Danıştay Kararı 10. Daire 2017/1428 E. 2020/3029 K. 16.09.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2017/1428 E.  ,  2020/3029 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2017/1428
Karar No : 2020/3029

KARAR DÜZELTME
İSTEMİNDE BULUNAN (DAVALI) : … Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …
KARAR DÜZELTME
İSTEMİNDE BULUNAN (DAVACI) : … Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının onanmasına ilişkin Danıştay Onuncu Dairesinin 27/10/2016 tarih ve E:2016/1094, K:2016/3887 sayılı kararının; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi uyarınca taraflarca düzeltilmesi istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Samsun ili, Canik ilçesi, … mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerinde yer alan binanın maliki olan davacı tarafından, Samsun-Ordu Devlet Yolu’nun Canik Belediyesi sınırları içerisinde Asarcık Köprülü Kavşağı ile Belediye Evleri arasında kalan kesimde inşa edilen katlı transit yol yapımı nedeniyle taşınmazda meydana geldiği ileri sürülen fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL (miktar arttırımı sonucu belirlenen 57.012,74 TL) değer kaybının, idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davalı idarece Samsun ili içerisinde ve çevresinde trafik akışının sağlıklı, düzenli ve verimli bir şekilde sağlanması kapsamında Samsun-Ordu Devlet Yolu’nun Canik Belediyesi sınırları içerisinde Asarcık Köprülü Kavşağı ile Belediye Evleri arasında kalan kesimde katlı yol inşa edildiği; davacıya ait taşınmazın bulunduğu alanda trafik akışının pik saatlerde mevcut bölünmüş yol ile sağlanamadığı ve tıkanmalara yol açtığı; bu alanda idarece katlı yol yapılmak suretiyle trafiğin rahatlatılması ve farklı seviyede yol çalışması yapılarak her iki yönden gelen trafiğin güvenli bir şekilde akışı sağlanarak can ve mal emniyeti açısından tedbir alınmasının kamu yararına ve hizmet gereklerine aykırı bir yönü bulunmadığı; ancak anılan katlı yol çalışmasından o bölgede oturan ve çalışanlar ile birlikte tüm kamunun yararlandığı; fakat söz konusu katlı yol çalışmasının yalnızca çok az sayıda taşınmazın konum ve niteliğini etkilediği; kamu yararı bulunan bu hizmetten dolayı davacının özel ve olağandışı zararının bulunduğu; yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen bilirkişi raporuna göre, dava konusu arsa ve üzerindeki zemin + 5 normal kattan oluşan binada meydana gelen değer kaybının tespitinde, binanın ruhsatsız olması nedeniyle değer tespiti ve değer kaybı bedeline yönelik hesaplama yapılmadığı, arsada meydana gelen değer kaybının ise ulaşım yönünden % 2, etkin görünüm, prestij, estetik ve görünüm yönünden %11, çevre emniyeti, doğal afetler, gürültü kirliliği yönünden % 2 olmak üzere toplamda % 15 oranında olduğu; dava açma tarihi olan 2014/Ocak ayı itibari ile arsada 57.012,74 TL değer kaybı meydana geldiği, katlı yol yapımı nedeniyle taşınmaz sahibinin katlandığı bu külfetinin karşılığı taşınmazdaki değer kaybının kusursuz sorumluluk kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi çerçevesinde davacıya ödenmesi gerektiği gerekçesiyle 57.012,74 TL tazminatın; dava açma tarihinden (20/01/2014) itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Daire Kararının Özeti: Davalı idarenin temyiz başvurusu üzerine Danıştay Onuncu Dairesinin 27/10/2016 günlü, E:2016/1094, K:2016/3887 sayılı kararıyla, davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile, İdare Mahkemesi kararının, maddi zararın yasal faizin başlangıç tarihi yönünden bozulmasına, maddi tazminat istemine ilişkin kısmı yönünden ise, onanmasına karar verilmiştir.

KARAR_DÜZELTME_
TALEP_EDENLERİN İDDİALARI :
Davalı idare tarafından, süre aşımı yönünden davanın reddi gerektiği, esas yönünden ise, bilirkişi raporunun tetkikinden; dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların karşılaştırılması esnasında söz konusu taşınmazların özelliklerinin ayrı ayrı tespit edilerek, dava konusu taşınmazın emsal taşınmazlara göre üstün veya eksik yönlerinin gerekçeleriyle birlikte tespit edilerek m² birim fiyatının belirlenmesi gerektiği, dava konusu taşınmazın hesaplanmasında kullanılan birim fiyatının hangi kriterler esas alınarak belirlendiğinin açık olmadığı, arsa üzerinde mevcut taşınmazın ruhsatsız olduğu bu nedenle hesaplamaya dahil edilmediğinin belirtildiği halde, değer kaybı oranın hesabında hem arsa hem de yapı ifadesinin kullanıldığı, ayrıca mimarinin estekik kaybı ifadesi ile hangi mimari yapının ifade edildiğinin anlaşılamadığı, dava konusu taşınmazın farklı seviyeli viyadük inşaatı öncesi ve sonrasında ana yola cephesinin bulunduğu, viyadük altında kalan mevcut yolun bilirkişi tarafından yanlış değerlendirildiği, uzman ulaştırma bilirkişinin heyete dahil edilmek suretiyle yeniden bilirkişi rapor aldırılması gerektiği, katlı yol yapımının ana yolda mevcut trafik yoğunluğunun azaltılması için tasarlandığı, böylece gerek trafik güvenliğinin sağlanması gerekse gürültü kirliliğinin engellenmesi nedeniyle değer kaybı hesabında bu hususların dikkate alınması gerektiği, farklı seviyeli kavşak yapımı projelendirilirken bu yapının yapılacağı il ve bölge için Afet İşleri Genel Müdürlüğü Deprem Araştırma Dairesi tarafından hazırlanmış deprem haritasında belirlenen deprem kuşağı verilerine göre yapının maruz kalacağı deprem yükleri dikkate alınarak proje hesaplamasının yapıldığı, fore kazı üzerine inşa edilen viyadüğün durum ve niteliği itibarıyla depremden ve selden etkilenmesi imkansız olduğu halde, ilerde olma ihtimaline binaen zarar kaleminin hesaplamaya dahil edilmesinin kabul edilemez olduğu, bilirkişi raporunda, viyadüğün teknik olarak arsada yapılacak yıkım yapım ve ek tesis inşaatlarında herhangi bir etkisinin olmayacağı belirtildiği halde ulaşımın olumsuz etkilendiği yönünde değer azalışının hesaplanmasının yerinde olmadığı ileri sürerek, karar düzeltmeye konu Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın bozulması istenilmektedir.
Davacı tarafından, miktar arttırımına konu kısım yönünden faiz başlangıç tarihi olarak idareye başvuru tarihinin (08/01/2014) esas alınması gerektiği ileri sürülerek, Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın bu kısmının düzeltilmesi istenilmiştir.

TARAFLARIN SAVUNMALARI : Cevap verilmemiştir.

DANIŞTAY_TETKİK_HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ :Davalı idarenin karar düzeltme isteminin kabulü, davacının karar düzeltme isteminin reddine ile, Danıştay Onuncu Dairesi kararının kaldırılarak İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi hükmüne uygun bulunduğundan, davacı tarafından ileri sürülen karar düzeltme sebepleri Danıştay Onuncu Dairesinin 27/10/2016 tarih ve E:2016/1094, K:2016/3887 sayılı kararın kaldırılmasını gerektirecek nitelikte görülmediği, davalı idarenin karar düzeltme isteminin ise kabulü ile Danıştay Onuncu Dairesinin yukarıda esas karar numarası yazılı kararı kaldırılarak uyuşmazlık yeniden incelendi:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Dava konusu olayda, Samsun Şehir Geçişi ve Samsun Azot Ayr.-Ünye Yolları 9+400-29+040 kesiminin ikmal inşaatı kapsamında, Samsun-Ordu Devlet Karayolunun Canik Belediyesi sınırları içinden geçen Asarcık Köprülü Kavşağı ile Belediye Evleri arasında kalan kesiminde transit trafiğin güvenli ve kesintisiz akışını sağlamak ve yerel trafiğin ana yola katılımını düzenlemek amacı ile farklı seviyeli katlı yol imalat projesinin 2010 yılı Nisan ayında onaylandığı, bu proje kapsamında 04/01/2012 tarihinde katlı yolun imalat çalışmalarının başladığı ve 11/10/2013 tarihinde inşaat çalışmalarının tamamlanarak katlı yolun hizmete açıldığı, davacının köprülü kavşağın yapılması nedeniyle taşınmazında meydana geldiğini ileri sürdüğü değer kaybının ödenmesi istemiyle davalı idareye başvuru yaptığı ve söz konusu başvurunun reddedilmesini üzerine görülmekte olan davayı açtığı anlaşılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un görev ve yetkiler başlıklı 4. maddesinin (a) bendinde “Otoyol, Devlet ve il yolları ağına giren karayolları güzergâhları ile bunların değişikliklerine ilişkin planları hazırlamak veya hazırlatmak” Karayolları Genel Müdürlüğü’nün görevleri arasında sayılmıştır.
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 31. maddesinde, “… Kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapılarda izin alınıncaya kadar elektrik, su ve kanalizasyon hizmetlerinden ve tesislerinden faydalandırılmazlar.” 32. maddesinde ise, “Bu kanun hükümlerine göre ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılar hariç; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulce (…)tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valilikçe o andaki inşaat durumu tespit edilir. Yapı mühürlenerek inşaat derhal durdurulur. Durdurma, yapı tatil zaptının yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılır. Bu tebligatın bir nüshası da muhtara bırakılır. Bu tarihten itibaren en çok bir ay içinde yapı sahibi, yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak, belediyeden veya valilikten mühürün kaldırılmasını ister. Ruhsata aykırılık olan yapıda, bu aykırılığın giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata uygunluğu, inceleme sonunda anlaşılırsa mühür, belediye veya valilikçe kaldırılır ve inşaatın devamına izin verilir. Aksi taktirde, ruhsat iptal edilir, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılır ve masrafı yapı sahibinden tahsil edilir.” hükümlerine yer verilmiştir.
Ayrıca, 3194 sayılı İmar Kanunu’nda öngörülen istisnalar dışında, yerleşmelerin sağlıklı ve planlı olarak yapılabilmesi için belediye mücavir alan sınırları içinde veya dışında kalan yerlerde yapılacak tüm yapılar için ruhsat alınması gerektiği kanunun emredici hükmüdür. Bu yükümlülüğe riayet edilmeyerek ruhsat alınmaksızın inşa edilen yapıların mülkiyet hakkına yönelik hukuki korumadan yararlanmasına imkan bulunmamaktadır. Ruhsatsız olarak yapılan yapıların maliklerine hak kazandırması mümkün olmadığı gibi hukuken korunmaya değer bir nitelik taşımadıkları da tartışmasızdır.
Öte yandan, idare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları ödemekle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Ancak, idarenin kusursuz sorumluluğu, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminle yükümlüdür.
Kusursuz sorumluluk sebeplerinden olan “kamu külfetleri karşısında eşitlik” ya da diğer adıyla “fedakârlığın denkleştirilmesi” ilkesi, nimetlerinden tüm toplum tarafından yararlanılan idarenin eylem ve işlemlerinden doğan külfetlerin, sadece belli kişi veya kişilerin üstünde kalması durumunda, bu kişi veya kişilerin uğradığı zararların, kusuru olmasa dahi idarece tazminini öngörmektedir. Risk sorumluluğundan farklı olarak burada, kazalardan kaynaklanmayan, diğer bir deyişle arızi nitelikte olmayan, önceden öngörülebilen zararların tazmini söz konusudur. İdari faaliyetin doğal sonucu olan bu zarar, etki alanı bakımından sınırlı, özel ve olağan dışı nitelik arz etmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinin atıfta bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 266. maddesinde ise, “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.” kuralına yer verilmiştir.
Bilirkişiye başvurulmasındaki amacın, hukuka uygun karar verebilmek için gerekli verilere ulaşmak olduğu göz önünde tutulduğunda, bilirkişilerin uyuşmazlık konusunda özel ve teknik bilgiye sahip olan kişiler arasından seçilmesi gerektiği kuşkusuz olup, bilirkişi veya bilirkişilerce düzenlenen raporda, sorulara verilen cevapların şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, rapor içeriğinin ise hükme esas alınabilecek nitelikte olması gerekmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 282. maddesinde; “Hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” hükmü yer aldığından; sunulan bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek yeterlikte olmaması veya taraflarca yapılan itirazları karşılamaması halinde bilirkişilerden ek rapor istenilebileceği veya yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılabileceği gibi verilen rapor dikkate alınmadan uyuşmazlığın çözümüne engel bir düzenlemenin bulunmadığı açıktır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden; davacının, Samsun-Ordu Devlet Karayolu’nun Canik Belediyesi sınırları içinden geçen Asarcık Köprülü Kavşağı ile Belediye Evleri arasında kalan kesimde transit trafiğin akışını güvenli ve kesintisiz olarak sağlamak ve yerel trafiğin ana yola katılımını düzenlemek amacı ile yapılan katlı yolun dava konusu taşınmazda meydana getirdiği ileri sürülen değer kaybının ödenmesi istemiyle 08/01/2014 tarihinde davalı idareye başvurduğu, söz konusu başvurunun .. tarih ve … sayılı işlemle reddedilmesi üzerine, taşınmazda meydana gelen değer kaybının ödenmesi istemiyle açtığı davada Mahkemece yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda; davacıya ait arsanın 1/1000 ölçekli imar planı paftasında yer aldığı, bitişik nizam dört katlı ticaret alanına rastladığı, arsa üzerinde bulunan binanın kaçak olarak inşa edilmiş ruhsatsız yapı olduğu, ruhsatsız yapı olması nedeni ile binaya ilişkin değer tespiti yapılmadığı, arsanın 249,67 m² yüzölçümüne sahip olduğu, katlı yol yapımı nedeniyle arsada, ulaşım yönünden % 2, etkin görünüm ve prestij, estetik ve görünüm yönünden % 11, çevre emniyeti, doğal afetler, gürültü kirliliği yönünden de % 2 olmak üzere toplamda % 15 oranında değer kaybı meydana geldiği, dava konusu arsanın değerini ve değer kaybı bedelini hesaplarken emsal (karşılaştırma) yönteminin kullanıldığı, bu yöntemde emsal olarak alınan taşınmazın değerinden yararlanarak sahip oldukları özelliklerin karşılaştırılması yapılmak suretiyle taşınmazın değerinin belirlendiği, bu doğrultuda viyadük yapıldıktan sonra satışa sunulmuş olan, 298 m² ve 490.000,00 TL, 210 m² ve 350.000,00 TL, 245 m² ve 400.000,00 TL bedelli üç adet emsal taşınmaz tespit edildiği, bu taşınmazların 2015 yılı metrekare birim fiyatı olarak 1.647,87 TL emsal ortalaması bulunduğu, bulunan bu metrekare birim fiyatı, Yİ-ÜFE katsayıları (229,10/247,99) ile çarpılarak dava açma tarihi olan 2014/Ocak ayı itibariyle arsanın metrekare birim fiyatının 1.522,35 TL olarak tespit edildiği, bu metrekare birim fiyatı ile yüzölçümü çarpılmak suretiyle arsanın değerinin bulunduğu, bulunan değerin % 15’i alınarak arsa için 2014/Ocak ayı itibariyle 57.012,74 TL değer kaybı hesaplandığı, davacının 01/10/2015 havale tarihli miktar artırım dilekçesi ile talebini 57.012,74 TL’ye yükselttiği ve İdare Mahkemesince, bu miktara dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte hükmedildiği görülmüştür.
… İdare Mahkemesinin … tarih, … Esas, … Karar sayılı kararının incelenmesinden; davacı TMMOB Mimarlar Odası Samsun Şubesi tarafından, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine “Samsun Şehir Geçişi ve Samsun Azot Ayrımı, Ünye Yolları km:9+400-29+040 kesiminin ikmal inşaatı” ihalesi kapsamı içinde yer alan ve halihazırda transit trafiğin işlediği İlkadım Bulvarı üzerine 20,50 metre genişlikte katlı transit yol yapım işlemine esas olan 07/05/2007 tarihli yatay ve düşey güzergah planı ve Nisan 2010 tarihli detay projelerinin iptali istemiyle açılan davada; katlı yol ile, Ankara-Tekkeköy istikametinde transit olarak geçiş yapacak araçların, herhangi bir kavşak alanına denk gelmeden inşa edilen viyadük yapısı üzerinden geçişinin, diğer kent içi trafiğin ise, viyadüğün altından akışının sağlanmasının amaçlandığı, önemli kavşak noktalarında planlanan rampalarla da viyadük yapısına iniş çıkışların gerçekleştirilebileceği, böylece güzergahta kent içi ulaşım sağlayan araçların viyadük yapısının tamamını ya da belli bir kısmını kullanmak suretiyle projeden yararlanabileceği, ayrıca hem kent içi hem de transit trafiğin akışının sağlandığı ve alternatifi bulunmayan mevcut yol güzergahında; meri planlarda belirlenmiş olan genişliği değiştirilmeksizin, üzerinde inşa edilecek viyadük sayesinde toplam şerit sayısı artırılarak hem üzerinden geçtiği kavşaklardaki yoğunluğu azaltmak hem de transit trafiğin daha hızlı ve güvenli akmasını sağlamak amacı ile hazırlanan dava konusu projeler ile bu projeler doğrultusunda onaylanan imar planı değişikliklerinin planlama hiyerarşisine, çevresel koşullara, planlama tekniklerine, şehircilik ilkelerine, imar mevzuatına, trafik güvenliği konforu ilkeleri ile kamu yararına uygun ve uygulanabilir olduğu anlaşıldığından; davaya konu 07/05/2007 tarihli yatay ve düşey güzergah planı ve Nisan 2010 tarihli detay projelerinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, anılan kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Danıştay Altıncı Dairesinin 2019/16143 Esas sayılı dosyasında temyiz aşamasında olduğu görülmüştür.
Dosyada mevcut bilirkişi raporunun tetkikinden; dava konusu taşınmazın daha önce anayol üzerinde bulunduğu viyadük yapıldıktan sonra ise, tali yol üzerinde konumlandırılmış olarak kaldığından bahisle %2 değer kaybı tespitinde, söz konusu yolun tali yol olarak kalmasının taşınmaza ulaşım yönünden ne gibi olumsuz etkisinin olduğunun açıkça belirtilmediği, raporun sonuç kısmında taşınmazın üzerinde bulunan yapının ruhsatsız olduğu bu nedenle zarar tespitinde dikkate alınmadığının belirtildiği halde, emsal alınan taşınmazlar ile dava konusu taşınmazın benzer ve farklı yönlerinin neler olduğu belirtilmeden m² birim fiyatı tespit edilerek dava konusu taşınmazın değer kaybının hesaplandığı, viyadüğün yapılmasından önce ve sonrasında o bölgede ki yapılarda viyadük yapılmasıyla birlikte herhangi bir değer artışı veya azalışı olup olmadığı hususu araştırılmaksızın zarar hesabı yapıldığı, ayrıca dava konusu taşınmaz ile viyadük arasında ne kadar mesafa bulunduğu ve aradaki mesafenin dava konusu taşınmazın değer kaybının hesaplamasında esas alınan kriterlere etkisinin ne düzeyde olduğunun belirlenmediği tespit edilmiştir.
Yukarıda ki açıklamalar ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; uyuşmazlık konusu olayda, davacıya ait Samsun ili, Canik ilçesi, … mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmazın bulunduğu Samsun-Ordu Devlet Karayolu’nun Canik Belediyesi sınırları içinden geçen Asarcık Köprülü Kavşağı ile Belediye Evleri arasında kalan kesimde, köprülü kavşak düzenlemesine ilişkin imar planı değişikliği ve bu plana göre de köprülü kavşak çalışmalarının yapıldığı anlaşıldığından, davacının, dava konusu taşınmazı edindiği tarih itibarıyla köprülü kavşak düzenlemesi ile ilgili imar planı ve notlarındaki durumun ne olduğunun tespit edilmesi, şayet imar düzenlemesinde söz konusu yapı (köprülü kavşak) öngörülmüş ve davacı tarafından buna rağmen taşınmaz edinilmiş ise idarenin herhangi bir tazminat yükümlülüğünün doğmayacağı, aksi durumun geçerli olması halinde ise, taşınmazın meri imar planındaki kullanım fonksiyonu, üzerindeki yapının hukuki durumu ve köprülü kavşağın taşınmaz üzerindeki etkisi, taşınmazın kullanımı ve ulaşım olanaklarına göre değer kaybı tespit edilerek, ayrıca davacının gerekli yapı ruhsatı bulunmayan binayı kullanması nedeniyle oluşan kusur durumunun değerlendirilmek suretiyle bulunacak kusur oranları (müterafik kusur) çerçevesinde, herhangi bir zarar söz konusu ise, zararın özel ve olağan dışı bir zarar olup olmadığı hususları da araştırılarak bir karar verilmesi gerekirken, aksi yönde verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Öte yandan, dava konusu taşınmazın değer kaybı hesaplanırken dava ve keşif tarihi itibarıyla zarar hesabının yapıldığı, ancak ilgililer tarafından idarenin katlı yol yapım eylemi nedeniyle zararlarının ortaya çıkması durumunda idareye başvuruları söz konusu ise, değer kaybı hesabının başvuru tarihi esas alınarak yapılması gerektiği açıktır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin karar düzeltme isteminin kabulü ile, davacının karar düzeltme isteminin reddine,
2. Davanın kabulüne ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:.., K:… sayılı kararın BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, 16/09/2019 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.