Danıştay Kararı 10. Daire 2017/1535 E. 2022/593 K. 10.02.2022 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2017/1535 E.  ,  2022/593 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2017/1535
Karar No : 2022/593

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
TEMYİZ EDEN (DAVALILAR) : 1- … Kaymakamlığı 2- … Valiliği
VEKİLİ : Av. ….

İSTEMLERİN_KONUSU : …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, tarımsal desteklemelerden beş yıl süreyle men edilmesine ilişkin … tarihli … İlçe Tarım Müdürlüğü Tahkim Komisyonu kararının kaldırılması istemiyle … Kaymakamlığına yapılan başvurunun reddine ilişkin … tarih ve … sayılı işlemin dayanağı … tarih ve … sayılı … Valiliği İl Tarım Müdürlüğü işleminin iptali ile yoksun kalınan destekleme ödemelerinin yasal faiziyle tarafına yapılması istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …. İdare Mahkemesince; Danıştay Onuncu Dairesinin 17/02/2015 tarih ve E:2012/7235, K:2015/544 sayılı bozma kararına uyulmak suretiyle verilen kararda, davacının fazla gelir elde etmek için sahip olduğundan daha fazla arazisi bulunduğunu beyan ettiği görülmüşse de; Ceza Mahkemesi kararıyla bu eyleminde kendisine kusur atfedilecek bir yön bulunmadığı anlaşıldığından ve bu konuda hataya düştüğünün kabulü gerekeceğinden; tarımsal desteklemelerden beş yıl süreyle men edilmesine ilişkin … tarihli … Müdürlüğü Tahkim Komisyonu kararının kaldırılması istemiyle … Kaymakamlığına yapılan başvurunun reddine ilişkin … tarih ve … sayılı işlemin dayanağı … tarih ve … sayılı İl Tarım Müdürlüğü işleminde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle iptaline; davacı açısından tesis edilen işlem iptal edilmiş olsa bile, bu durumun sadece işbu davaya konu işlemin hukuka uygun olup olmadığının tespitine yönelik olduğu, bu durumun idare açısından tazminat ödeme zorunluluğu doğurmayacağı, ayrıca davacı tarafından ileri sürülen zararların somut olarak ortaya konulmadığı, ihtimale dayalı zarar-ziyan talebinin olduğu görüldüğünden, yoksun kaldığı parasal hak istemine ilişkin talebinin kabulüne imkan bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : I. Davacı tarafından, idarenin hukuka aykırı işlemi nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının tarafına ödenmesine karar verilmesi gerektiği, lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin hukuka aykırı olduğu belirtilerek İdare Mahkemesi kararının aleyhine olan kısımlarının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
II. Davalı idareler tarafından, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu belirtilerek İdare Mahkemesi kararının aleyhlerine olan kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN_SAVUNMASI : Davalı idareler tarafından, davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmakta olup davacı tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : İdare Mahkemesi kararının, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine ilişkin kısmının bozulması, davanın esasına ilişkin kısmının ise iptal kararı ile birlikte açılan tam yargı davası niteliğinde olan davacının yoksun kaldığı parasal hakların ödenmesi isteminin Mahkemece iptal edilen komisyon kararının sebep unsurunu oluşturan ekim yapıldığı iddia edilen arazilerin gerçeğe aykırı beyan edildiği sebebine dayanılarak reddedilemeyeceği, doğrudan gelir desteği ödemelerinin yapılabilmesi için ilgili mevzuatta aranan diğer şartlarının araştırılarak idarece bir karara varılması gerektiğinden, bu aşamada davacının talebinin reddi gerektiği, sonucu itibariyle yerinde olduğu anlaşılan bu kısmın anılan gerekçeyle onanmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

A) Kararın, Dava Konusu İşlemin İptaline ve Yoksun Kalınan Parasal Hakların Ödenmesi İsteminin Reddine İlişkin Kısmının İncelenmesi:

MADDİ OLAY:
Dava dosyasının incelenmesinden; Ordu ili, Korgan ilçesi, … Köyü’nde çiftçilik yapan davacının 2002-2003-2004-2005 yıllarında haksız olarak yararlandığı iddia edilen doğrudan gelir desteği ödemelerinin iadesinin istenilmesine ilişkin … Müdürlüğü yazısının gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle … tarihli İlçe Tahkim Komisyonu kararıyla 2006/27 sayılı Doğrudan Gelir Desteği Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğin 15. maddesinin 2. fıkrası uyarınca davacı hakkında suç duyurusunda bulunulmasına, Tebliğin 19. maddesinin 1. fıkrası uyarınca komisyon karar tarihinden itibaren 5 yıl süreyle Doğrudan Gelir Desteği Ödemesinden faydalandırılmamasına karar verildiği, 2003-2004-2005 yıllarında yapılan Doğrudan Gelir Desteği ödemelerinde dolandırıcılık suçu işlendiği iddiasıyla … Ağır Ceza Mahkemesinin E:…. sayılı dosyasında kamu davası açıldığı, yapılan yargılama neticesinde davacının da hazır bulunduğu son duruşmada … tarih ve K:… sayılı kararla davacının beraatine karar verildiği, davacının da bu beraat kararına atıf yaparak … tarihli … Tahkim Komisyonu kararının geçmişe yönelik olarak kaldırılarak, yoksun kaldığı ödemelerin yapılması istemine ilişkin … tarihli başvurusunun, …. tarih ve … sayılı İl Tarım Müdürlüğü kararı gerekçe gösterilmek suretiyle … tarih ve … sayılı işlemle reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde; idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdarenin üstlendiği kamu hizmetlerini gereği gibi yerine getirmekle zorunlu olduğu, hizmetin işleyiş ve ifası sırasında çeşitli sebeplerle gerçek veya tüzel kişilere verilen zararların hukuken geçerli bilgi ve belgelerle ispatlanması şartıyla idarece tazmininin gerekeceği idare ve sorumluluk hukukunun bilinen ilkelerindendir.
İdarenin bir eylem ya da işleminden dolayı tazminatla yükümlü kılınabilmesi için o olayda hizmet kusurunun ya da kusursuz sorumluluğunun bulunması zorunludur. İdarenin hukuki sorumluluğundan söz edebilmek içinse, bir zararın mevcut olması ve bu zararın idari bir işlem veya eylemden kaynaklanması, diğer bir ifadeyle, oluşan zararla idari işlem ve eylem arasında illiyet bağının kurulabilmesi gerekmektedir.
İdarenin hukuki sorumluluğunun varlığı ve kapsamı yukarıda aktarılan unsurlar dahilinde oluşmakla birlikte; zararın varlığı ve niceliğinin ortaya konulmasında; maddi olayın tüm unsurlarıyla incelenmesi ve tazmin sorumluluğu açısından bir tespitin yapılması da yargının görevidir.
Bir idari işlemin mevzuata ve hukuka aykırılığı, kural olarak hizmet kusuru sayılmakta ise de; her aykırılığın hizmet kusuru kapsamında değerlendirilemeyeceği, dolayısıyla tazminat sorumluluğunu gerektirmeyeceği de İdare Hukukunun bilinen ilkelerindendir. Tazminat sorumluluğunun ortaya çıkabilmesi için, saptanan yanlışlık ve aykırılığın, hizmetin iyi kurulmadığını, düzenli işlemediğini gösterecek derecede ağır ve belirgin olması gerekmektedir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlıkta, dava konusu işlemin sebep unsurunu oluşturan, davacının doğrudan gelir desteği başvurusu kapsamında beyan ettiği arazilerin gerçekte sahip olduğundan fazla göstermesi fiilinin, Ünye Ağır Ceza Mahkemesince yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu sübuta ermediğinin, daha açık bir ifadeyle, bilirkişi raporuna göre davacının kullandığı tarım alanının, beyanına oranla daha fazla olduğunun ortaya konulduğu, ayrıca davalı idare tarafından da davacının malik ve zilyet olduğu doğrudan gelir desteği ödemesine konu arazilere ilişkin net tespitlerin yapılmadığı, GPRS aleti ile ölçüm yerine adım hesabıyla kabataslak ölçüm yapıldığı dikkate alındığında, dava konusu işlemin sebep unsuru yönünden hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Bu çerçevede, Mahkemece, dava konusu işlemin, davacının sahip olduğundan daha fazla arazisi bulunduğunu beyan etme şeklindeki eyleminde kusuru bulunmadığı ve bu konuda hataya düştüğü gerekçesiyle iptaline karar verilmiş ise de; esasen işlemin idarenin yetersiz ve hatalı tespitine istinaden tesis edilmesi nedeniyle hukuka aykırı olduğu, bu itibarla İdare Mahkemesinin işlemin iptali yolundaki kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik bulunmadığı kanaatine ulaşılmaktadır.
Diğer taraftan, işlemin yukarıdaki gerekçeyle sakat olması, başka bir anlatımla, yetersiz tespite istinaden davacının işlemediği bir fiile dayanılarak 5 yıl boyunca destekleme ödemelerinden yararlandırılmaması, idarenin kurmuş olduğu sistemin kötü işlediğini göstermekte ve bu haliyle hizmet kusurunun oluştuğu anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte, dava konusu işlemin iptaline yönelik Mahkeme kararı üzerine ve kararın hukuki gerekçesi de dikkate alınmak suretiyle davalı idarece yapılacak inceleme ile davacının ilgili yıllarda tarımsal faaliyette bulunup bulunmadığı, bulunmuşsa kaç dekar arazi üzerinde faaliyette bulunduğu, gereken diğer şartları taşıyıp taşımadığı hususlarının araştırılması ve bu inceleme sonucunda tespit edilen arazi üzerinden hak edilen doğrudan gelir desteği tutarlarının davacıya ödenmesi gerektiği açık olup, doğrudan gelir desteğinin ödenebilmesi için ilgili mevzuatta aranan şartların sağlanması halinde ödeme yapılması gerektiğinden, şartların sağlanıp sağlanmadığı belli olmayan bu aşamada tazminat talebinin reddi gerekmektedir.
Bu durumda, davacının dava konusu işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal kayıplarının giderilmesi isteminin reddi yolunda verilen kararın bu kısmında da sonucu itibarıyla hukuki isabetsizlik görülmemektedir.

B) Kararın, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi yönünden incelenmesi:
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinin yargılama giderleri konusunda yollama yaptığı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323. maddesinde, avukatlık ücretinin yargılama giderlerine dahil olduğu; 326. maddesinde ise, yargılama giderlerinin aleyhinde hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği, davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkemece, yargılama giderlerinin tarafların haklılık oranına göre paylaştırılacağı hüküm altına alınmıştır.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesi uyarınca avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade etmektedir.
21/12/2015 tarih ve 29569 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve temyize konu kararın verildiği tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 5. maddesinin 1. fıkrasında, hangi aşamada olursa olsun, dava ve icra takibini kabul eden avukatın Tarife hükümleri ile belirlenen ücretin tamamına hak kazanacağı düzenlenmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda sözü edilen düzenlemelere göre, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilebilmesi için öncelikle davanın avukat olan bir vekil tarafından takip edilmesi, vekilin hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınarak ve bu tarifede yer alan; “hangi aşamada olursa olsun, dava ve icra takibini kabul eden avukatın, Tarife hükümleri ile belirlenen ücretin tamamına hak kazanacağı” düzenlemesi uyarınca, karar tarihinden önce verilen vekaletname ile davacıyı temsil etmesi ve dosyaya usulüne uygun olarak harçlandırılmış vekaletnamesini ibraz etmesi gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, 10/09/2015 tarihli dilekçe ile davacı vekilinin vekaletnamesini İdare Mahkemesine sunduğu, dilekçe ile dilekçenin eki vekaletnamenin aynı tarihte İdare Mahkemesinin kayıtlarına girdiği, 21/12/2016 tarihinde İdare Mahkemesince davanın esası hakkında karar verildiği, bu kararın 02/03/2017 tarihinde davacı vekiline tebliğ edildiği ve vekil tarafından 09/03/2017 tarihinde anılan kararın temyiz edildiği görülmektedir.
Bu durumda, karar tarihinden önce usulüne uygun olarak vekaletnamesini ibraz eden ve vekalet harcını da yatırmış olan davacı vekilinin hukuki yardımda bulunduğu açık olduğundan, kararın verildiği tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde belirtilen vekalet ücretinin tamamının davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, İdare Mahkemesi kararının davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi kısmında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların davanın esasına yönelik temyiz istemlerinin REDDİ ile dava konusu işlemin iptaline, tazminat isteminin reddine ilişkin temyize konu …. İdare Mahkemesinin …. tarih ve E:…, K:… sayılı kararının davanın esasına yönelik kısmının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
2. Davacının lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine yönelik temyiz isteminin KABULÜ ile anılan Mahkeme kararının vekalet ücreti yönünden BOZULMASINA,
3. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/02/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.