bu doğrultuda, idari faaliyetlerin neden ve etkisiyle kamu görevlilerinin veya diğer kişilerin güç (efor) kaybına dayanan maddi zararının idare hukukunun ilke ve kuralları uyarınca idarece tazmin edilmesi gerektiği hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Bölge İdare Mahkemesince, davacının maddi zararının hesaplanması amacıyla alınan ek bilirkişi raporu doğrultusunda, maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, 12/04/2018 kayıt tarihli hesap bilirkişisi raporunun, PMF yaşam tablosunun esas alınmış olması ve kullanılan hesaplama yönteminin Dairemizin son dönem yerleşik kararlarında öngörülen hesaplama yöntemine uygun olmaması nedeniyle, hükme esas alınması mümkün değildir.
Bu nedenle, davacının uğramış olduğu gelir ve çalışma gücü (efor) kaybından kaynaklanan maddi zararı yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle aşağıda belirtilen ilkeler çerçevesinde ve tazminat hesabına esas bakiye ömrün belirlenmesinde ülkemize özgü ve güncel verileri içeren TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosu esas alınarak hesaplanmalıdır.
1- Uyuşmazlığın Gelir Kaybına İlişkin Kısmının İncelenmesi:
Dosyanın incelenmesinden; Sosyal Güvenlik Kurumu Vazife Malullüğü Tespit Kurulunun 20/07/2012 tarihli ve 210 sayılı kararı ile davacının vazife malullüğü kabul edilerek hakkında 2330 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasına karar verildiği ve 15/10/2012 tarihi itibarıyla vazife malullüğü aylığı bağlandığı, Jandarma Genel Komutanlığı Nakdi Tazminat Komisyonu’nun … tarihli ve … sayılı kararı ile 17.002,39 TL nakdi tazminat ödendiği, olay öncesinde jandarma uzman çavuş olarak görev yapan davacının, 3713 sayılı Kanun’un Ek-1. maddesinden yararlandırılarak vazife malullüğü aylığı kesilmeksizin, Konya Ereğli Halk Kütüphanesi Müdürlüğü bünyesinde memur olarak atamasının yapıldığı ve 17/09/2014 tarihi itibarıyla memuriyete başladığı anlaşılmaktadır.
Öncelikle, vazife malulü olarak emekliye sevk edildiği 15/10/2012 tarihine kadar Uzm. J. Çavuş maaşını herhangi bir kesinti olmaksızın almaya devam ettiği görülen davacının, bu döneme ilişkin olarak gelir kaybı bulunmamaktadır.
15/10/2012 tarihinden sonra ise davacının, jandarma uzman çavuş olarak çalışabilseydi elde edebileceği gelir ile kütüphane personeli olarak elde edeceği gelir ve bağlanan vazife malullüğü aylığı toplamı arasında fark oluşması halinde oluşan farkın kazanç/gelir kaybından kaynaklı maddi zarar olarak kabul edilmesi, adalet ve hakkaniyete uygun düşecektir.
Bu durumda, davacının olay nedeniyle gelir kaybından doğan zararının tespit edilmesi amacıyla yaptırılacak bilirkişi incelemesinde, zararı doğuran olay olmasaydı davacının bilirkişi raporunun düzenleneceği tarihe kadarki işlemiş aktif dönemde elde edeceği geliri ve bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihten yasal emeklilik yaşı olan 56 yaşına kadarki işleyecek aktif dönemde elde etmesi muhtemel gelirinin (davacının geliri, emsali uzman jandarma çavuşun almakta olduğu görev aylıkları esas alınarak hesaplanmalıdır.) toplamından (zarar), kütüphane personeli olarak çalışarak kazanacağı gelirin ve olay nedeniyle davacıya SGK tarafından bağlanan vazife malullüğü aylığının toplamının (yarar) çıkarılması neticesinde bulunacak fark, davacının aktif dönem maddi (gelir kaybı) zararı; zararı doğuran olay olmasaydı aktif çalışma süresi sonu olan ve emekli olacağı kabul edilen 56 yaşından TRH 2010 yaşam tablosuna göre muhtemel yaşam süresi sonuna kadar SGK tarafından bağlanacak emekli aylığı toplamından (zarar), olay nedeniyle SGK tarafından bağlanan vazife malullüğü aylığı ile 65 yaşına kadar kütüphane personeli olarak çalışabileceğinden bu yaşa kadar kütüphane personeli maaşının ve 65 yaşından sonrası için kütüphane personeli olarak emekli olması halinde alacağı aylığın toplamının (yarar) çıkarılması neticesinde bulunacak fark, davacının pasif dönem maddi (gelir kaybı) zararı olarak kabul edilmelidir.
Ayrıca, 5434 sayılı Kanun’un Ek 79. maddesi gereğince davacıya tütün ikramiyesi ödenip ödenmediği de sorularak, tütün ikramiyesinin ve Jandarma Genel Komutanlığı Nakdi Tazminat Komisyonunca ödenen nakdi tazminatın yasal faiz uygulanarak güncellenmiş tutarları da yarar kabul edilmek suretiyle hesaplama yapılması; hesaplamada, gelecek yılların ücretlerinin, emekli aylıklarının ve vazife malullüğü aylıklarının, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihte bilinen ücret ve aylık miktarlarının, her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle belirlenmesi gerekmektedir.
Öte yandan, davacıya 4082 sayılı Kanun uyarınca emekli ikramiyesi ödenip ödenmediği de sorularak, davacının emekli ikramiyesinden kaynaklanan gelir kaybı zararı olup olmadığının da tespiti şarttır. Buna göre, davacıya 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun 89. maddesi kapsamında normal şartlarda (yaş haddinden) emekli olması halinde ödenebilecek emekli ikramiyesi ile 4082 sayılı Kanun kapsamında ödeme yapılmışsa bu emekli ikramiyesi ve kütüphane personeli olarak alabileceği emekli ikramiyesi toplamı arasında negatif fark oluşması halinde oluşan bu farkın da denkleştirme yapılarak gelir kaybı hesabına dahil edilmesi gerekmektedir.

2- Uyuşmazlığın Güç (Efor) Kaybı Zararına İlişkin Kısmının İncelenmesi:
Bölge İdare Mahkemesince maddi tazminat açısından hükme esas alınan 12/04/2018 tarihli bilirkişi raporunda efor kaybına yönelik hesaplama yapılmadığı görülmektedir.
Davacının, Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 16/09/2015 tarihli raporuna göre %32,3 oranında çalışma gücü kaybına uğradığı, dolayısıyla günlük yaşamını ve çalışma hayatını emsallerine ve eskiye nazaran daha fazla güç (efor) sarf ederek sürdürmek zorunda kalması nedeniyle maddi zararının bulunduğu görülmekte olup, davacının güç (efor) kaybından doğan zararı;
Aktif dönemde, Adli Tıp Kurumu … Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 16/09/2015 tarihli raporunda davacının iyileşme süresinin 18 aya kadar uzayabileceği belirtildiğinden, zarara uğranılan tarihten itibaren ilk 18 aylık iyileşme döneminin sonuna kadar asgari geçim indirimi (AGİ) dahil net asgari ücret tutarına tam çalışma gücü kaybı oranının uygulanması; bu tarihten itibaren, kütüphane personeli olarak emekli olacağı tarihe (65 yaşının ikmaline) kadar asgari geçim indirimi (AGİ) dahil net asgari ücret (2022 yılına kadar AGİ dahil, 2022 yılından sonra AGİ hariç olmak üzere) tutarına %32,3 çalışma gücü kaybı oranının uygulanması; pasif dönemde ise, davacının emeklilik (65) yaşını ikmalinden TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre belirlenen muhtemel yaşam süresinin sonuna kadar geçecek süre için -bir çalışmanın karşılığı olmaması nedeniyle- AGİ hariç net asgari ücrete yine çalışma gücü kaybı oranının uygulanması sonucu ortaya çıkacak miktarların toplanması suretiyle hesaplanmalıdır.
Söz konusu hesaplamada, gelecek yılların asgari ücretleri, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihte bilinen net asgari ücret miktarının her yıl %10 artırılması ve %10 iskontoya tabi tutulması suretiyle belirlenmelidir.
Ayrıca, yukarıda “gelir kaybı” bölümünde yapılacak denkleştirme (yarar-zarar hesabı) sonucu davacının halen yararının bulunması halinde, kalan yarar tutarının, ilgilinin efor kaybı zararından indirilerek yapılacak denkleştirmede ortaya çıkacak sonuca göre efor kaybı zararının tazminine karar verilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, Dairemiz bozma kararı dikkate alınarak yapılacak yargılama neticesinde davacı lehine dava dilekçesindeki ilk talebini aşacak tutarda maddi tazminata hükmedilmesi durumunda; hükmedilecek tazminata işletilecek yasal faizin başlangıç tarihi yönünden dava dilekçesinde talep edilen maddi tazminat miktarı ile miktar artırım dilekçesi ile talep edilen ek maddi tazminat miktarı yönünden ayrım yapılmayarak her iki tutarın toplamının “idareye başvuru tarihinden” itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin KABULÜNE, davalı idarenin temyiz isteminin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının manevi tazminata ilişkin kısmının ONANMASINA, maddi tazminata ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 20/12/2022 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.