Danıştay Kararı 10. Daire 2018/3251 E. 2020/5058 K. 18.11.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2018/3251 E.  ,  2020/5058 K.

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2018/3251
Karar No : 2020/5058

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR : 1- …
VEKİLİ : Hukuk Hizmetleri Başkanı …
2- … Bakanlığı / …
VEKİLİ : 1. Hukuk Müşaviri Yrd. …
DAVANIN_KONUSU :
Davacının Türk vatandaşlığının kaybettirilmesi nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü 50.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi zararın yasal faizi ile birlikte tazmini istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI : Davacı tarafından, uğradığı zararın vatandaşlığının kaybettirilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu kararı ile bu kararın geri alınmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına ilişkin hatalı işlem ve eylemlerden doğduğu belirtilerek söz konusu işlem ve eylemler dolayısıyla uğradığı maddi ve manevi zararların yasal faizi ile birlikte tazmini istenilmektedir.

DAVALI İDARELERİN SAVUNMASI :
Davalı Cumhurbaşkanlığı tarafından, Yurt dışında ikamet eden ve askerliği ertelenmiş olan davacının kendi isteği ile askerlik hizmetine başladıktan sonra 01/07/1996 tarihinde birliğinden firar ederek yurtdışına çıktığı ve yapılan tebligata rağmen kalan hizmetini tamamlamak üzere yurda dönmediği, davacı hakkında 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 25/d fıkrası uyarınca Milli Savunma Bakanlığının teklifi ile Bakanlar Kurulu Kararı ile Türk vatandaşlığının kaybettirilmesi işlemlerine başlandığı, 07/11/2003 tarihinde yurda dönmesi üzerine havaalanında yakalanıp 10/11/2003 tarihinde birliğine sevk edildiği, 11/11/2003 tarihinde İstanbul, Maltepe 2. sınıf Askeri Ceza ve Tutukevinde tutuklu olduğunun bildirilmesi üzerine İçişleri Bakanlığınca 403 sayılı Kanun’un 44. maddesi uyarınca Türk vatandaşlığını kaybettirme kararının iptalinin istendiği ve hakkında alınan kaybettirme kararının 22/03/2004 tarih ve 2004/7053 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla iptal edildiği belirtilerek yapılan iş ve işlemlerin ilgili Kanunların öngördüğü usul ve esaslara uygun olduğu, davacının Almanya’da yaşama şansını yitirmesinin tamamen kendi kusur ve ihmalinden kaynaklandığı belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Davalı İçişleri Bakanlığı tarafından, askerlik hizmeti devam ederken firar eden davacı hakkında Milli Savunma Bakanlığının … tarih ve … sayılı yazıları ile 403 sayılı Kanun’un 25. maddesi uyarınca Türk vatandaşlığının kaybettirilmesinin teklif edildiği, Türk vatandaşlığının kaybettirilmesine ilişkin 2003/6683 sayılı Bakanlar Kurulu kararının 08/01/2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlandığı, vatandaşlığının kaybettirilmesine ilişkin işlemlerin davacının kendi ihmal ve kusurundan kaynaklandığı, her Türk Vatandaşı gibi 20 yaşına geldiğinden askerlik hizmetini yapması gerektiği, ancak davacının askerlik hizmeti devam ederken firar ettiği belirtilerek davacının kusurundan dolayı idarenin yaptığı işlemlerden sorumlu tutulamayacağı ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun bozma kararı doğrultusunda davacının manevi tazminat isteminin kabulüne karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI : …
DÜŞÜNCESİ : Anayasanın 125.maddesinde; idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. İdarenin hukuki sorumluluğundan söz edebilmek için ortada bir zararın bulunması ve bunun idareye yüklenebilen bir işlem ve eylemden doğması, başka bir deyişle zararla idari faaliyet arasında illiyet bağı bulunması gerekmektedir. Bu koşullardan birinin yokluğu halinde idarenin tazmin sorumluluğu ortadan kalkar. Ayrıca zarar gören kişinin eylemi, üçüncü kişilerin eylemi veya mücbir sebepler sorumluluğu ortadan kaldıran diğer hallerdir.
403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun A-Kaybettirme başlıklı 25.maddesinin (d) fıkrasında, sevk sırasında veya kıtalarına katıldıktan sonra yurt dışına kaçıp da kanuni süre içinde dönmeyenlerin Türk vatandaşlığını kaybettiklerine Bakanlar Kurulu tarafından karar verilebileceği, belirtilmiş, aynı Yasanın 44.maddesinde ise, “Bu kanuna göre alınan kararlarda maddi bir hata bulunduğu sonradan anlaşılırsa bu kararı veren makam düzeltme veya değiştirme kararı alabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Olayda; askerlik hizmetine başladıktan sonra 1.7.1996 tarihinde birliğinden firar ederek yurtdışına çıkan ve yapılan tebligata rağmen kalan hizmetini tamamlamak üzere yurda dönmediği anlaşılan davacı hakkında 403 sayılı Yasanın 25/d fıkrasında geçen, “sevk sırasında veya kıtalarına katıldıktan sonra yurt dışına kaçıp da kanuni süre içinde dönmeyenler hakkında Milli Savunma Bakanlığının teklifi ile Bakanlar Kurulu Kararı ile” Türk vatandaşlığının kaybettirilmesi işlemlerine başlanmış, Milli Savunma Bakanlığının … tarihli yazısı ve eklerinden; davacının 7.11.2003 tarihinde yurda dönmesi ve bu arada havaalanında yakalanıp 10.11.2003 tarihinde birliğine sevki ve 11.11.2003 tarihinde İstanbul, Maltepe 2.sınıf Askeri Ceza ve Tutukevinde tutuklu olduğunun bildirilmesi üzerine İçişleri Bakanlığınca 403 sayılı Kanunun 44.maddesi uyarınca Türk vatandaşlığını kaybettirme kararının iptali istenmiş ve hakkında alınan kaybettirme kararının 22.3.2004 tarih ve 2004/7053 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla iptal edildiği anlaşılmıştır.
Olayın gelişimden ve maddi olgulardan; mağduriyete neden olduğu ileri sürülen olayların gerçekleşmesinde bizzat davacı tarafından gerçekleştirilen eylem ve davranışların etkisi olduğu, 403 sayılı Kanunun 44.maddesinin uygulanmasında ise davacının kendi eylem ve davranışları ile neden olduğu Türk vatandaşlığının kaybedilme durumunun idare tarafından düzeltilmesinin amaçlandığı görülmektedir.
Bu durumda, zarar ile idari faaliyet arasında illiyet bağının bulunmadığı, zararın oluşumunda davacının kusurlu davranışının etkisi olduğu anlaşıldığından olayda, tazminat ödenmesi sonucunu doğuran bir olgunun varlığından söz etmek olası bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddi gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolunda verilen Dairemizin 29/11/2012 tarih ve E: 2012/6224, K:2012/6192 sayılı kararının, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 18/10/2017 tarih ve E:2015/2124, K:2017/3151 sayılı kararıyla davacının manevi tazminat isteminin 50.000,00 TL’lik kısmının reddine ilişkin kısmı yönünden bozulması üzerine, bozma kararına uyularak, bozulan kısma hasren yapılan inceleme sonucu gereği görüşüldü:

MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
Davacının Türk vatandaşlığının kaybettirilmesi nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü 50.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi zararın yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle bakılan dava açılmıştır.
Danıştay Onuncu Dairesi’nin 29/11/2012 tarih ve E: 2012/6224, K:2012/6192 sayılı kararıyla; maddi tazminat isteminin reddi, manevi tazminat isteminin ise 50.000,00 TL’lik kısmının kabulü ile fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Bunun üzerine, Dairemizin anılan kararına karşı taraflarca aleyhlerine ilişkin kısımların bozulması istemiyle yapılan temyiz başvuruları Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 22/10/2014 tarih ve E:2013/1681, K:2014/3012 sayılı kararıyla reddedilerek söz konusu karar onanmıştır.
Anılan karara karşı davacı ve davalı idarelerden Cumhurbaşkanlığı (Mülga Başbakanlık) tarafından yapılan karar düzeltme başvurusu üzerine, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 18/10/2017 tarih ve E:2015/2124, K:2017/3151 sayılı kararıyla, davacı lehine hükmedilen 50.000,00 TL manevi tazminat istemine ilişkin kısmının onanmasının usul ve hukuka uygun olduğu belirtilerek davalı idarelerden Cumhurbaşkanlığı’nın (Mülga Başbakanlık) karar düzeltme isteminin reddine, maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının onanmasına yönelik kısmın da hukuka uygun olduğu belirtilerek davacının karar düzeltme isteminin kısmen reddine, 100.000,00 TL manevi tazminat isteminin 50.000,00 TL’lik kısmının reddine ilişkin kısmının onanması yönünden ise davacının karar düzeltme isteminin bu kısım yönünden kabulü ile onama kararının belirtilen kısmı kaldırılarak, 100.000,00 TL manevi tazminat isteminin tamamına hükmedilmesinin hakkaniyet gereği olduğu gerekçesiyle Daire kararının, davacının manevi tazminat isteminin 50.000,00 TL’lik kısmının reddine ilişkin kısmı yönünden bozulmasına karar verilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :
Manevi tazminatın, malvarlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, manevi bütünlüğün zedelenmesi nedeniyle hükmedilen bir tatmin aracı niteliğinde olduğu, zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerektiği açık olmakla birlikte, olay nedeniyle duyulan elem ve ıstırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçladığı ve tam yargı davalarının niteliği gereği takdir edilecek miktarın aynı zamanda idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak bir oranda olması gerektiği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Bu bağlamda, davacının halen Almanya’ya dönemediği, herhangi bir ikametgahı bulunmadığı ve sokakta yaşadığı, Baro tarafından görevlendirilen bir avukat vasıtasıyla davayı takip ettiği dikkate alındığında, yurda dönmüş olmasına ve ardından tutuklanmasına rağmen yurda dönmediği gerekçesiyle vatandaşlığının kaybettirilmesi ile başlayan olayların ve sonuçlarının davanın açıldığı tarihte de devam ettiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda, davalı idarelerin davacının zarara uğramasına neden olan eylemlerinin ağır hizmet kusuru niteliğinde olduğu ve davacının zararının bugüne kadar artarak devam ettiği gözetildiğinde, 100.000,00 TL manevi tazminat isteminin tamamının kabulü gerektiği sonucuna varılmakla birlikte; anılan tazminat tutarının davacı lehine hükmedilen 50.000,00 TL’lik kısmı kesinleştiğinden, arta kalan kısım olan 50.000,00 TL yönünden de ayrıca tazminat isteminin kabulüne karar verilmesi gerektiği açıktır.
Öte yandan, Dairemizin 29/11/2012 tarih ve E: 2012/6224, K:2012/6192 sayılı kararının 50.000,00 TL manevi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmı Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 18/10/2017 tarih ve E:2015/2124, K:2017/3151 sayılı kararıyla bozulduğundan, anılan Daire kararının, reddedilen maddi ve manevi tazminat miktarı üzerinden idareler lehine hükmedilen toplam 11.500,00 TL vekalet ücretinden manevi tazminatın kısmen reddi dolayısıyla hükmedilen 5.750,00 TL’lik kısmının da davadaki haklılık oranı değiştiğinden taraflar yönünden haklılık oranına göre vekalet ücreti ve yargılama giderlerine yeniden hükmedilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının 50.000,00 TL tazminat isteminin kabulüne ve bu miktarın dava tarihi olan 16/03/2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareler tarafından davacıya ödenmesine,
2. Hükmedilen manevi tazminat üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan … TL avukatlık ücretinin davalı idareler tarafından davacıya ödenmesine,
3. Reddedilen maddi tazminat üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan … TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere ödenmesine,
4. Netice itibariyle bakılan dava 50.000,00 TL maddi tazminat istemi yönünden ret, … TL manevi tazminat istemi yönünden ise kabul ile sonuçlandığından, ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 1/3’ü olan … TL’lik kısmının davacı üzerinde bırakılmasına, toplam miktarın 2/3’ü tutarındaki kalan … TL’nin davalı idareler üzerinde bırakılmasına,
5. Davalı idareler ve davacının yatırmış oldukları posta giderlerinden artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra istemleri halinde iadesine,
6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 18/11/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.