Danıştay Kararı 10. Daire 2018/2042 E. 2022/6506 K. 26.12.2022 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2018/2042 E.  ,  2022/6506 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2018/2042
Karar No : 2022/6506

DAVACILAR : 1- …
2- …
3- …
4- …
5- …
6- …
7- …
8- …
9- …
10- …
11- …
VEKİLLERİ : Av. …

DAVALI : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU : Davacılar tarafından, 06/12/2016 tarihli ve 29910 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Şirket Kuruluş Sözleşmesinin Ticaret Sicili Müdürlüklerinde İmzalanması Hakkında Tebliğ’in, 13/03/2018 tarih ve 30359 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Tebliğ ile değişik 7. maddesinin 2., 3., 4., 5. ve 6. fıkralarının iptali istenilmiştir.

DAVACILARIN İDDİALARI : Davacılar tarafından, Tebliğde yapılan değişikliğin noter olan davacıların haklarını ihlal ettiği, Türk Ticaret Kanunu’na, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na, Noterlik Kanunu’na ve Ticaret Sicil Yönetmeliği’ne aykırı olduğu, noterlerin yetkili ve görevli oldukları işlerde Ticaret Sicili Müdürü ya da görevlendireceği memurun yetkili sayılmasının uygulamada belirsizliklere yol açacağı, noterlere ait yetkinin hukuk güvenliğini sağlama ve işlemleri belgelendirme işlevlerini haiz olmayan Ticaret Sicil Müdürlüklerine devrinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

DAVALININ SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Tebliğin 2016 yılında yayımlandığı, davacıların dava açmadığı, dava açılan değişikliğin sadece diğer doğrulama işlemleri olduğu, yatırım ortamının iyileştirilmesi amacıyla Ticaret Kanunu’nun bazı maddelerinde değişiklikler yapıldığı, yapılan değişiklikler doğrultusunda yeni uygulamanın usul ve esaslarını belirlemek amacıyla Şirket Kuruluş Sözleşmelerinin Ticaret Sicili Müdürlüklerinde İmzalanması Hakkında Tebliğ’in çıkarıldığı, daha sonra da kanun değişikliklerine uyum amacıyla 13/03/2018 ve 17/04/2018 tarihlerinde anılan Tebliğde değişikliklerin yapıldığı, yapılan değişikliklerin tamamının ticari hayatı ve işe başlama sürecini kolaylaştırmak amacıyla yapıldığı, dava konusu maddede ise şirket kuruluşunu gerçekleştiren veya ticaret sicili müdürlüğüne imza beyanında bulunan kişilerin yaşlılık, hastalık, okur-yazar olmaması, Türkçe bilmemesi, işitme, konuşma ve görme engelli olması durumlarında ticaret sicili müdürü, müdür yardımcısı veya yetkilendirilmiş personel tarafından dikkat edilecek hususlar ve uygulamanın usulünün düzenlendiği ve kamu güveninin korunmasına hizmet edildiği ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI : …
DÜŞÜNCESİ : Dava; 13/03/2018 tarih ve 30359 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Şirket Kuruluş Sözleşmesinin Ticaret Sicili Müdürlüklerinde İmzalanması Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ’in 5. maddesi ile değiştirilen 7. maddesinin 2., 3., 4., 5. ve 6. fıkralarının iptali istemiyle açılmıştır.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Gümrük ve Ticaret Bakanlığının düzenleme ve denetleme yetkisi” başlıklı 210. maddesinde, “(1) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bu Kanunun ticaret şirketlerine ilişkin hükümlerinin uygulamasıyla ilgili tebliğler yayımlamaya yetkilidir. Ticaret sicili müdürlükleri ve şirketler bu tebliğlere uyarlar.” hükmü; “Tescil” başlıklı 40. maddesinde ise “(1) Her tacir, ticari işletmenin açıldığı günden itibaren onbeş gün içinde, ticari işletmesini ve seçtiği ticaret unvanını, işletme merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan ettirir. Her tacir kullanacağı ticaret unvanını ve bunun altına atacağı imzayı sicil müdürlüğüne verir. Tacir, tüzel kişi ise unvanla birlikte onun adına imzaya yetkili kimselerin imzaları da sicil müdürlüğüne verilir. İmza beyanı, herhangi bir ticaret sicili müdürlüğünde yetkilendirilmiş personelin huzurunda yazılı beyanda bulunmak suretiyle verilir. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılacak tebliğ ile belirlenir.” hükmü yer almaktadır.
Kuruluş aşamasında kurucuların şirket sözleşmesine atacakları imzaların ticaret sicili müdürlüğünde onaylanmasına ve imza beyannamesinin ticaret sicili müdürlüklerinde yetkilendirilmiş personel huzurunda verilmesine ilişkin usul ve esasları belirlemek amacıyla çıkarılan ve 06/12/2016 tarih ve 29910 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe konulan Şirket Kuruluş Sözleşmesinin Ticaret Sicili Müdürlüklerinde İmzalanması Hakkında Tebliğ’in “Diğer doğrulama işlemleri” başlıklı 7. maddesi 13/03/2018 tarih ve 30359 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Şirket Kuruluş Sözleşmesinin Ticaret Sicili Müdürlüklerinde İmzalanması Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ’in 5. maddesi ile değiştirilerek “(1) Sözleşmenin imzalanmasından önce kurucu veya temsilciler, iradesini serbestçe ve kendi isteğine uygun olarak beyan eder.
(2) Müdür veya müdür yardımcısı yahut yetkilendirilmiş personel, kurucunun yaşlılık, hastalık gibi nedenlerle ayırt etme gücünün bulunmadığına ilişkin şüpheye düşerse, şüphe edilen hususun açıklığa kavuşturulması amacıyla, şahsın ayırt etme gücünü haiz olduğuna ilişkin yetkili makamlardan alınacak bir belgenin ibraz edilmesini isteyebilir.
(3) Kurucunun, okur-yazar olmaması durumunda sözleşme, mühür veya bir alet ya da parmak izi kullanmak suretiyle imzalanır.
(4) Kurucunun Türkçe bilmemesi durumunda yeminli bir tercüman bulundurulması zorunludur.
(5) Kurucunun, sağır, dilsiz veya görme engelli olup da yazı ile anlaşmanın mümkün olmadığı hallerde; sağır ve dilsizler bakımından işaret dilinden anlayan yeminli bir tercümanın, görme engelliler için iki tanığın huzurda bulunması zorunludur.
(6) İmzanın yeminli tercüman veya tanık huzurunda atılması halinde bu husus bir tutanağa bağlanır. Ayrıca tutanakta yeminli tercüman veya tanıkların kimlik bilgileri ile imzalarına yer verilir. Söz konusu tutanak sicil dosyasında saklanır.” hükmüne yer verilmiştir.
Dava konusu düzenlemelerde şirket kuruluşunu gerçekleştiren veya ticaret sicili müdürlüğüne imza beyanında bulunan kişilerin yaşlılık, hastalık, okur-yazar olmaması, Türkçe bilmemesi, işitme, konuşma ve görme engelli olması durumlarında ticaret sicili müdürü, müdür yardımcısı veya yetkilendirilmiş personel tarafından dikkat edilecek hususların düzenlendiği görülmekte olup; bu haliyle Tebliğin dava konusu 7. maddesinin 2., 3., 4., 5. ve 6. fıkralarında Türk Ticaret Kanununa ve hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
Bakılan dava, noter olan davacılar tarafından, 06/12/2016 tarihli ve 29910 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Şirket Kuruluş Sözleşmesinin Ticaret Sicili Müdürlüklerinde İmzalanması Hakkında Tebliğ’in, 13/03/2018 tarih ve 30359 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Tebliğ ile değişik 7. maddesinin 2., 3., 4., 5. ve 6. fıkralarının iptali istemiyle açılmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:
İlgili Mevzuat:
Dava konusu Tebliğin yayımlandığı tarih itibarıyla yürürlükte olan haliyle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun, ticaret sicilinin kuruluşunu düzenleyen 24. maddesinde, “(1) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından il merkezindeki ticaret ve sanayi odaları ile ticaret odalarında faaliyet gösterecek şekilde ticaret sicili müdürlükleri kurulur. Bakanlık il merkezleri dışındaki odalarda ticaret sicili müdürlükleri kurabileceği gibi müdürlüklere bağlı şubeler de kurabilir. (2) Ticaret sicili, Bakanlığın gözetim ve denetiminde ticaret sicili müdürlükleri ve şubeleri tarafından tutulur. …” hükmü; 25. maddesinde, “- (1) Ticaret sicili, ticaret sicili müdürü tarafından yönetilir. Ticaret sicili müdürü, 26 ncı maddeye göre çıkarılan yönetmelikte belirlenen nitelikleri haiz kişiler arasından odanın teklifi üzerine veya … resen Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca atanır ve aynı usulle görevden alınabilir. … Ticaret sicili müdürlüklerinde çalışacak personelin tavan ve taban ücreti her yıl Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin görüşü alınarak Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca belirlenir.
(2) Ticaret sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet ve ilgili oda müteselsilen sorumludur. Devlet ve sicil görevlilerini atamaya yetkili kurum zararın doğmasında kusuru bulunanlara rücu eder. Ticaret sicili müdürü ve yardımcıları ile diğer personeli, görevleriyle ilgili suçlardan dolayı kamu görevlisi olarak cezalandırılır ve bunlara karşı işlenmiş suçlar kamu görevlisine karşı işlenmiş sayılır. (3) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, ticaret sicili müdürlüklerinin faaliyetlerini her zaman denetlemeye ve gerekli önlemleri almaya yetkilidir. Ticaret sicili müdürlükleri, adı geçen Bakanlıkça alınan önlemlere ve verilen talimatlara uymakla yükümlüdür. Odalar tarafından ticaret sicili müdürü ve müdür yardımcıları ile ticaret sicil işlemlerinde görevli personele görevleri dışında başka bir görev verilemez.
” hükmü; 26. maddesinde, “Ticaret sicili müdürlüğünün kurulması, sicil defterlerinin tutulması, tescil zorunluluğunun yerine getirilmesine ilişkin usul ve esaslar, sicil müdürlerinin kararlarına karşı itiraz yolları, sicil müdür ve yardımcıları ile diğer personelde aranacak nitelikler, disiplin işleri ile bu konuyla ilgili diğer esas ve usuller Bakanlar Kurulunca çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir.” hükmü yer almıştır.
Aynı Kanun’un, 7099 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle değişik 40. maddesinin 2. fıkrasında, “Her tacir kullanacağı ticaret unvanını ve bunun altına atacağı imzayı sicil müdürlüğüne verir. Tacir, tüzel kişi ise unvanla birlikte onun adına imzaya yetkili kimselerin imzaları da sicil müdürlüğüne verilir. İmza beyanı, herhangi bir ticaret sicili müdürlüğünde yetkilendirilmiş personelin huzurunda yazılı beyanda bulunmak suretiyle verilir. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılacak tebliğ ile belirlenir.” kuralına; 124. maddesinde, “(1) Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir. (2) Bu Kanunda, kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılır.” kuralına; 6335 sayılı Kanun’un 35. maddesiyle değişik “Gümrük ve Ticaret Bakanlığının düzenleme ve denetleme yetkisi” başlıklı 210. maddesinde, “(1) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bu Kanunun ticaret şirketlerine ilişkin hükümlerinin uygulamasıyla ilgili tebliğler yayımlamaya yetkilidir. Ticaret sicili müdürlükleri ve şirketler bu tebliğlere uyarlar.” kuralına; “Kollektif Şirket” başlıklı İkinci Kısmında yer alan 212. maddesinde, “(1) Kollektif şirket sözleşmesi yazılı şekle tabidir; ayrıca, sözleşmedeki imzaların noterce onaylanması veya şirket sözleşmesinin ticaret sicili müdürü yahut yardımcısı huzurunda imzalanması şarttır.” kuralına; “Komandit Şirket” başlıklı Üçüncü Kısmında yer alan 305. maddesinde, “(1) Bu Bölümdeki özel hükümler saklı kalmak şartıyla, kollektif şirkete dair 212 ilâ 216 ncı maddeler komandit şirketler hakkında da uygulanır.” kuralına; “Anonim Şirket” başlıklı Dördüncü Kısmında yer alan 335. maddesinde, (1) Şirket, kurucuların, kanuna uygun olarak düzenlenmiş bulunan, sermayenin tamamını ödemeyi, şartsız taahhüt ettikleri, imzalarının noterce onaylandığı veya ticaret sicili müdürü yahut yardımcısı huzurunda imzaladığı esas sözleşmede, anonim şirket kurma iradelerini açıklamalarıyla kurulur.” kuralına; 339. maddesinde, “(1) Esas sözleşmenin yazılı şekilde yapılması ve bütün kurucuların imzalarının noterce onaylanması veya esas sözleşmenin ticaret sicili müdürü yahut yardımcısı huzurunda imzalanması şarttır.” kuralına; “Sermayesi Paylara Bölünmüş Komandit Şirket” başlıklı Beşinci Kısmında yer alan 566. maddesinde, “(1) Esas sözleşme yazılı şekilde düzenlenir, kurucularla komandite ortakların tümü tarafından imzalanır; imzaların noterce onaylanması veya esas sözleşmenin ticaret sicili müdürü yahut yardımcısı huzurunda imzalanması gerekir.” kuralına; “Limited Şirket” başlıklı Altıncı Kısmında yer alan 575. maddesinde, “(1) Şirket sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması ve kurucular tarafından ticaret sicili müdürlüğünde yetkilendirilmiş personelin huzurunda imzalanması şarttır.” kuralına; 6335 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle değişik 585. maddesinde, “(1) Şirket, kurucuların, kanuna uygun olarak düzenlenmiş bulunan, sermayenin tamamını ödemeyi şartsız olarak taahhüt ettikleri, ticaret sicili müdürlüğünde yetkilendirilmiş personelin huzurunda imzaladığı şirket sözleşmesinde limited şirket kurma iradelerini açıklamalarıyla kurulur.” kuralına yer verilmiştir.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesinde, “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklara kooperatif denir.” hükmü; 7099 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle değişik 2. maddesinde de, “(1) Bir kooperatif en az 7 ortak tarafından imzalanacak anasözleşme ile kurulur. Anasözleşmenin ticaret sicili müdürlüğünde yetkilendirilmiş personel huzurunda imzalanması gerekir.” hükmü bulunmaktadır.
Öte yandan; 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 60 ilâ 71/C maddelerinde noterlerin görevleri ve yapabileceği işler belirtilmiş; “Noterlerin genel olarak yapacakları işler:” başlıklı 60. maddesinde, yapılması kanunla başka bir makam, merci veya şahsa verilmemiş olan her nevi hukuki işlemleri düzenlemek, bu kanuna uygun olarak dışarda yazılıp getirilen kağıtların üzerindeki imza, mühür veya herhangi bir işareti veya tarihi onaylamak, bu ve diğer kanunlarla verilmiş sair işleri yapmak noterlerin görevleri arasında sayılmış; 72. maddesinde, “(1) Noterler, ilgililerin istemi üzerine, hukuki işlemleri belgelendirirler. Belgelendirme, bu kısım hükümleri ile diğer kanunlar ve yönetmelikte gösterilen şekilde yapılır. (2) İlgili, belgelendirme isteminde bulunan kişidir. (3) Noter, iş yaptıracak kimselerin kimlik, adres ve yeteneğini ve gerçek isteklerini tamamen öğrenmekle yükümlüdür.” kuralına; 73. maddesinde, “Noter, ilgilinin işitme, konuşma veya görme engelli olduğunu anlarsa, işlemler engellinin isteğine bağlı olmak üzere iki tanık huzurunda yapılır. İlgilinin işitme veya konuşma engelli olması ve yazı ile anlaşma imkânının da bulunmaması hâlinde, iki tanık ve yeminli tercüman bulundurulur.” kuralına; 74. maddesinde, “İlgili, Türkçe bilmezse andlı bir tercüman da bulundurulur.” kuralına; 75. maddesinde, “(1) İlgililerle tanık, tercüman ve bilirkişi imza atamadıkları ve imza yerine geçen bir el işareti kullanmadıkları takdirde, varsa mühür, yoksa sol elinin baş parmağı, bu da yoksa diğer parmaklarından biri bastırılır ve hangi parmağın bastırıldığı yazılır. …” kuralına yer verilmiştir.

Kuruluş aşamasında kurucuların şirket sözleşmesine atacakları imzaların ticaret sicili müdürlüğünde onaylanmasına ve imza beyannamesinin ticaret sicili müdürlüklerinde yetkilendirilmiş personel huzurunda verilmesine ilişkin usul ve esasları belirlemek amacıyla çıkarılan ve 06/12/2016 tarih ve 29910 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Şirket Kuruluş Sözleşmesinin Ticaret Sicili Müdürlüklerinde İmzalanması Hakkında Tebliğ’in 3. maddesinin 1. fıkrasının (n) bendinde, şirket; “kollektif, komandit, anonim, limited, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket ve kooperatif” şeklinde tanımlanmış; “Diğer doğrulama işlemleri” başlıklı 7. maddesi, 13/03/2018 tarih ve 30359 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Şirket Kuruluş Sözleşmesinin Ticaret Sicili Müdürlüklerinde İmzalanması Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ’in 5. maddesi ile değiştirilerek,
“(1) Sözleşmenin imzalanmasından önce kurucu veya temsilciler, iradesini serbestçe ve kendi isteğine uygun olarak beyan eder.
(2) Müdür veya müdür yardımcısı yahut yetkilendirilmiş personel, kurucunun yaşlılık, hastalık gibi nedenlerle ayırt etme gücünün bulunmadığına ilişkin şüpheye düşerse, şüphe edilen hususun açıklığa kavuşturulması amacıyla, şahsın ayırt etme gücünü haiz olduğuna ilişkin yetkili makamlardan alınacak bir belgenin ibraz edilmesini isteyebilir.
(3) Kurucunun, okur-yazar olmaması durumunda sözleşme, mühür veya bir alet ya da parmak izi kullanmak suretiyle imzalanır.
(4) Kurucunun Türkçe bilmemesi durumunda yeminli bir tercüman bulundurulması zorunludur.
(5) Kurucunun, sağır, dilsiz veya görme engelli olup da yazı ile anlaşmanın mümkün olmadığı hallerde; sağır ve dilsizler bakımından işaret dilinden anlayan yeminli bir tercümanın, görme engelliler için iki tanığın huzurda bulunması zorunludur.
(6) İmzanın yeminli tercüman veya tanık huzurunda atılması halinde bu husus bir tutanağa bağlanır. Ayrıca tutanakta yeminli tercüman veya tanıkların kimlik bilgileri ile imzalarına yer verilir. Söz konusu tutanak sicil dosyasında saklanır.” halini almıştır.
Ayrıca dava konusu 7. maddenin 5. fıkrası, bakılan davanın açıldığı 19/04/2018 tarihinden önce 17/04/2018 tarih ve 30394 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Tebliğ değişikliği ile “Kurucunun işitme, konuşma veya görme engelli olması durumunda sözleşme engellinin isteğine bağlı olmak üzere iki tanık huzurunda imzalanır. İlgilinin işitme veya konuşma engelli olması ve yazı ile anlaşma imkânının da bulunmaması halinde, iki tanık ve yeminli tercüman bulundurulur.” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Dava Konusu Tebliğ Kurallarının İncelenmesi:
Anayasa’nın 124. maddesinde, Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzelkişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabileceği hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre, idari teşkilat yapısı içinde yer alan Bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruluşları, görev alanlarına ilişkin olarak yönetmelik, yönerge, tebliğ, genelge ve talimat gibi çeşitli adlar altında düzenleme yapabilmektedirler.
Bu düzenlemeler arasında uyulması gereken “normlar hiyerarşisi” kuramına göre, hukuk düzeni, farklı kademede yer alan Anayasa, kanun, yönetmelik ve diğer düzenleyici işlemlerden oluşan birçok normu içermekte ve her norm geçerliliğini bir üst basamakta yer alan normdan almaktadır. Normlar hiyerarşisine göre kanundan sonra gelen yönetmelik, genelge, tebliğ, talimat gibi düzenlemelerin ancak kanunda verilmiş olan hakkın kullanılmasının açıklanması ile ilgili olacağı, bu metinlerde kanun ile verilmiş olan hakkı genişletici veya daraltıcı mahiyette hükümlere yer verilemeyeceği hukukun genel ilkelerindendir.
Dava konusu Tebliğ, genel olarak, ticaret şirketlerinin (esas/ana/kuruluş) sözleşmelerinin kurucular tarafından ticaret sicili müdürlükleri huzurunda imzalanması, bu imzaların müdürlük yetkilileri tarafından onaylanması ile ticari şirketlerin kuruluşu ve ticari işletmelerin açılışı işlemleri sırasında imza beyannamelerinin ticaret sicili müdürlüklerince düzenlenmesi hususlarına ilişkin usul ve esasları kural altına almaktadır. Davacıların iptalini talep ettiği 7. maddede ise, ticaret şirketi kuruluşunu gerçekleştiren veya (13. maddenin atfıyla) ticaret sicili müdürlüğüne imza beyanında bulunan kişilerin yaşlılık, hastalık, okur-yazar olmaması, Türkçe bilmemesi, işitme, konuşma ve görme engelli olması durumlarında doğrulama işlemlerini yapacak ticaret sicili müdürü, müdür yardımcısı veya yetkilendirilmiş personel tarafından dikkat edilmesi gereken hususlara ilişkin usul ve esaslar düzenlenmektedir.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin incelenmesinden; davalı Bakanlığın, ticaret ve sanayi odaları veya ticaret odaları bünyesinde kurulmasına rağmen ifa ettikleri kamusal hizmet (gerçek ve tüzel kişi tacirlere ilişkin üçüncü tarafların bilmelerinde yarar ve zorunluluk bulunan, tacir ile ticari işletmeye ilişkin bilgi ve kayıtları kapsayan, doğruluğu Devlet tarafından güvence altına alınan, aleni nitelikteki ticaret sicilini tutmaları vb.) nedeniyle ticaret sicili müdürlüklerini kurma, bu müdürlüklerin müdürlerini atama ve görevden alma, personel ücretlerini tespit etme, faaliyetlerini ve yerine getiriliş biçimini takip ve kontrol etme, denetleme, bu konularda gerekli önlemleri alma ve düzenleme yapma hususlarında yetkili olduğu anlaşılmaktadır. Yine davalı Bakanlığın, 6102 sayılı Kanun’un 40. maddesinde, ticaret sicili müdürlükleri huzurunda yazılı beyanda bulunmak suretiyle verilecek imza beyanlarına; 210. maddesinde de, ticaret şirketi sözleşmelerinin ticaret sicili müdürlükleri huzurunda imzalanmasına ilişkin usul ve esasları tebliğ ile düzenlemeye yetkili olduğu görülmektedir.
Dolayısıyla, davalı idare tarafından 6102 sayılı Kanun’un verdiği yetkiye dayanılarak Şirket Kuruluş Sözleşmesinin Ticaret Sicili Müdürlüklerinde İmzalanması Hakkında Tebliğ’in 06/12/2016 tarih ve 29910 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulduğu ve 13/03/2018 tarih ve 30359 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Şirket Kuruluş Sözleşmesinin Ticaret Sicili Müdürlüklerinde İmzalanması Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ile de dava konusu değişikliklerin yapıldığı açık olup, dava konusu düzenlemede yetki unsuru yönüyle hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Ayrıca, gerek 6102 sayılı Kanun gerekse 1163 sayılı Kanun’da düzenlenen ticaret şirketlerinin (kollektif, komandit, anonim, limited, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket ve kooperatif) sözleşmelerinin kurucular tarafından ticaret sicili müdürlükleri huzurunda imzalanması öngörülmüş olup, her ne kadar belirtilen ticaret şirketlerinden yalnızca limited şirket ve kooperatif sözleşmelerinin ticaret sicili müdürlükleri huzurunda imzalanması zorunlu kılınmış, diğer ticaret şirketlerine sözleşmelerini ticaret sicili müdürlükleri ile noter huzurunda imzalama konusunda seçimlik hak tanınmış ise de, dava konusu Tebliğde ticaret şirketlerinin sözleşmelerinin ticaret sicili müdürlükleri nezdinde imzalanması zorunluluğuna yönelik herhangi bir kurala yer verilmediği, zorunlu ya da ihtiyari olarak ticaret sicili müdürlüklerinde imzaların onaylanması halinde uygulanacak usullerin düzenlendiği anlaşıldığından, dava konusu Tebliğde bu yönden de üst hukuk normlarına aykırılık görülmemektedir.
Diğer taraftan; 6102 sayılı Kanun’a göre, iyi niyetli kişilerin haklarının ve hukuk güvenliğinin korunmasını teminen ticaret sicilinin doğruluğunun Devlet tarafından güvence altına alınması, tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet ve ilgili odanın müteselsilen sorumlu olması nedeniyle ticaret sicili müdürlüklerinde yapılacak işlemlerin gerçeğe uygunluğunun sağlanması ve bu kapsamda gerekli tedbirlerin alınması zorunlu bulunmaktadır. Dolayısıyla, ticaret sicili müdürlüklerinde işlem yapacak olan kişilerin ayırt etme güçlerinin tespit edilmesi, sunulan belgelerin ve irade beyanlarının gerçeğe uygunluğunun araştırılıp teyit edilmesi, davalı Bakanlık ve ticaret sicili müdürlüklerinin görev ve sorumluluğunda bulunmaktadır. Esasen davalı Bakanlığın, ticaret sicili müdürlükleri ile ticaret siciline yönelik denetleme ve düzenleme yetkisinin temelini de bu görev oluşturmaktadır.
Bu bakımdan, ticaret sicili müdürlüklerinde işlem yapacak olan kişilerin, özel durumlarına istinaden, ayırt etme gücünü haiz olduğuna ilişkin yetkili makamlardan alınacak bir belgenin ibraz edilmesi; okur-yazar olmaması durumunda mühür veya bir alet ya da parmak izinin kullanılması; Türkçe bilmemesi durumunda yeminli bir tercüman bulundurulması; sağır, dilsiz veya görme engelli olması halinde yeminli bir tercüman ve tanık bulundurulması; imzanın yeminli tercüman veya tanık huzurunda atılması halinde bu hususun tutanağa bağlanması ve tutanakta yeminli tercüman veya tanıkların kimlik bilgileri ile imzalarına yer verilmesi yönünde getirilen düzenlemeler ile şirket kuruluş sözleşmesinde kurucuların hukuki işlem (fiil) ehliyetinin ve gerçek iradelerinin tespit edilmesi ile bu durumun belgelendirilmesinin, dolayısıyla ticaret sicili müdürlüklerinde yapılan işlemlerin gerçeğe uygunluğunun sağlanmasının ve hak kayıplarının önlenmesinin amaçlandığı görüldüğünden, bu haliyle Tebliğin dava konusu fıkralarında dayanağı mevzuata, hukuka, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Her ne kadar davacılar tarafından, 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 72 ila 75. maddelerine aykırı olarak noterlere verilen yetkinin dava konusu Tebliğ ile ticaret sicili müdürlüğü personeline devredilmesinin normlar hiyerarşisine aykırı olduğu ileri sürülmekte ise de; 1512 sayılı Kanun’da ticaret şirketleri kuruluş sözleşmelerindeki imzaların onaylanmasına yönelik yetkinin münhasıran noterlere ait olduğuna yönelik bir hükme yer verilmediği gibi, sonraki tarihli kanun olan ve ticaret şirketlerinin sözleşmeleri konusunda özel kanun niteliğini haiz bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda ticaret sicili müdürlüklerinin de imzaları onaylama konusunda açıkça yetkili kılınması karşısında, davacıların bu iddiasına itibar edilmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen … TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
4. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 26/12/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.