Danıştay Kararı 10. Daire 2016/97 E. 2016/2054 K. 18.04.2016 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2016/97 E.  ,  2016/2054 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/97
Karar No : 2016/2054

Temyiz Eden (Davalı) :
Vekili :
Karşı Taraf (Davacı) :
Vekili :

İstemin_Özeti : …İdare Mahkemesince, davanın kabulü yolunda verilen …tarih ve …sayılı kararın 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulmasına karar verilmesi istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi ile, usul ve hukuka uygun bulunan İdare Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince, dosyanın tekemmül ettiği görülmekle yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeyerek, işin esası incelenip gereği görüşüldü:
Dava, davacılar çocuğu ve kardeşi olan …’ın 3/10/2010 tarihinde ……Deresi Taşkın Koruma İnşaat Proje sahasında inşaat çalışması yapılmakta iken sahada bulunan tersip bendi ve beş (5) adet kademeli ıslah sekileri önünde toplanan çamurlu su birikintisi içine girmesi sonucu boğularak vefat ettiği ve ölüme davalı idarece, inşai faaliyetler sırasında gerekli önlemlerin alınmaması ve idari hizmetin kusurlu işletilmesinin neden olduğu ileri sürülerek uğranıldığı iddia edilen destekten yoksun kalma ve manevi zararlar karşılığı (fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak suretiyle) baba için 1.000.-TL maddi, 20.000.-TL manevi; anne için 1.000.-TL maddi, 20.000.-TL manevi; kardeşler … ve … için ayrı ayrı 10.000.-TL manevi olmak üzere toplam 2.000.-TL maddi, 60.000.-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmış; davacılar tarafından dava aşamasında maddi zarar için yapılan 93.857.-TL’lik miktar artırım talebiyle birlikte tazmini istenilen maddi zarar miktarı 95.857.-TL’ye arttırılmıştır.
…İdare Mahkemesince, üç (3) ayrı dava olarak, üç (3) ayrı kişi hakkında açılan, ancak, aynı olaya ilişkin olarak …Asliye Hukuk Mahkemelerince yaptırılan inceleme sonucu hazırlanan ve Mahkemece de hükme esas teşkil edebilecek nitelikte olduğuna karar verilen bilirkişi raporlarının ve söz konusu olaya ilişkin tüm dosya münderacatının bir bütün olarak incelenmesinden, dava konusu ölüm olayının meydana geldiği yerde, DSİ Genel Müdürlüğünce, …Merkez …Köyü …Deresi Taşkın ve Rusubat Kontrolü İnşaatı Yapım İşinin …şirketine ihale edildiği, inşaatın yapım sırasında müteveffa çocuğun iki arkadaşıyla birlikte, evlerin 15-20 metre yakınındaki inşaat sahasında bulunan tersip bendi ve beş (5) adet kademeli ıslah sekileri önünde toplanan çamurlu su birikintisi içine serinlemek amacıyla girdikleri ve boğularak hayatlarını kaybettikleri, yapılan incelemeler sonucu yüklenici şirket tarafından tersip bendinin yapımı sırasında malzeme alarak çukurların oluşmasına ve bu çukurların tekrar doldurulmayarak düzeltici faaliyette bulunmaması nedeniyle olayın meydana gelmesinde kusurlu görüldüğü, bu meskun mahal bölgesinde bulunan tersip bendinin etrafında uyarı ikaz levhalarının olmadığı ve bu bölgenin etrafının çitlerle çevrilmediğinin anlaşıldığı, meskun mahal bölgesinde yapılan tersip bentleri ve sekilerin ön kısmında su birikintilerinin oluşabileceği öngörülerek projelendirme aşamasında bu kısımlara uyarı ve ikaz levhalarının asılması ve etrafının insan ve hayvanların giremeyeceği şekilde tel çitlerle çevrilmesinin sağlanması gerekirken, bu şartların yerine getirilmediği ve ilgili kurumca denetlenmediği, bunun yanında davalı idarece inşaat yapımı aşamasında oluşan çukurların doldurulması ve düzeltilmesi konusunda da yeterli derecede denetim görevinin yerine getirilmediğinin belirlendiği, bu nedenlerle alınması gereken önlemleri projelendirmeyerek ve yüklenici tarafından yapılan çalışmaları denetlemeyerek olayın meydana gelmesinde DSİ Genel Müdürlüğünün hizmet kusuru bulunduğu, sonuç olarak DSİ Genel Müdürlüğü tarafından, kontrol görevi ve işyeri çevresinin güvenliğinin sağlanması konularında gerekli denetimlerin yapılmadığı ve yüklenici firmanın bu hususlarda uyarılmadığı ve güvenlikle ilgili önlemlerin alınması konusunda ihmali bulunduğu açık olup, bu itibarla ölüm olayının meydana gelmesinde etkisi olduğu tartışmasız olan söz konusu yapısal ve organizasyonel eksiklikler ile idarenin denetleme ve işleyişteki aksaklıkları gidermeyerek idarece dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket edildiği, tüm bu eksikliklerin idarenin hizmet kusuru bağlamında değerlendirilmesi gerekmekte olup, davacıların yakınının boğularak ölmesi olayında, idarece hizmetin kötü işlemesi, gereği gibi işlememesi suretiyle davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu anlaşılmakla, olay nedeniyle meydana gelen zararın ise davalı idarece tazmin edilmesi gerektiği; davacılar tarafından istemde bulunulan destekten yoksun kalma niteliğindeki maddi tazminat tutarının belirlenmesi amacıyla Mahkemesince dosya üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan 9/7/2015 havale tarihli bilirkişi raporunda anne için destekten yoksun kalma zararının 54.776,16.-TL, baba için 41.081,91.-TL olarak belirlendiği; davacı tarafın, Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda belirlenen maddi tazminat miktarının dikkate alınması suretiyle hüküm kurulması yolundaki miktar artırım talebi de dikkate alınarak anne için 54.776,16.-TL, baba için 41.081,91.-TL olmak üzere toplam 95.857,07.-TL destekten yoksun kalma zararının maddi tazminat olarak; olayın gelişimi ve davacıların yaş ortalamaları, bir ömür boyu ölen kişinin kendilerine göstereceği şefkat ve ilgiden mahrum kalacakları da dikkate alındığında, ölüm olayı neticesi duyulan acı, ısdırap ve üzüntünün bir nebze olsun giderilebilmesi için takdiren, baba için 20.000.-TL, anne için 20.000.-TL, kardeşler … ve için ayrı ayrı 10.000.-TL olmak üzere talep edilen toplam 60.000.-TL’nin ise manevi tazminat olarak davacılara ödenmesi gerektiğinden; toplam 155.857,07.-TL’lik maddi ve manevi tazminatın adli yargıda dava açma tarihi olan 3/10/2011 tarihinden itibaren davacılara fiilen yapılacak ödeme tarihine kadar yasal faiz uygulanması suretiyle ödenmesine karar verilmiştir.
Davalı idare tarafından, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesi uyarınca İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasına karar verilmesi istenilmektedir.
Manevi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısma yönelik temyiz isteminin incelenmesi,
Manevi zarar, kişinin fizik yapısının ve iç huzurunun bozulmasını, yaşama gücünün ve sevincinin azalmasını, kişilik haklarının zedelenmesini, şeref ve haysiyetinin rencide edilmesini, duyulan acı ve ıstırabı, kişinin günlük yaşamını zorlaştıran her türlü üzüntü ve sıkıntıyı ifade etmekte, fiziki veya manevi acılar duyan, ruhsal dengesi bozulan, yaşama sevinci azalan kişinin manevi yönden zarara uğramış olduğu kabul edilmektedir.
Manevi tazminat, kişinin malvarlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik bir tazmin aracı değil, manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen ve yaşama sevinci ve zevki azalan kişinin manen tatminini sağlamaya yönelik bir tazmin aracıdır. Manevi zararın başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Manevi tazminat, olay nedeniyle duyulan elem ve ısdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın, zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmekte ise de, tam yargı davalarının niteliği gereği takdir edilecek manevi tazminat miktarının, olayın ağırlığını ortaya koyacak, hukuka aykırılığı özendirmeyecek, bir başka ifade ile benzeri olayların bir daha yaşanmaması için caydırıcı ve aynı zamanda cezalandırıcı bir miktarda olması gerekmektedir.
Dava konusu olayda, davacılar yakını … ve diğer iki arkadaşının, köyde ikamet edenlerin günlük yaşantıları içinde gidebilecekleri mesafede bulunan ve davalı idarece projenlendirilen, yine davalı idarenin denetim ve gözetiminde yürütülen ……Deresi Taşkın Koruma İnşaat Proje sahasında inşaat çalışması yapılmakta iken sahada bulunan tersip bendi ve beş (5) adet kademeli ıslah sekileri önünde toplanan çamurlu su birikintisi içine girmesi sonucu boğularak vefat ettiği tartışmasız olup; ölüm olayının meydana gelmesinde, denetim ve gözetim hizmetinin yeterince işlememesi nedeniyle ortaya çıkan hizmet kusurunun neden ve tesirinin bulunduğu, dolayısıyla, davacının zararının hizmet kusuru ilkesine göre tazmini gerektiği açıktır.
Öte yandan, davacılar yakınının olay tarihi itibarıyla sekiz (8) yaşında olduğu dikkate alındığında, olayın meydana gelmesinde gözetim ve denetim sorumluluğunu gereğince yerine getirmeyen anne ve babanın da %50 oranında kusuru bulunduğundan, hükmedilecek tazminat belirlenirken tarafların kusur oranının da dikkate alınması gerekir.
Ancak, müterafik kusurun bulunduğu hallerde hükmedilecek manevi tazminat miktarı, davacı tarafından talep edilen manevi tazminat tutarı üzerinden kusur oranının uygulanması suretiyle değil, meydana gelen olayda uğranılan manevi zararın Mahkemece takdir edilen parasal karşılığına kusur oranının uygulanması suretiyle ve istemle bağlı kalınmak kaydıyla belirlenmelidir.
Bu bakımdan, idarenin kusuru, olayın oluş şekli ve zararın niteliği dikkate alındığında, mahkemece davacı için takdir edilen manevi tazminat miktarının, duyulan elem ve ıstırabı kısmen de olsa giderecek, idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak düzeyde olduğu görülmektedir. Dolayısıyla, mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarı, davacı tarafça istenilen miktarın aşılamayacağı da dikkate alınarak yeterli bulunduğundan, temyizen incelenen Mahkeme kararının manevi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısmı usul ve hukuka uygun olup, davalı idarece dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemektedir.
Maddi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısma yönelik temyiz isteminin incelenmesi,
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
Diğer taraftan, müterafik kusur (ortak kusur), zarara uğrayanın, zararın doğumuna veya zararın artmasına yardım (etki) etmesidir. Böyle bir durumda, zarara uğrayana veya mirasçılarına ödenecek tazminat miktarları müterafik kusur oranında orantısal olarak azaltılmalıdır.
Dava konusu olayda, davacılar yakını … ve diğer iki arkadaşının, köyde ikamet edenlerin günlük yaşantıları içinde gidebilecekleri mesafede bulunan ve davalı idarece projenlendirilen, yine davalı idarenin denetim ve gözetiminde yürütülen ……Deresi Taşkın Koruma İnşaat Proje sahasında inşaat çalışması yapılmakta iken sahada bulunan tersip bendi ve beş (5) adet kademeli ıslah sekileri önünde toplanan çamurlu su birikintisi içine girmesi sonucu boğularak vefat ettiği tartışmasız olup; ölüm olayının meydana gelmesinde, denetim ve gözetim hizmetinin yeterince işlememesi nedeniyle ortaya çıkan hizmet kusurunun neden ve tesirinin bulunduğu, dolayısıyla, davacıların maddi zararının hizmet kusuru ilkesine göre tazmini gerektiği açıktır.
Öte yandan, davacılar yakınının olay tarihi itibarıyla sekiz (8) yaşında olduğu dikkate alındığında, olayın meydana gelmesinde gözetim ve denetim sorumluluğunu gereğince yerine getirmeyen anne ve babanın da %50 oranında kusuru bulunduğundan, hükmedilecek maddi tazminat belirlenirken tarafların kusur oranının da dikkate alınması gerekir.
Buna göre, İdare Mahkemesince, meydana gelen maddi zararda ölenin ebeveynlerinin de müterafik kusuru bulunduğu gözetilerek bir karar verilmesi ve maddi tazminat hesabının da bu durum nazara alınarak yapılması gerekirken, olayda tamamiyle idarenin kusuru olduğu kabul edilmek suretiyle maddi tazminat miktarının belirlenmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.
Maddi tazminat isteminin miktar artırım dilekçesi ile artırılan kısmına ilişkin yasal faizin başlangıç tarihi yönünden incelenmesi,
İdare Mahkemesince, destek yoksun kalınan meblağın belirlenmesi için yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan raporda, maddi zarar miktarının anne için 54.776,16.-TL, baba için 41.081,91.-TL olarak hesaplanması ve raporun davacı tarafa tebliği üzerine, davacı tarafça, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca ve 27/7/2015 havale tarihli dilekçe ile, dava dilekçesinde istenilen toplam 2.000.-TL maddi tazminat miktarının artırılarak toplam 95.857.-TL olarak belirlenmesinin istenildiği, miktar artırım dilekçesinin karşı tarafa tebliği suretiyle hükme esas alındığı ve Mahkemesince 95.857.-TL maddi tazminat isteminin kabulüyle, adli yargıda dava açma tarihi olan 3/10/2011 tarihinden itibaren davacılara yapılacak ödeme tarihine kadar yasal faiz uygulanması suretiyle ödenmesine karar verildiği görülmektedir.
Ancak, müterafik kusur da uygulanmak suretiyle bilirkişi raporunda belirlenen maddi zarar üzerinden belirlenecek maddi tazminat miktarının, miktar artırımı dilekçesi öncesi dava dilekçesiyle istenen kısmının adli yargıda dava açma tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte, miktar artırımı dilekçesi ile arttırılan kısımdan Mahkemesince hükmedilecek miktarın ise, miktar artırımı dilekçesinin karşı tarafa tebliğ edildiği 15/10/2015 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi gerekirken, temyize konu kararın, kabul edilen maddi tazminat miktarının miktar artırım dilekçesiyle artırılan kısmının yasal faiz başlangıcının adli yargı yerinde dava açma tarihi olarak belirlenmesine ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Davalı idarenin ihbar istemi hakkında karar verilmediği yolundaki temyiz isteminin incelenmesinden,
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu İle Vergi Usul Kanununun Uygulanacağı Haller” başlıklı 31.maddesinde, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda, davanın ihbarı ile ilgili olarak yapılacak işlemlerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı ancak davanın ihbarının mahkeme veya hâkim tarafından re’sen yapılacağı belirtilmiştir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununu yürürlükten kaldıran 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 61.maddesinde, “Taraflardan biri davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebilir.” hükmüne; 62.maddesinde ise, “İhbar yazılı olarak yapılır; ihbar sebebinin gerekçeleriyle birlikte açıklanması ve yargılamanın hangi aşamada bulunduğunun belirtilmesi gerekir.
(2) Davanın ihbarı sebebiyle yargılama bir başka güne bırakılamaz ve ihbarın tevali etmesi gibi zorunlu olan durumlar dışında süre verilemez.” hükmüne yer verilmiştir.
Tazminat istemiyle ne karşı açılan bakılmakta olan davada, davalı idarenin, davanın …. San. ve Tic. Ltd. Şti.’ne ihbar edilmesini talep ettiği görülmektedir.
Her ne kadar İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun yukarıda anılan maddesinde, davanın ihbarının mahkeme veya hakim tarafından re’sen yapılacağı belirtilmiş ise de, bu durum, tarafların isteği üzerine mahkemenin davayı ihbar etmesine engel değildir.
Buna göre, yukarıda aktarılan gerekçe doğrultusunda temyize konu İdare Mahkemesi kararının bozulması sebebiyle, bozma üzerine mahkemesince iş bu ihbar talebi hakkında da yeniden değerlendirme yapılacağından, bozulan kısım yönüyle bu hususta ayrıca karar verilmesine gerek olmadığı anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, idari yargılama usulleri içerisinde ancak taraflar yanında davaya katılım mümkün olduğundan, yani, tarafların yerine geçerek davayı sürdürmeye yönelik bir katılımın mümkün olmaması karşısında, İdare Mahkemesi kararının, herhangi bir bozma sebebi bulunmayan manevi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısmı yönünden, ihbar istemi hakkında bir karar verilmemiş olmasının, kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle,
1- Temyiz isteminin kısmen reddi ile, …İdare Mahkemesinin …tarih ve …sayılı kararının, manevi tazminat isteminin kabulü ile, adli yargıda dava açma tarihi olan 3/10/2011 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine ilişkin kısmının ONANMASINA,
2- Temyiz isteminin kısmen kabulü ile, anılan kararın, maddi tazminat isteminin kabulüne ve yasal faizin başlangıç tarihine ilişkin kısmının BOZULMASINA, bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine, yürütmenin durdulması istemi hakkında karar verilmediğinden …-TL harcın istemi halinde davalı idareye iadesine, 18/4/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

Gerek idare hukuku teorisine ve gerekse yerleşik idari yargı içtihatlarına göre; idarenin hukuki sorumluluğundan söz edilebilmek için, ortada bir zararın bulunmasının yanında, bunun idareye yüklenebilecek bir işlem veya eylemden doğması, başka bir ifade ile; zararla idari faaliyet arasında nedensellik bağının kurulabilmesi gerekir. Zararla idari faaliyet arasında nedensellik bağının bulunmaması, zararın idari faaliyetten doğmadığını gösterir. Meydana gelen zararda, üçüncü kişinin kusuru varsa, idarenin tazmin sorumluluğu ya tamamen ortadan kalkar ya da kusur ölçüsünde yazılır.
Bakılan uyuşmazlıkta, davacılar yakını ve iki arkadaşının, 3/10/2010 tarihinde ……Deresi Taşkın Koruma İnşaat Proje sahasında inşaat çalışması yapılmakta iken sahada bulunan tersip bendi ve beş (5) adet kademeli ıslah sekileri önünde toplanan çamurlu su birikintisi içine girmesi sonucu boğularak vefat ettiği ve ölüme davalı idarece, inşai faaliyetler sırasında gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle ilk olarak adli yargı yerlerinde açılan davalarda, Asliye Hukuk Mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda hazırlanan raporda sonuç olarak, projeyi yürüten şirketin %60, vefat eden çocuğun ebeveynlerinin %40 oranında kusurlu oldukları, davalı idarenin ise, herhangi bir kusurunun bulunmadığı; yine, olayla ilgili ihmali olanların yargılandığı Ağır Ceza Mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda hazırlanan raporda ise sonuç olarak, projeyi yürüten şirket çalışanlarının asli kusurlu oldukları, vefat eden çocukların ebeveynlerinin tali kusurlu oldukları, çocukların ve davalı idare personelinin ise, herhangi bir kusurunun bulunmadığı tespitlerine yer verildiği görülmekte; bu durumda, zarara uğradığını ileri süren kişilerce, projeyi yürüten şirket hakkında adli yargı yerlerinde dava açılabileceği açık olup, olayın meydana gelmesinde herhangi bir dahli ve kusuru bulunmayan davalı idarenin tazmin sorumluluğundan (kusurlu sorumluluk veya objektif sorumluluk) bahsedilmesine hukuksal olanak bulunmamaktadır.
Bu nedenle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile, hukuka aykırı bulunan …İdare Mahkemesinin …tarih ve …sayılı kararının bozulması gerektiği düşüncesiyle karara katılmıyorum.