Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2018/2445 E. , 2022/6464 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2018/2445
Karar No : 2022/6464
TEMYİZ EDEN (DAVALILAR) : 1- … Bakanlığı
(Mülga … Bakanlığı – … Müsteşarlığı)
VEKİLİ : Av. …
2- … Valiliği
KARŞI TARAF (DAVACI) : … Demir Çelik İşletmeleri A.Ş.
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirkete geç ödenen enerji desteği üzerinden 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 112. maddesi uyarınca, 6183 sayılı Kanun’un 51. maddesine göre tespit edilen gecikme zammı oranına göre hesaplanan 38.392.319,08 TL gecikme faizinin ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin … tarih ve … sayılı işlemin iptali ile anılan tutarın idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; Danıştay Onuncu Dairesinin 29/06/2015 tarih ve E:2011/5532, K:2015/3383 sayılı bozma kararına uyularak; idarece 25/09/2009 tarihinde davacıya ödenen ve toplamı 39.994.732,09 TL olan ana paranın Nisan 2005 – Kasım 2007 tarihleri arasına tekabül eden kısmının 20/11/2007 tarihli davacı başvurusuyla davalı idareden talep edilmiş olduğu, ana paradan geri kalan ve Aralık 2007 – Haziran 2009 tarihleri arasına tekabül eden kısmının ise 14/09/2009 tarihli davacı başvurusuyla davalı idareden talep edilmiş olduğu hususunun dikkate alınması ve “değer kaybı” tutarının hesaplanmasında başlangıç tarihi olarak Nisan 2005 – Kasım 2007 tarihleri arasına isabet eden kısım için 20/11/2007 tarihinin, Aralık 2007 – Haziran 2009 tarihleri arasına isabet eden kısım için de 14/09/2009 tarihinin esas alınması gerektiği, 39.994.732,09 TL ana para üzerinden hesaplanan “değer kaybı” toplamına da ödemenin yapıldığı 25/09/2009 tarihinden sonraki dönemler için ayrıca yasal faiz yürütüleceği, dolayısıyla ana paranın ödenme tarihine kadar olan kısmı için ana paranın idareden talep edildiği tarihlerin “değer kaybı” tutarının hesaplanmasında başlangıç tarihleri olarak kabul edilmesi, ödeme tarihinden sonraki dönemler için ödenen ana para için faiz hesaplaması yapılmaması, ödeme tarihinden sonraki bu dönemde ödeme tarihine kadar olan dönem için hesaplanmış olan “değer kaybı” toplamı üzerinden faiz yürütülmesi gerektiği, Mahkemelerinin 02/01/2017 tarihli ara kararı ile davalı idarelerden Nisan 2005 – Kasım 2007 dönem aralığı için ödenen enerji teşvik miktarının bu dönem aralığına ilişkin olarak ilk başvuru tarihi olan 20/11/2007 tarihinden ödemenin yapıldığı tarih olan 25/09/2009 tarihine kadar işleyecek yasal faizi ile ödenmesi halinde ne kadar ödeneceğinin ve Aralık 2007 – Haziran 2009 dönem aralığı için ödenen enerji teşvik miktarının bu dönem aralığına ilişkin olarak başvuru tarihi olan 14/09/2009 tarihinden ödemenin yapıldığı tarih olan 25/09/2009 tarihe kadar işleyecek yasal faizi ile ödenmesi halinde ne kadar ödeneceğinin bildirilmesinin istenildiği, 10/08/2017 tarihli ara karar cevabi yazısında yasal faiz ödenmesi halinde Nisan 2005 – Kasım 2007 dönem aralığı için 3.332.361,14 TL, Aralık 2007 – Haziran 2009 dönem aralığı için 54.173,72 TL faiz ödenmesi gerektiğinin bildirildiği, bu durumda eksilen ya da yoksun kalınan maddi değerin karşılanmasının zaman içinde gecikmesinden doğan zararın telafisi için yukarıda belirtilen kriterler dikkate alınmak suretiyle 3095 sayılı Kanun uyarınca hesaplanacak kanuni faizin ödenmesi gerektiğinden faiz ödenmesi talebinin reddine yönelik dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı ve Nisan 2005 – Kasım 2007 tarihleri arasına isabet eden kısım için 20.021.593,67 TL anaparaya karşılık olarak 20/11/2007 tarihinden 25/09/2009 tarihine kadar işleyen 3.332.361,14 TL kanuni faizin ve Aralık 2007 – Haziran 2009 tarihleri arasına isabet eden kısım için 19.973.138,39 TL ana paraya karşılık olarak 14/09/2009 tarihinden 25/09/2009 tarihine kadar işleyen 54.173,72 TL kanuni faizin ödenmesi gerektiği, öte yandan davacı şirket tarafından faiz alacağının hesaplanmasında Vergi Usul Kanunu’nun 112. maddesi ile 6183 sayılı Kanun’un 51. maddesinde öngörülen gecikme faizinin uygulanması gerektiği belirtilmiş ise de; anılan Kanunlar kapsamında bulunmayan enerji desteği alacağına bu kapsamda gecikme faizi hesaplanmasının mümkün bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, davacının tazminat talebinin kısmen kabulüne, kısmen reddine, hesaplanan 3.386.534,86 TL kanuni faizin idareye başvuru tarihi olan 04/11/2009 tarihinden itibaren işletilecek kanuni faizi ile ödenmesine, fazlaya ilişkin tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davalı idareler tarafından; enerji desteği amme alacağı, davacı şirket de amme idaresi olmadığından gecikme faizinin ödenmesinin mümkün olmadığı, dava dilekçesinde faize ilişkin bir talep olmadığı gibi buna ilişkin ortada bir mahkeme kararının da bulunmadığı, 5084 sayılı Kanun’da ödemenin gecikmesi halinde gecikme faizi ödeneceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığı, enerji desteği ödemelerinde iddia edildiği gibi herhangi bir gecikmenin söz konusu olmadığı, lehine hükmedilen vekalet ücretinin hukuka aykırı olduğu ve nispi olarak tamamına hükmedilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davacı tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacı şirketin elektrik faturalarını da eklemek suretiyle 2005, 2006, 2007 yıllarında hak kazandığını ileri sürdüğü 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunla getirilen enerji desteğinin tarafına ödenmesi istemiyle yaptığı 20/11/2007 tarihli başvuru, … Enerji Desteği Komisyonu’nun … tarih ve … sayılı kararıyla Nisan 2005 döneminden sonraki dönemler için reddedilmiş, bu işleme karşı 14/05/2008 tarihinde Hazine Müsteşarlığı Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğüne yaptığı itiraz da anılan Genel Müdürlüğün … tarih ve … sayılı işlemiyle reddedilmiştir.
… Enerji Desteği Komisyonu’nun … tarih ve … sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğünün …tarih ve … sayılı işleminin ve bu işlemin dayanağı olan 2005/1 sayılı Enerji Desteğinin Uygulanmasına İlişkin Tebliğin 12. maddesinin 3. fıkrasının iptali istemiyle Danıştay Onuncu Dairesi nezdinde 31/07/2008 tarihinde açılan E:2008/6751 sayılı davada, 14/11/2008 tarihli karar ile Tebliğin 12. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmiştir. (Bilahare Dairemizin 31/05/2012 tarihli ve K:2012/2688 sayılı kararıyla anılan düzenleme ve bu düzenlemeye dayanılarak davacı şirkete enerji desteği ödenmemesine ilişkin işlem iptal edilmiş ve bu karar Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca onanmıştır.)
Anılan karar üzerine 14/09/2009 tarihli dilekçeyle 2005 yılı Nisan-Aralık, 2006 yılı Ocak-Nisan-Aralık, 2007 yılı Ocak-Aralık, 2008 yılı Ocak-Aralık ve 2009 yılı Ocak-Haziran dönemleri için 39.994.732,09 TL enerji desteğinin ödenmesi istemiyle davacı şirketçe yapılan başvuru sonucunda söz konusu tutardan davacının vergi ve prim borçları düşülerek kalan 5.917.014,49 TL 25/09/2009 tarihinde davacı şirketin hesabına aktarılmıştır.
Bu kez davacı tarafından, 04/11/2009 tarihli dilekçeyle yapılan ve Danıştay Onuncu Dairesinin 14/11/2008 tarih ve E:2008/6751 sayılı kararı gereğince ödenen 39.994.732,09 TL (mahsup öncesi ana para) üzerinden Vergi Usul Kanunu’nun 112. maddesi ile 6183 sayılı Kanun’un 51. maddesi uyarınca yapılan hesaplama sonucu bulunan 38.392.319,08 TL gecikme faizinin ödenmesi istemini içeren başvurunun, Danıştay Onuncu Dairesi nezdinde açılan E:2008/6751 sayılı davada faiz talebinde bulunulmadığından bahisle … tarih ve … sayılı işlem ile reddedilmesi üzerine bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.” kuralına, 138. maddesinde, “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” hükmüne yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde, idarî dava türleri; idarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı açılan iptal davaları; idarî eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ve tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idarî sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmış; 12. maddesinde, “İlgililer haklarını ihlâl eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay’a ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması hâlinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu hâlde de ilgililerin 11. madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır.” kuralına yer verilmiş; 28. maddesinde de, Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idarenin, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu, bu sürenin hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine Dair Kanun’un dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan haliyle 1. maddesinde, “Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu’na göre faiz ödenmesi gereken hâllerde, miktarı sözleşme ile tespit edilmemişse bu ödeme yıllık yüzde dokuz oranı üzerinden yapılır. Bakanlar Kurulu, bu oranı aylık olarak belirlemeye, yüzde onuna kadar indirmeye veya bir katına kadar artırmaya yetkilidir.”; 2. maddesinin 1. fıkrasında, “Bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen orana göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur.”; 3. maddesinin 1. fıkrasında ise, “Kanuni faiz ve temerrüt faizi hesaplanırken mürekkep faiz yürütülemez.” kurallarına yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden; 2005, 2006 ve 2007 yılları enerji desteğinin tarafına ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin, bu işleme yapılan itirazın reddine dair işlemin ve bu işlemlerin dayanağı olan 2005/1 sayılı Tebliğ’in 12. maddesinin 3. fıkrasının Dairemiz kararıyla yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmesi üzerine, davacı şirket tarafından 14/09/2009 tarihli başvuru ile 2005-2009 dönemleri arasına denk gelen enerji desteğinin ödenmesinin talep edildiği, davalı idare tarafından 28/09/2009 tarihinde bu dönemlere (Nisan 2005 – Haziran 2009) ilişkin enerji desteğinin toplamı olan 39.994.732,09 TL’den vergi ve SGK borcu mahsup edilerek kalan 5.917.014,49 TL ana paranın davacı şirkete ödenmesine karşın bu miktara isabet eden faizin ödenmediği anlaşılmaktadır.
Bu bağlamda, hukuka aykırı olduğu yargı kararıyla saptanarak iptal edilen söz konusu dönemlere ilişkin enerji desteğinin ödenmemesi yolundaki işleme dayalı olarak davacı şirketin uğradığı zararların tazminat hukuku kuralları çerçevesinde davalı idarece ödenmesi gerekmekte olup, anılan işlemin iptaline karar verilmesi üzerine, Nisan 2005 – Kasım 2007 tarihlerine isabet eden kısım için 20/11/2007 tarihinden, Aralık 2007 – Haziran 2009 tarihlerine isabet eden kısım için ise 14/09/2009 tarihinden itibaren ana alacak tutarına 3095 sayılı Kanun’un 1. maddesinde öngörülen oranda faiz işletilmesi gerekmektedir.
Buna göre, İdare Mahkemesinin 02/01/2017 tarihli ara kararına cevaben gönderilen bilgi ve belgelerden de anlaşılacağı üzere, Nisan 2005 – Kasım 2007 tarihleri arasına 20.021.593,67 TL enerji desteği ödemesi isabet etmektedir. Bu dönem için 20.021.593,67 TL ana paranın geç ödenmesi nedeniyle başvurunun yapıldığı 20/11/2007 tarihinden, ana paranın ödendiği 25/09/2009 tarihine kadar işleyen 3.332.361,14 TL yasal faizin davacıya ödenmesi gerekmektedir. Ayrıca anılan dönemden sonra Aralık 2007 – Haziran 2009 tarihleri arasına 19.973.138,39 TL enerji desteği ödemesi isabet etmektedir. Bu dönem için ise 19.973.138,39 TL ana paranın geç ödenmesi nedeniyle başvurunun yapıldığı 14/09/2009 tarihinden, ana paranın ödendiği 25/09/2009 tarihine kadar işleyen 54.173,72 TL yasal faizin ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Başka bir anlatımla, yukarıda sözü edilen yargı kararlarıyla ortaya konulduğu üzere hukuka aykırı biçimde ödenmeyen enerji desteklerinin davacı şirket tarafından kullanılamaması nedeniyle uğranılan zarara (değer kaybına) karşılık olarak işletilecek yasal faiz tutarı olan toplam 3.386.534,86 TL (3.332.361,14 TL + 54.173,72 TL)’nin davacı şirkete ödenmesi gerekmektedir. Dolayısıyla temyize konu kararın bu kısmında hukuki isabetsizlik bulunmamaktadır.
Anılan faiz alacağına 04/11/2009 tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi istemine gelince; “faiz”, asıl alacağa bağlı fer’i nitelikte bir hak olup, kişilerin hak etmiş oldukları alacakları zamanında alamamaları nedeniyle söz konusu paradan mahrum kaldığı süreye ve belli bir orana bağlı olarak hesaplanan bir karşılık niteliğindedir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Faizlerde, iratlarda ve bağışlamada temerrüt faizi” başlıklı 121. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince temerrüt faizine faiz yürütülmesi mümkün değildir. Öte yandan, 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasında, “Bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1 inci maddede belirlenen orana göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur.” hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanun’un 3. maddesinde ise, kanuni faiz ve temerrüt faizi hesaplanırken mürekkep faiz yürütülemeyeceği, bu konuya ilişkin Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin saklı olduğu belirtilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun ticari işlerde faiz serbestisini ve mürekkep faizi düzenleyen “Ticari işlerde faiz” başlıklı 8. maddesinin 2. fıkrasında ise, üç aydan aşağı olmamak üzere, faizin anaparaya eklenerek birlikte tekrar faiz yürütülmesi şartının, yalnız cari hesaplarla her iki taraf bakımından da ticari iş niteliğinde olan ödünç sözleşmelerinde geçerli olduğu, ancak bu kuralın, sözleşenleri tacir olmayanlara uygulanmayacağı belirtilmiştir. Bu madde kapsamında değerlendirilebilecek ana paraya dönüşen faiz alacağı, bir paranın faiz geliri elde etmek amacıyla ödünç verilmesi veya herhangi bir şekilde bir süre borçluda kalması üzerine faiz ödenmesinin öngörüldüğü ticari işlerde söz konusu olabilir. Somut olayda ise, enerji desteğinin ödenmemesine ilişkin işlem ve dayanağı Tebliğin 12. maddesinin 3. fıkrasının yürütülmesinin durdurulması yolundaki Dairemiz kararında dava konusu işlemlerin hukuka aykırılığı saptanmış olup, ana paraya dönüşen nitelikte bir faiz alacağına hükmedilmemiştir. Bu nitelikteki faiz alacakları yönünden de Türk Borçlar Kanunu’nun 121. maddesinin 3. fıkrası ve 3095 sayılı Kanun’un 3. maddesinin 1. fıkrası gereğince faiz yürütülmesi mümkün değildir.
Bu nedenle, Nisan 2005 – Kasım 2007 ve Aralık 2007 – Haziran 2009 dönemleri arasına tekabül eden enerji desteğinin ödenmesi amacıyla davalı idareye başvurulan sırasıyla 20/11/2007 ve 14/09/2009 tarihlerinden, ödemenin yapıldığı 25/09/2009 tarihine kadar uğranılan zarara karşılık olarak işletilecek yasal faiz toplamı olan 3.386.534,86 TL’nin davacıya ödenmesi gerekmekle birlikte; anılan yasal faizin ödenmesi istemiyle başvuru yapılan 04/11/2009 tarihinden itibaren sözü edilen faiz niteliğindeki alacağa faiz işletilmesi ile ilgili talebin, faiz alacağına faiz yürütülmesine ilişkin olduğu anlaşıldığından, yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca faize faiz yürütülebilmesine hukuken olanak bulunmadığından reddi gerektiği açıktır.
Bu itibarla, Nisan 2005 – Kasım 2007 ve Aralık 2007 – Haziran 2009 dönemleri arasına tekabül eden enerji desteğinin ödenmesi amacıyla davalı idareye başvurulduğu sırasıyla 20/11/2007 ve 14/09/2009 tarihlerinden itibaren ana paranın ödendiği 25/09/2009 tarihinde kadar işlemiş faiz tutarının ödenmesi, söz konusu tutara ayrıca faiz işletilmemesi gerektiğinde duraksama bulunmamakta olup, bu haliyle temyize konu kararın bozulması gerektiği sonucuna varılmıştır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarelerin TEMYİZ İSTEMLERİNİN KABULÜNE,
2. … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı temyize konu kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/12/2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(X)-KARŞI OY :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesinin 4. fıkrasında, Danıştayın bozma kararına uyulduğu takdirde, bu kararın temyiz incelemesinin bozma kararına uygunlukla sınırlı olarak yapılacağı kuralına yer verilmiştir.
Temyize konu karar, Danıştay Onuncu Dairesi’nin 29/06/2015 tarih ve E:2011/5532, K:2015/3383 sayılı bozma kararına uyularak verilmiştir.
Davalı idarelerin temyiz dilekçelerindeki iddiaların, 2577 sayılı Kanun’un 50. maddesinin 4. fıkrası uyarınca bozma nedenlerine uygunlukla sınırlı olarak incelenmesinden, temyiz istemine konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu, kararın bozulmasını gerektirecek yasal bir sebebin bulunmadığı sonucuna varıldığından, temyize konu kararın 2577 sayılı Kanun’un 50. maddesinin 4. fıkrası uyarınca onanmasına karar verilmesi gerektiği oyuyla Daire kararına katılmıyorum.