Danıştay Kararı 10. Daire 2018/3316 E. 2022/771 K. 16.02.2022 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2018/3316 E.  ,  2022/771 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2018/3316
Karar No : 2022/771

KARARIN DÜZELTİLMESİNİ
İSTEYEN (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACILAR) : 1- … (Kendi adına asaleten
… , … ve … adlarına vesayeten)
2- …
3- …
4- …
5- …
6- …
7- …
8- …
9- ..
10- …
VEKİLLERİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına dair Danıştay Onuncu Dairesinin 15/02/2018 tarih ve E:2014/1234, K:2018/615 sayılı kararının; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Afyonkarahisar E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu olarak kalan davacılar yakını … ‘in 10/09/2009 tarihinde cezaevinde elleri arkadan bağlanmış ve pencere demirine asılmış vaziyette ölü olarak bulunması olayında davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu, daha önce hasımları olan kişilerden uzak tutulması gerekirken ilgili kişilerle bitişik koğuşa konulduğu, normal tutuklulardan ayrı olarak daha fazla koruyucu ve kollayıcı önlemlerin alınması gerekirken bu önlemlerin alınmadığı, infaz ve koruma memurlarının yasa ve yönetmeliklerle kendilerine yüklenen görevlerini ihmal ettikleri ileri sürülerek annesi … için 100,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi, babası … için 100,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi, çocukları … için 200,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi, … ve … için 200,00’er TL maddi, 20.000,00’er TL manevi, kardeşleri …, … ve … için 25.000,00’er TL manevi, diğer kardeşleri …, … , …, … ve … için 20.000,00’er TL manevi olmak üzere toplam 800,00 TL maddi, 345.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince; Adli Tıp Kurumu raporu ve görgü tanıklarının ifadelerinden, davacıların yakını olan …’in intihar sonucunda hayatını kaybettiğinin sabit olduğu, olayın en uygun zamanda ve sessizlik içerisinde gerçekleştiği, eylemde kullanılan çamaşır ipinin niteliği ve kullanımının zorunluluğu hususları göz önüne alındığında, intihar olayını engellemesi mümkün olmayan davalı idarenin, intihar eylemi nedeniyle kusurlu olduğu sonucuna ulaşmanın mümkün olmadığı, bu sebeple idarenin tazmin sorumluluğundan söz etmeye de hukuken imkan bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Daire kararının özeti: Davacıların temyiz başvurusu üzerine Danıştay Onuncu Dairesince, olayda idarenin hizmet kusuru bulunduğu gerekçesiyle temyize konu karar hukuka aykırı bulunmuş ve kararın bozulmasına karar verilmiştir.

KARAR DÜZELTME
TALEP EDENİN_İDDİALARI : Davalı idare tarafından, usule ilişkin olarak, davanın süresinde açılmadığı, bu sebeple süre yönünden davanın reddi gerektiği; esasa ilişkin olarak, davacılar yakınının ceza infaz kurumuna girmesinin yaklaşık dördüncü ayında kendi yaşadığı buhran ve iç dünyasındaki bir sebepten dolayı intihar ettiğinin anlaşıldığı, söz konusu şahsın cezaevinde gözetim ve bakımı noktasında idarelerinin üzerine düşen yükümlülük ve denetim görevini mevzuata uygun şekilde yerine getirdiği, dolayısıyla davacılar yakınının intihar ederek hayatını kaybetmesinde idarelerinin herhangi bir kusurunun bulunmadığı, ayrıca dava konusu olayla ilgili olarak ceza infaz kurumu görevlileri, infaz ve koruma baş memurları, infaz ve koruma memurları hakkında idari soruşturma yapıldığı, söz konusu soruşturmalar sonucunda “herhangi bir disiplin cezası verilmesine yer olmadığına” karar verildiği, Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından da ilgili ceza infaz kurumu personeli hakkında görevi kötüye kullanma ve ihmal nedeniyle ölüme sebebiyet vermek suçundan soruşturma başlatıldığı, yapılan soruşturma sonucunda ise kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, öte yandan, davacılar tarafından uğranıldığı ileri sürülen maddi zararları ispata yarayan herhangi bir bilgi ve belgenin dosyaya ibraz edilmediği, oluştuğu iddia edilen zarar ile idarelerinin eylemi arasında herhangi bir illiyet bağının olmadığı belirtilerek davanın reddi gerektiği ileri sürülerek Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın düzeltilmesi istenilmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davacılar tarafından usule ilişkin olarak, davanın süresi içinde açıldığı; esasa ilişkin olarak, davalı idarenin yakınlarının intiharına engel olabilecek ön tedbirleri almadığı, yakınlarının durumunun cezaevi görevlileri tarafından değerlendirilip izlenmediği, psikiyatrik destek ve yardımda bulunulmadığı, bu sebeple meydana gelen olayda idarenin hizmet kusurunun bulunduğu, öte yandan maddi ve manevi tazminat taleplerinin haklı olduğu belirtilerek düzeltilmesi istenen kararın usul ve yasaya uygun olduğu, ileri sürülen nedenlerin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesine uymadığı, bu nedenle istemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Karar düzeltme isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi hükmüne uygun bulunduğundan, karar düzeltme isteminin kabulü ile Danıştay Onuncu Dairesinin 15/02/2018 tarih ve E:2014/1234, K:2018/615 sayılı kararı kaldırılarak davacıların temyiz istemi yeniden incelendi:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacıların yakını olan … “yakın akrabayı öldürme” suçundan 14/05/2009 tarihinde tutuklanarak Afyonkarahisar E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na sevk edilmiş ve ilk olarak geçici koğuş olan … koğuşuna yerleştirilmiştir. Sonrasında 15/05/2009 tarihinde tutuklu koğuşu olan … koğuşuna, 19/06/2009 tarihinde kendi isteği ile … koğuşuna, 24/07/2009 tarihinde yine kendi isteği ile … koğuşuna verilmiştir. Daha sonra ceza infaz kurumunda bulunan … ve … isimli kişilerle husumeti bulunması ve ziyaretçilerin görüş yerinde kavga etmeleri sebebiyle ziyaretçilerin karşılaşmamaları için 14/08/2009 tarihinde … koğuşuna verilmiştir. Bu koğuşta davacılar yakınına karşı 17/08/2009 tarihinde koğuş arkadaşları tarafından basit yaralama suçu işlendiğinden bahisle ceza yargılaması başlatılmış (söz konusu olaya karışan mahkumlara … Sulh Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararı ile basit yaralama suçundan hapis cezası verildiği anlaşılmaktadır.), ayrıca davacılar yakını 19/08/2009 tarihinde tutuklu koğuşu olan … koğuşuna verilmiştir.
Daha sonra davacılar yakını, 10/09/2009 tarihinde kalmakta olduğu … nolu koğuşun havalandırma bahçesinde bulunan pencere demirlerine elleri arkadan bağlanmış ve boynuna çamaşır ipi geçirilerek asılmış vaziyette ölü halde bulunmuştur. Aynı tarihte, davacılar yakınının 10/09/2009 tarihinde, saat 13:30 sıralarında intihar sonucu vefat ettiği, 16 kişilik … koğuşunda kaldığı, söz konusu koğuşta kalan davacılar yakınının da aralarında bulunduğu 16 kişinin isim listesinin yer aldığı bir tutanak düzenlenmiştir.
Meydana gelen olayla ilgili olarak Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Soruşturma No:… sayılı dosyasında başlatılan ceza soruşturması kapsamında 10/09/2009 tarihinde olay yeri tespit tutanağı düzenlenmiştir. Bu tutanakta, 13.45’te kurum müdürünün haber vermesi üzerine 14.00’te olay yerine gelindiği, olayın meydana geldiği … koğuşunda 16 tutuklu ve hükümlünün bulunduğu, ölenin boynuna bağlı olan ipin sarı renkli naylon çamaşır ipi olduğu, yine ölenin ellerinin arkadan beyaz ince naylon çamaşır ipiyle arası 31 cm açıklıkta olacak şekilde bağlı olduğu, koğuş bahçesinde ise çamaşır asılı olduğunun görüldüğü, koğuş bahçesinin ve davacılar yakınının asılı bulunduğu duvarın incelenmesinde, tespit edilenler dışında herhangi bir bulguya rastlanmadığı belirtilmiştir. Ayrıca, 10/09/2009 tarihinde düzenlenen ölü muayene ve otopsi tutanağında, kişinin ölümünün asıya bağlı mekanik asfiksi sonucu meydana geldiği belirtilmiştir.
Öte yandan, söz konusu soruşturma kapsamında, olayın gerçekleştiği sırada … ile aynı koğuşta bulunan kişilerinin tamamının (15 kişi) ifadeleri alınmıştır. Dosya kapsamında yer alan ifade tutanakları incelendiğinde, ifadelerin benzerlik gösterdiği anlaşılmakta ve ifadelerde, davacılar yakınının koğuşlarına kısa bir süre önce geldiği, içine kapanık, fazla konuşmayan biri olduğu, olay sırasında koğuştakilerin büyük bir kısmının namaz kılmakta, bir kısmının da yatmakta olduğu ve bahçeye çıkmaları üzerine bir kişinin kendisini astığını gördükleri hususlarının beyan edildiği anlaşılmaktadır.
Olayın gerçekleştiği tarihten önce … ile aynı koğuşta kalan kişilerin ifadelerine olaydan sonra başvurulmuş ve bu kapsamda; 16/09/2009 tarihinde davacılar yakınıyla aynı cezaevinde bulunan ve davacılar yakınının bacanağı olduğunu belirten … isimli kişi tarafından, cezaevine girdikten sonra … ile hiç görüşmediği, ancak dışarıdan duyduğuna göre …’in psikolojik olarak yaşadığı olaydan etkilendiği, eşinin boşanacağını söylemesi üzerine de dengesinin sarsıldığını öğrendiği beyan edilmiş; yine … ile aynı cezaevinde bulunan ve davacılar yakınının akrabası olduğunu belirten … isimli kişi tarafından, 16 aydır bu cezaevinde bulunduğu, öncesinde …’in kendi bulunduğu … koğuşunda da 1 ay kaldığı, psikolojisinin bozuk olduğu, hayata küsmüş bir halinin olduğu, …’in bacanağının da bu cezaevinde tutuklu olduğu, ziyarete geldiklerinde …’ın babası ile bacanağının eşi arasında sözlü tartışma olduğu, bu sebeple ziyaret günü aynı olmasın diye … ‘ın farklı bir koğuşa gittiği, aslında …’in daha önce birlikte kaldıkları koğuştayken intihara kalkıştığı için farklı bir koğuşa gitmesini istemediği, ancak koğuş değişikliğini …’in kendisinin istediği, ayrıca …’in önceki tarihte intihara kalkıştığında, bunu kendisinin görmediği, … isimli kişinin gördüğü, bu kişi tarafından da …’in ellerini arkadan bağlayarak intihar etmeye çalıştığının kendisine söylendiği, öte yandan …’e niye intihar etmeye çalıştığını sorduğunda, …’in kendisine yaşasam ne olacak, yuvam dağıldı dediği beyan edilmiş; … isimli kişinin ifadesinde, davacılar yakınının içine kapanık, bunalımlı bir halinin olduğu, bir defasında sabah saatlerinde bahçe kapısı açıldıktan kısa bir süre sonra onu sandalyenin üzerinde boynuna ip geçirmiş, elleri de arkadan bağlı şekilde koğuş bahçesinde pencere demirine kendisini asmaya hazırlanırken gördüğü, tam kendisini sandalyeden bırakacağı sırada onu yakaladığı ve oradan indirdiği, arkadaşlarına da bu durumu söylediği, hatta o gün kurul olduğu ve durumu orada da belirttiği, bu olaydan kısa süre sonra …’in koğuştan kendi isteği ile ayrıldığı beyan edilmiş; … isimli kişinin ifadesinde, …’in kendi bulunduğu koğuşta 2 defa intihara kalkıştığı, bir defasında gece sandalye üzerinde iken kendisini kalorifer borusuna bağlayıp elleri de arkadan araları biraz açık olacak şekilde bağlı vaziyette intihar etmeye çalışırken bulduğu, hemen müdahale edip aşağı indirdiği, sabah … isimli kişiye bu durumu anlattığı, onunla birlikte …’e bu işten vazgeçmesi gerektiğini söyledikleri, ellerini nasıl bağladığını sorması üzerine …’in kendisine hamallık yaptığını, ağaç taşıdıkları için de bu bağlama usullerini bildiğini söylediği, … ‘in bu olaydan 2 gün sonra da tekrar intihara teşebbüs ettiğini öğrendiği beyan edilmiştir.
Diğer taraftan, dava konusu olayla ilgili olarak ölenle aynı koğuşta bulunan 15 tutuklu ve hükümlü hakkında Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Soruşturma No:… sayılı dosyasında başlatılan ceza soruşturması sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
Ayrıca, meydana gelen olayla ilgili olarak Afyonkarahisar E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda görev yapan 2 infaz ve koruma baş memuru, 2 infaz ve koruma memuru hakkında “Görevi Kötüye Kullanma (Ölüme Neden Olma İddiası)” suçu nedeniyle Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Soruşturma No:… sayılı dosyasıyla ceza soruşturması başlatılmıştır. Bu soruşturma kapsamında 18/09/2009 tarihinde şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan infaz ve koruma başmemuru olan … tarafından, davacılar yakını müteveffa … ‘in kendi nöbetinde şüpheli herhangi bir durumunun olmadığı, intihara kalkışabileceği veya meyilli olduğunu da kimseden duymadığı; aynı tarihte ifadesi alınan diğer şüpheliler tarafından da, nöbetleri sırasında herhangi bir şüpheli durumun bulunmadığı beyan edilmiştir. Söz konusu soruşturma sonucunda, Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … tarih ve Karar No: … sayılı kararıyla, şüphelilerin görevlerini kötüye kullandıklarına, ihmal nedeniyle ölüme neden olduklarına ilişkin iddia dışında dava açılmasına yeterli nitelik ve ağırlıkta kanıt elde edilemediğinden, şüpheliler hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Bu kişiler hakkında başlatılan disiplin soruşturması sonucunda da; Afyonkarahisar E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nun 24-25/09/2009 tarihli işlemleriyle bu kişilere disiplin cezası verilmesine gerek görülmediğine karar verilmiştir.
Dosya içerisinde yer alan Adli Tıp Kurumu’nun … tarih ve … sayılı kararında ise, vizite notlarında … ‘de 22/05/2009 tarihinde uyku bozukluğu tespit edildiği, 25/05/2009 tarihinde psikiyatri polikliniğine sevk edildiği, 01/06/2009 tarihinde ise disosyal kişilik bozukluğu tespit edildiği belirtildikten sonra, kararın sonuç kısmında yapılan otopsi ve mevcut tıbbi belgelere göre kişinin ölümünün ası sonucu meydana geldiği, olay yeri ve otopsi bulguları birlikte değerlendirildiğinde ası eyleminin kendisi tarafından gerçekleştirilmesinin mümkün olduğu mütalaa olunmuştur.
Davacılar yakını hakkında “kasten insan öldürme, kasten eşini öldürmeye teşebbüs, kasten yaralamaya teşebbüs” suçlarından yapılan ceza yargılamasında davacılar yakınının vefatı sebebiyle … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve Dosya No:…, Karar No:… sayılı kararıyla kamu davasının düşürülmesine karar verildiği de dosya içeriğinde yer alan bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
İdarenin hukuki sorumluluğundan söz edebilmek için, ortada bir zararın bulunmasının yanında, bunun idareye yüklenebilen bir işlem veya eylemden doğması, başka bir anlatımla, zararla idari faaliyet arasında nedensellik bağının kurulabilmesi gerekir.
Bu bakımdan, idare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
Öte yandan; idari işlem ve/veya eylem sonucu zararın oluşmasında zarara uğrayanın veya üçüncü kişinin kusurunun bulunması halinde, kusurun niteliğine ve sonuca etki oranına, dolayısıyla idari işlem ve/veya eylem ile zarar arasındaki illiyet bağının kesilip kesilmediğine bağlı olarak idarenin tazmin sorumluluğunun tamamen ortadan kalkacağı ya da kusur ölçüsünde azalacağı açıktır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma hakkı birbiriyle sıkı bağlantıları olan, devredilmez ve vazgeçilmez haklardan olup devletin bu konuda pozitif ve negatif yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu kapsamda bazı özel koşullarda devletin kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı yaşamı korumak amacıyla gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü de bulunmaktadır. Ceza infaz kurumlarında gerçekleşen ölüm olayları için de geçerli olabilecek bu yükümlülüğün ortaya çıkması için ceza infaz kurumu yetkililerinin kendi kontrolleri altındaki bir kişinin kendini öldürmesi konusunda gerçek bir risk olduğunu bilip bilmediklerini ya da bilmeleri gerekip gerekmediğini tespit etmek, böyle bir durum söz konusu ise bu riski ortadan kaldırmak için makul ölçüler çerçevesinde ve sahip oldukları yetkiler kapsamında kendilerinden beklenen her şeyi yapıp yapmadıklarını incelemek gerekmektedir. (AYM, Hamdiye Ataş Balkaş ve diğerleri, B. No: 2018/32651, T:06/10/2021, 48. ve 50. Paragraf). Ancak, özellikle insan davranışının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlemin veya yürütülecek faaliyetin tercihi göz önüne alınarak; pozitif yükümlülük, yetkililer üzerine aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanmamalıdır. Pozitif yükümlülüğün ortaya çıkması için yetkililerce, belirli bir kişinin hayatına yönelik gerçek ve yakın bir tehlikenin bulunduğunun bilinmesi ya da bilinmesi gerektiği durumların varlığı kabul edildikten sonra, böyle bir durum dahilinde, makul ölçüler çerçevesinde ve sahip oldukları yetkiler kapsamında bu tehlikenin gerçekleşmesini önleyebilecek şekilde kamu makamlarının önlem almakta başarısız olduklarının tespiti gerekmektedir. (benzer yöndeki AİHM kararları Keenan/Birleşik Krallık, 27229/95, 3/4/2001, §§ 89-92, ve A. ve Diğerleri/Türkiye, 27/7/2004, 30015/96, § 44-45, İlbeyi Kemaloğlu ve Meriye Kemaloğlu/Türkiye, 19986/06, 10/4/2012, § 28, AYM. Serpil Kerimoğlu ve diğerleri başvurusu § 53, A.Z.Ö. başvurusu § 65 ).
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler incelendiğinde; olayda davacılar yakınının intihar ettiğinin sabit olduğu, aynı koğuşta kalan görgü tanıklarınca daha önce de 2 defa intihara teşebbüs ettiği beyan edildiğinden, Mahkemece, söz konusu intihar teşebbüslerinde bulunduğunu doğrulayan başkaca bir bilgi ve belge bulunup bulunmadığı, ayrıca idarece bu hususa yönelik olarak önleyici herhangi bir önlem alınıp alınmadığı hususları araştırıldıktan sonra bir karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Ayrıca, 22/05/2009 tarihinde uyku bozukluğu tespit edilen, 25/05/2009 tarihinde psikiyatri polikliniğine sevk edilen ve son olarak 01/06/2009 tarihinde disosyal kişilik bozukluğu tanısı konulan davacılar yakınına yönelik bu tespitler doğrultusunda hangi tedbirlerin uygulandığı, eğer uygulanmışsa davacılar yakınının tedavi sürecinin idarece gözlenip gözlenmediği, düzenli takibinin yapılıp yapılmadığının da ortaya konulması gerekmektedir.
Bu haliyle, yukarıda yer verilen hususlar dikkate alınarak İdare Mahkemesince yapılacak yargılama sonucu yeniden bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu verilen temyize konu kararda hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz istemlerinin KABULÜNE,
2. Davanın reddine ilişkin, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, 16/02/2022 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.