Danıştay Kararı 10. Daire 2018/3273 E. 2022/6742 K. 29.12.2022 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2018/3273 E.  ,  2022/6742 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2018/3273
Karar No : 2022/6742

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı / ANKARA
(…Komutanlığı)
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Davacı tarafından, üyesi olduğu sendikanın Ankara’da yapacağı basın açıklamasına katılmak üzere sendika üyesi bir grupla yola çıktığı, beraberindeki sendika üyeleriyle birlikte 26/11/2005 tarihinde Ankara girişinde güvenlik güçlerince durdurularak şehir merkezine girişlerine izin verilmemesi üzerine çıkan olaylarda, güvenlik güçlerince yapılan müdahale sonucu, bacağına gaz kapsülünün isabet etmesi neticesinde yaralanmasında davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek 10.000,00 TL (miktar artırım dilekçesiyle 137.717,00 TL) maddi tazminat ile 20.000,00 TL (miktar artırım dilekçesiyle 80.000,00 TL) manevi tazminatın olay tarihi olan 26/11/2005 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan dava sonucunda, … İdare Mahkemesince, Mahkemelerinin … tarih ve E:…, K:… sayılı davanın reddi yolundaki kararlarının Danıştay Onuncu Dairesinin 30/06/2015 tarih ve E:2011/8128, K:2015/3460 sayılı kararı ile bozulması üzerine bozma kararına uyularak yapılan inceleme neticesinde davacının 77.096,27 TL maddi tazminat istemiyle, takdiren 10.000,00 TL manevi tazminat isteminin kabulü, fazlaya ilişkin maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddi yolunda verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacı tarafından, dava konusu olay nedeniyle uğradığı maddi zararının tam olarak karşılanmadığı, yaşanan olay karşısında hükmedilen manevi tazminat tutarının yetersiz kaldığı, bakılmakta olan davanın 02/11/2011 tarihinden önce açıldığı gözetilerek davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, dava konusu olay nedeniyle davacının zarara uğramasında davacının kusurlu eyleminin neden olduğu, davacının kusurunun illiyet bağını kestiği, davanın reddine karar verilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN SAVUNMALARI : Taraflarca savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının faiz başlangıç tarihi yönünden düzeltilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür. Anılan Kanun’un 50. maddesinin 4. fıkrasında, “Danıştay’ın bozma kararına uyulduğu takdirde, bu kararın temyiz incelemesi, bozma kararına uygunlukla sınırlı olarak yapılır.” hükmü bulunmaktadır.
Bu durumda, mahkeme kararlarının Danıştay tarafından bozulması halinde, mahkemelerce bozmaya ilişkin kararlar üzerine yeniden verilen kararlara karşı yapılan temyiz başvuruları, bozma kararındaki esaslara uyulup uyulmadığı yönünden incelenebilecektir.
Temyiz istemine konu yapılan kararın Dairemizin 30/06/2015 tarih ve E:2011/8128, K:2015/3460 sayılı kararındaki esaslar doğrultusunda verildiği anlaşıldığından, temyizen incelenen karar hükmedilen maddi tazminat miktarına işletilecek yasal faizin başlangıç tarihi dışındaki kısımlar yönünden usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Diğer taraftan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar” başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, temyiz incelemesi sonunda Danıştay’ın, kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onayacağı hükme bağlanmıştır.
Aynı Kanun’un 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği kuralı yer almakta olup, anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının, dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi, görevli olmayan adli yargıda dava açılması halinde adli yargıda dava açıldığı tarih itibarıyla yasal faiz uygulanması, Danıştay’ın içtihatlarıyla kabul edilmiştir.
Kanun’un 16. maddesinin 4. fıkrasına 30/04/2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile, “Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.” cümlesi; aynı Kanun’un Geçici 7. maddesiyle de, “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dahil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır.” cümlesi eklenmiştir.
Aktarılan düzenlemeyle, nihai karar verilinceye kadar harcı ödenmek ve bir defaya mahsus olmak üzere, “süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin” dava dilekçesinde gösterilen tazminat miktarının artırılmasına imkan verilmektedir. Böylelikle, artırılan miktar açısından da dava dilekçesinin verildiği tarihteki hukuksal koşullar geçerli bulunmaktadır.
Yapılan bu açıklamalar karşısında, miktar artırımına ilişkin dilekçenin yeni bir dava niteliğinde olmayıp mevcut davada talep edilen tazminat miktarının miktar artırım suretiyle artırımına olanak sağlayan yasal bir hakkın kullanımına ilişkin olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, artırılan tazminat miktarı yönünden davanın kabul edilmesi halinde, yasal faizin başlangıcının bu miktar yönünden de, idarenin uyuşmazlığın esasında ihtilafa, bir başka anlatımla temerrüde düştüğü tarih olduğu; aksi bir durumun hakkaniyete aykırı olacağı sonucuna varılmaktadır.
Bu durumda, artırılan tazminat miktarı bakımından da, idareye başvurunun yapıldığı 22/09/2006 tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiğinden, davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine ilişkin … İdare Mahkemesi kararının hüküm fıkrasında yer alan “davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, 77.096,27 TL maddi tazminatın 10.000,00 TL’lik kısmı ile 10.000,00 TL manevi tazminatın davalı idareye başvuru tarihinden itibaren, maddi tazminatın 67.096,27 TL’lik kısmının ise 16.12.2015 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesine,” ibaresinin, ” davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, 77.096,27 TL maddi tazminat ile 10.000,00 TL manevi tazminatın davalı idareye başvuru tarihi olan 22/09/2006 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesine,” şeklinde düzeltilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin REDDİNE,
2. Davanın kısmen kabulü davanın kısmen reddi yolundaki … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının hüküm fıkrasında yer alan “davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, 77.096,27 TL maddi tazminatın 10.000,00 TL’lik kısmı ile 10.000,00 TL manevi tazminatın davalı idareye başvuru tarihinden itibaren, maddi tazminatın 67.096,27 TL’lik kısmının ise 16.12.2015 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesine,” ibaresinin, “davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, 77.096,27 TL maddi tazminat ile 10.000,00 TL manevi tazminatın davalı idareye başvuru tarihi olan 22/09/2006 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesine,” şeklinde DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3. Temyiz yargılama giderlerinin istemde bulunanlar üzerinde bırakılmasına,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/12/2022 tarihinde davanın maddi tazminata ilişkin kısmı yönünden oy çokluğuyla, manevi tazminata ilişkin kısmı yönünden oy birliğiyle karar verildi.

(X)-KARŞI OY :
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idarenin hukuki sorumluluğundan söz edebilmek için; ortada bir zararın bulunması, zarara sebebiyet veren işlem veya eylemin idareye yüklenebilir nitelikte olması ve zarar ile eylem arasında uygun illiyet bağının bulunması şartları aranmaktadır. Bu şartlardan birinin yokluğu, kural olarak idarenin sorumluluğunu ortadan kaldırır.
Kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi sırasında bu hizmetten doğan nedenlerle kişilerin uğradığı zararların hizmetin sahibi idarece karşılanması esas olmakla birlikte, tazminata hükmedilirken, olayın meydana geliş şekline göre zarara uğrayan kişilerin de kusurlu olup olmadığının, dolayısıyla olayda müterafik kusur bulunup bulunmadığının da ortaya konulması gerekmektedir. Müterafik kusur, zarara uğrayanın, zararın doğumuna veya zararın artmasına etki etmesidir. Böyle bir durumda, zarara uğrayana ve yakınlarına ödenecek tazminat miktarları müterafik kusur oranında azaltılmalıdır.
Dava, davacının üyesi olduğu sendikanın Ankara’da yapacağı basın açıklamasına katılmak üzere sendika üyesi bir grupla yola çıktığı, beraberindeki sendika üyeleriyle birlikte 26/11/2005 tarihinde Ankara girişinde güvenlik güçlerince durdurularak şehir merkezine girişlerine izin verilmemesi üzerine çıkan olaylarda, güvenlik güçlerince yapılan müdahale sonucu, bacağına gaz kapsülünün isabet etmesi neticesinde yaralanmasında davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek 10.000,00 TL (miktar artırım dilekçesiyle 137.717,00 TL) maddi tazminat ile 20.000,00 TL (miktar artırım dilekçesiyle 80.000,00 TL) manevi tazminatın olay tarihi olan 26/11/2005 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; Ankara Valiliği’nin 25/11/2005 tarihli emri ile 26/11/2005 tarihinde … Konfederasyon’una bağlı …-Sen üyeleri tarafından Ankara ili şehir merkezinde kanunsuz gösteri ve gösteri yürüyüşünün yapılacağının bildirilerek eylem için gelen araçların İstanbul yolu Akıncı gişelerinde uygun bir yerde durdurulmasının istendiği, emir gereği Akıncı gişelerinde tertip alındığı, 26/11/2005 tarihinde saat 04.30 civarında 2000 sendika üyesini taşıyan 53 otobüs ve bir adet yayın aracının jandarma ekiplerince durdurulduğu ve sebebinin megafonla bildirildiği, araçlarından inen üyelerin otoyol üzerine oturma eylemi ile ilk eylemlerine başladığı, saat 09.00’dan itibaren TEM otoyolunun geliş ve gidiş yönünde ikişer şeridinin trafiğe kapayan üyelerin, saat 11.00 gibi TEM otoyolunun geliş ve gidiş istikametindeki tüm şeritlerinin trafiğe kapatarak slogan attıkları, jandarma ekiplerinin ikazı üzerine yarım saatlik bir aradan sonra birer şeridin trafiğe açılmasının sağlandığı, üyelerin saat 12.30 itibariyle tüm şeritleri kapatarak trafiğe engel olmaya devam ettikleri, eyleme son vermeleri için ikazlarda bulunulduğu, aksi halde zor kullanılacağının ifade edildiği, saat 13.00 itibariyle yolun açılmaması üzerine tazyikli su kullanıldığı, on kişilik grubun tazyikli su aracına saldırdıkları, sendika üyelerinin eyleme devam etmeleri ve yolun trafiğe açılmaması nedeniyle göz yaşartıcı gaz bombası kullanıldığı, saat 14.30 itibariyle eyleme devam olunduğu, saat 16.00 itibariyle yolun bir kısmının trafiğe açıldığı, eylemlere ara ara devam edilerek saat 18.00 itibariyle eylemin sonlandırıldığı olaylarda davacının uğradığı zararı doğuran olay her ne kadar davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklanmışsa da eylem grubu içerisinde yer alan ve idarenin ikazlarına rağmen direnen davacının da zararın oluşmasında müterafik kusuru bulunduğu gözetilerek maddi tazminata hükmedilmesi gerekirken, davacının müterafik kusuru dikkate alınmaksızın verilen kararın maddi tazminat isteminin kabulü yönünden bozulmasına karar verilmesi gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyoruz.