Danıştay Kararı 10. Daire 2017/1143 E. 2020/3844 K. 15.10.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2017/1143 E.  ,  2020/3844 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2017/1143
Karar No : 2020/3844

DAVACI : … Sanayi A.Ş.
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … Bakanlığı / ANKARA
VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU : 20/11/2012 tarih ve 28473 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulunun 12/11/2012 tarih ve 7055 sayılı Kurul Kararında değişiklik yapılmasına dair, 19/04/2016 tarih ve 29689 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 30/03/2016 tarih ve 10936 sayılı Kurul Kararının 3. maddesinin ikinci fıkrasının, 4. maddesinin birinci fıkrasının ve 5. maddesinin ikinci fıkrasının iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI :
Kanun’da taahhütname alınmasının öngörülmediği ve taahhütnameye aykırılığın da bir yaptırıma bağlanmadığı ve idare tarafından, koruyucu tedbirin niteliği gereği yaptığı uygulamalarda idarenin yasallığı ilkesini ve hukuk devleti ilkesini ihlal ettiği, kendilerinden istenen taahhüdün geçmişe dönük alındığı ve bununla belirsiz, keyfi, öngörülemez bir durumun oluşturulmuş olduğu, iptali istenilen 2. fıkrada, aksi halde verilen belgenin geçersiz sayılacağı denilmek suretiyle de 1. fıkrada zikredilmiş olan belgelerden hangisinin geçersiz sayılacağının dahi belirtilmediği ve belirsizliğe yol açıldığı, idarenin kanunların zaman bakımından yürürlüğüne ilişkin karar alma yetkisinin bulunmadığı, idari işlem ile belge iptali yönünde bir yaptırım düzenlenmesinin kanunilik ilkesini açıkça ihlal edeceği ileri sürülmüştür.

DAVALININ SAVUNMASI :
Dünya Sağlık Örgütünün 56. Dünya Sağlık Asamblesi toplantısında Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesinin Türkiye tarafından kabul edildiği, Sözleşmeye ilişkin kılavuz ilkelerde, marka esnetme ve marka paylaşımının tütün mamülü kullanımını doğrudan ve dolaylı olarak teşvik etmeyi hedeflediği, etkilediği veya etkilemesi muhtemel olduğundan aksi tutumun tütün reklam ve promosyonu olarak değerlendirileceği, tarafların marka esnetmeyi ve marka paylaşımını yasaklamaları gerektiğinin belirlendiği; Dünya Ticaret Örgütünün kurucu anlaşmasına ek olarak kabul edilen Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Anlaşmasının ilkeler başlıklı 8. maddesinde, üyelerin yasa ya da kurallarını düzenleme ya da tadil etme sırasında, kamu sağlığı ve beslenmenin korunması ve sosyo-ekonomik ve teknolojik gelişim için yaşamsal önem taşıyan sektörlerde kamu yararını sağlamak için, bu anlaşma hükümlerine uygun olan önlemleri alabilecekleri ve bu anlaşma hükümlerine uygun olan önlemlerin ise fikri mülkiyet haklarının hak sahipleri tarafından kötü kullanılmasını önleyecek nitelik taşıyabileceğinin belirlendiği; Paris sözleşmesi ile ticaret markalarının tescilinin reddedilemeyeceği veya geçersiz kılanamayacağı ancak, bu markaların ahlaka ve kamu düzenine aykırı olması ve özellikle kamuyu yanıltacak mahiyette olması durumunun istisna olduğunun düzenlendiği; Anayasanın 35. maddesinde, mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı olamayacağı ve 58. maddesinde, Devletin, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alacağının düzenlendiği ve Devletin yaşam hakkını koruma yükümlülüğünün herşeyden önde olduğu; marka esnetme ve paylaşma ile üretici firmaların kapsamlı reklam, promosyon ve sponsorluk yasaklarını engellemeye yönelik faaliyetlerde bulunduklarının açık olduğu, bu durumun da uluslararası anlaşmalar ve ulusal mevzuat kapsamında engellenmesi için düzenlenen 4207 sayılı Kanun’un iptali istenen düzenlemenin 3/15. maddesi ve uygulanmasına yönelik Kurul Kararı ile sağlandığı, bu tür faaliyetlerin Medeni Kanun ile belirlenmiş olan dürüstlük kuralına, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un örtülü reklam yapılmasını yasaklayan hükümlerine de aykırı olduğu; marka esnetme ve paylaşma ile ilgili getirilmiş olan düzenlemelerinin, düzenleme öncesi ortaya çıkan ve devam eden ihlaller bakımından da bağlayıcı olmasının gerektiği, aksi bir durumun Kanun’un amacına aykırı olacağı, Kurul Kararının ilgili Kanun’u geriye yürütmediği, iptali istenen düzenlemenin 3/15. madde hükmünün usul ve esaslarını belirlediği, Kurul Kararı gereğince geçmişte alınan izinler için belge iptali değil de idari para cezası öngörüldüğü ve bu nedenle de müktesep hak ihlalinin söz konusu olmadığı; Kurul Kararı ile iddia edildiği gibi idari yaptırımın çerçevesinin genişletilmediği, belge iptalinin idari yaptırım olmadığı, taahhütnameye binaen belge verildiği ve işlemin şarta bağlanmış olmasına rağmen aykırılıkların ısrarla giderilmemesi üzerine tesis edilen bir idari işlem olduğu savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI : …

DÜŞÜNCESİ : 20/11/2012 tarih ve 28473 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu’nun 12/11/2012 tarih ve 7055 sayılı Kurul kararında değişiklik yapılmasına dair, 19.04.2016 tarih ve 29689 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 30/03/2016 tarih ve 10936 sayılı Kurul kararının 3. maddesinin ikinci fıkrasının, 4. maddesinin birinci fıkrasının ve 5. maddesinin ikinci fıkrasının iptali istenilmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, 20/11/2012 tarih ve 28473 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu’nun 12/11/2012 tarih ve 7055 sayılı Kurul kararında değişiklik yapılmasına dair, 19/04/2016 tarih ve 29689 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 30/03/2016 tarih ve 10936 sayılı Kurul kararının; 3. maddesinin 2. fıkrası ile aynı maddenin dava konusu edilmeyen 1. fıkrasında sayılan belgeler için firmalarca yapılacak başvurularda, firmaların başvurularının 4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanunun 3. maddesi ile söz konusu kurul kararı hükümlerine uygun olduğunu, aksi halde verilen belgenin geçersiz sayılacağını kabul ettiğine dair bir taahhütname vereceğinin düzenlendiği, 4. maddesinin birinci fıkrası ile 4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanunun 3. Maddesinin yürürlüğe girdiği 12/07/2012 tarihinden önce kurul kararı kapsamına girecek şekilde marka, logo, amblem kullanan firmaların da kanun kapsamında olduğu hususunun düzenlendiği, 5. maddesinin ikinci fıkrası ile ise verilen taahhütnamenin aksine durum tespit edildiğinde, bu taahhütnameye dayanılarak verilen belgelerin iptal edileceğinin düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu düzenlemede dayanağı 4207 sayılı Kanuna aykırılık saptanmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddi gerektiği, düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince duruşma için taraflara önceden bildirilen 15/10/2020 tarihinde, davacı vekili Av. …’ın ve davalı idare vekili Av. …’un geldiği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle, açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra taraflara son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
20/11/2012 tarih ve 28473 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulunun 12/11/2012 tarih ve 7055 sayılı Kurul Kararında değişiklik yapılmasına dair, 19/04/2016 tarih ve 29689 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 30/03/2016 tarih ve 10936 sayılı Kurul Kararının 3. maddesinin ikinci fıkrasının, 4. maddesinin birinci fıkrasının ve 5. maddesinin ikinci fıkrasının hukuka aykırı olduğu ve iptali gerektiği iddialarıyla bakılan dava açılmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE :
İlgili Mevzuat:
4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1. maddesinde, “Bu Kanunun amacı; kişileri ve gelecek nesilleri tütün ürünlerinin zararlarından, bunların alışkanlıklarını özendirici reklam, tanıtım ve teşvik kampanyalarından koruyucu tertip ve tedbirleri almak ve herkesin temiz hava soluyabilmesinin sağlanması yönünde düzenlemeler yapmaktır.” hükmü bulunmaktadır.
Aynı Kanun’un “Diğer koruyucu önlemler” başlıklı 3. maddesinin 15. fıkrasında, “Tütün ürünleri üretici, ithalatçı ve dağıtıcı firmaları ile tütün ürünlerinin isim, marka, amblem, logo veya bunları doğrudan çağrıştıran diğer isim ve alametler, tütün ürünleri harici mal ve hizmet sektörlerindeki firma veya ürünlerle ilişkilendirilemez ve tütün ürünüyle diğer ürün veya hizmetin birbiriyle ilişkili olduğu izlenimi verecek biçimde kullanılamaz. Tütün ürünleri harici mal ve hizmet sektörlerindeki firma ve ürünlerin isim, marka, amblem, logo veya bunları doğrudan çağrıştıran diğer isim ve alametler de, tütün ürünleriyle veya firmalarıyla ilişkilendirilemez ve ürün veya hizmetin tütün ürünüyle ilişkili olduğu izlenimi verecek biçimde kullanılamaz, hiçbir ürünün üzerinde tütün ürünlerini çağrıştıran herhangi bir işaret ve renk bulunamaz. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Sağlık Bakanlığının uygun görüşü alınarak Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından belirlenir.” hükmü düzenlenmiştir.
Ayrıca, bahsi geçen Kanun’un “Ceza hükümleri” başlıklı 5. maddesinin 3. fıkrası, “3 üncü maddenin birinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, onbeşinci fıkralarındaki yasakların her birine aykırı hareket edenler, ellibin Türk Lirasından ikiyüzellibin Türk Lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır. Bu cezaya karar vermeye Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu yetkilidir.” hükmünü içermektedir.
12/01/2012 tarihli ve 7055 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu Kararının, 30/03/2016 tarihli ve 10936 sayılı Kurul Kararının 3. maddesiyle değiştirilen, 8. maddesinde, “(1) Tütün ürünleri üretici, ithalatçı ve dağıtıcı firmaları, Tesis Kurma Uygunluk Belgesi, Piyasaya Arz Uygunluk Belgesi, Tütün Mamulleri İthalatı Uygunluk Belgesi, Puro ve Sigarillo İthalatı Yetki Belgesi, Puro ve Sigarillo İthalatı Uygunluk Belgesi başvurularını 4207 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesinin onbeşinci fıkrası ile bu Kararda belirlenen hükümlere uygun olarak yapmak zorundadır. (2) Firma, başvurusunun, 4207 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesinin onbeşinci fıkrası ile bu Kararda belirlenen hükümlere uygun olduğunu, aksi halde verilen belgenin geçersiz sayılacağını kabul ettiğine dair bir taahhütnameyi başvuru evrakı ile birlikte verir. Bu taahhütnamenin örneği Kurum internet sitesinde yayımlanır.”
12/01/2012 tarihli ve 7055 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu Kararının, 30/03/2016 tarihli ve 10936 sayılı Kurul Kararının 4. maddesiyle değiştirilen, 9. maddesinde “(1) 4207 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesinin onbeşinci fıkrasının yürürlüğe girdiği tarihten önce, bu Karar kapsamına girecek şekilde, firmalarında veya ürünlerinde isim, marka, amblem, logo veya bunları doğrudan çağrıştıran diğer isim ve alametleri kullanmakta olan tütün ürünleri üretici, ithalatçı ve dağıtıcı firmaları ile tütün ürünleri harici mal ve hizmet sektörlerindeki firmalar da bu Kanun hükümlerine tabidir. (2) Tütün ürünleri harici mal ve hizmet sektörlerindeki firmalar, 4207 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesinin onbeşinci fıkrasının yürürlüğe girdiği tarihten sonra, tütün ürünleri üretici, ithalatçı ve dağıtıcı firmalarının firmalarında veya ürünlerinde kullandıkları isim, marka, amblem, logo veya bunları doğrudan çağrıştıran diğer isim ve alametleri, kendi firmalarında ve ürünlerinde kullanamazlar. (3) Bu maddeye aykırılığın tespit edilmesi halinde, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından altı aya kadar makul bir süre verilerek ihlalin giderilmesi istenir.”
12/01/2012 tarihli ve 7055 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu Kararının, 30/03/2016 tarihli ve 10936 sayılı Kurul Kararının 5. maddesiyle değiştirilen, 10. maddesinde, “(1) Kararın 8 inci maddesine göre verilen taahhütnamenin aksi tespit edilen tütün ürünleri firmaları ile 9 uncu maddede verilen süreye rağmen durumunu düzeltmeyen tütün ürünleri firmaları ve tütün ürünleri harici mal ve hizmet sektörlerindeki firmalara Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından 4207 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca idarî yaptırım uygulanır. (2) Kararın 8 inci maddesine göre verdiği taahhütnamenin aksi tespit edilen tütün ürünleri firmalarının ilgili belgeleri iptal edilir.” düzenlemeleri yapılmıştır.
Hukuki Değerlendirme:
Türkiye Cumhuriyeti idari teşkilat yapısı içinde yer alan Bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruluşları, görev alanlarına ilişkin olarak yönetmelik dışında, yönerge, tebliğ, genelge, talimat gibi çeşitli adlar altında da düzenleme yapabilmektedirler. Ancak bu düzenlemeler arasında uyulması gereken “normlar hiyerarşisi” ilkesine göre hukuk düzeni, farklı kademede yer alan Anayasa, kanun, yönetmelik ve diğer düzenleyici işlemlerden oluşan birçok normu içermekte ve her norm geçerliliğini bir üst basamakta yer alan normdan almaktadır. Bu nitelikleri gereği, dayandıkları üst hukuk normlarına uygun hükümler ihtiva etmeleri gerekmektedir.
Normlar hiyerarşisine göre kanundan sonra gelen tüzük, yönetmelik, genelge, tebliğ, talimat gibi düzenlemelerin ancak kanunda verilmiş olan hakkın kullanılmasının açıklanması ile ilgili olacağı, bu metinlerde kanun ile verilmiş olan hakkı genişletici veya daraltıcı mahiyette hükümlere yer verilemeyeceği hukukun genel ilkelerindendir.
İdarenin düzenleyici idari işlem tesis etme yetkisinin “yasama yetkisinin devredilmezliği” ilkesinin bir sonucu olarak ikincil nitelikte bir kural koyma yetkisi olduğu göz önüne alındığında; söz konusu yetkinin kanunların çizdiği çerçeve içinde kalması ve kanunlara uygun olarak kullanması zorunludur. Bu bağlamda kanunun öngördüğü düzenleme yetkisinin yine kanunda belirtildiği gibi kullanılması, kanun hükmü bir konunun ilgili kurumunca düzenlenmesi öngörülüyorsa düzenlemenin kanunda belirtilen kurumca yapılması, ayrıca normlar hiyerarşisinde daha alt düzeyde yer alan düzenleyici işlemlerin çizilen sınırı aşmaması ve üst hukuk normlarına uygun olması bir diğer zorunluluktur.
Dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlığa konu Kurul Kararının dayanağı olan 4207 sayılı Kanun’un 3. maddesinin 15. fıkrasının, uluslararası anlaşmaların uygulanması ve tarafların marka esnetme ile marka paylaşımı konusunda etkin bir mücadele sürecinde bulunabilmesi için öngörülmüş olan uygulamaların daha etkin bir şekilde belirlenmesi ve hayata geçirilmesi için düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta da, dayanak kanun ile çizilen sınırlar dahilinde kalacak şekilde ve dayanak kanundan alınmış yetki ile marka esnetme ve marka paylaşımı yasaklarına yönelik düzenlemelerin uygulanması ve açıklanması için Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulunun iptale konu kararının alındığı görülmektedir.
Öte yandan, dayanak Kanun’un 3. maddesinin 15. fıkrasıyla getirilmiş olan yeni şartları sağlamak için ilgili firmalarca verilen taahhütnameye aykırı hareket edilmesi durumunda belgelerinin iptal edileceğine yönelik düzenlemenin de; şarta bağlı işlem tesis edilerek taahhüde uyulması şartı ile belge verilmesi, taahhüde aykırı hareket edilmesi nedeniyle şartın yerine getirilmediğinden bahisle belge verilme işleminin geri alınması niteliğinde olduğu ve idari yaptırım niteliğinde olmadığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca, Kurul Kararında belirtilmiş olan belgenin geçersizliği ibaresinin belirsizlik içermediği, anlatılmak istenilenin başvuruya konu belge olduğu da açıktır.
Bir bütün olarak değerlendirildiğinde, Kurul kararının uyuşmazlığa konu kısımlarının normlar hiyerarşisine uygun ve üst normun uygulanmasını göstermek ve açıklamak için dayanak kanunda çizilen çerçeve ile belirlenmiş sınırları aşmadan düzenlendiği anlaşıldığından, dava konusu işlemde yukarıda belirtilen açıklamalar uyarınca hukuka aykırılık bulunmamıştır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca … TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
4. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 15/10/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.