Danıştay Kararı 10. Daire 2018/3374 E. 2022/6762 K. 29.12.2022 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2018/3374 E.  ,  2022/6762 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2018/3374
Karar No : 2022/6762

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı / ANKARA
(… Genel Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

İSTEMLERİN KONUSU: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, 14/06/2006 tarihinde saat 02.30 sıralarında Mersin Mezitli Mevkii … Sitesi önündeki polis kontrol noktasında denetim görevini yerine getirmekte iken meydana gelen trafik kazası sonucunda yaralanmasına ilişkin olayda, uygulama noktasının seçiminde idarenin kusurlu olduğu, ayrıca yürüttüğü kamu görevi nedeniyle olayda idarenin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ileri sürülerek 200.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince, Mahkemelerinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının Danıştay Onuncu Dairesinin 24/06/2015 tarih ve E:2012/3114, K:2015/3246 sayılı kararıyla bozulması üzerine bozma kararına uyularak dosya üzerinden yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen bilirkişi raporunda davacının maddi zararının giderildiğinin belirlendiği, bilirkişi raporunun hükme esas alınabilir nitelikte bulunduğu belirtilerek davanın reddine, bakılmakta olan davanın 659 sayılı KHK’nın yürürlük tarihi olan 02/11/2011 tarihinden önce 25/03/2008 tarihinde açıldığı gerekçesiyle davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacı tarafından dava konusu olay tarihinde adi malullük aylığını hakettiği hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğu, gerçek zararının görev aylığından vazife malullüğü aylığı ile adi malullük aylığının farkının çıkartılmak suretiyle belirlenmesi gerektiği, tütün ikramiyesi ve nakdi tazminat ödemelerinin yarar olarak düşülemeyeceği ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, usul hükümlerinin derhal uygulanırlık ilkesine sahip olduğu, 659 sayılı KHK’nın yürürlüğe girdiği tarihten sonra karar çıkan davada reddedilen maddi tazminat nedeniyle idareleri lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN SAVUNMALARI:Davacı tarafından verilen savunma dilekçesi süresinde olmayıp, davalı idare tarafından davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Tarafların temyiz istemlerinin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY :
Dava, Mersin ili, Mezitli ilçesinde polis memuru olarak görev yaptığı dönemde 14/06/2006 tarihinde saat 02.30 sıralarında … Mevkii … Sitesi önündeki polis kontrol noktasında denetim görevini yerine getirmekte iken meydana gelen trafik kazası sonucunda yaralanan davacı tarafından, dava konusu olay nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen 200.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Mersin Devlet Hastanesinin … tarih ve … sayılı sağlık kurulu raporu ile davacının %30 daimi maluliyeti bulunduğu, aktif silahlı polislik yapamayacağı belirlenmiştir.
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının … tarih ve … sayılı yazısında, Vazife Malullüğü Tespit Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile hakkında 5434 sayılı Kanun’un vazife malullüğü hükümlerine uygulanmasına karar verilen davacının 15/10/2007 tarihinde Kurumunca emekliye sevk edilmesi üzerine 15/11/2007 tarihinden itibaren 5434 sayılı Kanun’un 45. maddesine göre vazife malullüğü aylığı bağlandığı ifade edilmiştir.
Adli Tıp Kurumu … İhtisas Kurulunun … tarih ve … sayılı raporunda davacının %41 meslekte kazanma gücünü kaybettiği, maluliyetinin sürekli olduğu belirlenmiştir.
Dava konusu kaza nedeniyle davacıya kazaya karışan aracın zorunlu mali mesuliyet poliçesini tanzim eden sigorta şirketi tarafından 11/06/2007 tarihinde 57.500,00 TL ödeme yapılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Kusursuz sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminle yükümlüdür. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin görevini yaparken, görevi nedeniyle uğramış olduğu zararların da kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinin atıfta bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 266. maddesinde, “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.” hükmü düzenlenmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosya kapsamanda yer alan Sosyal Güvenlik Kurumu yazıları ve sağlık raporlarından daimi maluliyeti bulunduğu anlaşılan davacının çalışma gücü (efor) kaybından doğduğu ileri sürülen maddi tazminat istemi yönünden dosyanın incelenmesinde;
Tazminat hukukunda, çağın gereklerine uygun olarak geliştirilen içtihatlarla, kişinin uğramış olduğu kalıcı bedensel sakatlığının sebep olduğu iş gücü kaybının mevcut işini yürütmesine engel olmamasına bağlı olarak gelirinde ve mal varlığında bir eksilme olmamış olsa dahi “güç (efor) kaybı tazminatı” olarak adlandırılan tazminatın ödenmesi gerektiği kabul edilmiştir. İş gücü kaybına uğrayan kişinin günlük yaşamını sürdürebilmesi ve mevcut işini yapabilmesi için zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç (efor) sarf ettiği gerçeğinden hareket edilerek zararı, bir anlamda, bu “fazladan sarf edilen gücün” oluşturduğu esası benimsenmiştir. Bu doğrultuda, idari faaliyetlerin neden ve etkisiyle kamu görevlilerinin veya diğer kişilerin güç (efor) kaybına dayanan maddi zararının idare hukukunun ilke ve kuralları uyarınca idarece tazmin edilmesi gerektiği hususunda bir duraksama bulunmamaktadır.
İdare hukuku ilkelerine göre maddi zarar; idari işlem veya eylem nedeniyle kişinin mal varlığının (patrimuanın) aktifinde meydana gelen azalma nedeniyle uğranılan zarar ile elde edilmesi kesin olan gelirden yoksun kalma sonucu uğranılan toplam zarar olup; bedensel nitelikteki maddi zarar ise, kişinin sağlığına kavuşmak için yaptığı tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalması ya da yok olması nedeniyle elde edeceği gelirde meydana gelen azalmayı ifade etmektedir.
Bakılan davada, dava konusu olay neticesinde vazife malulü olarak emekliye ayrılan davacının, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun … tarih ve … sayılı raporunda davacının %41 meslekte kazanma gücünü kaybettiği belirlenmiştir.
Davacının günlük yaşamını iş gücü kaybı oranında daha fazla güç (efor) sarf ederek sürdüreceği, bu fazladan sarf edilen efordan kaynaklanan aktif dönemdeki, daha açık bir anlatımla zarar tarihinden olay gerçekleşmeseydi yasal olarak emekliye ayrılacağı tarihe kadar olan dönemdeki maddi zararın en fazla (2022 yılına kadar asgari geçim indirimi -AGİ- dahil, 2022 yılından itibaren AGİ hariç) net asgari ücret tutarı kadar olacağı, dolayısıyla aktif dönem efor kaybı tazminatının, net asgari ücrete maluliyet oranı uygulanmak suretiyle hesaplanması gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Ayrıca, güç (efor) kaybına dayanan maddi tazminatın hesabında, davacının yasal olarak emekliye ayrılacağı tarihten TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre belirlenen muhtemel bakiye yaşam süresinin sonuna kadar geçen pasif devrede de, güç kaybı nedeniyle daha fazla efor sarf ederek yaşamını devam ettirmesi söz konusu olacağından, pasif dönem zararının da aynı usulle (AGİ hariç net asgari ücret tutarına maluliyet oranının uygulanması suretiyle) hesaplanması gerekmektedir.
Aktif dönemin işleyecek devre zararı ile pasif dönem zararı hesaplanırken, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihte bilinen net asgari ücret miktarı, her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmalıdır.
Bu durumda, İdare Mahkemesince, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davacının aktif ve pasif dönemde efor (güç) kaybından kaynaklanan maddi zararının bilirkişi marifetiyle hesaplanarak davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, davacının emsali polis memurunun görev aylığından davacıya bağlanan vazife malullüğü aylığı ile bağlanabilecek adi malullük aylığı arasındaki farkın çıkartılarak ve PMF Tablosu esas alınarak yapılan hesaplamayı içeren, hükme esas alınabilecek nitelikte ve yeterlilikte bulunmayan bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle davacının maddi tazminat isteminin reddine karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.
Öte yandan, işbu bozma kararına uyulmak suretiyle karar verilmesi durumunda, davacının Mahkemenin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yönelik temyiz isteminde bulunmadığı gözetilerek aleyhe hüküm verme yasağı ilkesi uyarınca verilecek yeni kararda davalı idare aleyhine hükmedilecek maddi tazminat tutarının 154.373,88 TL’yi aşmaması gerektiği noktasında da duraksama bulunmamaktadır.
Bununla birlikte sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin de ifa amacı taşıdığı gözetilerek hesap tarihindeki güncel değerinin tazminat tutarından yarar olarak düşülmesi gerekmektedir.
Ayrıca uyuşmazlıkta; davalı idarenin avukat ile temsil edildiği ve yargılama aşamalarına vekili aracılığıyla katkıda bulunduğu anlaşıldığından, 659 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden önce açılmış olsa dahi, 659 sayılı KHK’nın yürürlüğünden sonra karar verilmiş olması nedeniyle, davalı idare vekilinin avukatlık ücretine hak kazandığı açık olmakla birlikte Dairemiz bozma kararı dikkate alındığında, yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonrası düzenlenecek rapora göre maddi tazminat istemi hakkında yeniden bir karar verilmesi gerektiğinden, hükmedilecek maddi tazminat tutarındaki değişikliğin taraflarlar lehine hükmedilecek vekalet ücretini de değiştirecek olması nedeniyle davalı idarenin reddedilen maddi tazminat istemi nedeniyle idare lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine ilişkin temyiz istemine dair bu aşamada karar verilmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Davalı idarenin temyiz isteminin incelenmeksizin reddine,
3. Davanın reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
5. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/12/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.