Danıştay Kararı 10. Daire 2016/9200 E. 2020/2979 K. 16.09.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2016/9200 E.  ,  2020/2979 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/9200
Karar No : 2020/2979

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı / …
(Mülga … Bakanlığı)
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri … / Aynı yerde

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E: … , K: … sayılı kararın, temyizen incelenerek bozulması davacı tarafından istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: İzmir ili, Ödemiş ilçesi, … köyünde bulunan davacının intifa hakkı sahibi olduğu … ve … parsel sayılı taşınmazların da içinde yer aldığı alanda 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu kapsamında gerçekleştirilen arazi toplulaştırması işleminin anılan taşınmazlar yönünden iptali istenilmektedir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: … , K: … sayılı kararıyla, mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporundaki tespitler ile dosyada bulunan bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, davacının üzerinde intifa hakkı bulunan … ve … sayılı parselleri de içine alan proje arazilerinin mevzuata uygun olarak derecelendirildiği, dava konusu parsellerin büyük oranda yerinde korunduğu ve yeni … , … ve … blok parseller olarak tahsis edildiği, … ve … sayılı parseller üzerindeki ev, ahır, sondaj (kuyu) ve hayvan damının yerinde bırakıldığı, kadastral parsellerin 18.780,00 m² olan alanına karşılık yeni durumda 18.432,00 m² alan tahsis edildiği, bu farkın ortak tesislere katılım payından ve eski parseller ile yeni parsellerin endeks (derece) farkından kaynaklandığı, tahsis işlemlerinin toplulaştırma ilke ve kuralları ile ilgili mevzuata uygun olduğu anlaşılmakla dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davacı tarafından, hükme esas alınan bilirkişi raporunun yetersiz olup idari işleme uygun olmadığı, idarece yapılan ve tarafına bildirilen taşınmazların son hali dikkate alınarak inceleme yapılmadığı, davacının yeni tahsis edilen taşınmazların üzerinde intifa hakkının ne şekilde kullanılacağı hususunun belirsiz olduğu, tesis edilen işlemin mevzuata uygun olmadığı, eksik inceleme sonucunda davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu, bu nedenlerle temyize konu Mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Davacının dava konusu taşınmazlar üzerinde intifa hakkının olduğu, intifa hakkının taşınmazların tapu kaydına tescil edildiği, Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca taşınmazı her türlü kullanma ve semerelerinden yararlanma hakkına sahip olan davacının yapılan toplulaştırma işleminden meşru, güncel bir menfaatinin haleldar olmasının mümkün olması karşısında davacının dava ehliyetinin bulunduğu, bu nedenle dava konusu işlemin esasının ve mahkeme kararının temyizen incelenerek bir karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
İzmir ili, Ödemiş ilçesi, … köyünde bulunan ve davacının üzerinde intifa hakkı sahibi olduğu … ve … parsel sayılı taşınmazların da içinde yer aldığı alanda 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu kapsamında gerçekleştirilen arazi toplulaştırma işlemi sonrasında dava konusu taşınmazlar ile davacının ve kuru mülkiyet hakkı sahibi …’ın diğer taşınmazlarıyla ilgili olarak yapılan … tarihli itiraz başvurusunun, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü … Bölge Müdürlüğü’nün … tarih ve … sayılı yazısı ile reddedilmesi üzerine görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT:
5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan haliyle 1. maddesinde, bu Kanunun amacının, toprağın doğal veya yapay yollarla kaybının ve niteliklerini yitirmesinin engellenerek korunmasını, geliştirilmesini ve çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak planlı arazi kullanımını sağlayacak usul ve esasların belirlenmesi olduğu; işlem tarihinde yürürlükte olan “Arazi Toplulaştırması ve dağıtımı” başlıklı 17. maddesinde, arazinin rasyonel kullanımını sağlamak amacıyla parsel büyüklüklerinin optimum ölçülerde oluşması için, arazinin yarısından çoğuna malik bulunan ve sayıca maliklerin yarısından fazlasını oluşturanların muvafakati üzerine isteğe bağlı, Bakanlığın veya kurulların talebi üzerine kamu yararı gözetilerek isteğe bağlı olmaksızın, Bakanlar Kurulu kararı ile arazi toplulaştırma proje sahası belirlenip uygulanacağı, köy tüzel kişiliği, belediyeler, kooperatifler, birlikler gibi tüzel kişilikler veya kamu kuruluşlarının, hizmet konuları ile ilgili özel arazi toplulaştırması ve/veya tarla içi geliştirme hizmeti yapmak istemeleri durumunda, Bakanlığa gerekçeleri ile başvurarak toplulaştırma isteklerini bildirecekleri, gerekçelerin yeterli görülmesi durumunda Bakanlığın teklifi ile Bakanlar Kurulu kararı alındıktan sonra başvuran tüzel kişilik veya kuruluşun toplulaştırma işlemi yapabileceği, özel arazi toplulaştırması yapan kurum veya kuruluşların kamu yatırımları için ihtiyaç duyulan arazi miktarını toplulaştırma yoluyla karşılayabileceği, özel arazi toplulaştırması yapacak idarelerce ihtiyaç duyulacak yatırımlar için ortak kullanım alanı kesinti payı ile karşılanamayan araziler, varsa hazine arazilerinden, hazine arazilerinin yeterli olmadığı veya bulunmadığı yerlerde ise ilgili idarelerce belirlenecek usûl ve esaslar dahilinde fizikî tesislerin yapılacağı alana bağlı kalınmaksızın gerçek ve tüzel kişilerinden anlaşma yoluyla karşılanabileceği, bu arazilerin, fizikî tesislerin yapılacağı yere kaydırılacağı, toplulaştırma sonucu oluşturulan parsellerin alanı ve arazi özelliklerinin birlikte değerlendirileceği ve gerçek kişilere, kamu ve özel hukuk tüzel kişilerine ait toplulaştırmaya konu arazilerden yol, kanal, tahliye kanalı gibi kamunun ortak kullanacağı yerler için en fazla yüzde onu kadar ortak tesislere katılım payı düşüleceği, katılım payı için bedel ödenmeyeceği, katılım payı dışında kesilen arazinin öncelikle varsa eş değer tahsisli arazilerden karşılanacağı, yoksa kamulaştırılacağı, toplulaştırma sahası ilân edilen yerlerle ilgili Bakanlar Kurulu kararı Resmî Gazete’de yayımlandıktan sonra toplulaştırma işlemleri sonuçlanıncaya kadar bu alanlarda toplulaştırmaya konu arazilerin mülkiyet ve zilyetliğinin devir, temlik, ipotek ve satış vaadi işlemlerinin projeyi uygulayan birimin iznine bağlı olduğu, toplulaştırma çalışmaları ile ilgili usûl ve esasların tüzükle düzenleneceği belirtilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde; idarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından iptal davası açılabileceği hükmüne yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Dava, İzmir ili, Ödemiş ilçesi, … köyünde bulunan ve davacının üzerinde intifa hakkı sahibi olduğu … ve … parsel sayılı taşınmazların da içinde yer aldığı alanda 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu kapsamında gerçekleştirilen arazi toplulaştırması işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
Yukarıda belirtilen mevzuatın incelenmesinden, 5403 sayılı Kanun kapsamında yapılan arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetlerinin amacının, uygulama alanlarında yer alan toprağın verimli şekilde işletilmesi, işletilmesinin korunması, tarım üretiminin sürekli olarak artırılması, değerlendirilmesi, tarım topraklarının gerektiğinde ve imkanlar ölçüsünde genişletilmesi suretiyle de toplulaştırılması, tarım arazisinin ailenin geçimini sağlamaya ve aile iş gücünü değerlendirmeye yeterli olmayacak derecede parçalanması ve küçülmesinin önlenmesi olduğu anlaşılmaktadır.
Dava konusu işlem tarihinde yürürlükte olan 5403 sayılı Kanun’un 17. maddesinde “arazinin rasyonel kullanımını sağlamak amacıyla parsel büyüklüklerinin optimum ölçülerde oluşması için, arazinin yarısından çoğuna malik bulunan ve sayıca maliklerin yarısından fazlasını oluşturanların muvafakati üzerine isteğe bağlı, Bakanlığın veya kurulların talebi üzerine kamu yararı gözetilerek isteğe bağlı olmaksızın, Bakanlar Kurulu kararı ile arazi toplulaştırma proje sahası belirlenir ve uygulanır.” hükmü yer almaktadır. İsteğe bağlı olarak toplulaştırma işlemi yapılabilmesi için arazinin yarısından çoğuna malik olma ve sayıca maliklerin yarısından fazlasının muvafakatinin olması gerektiğine ilişkin bu hükümde açıkça toplulaştırmaya tabi tutulacak araziler üzerindeki intifa hakkı, kiracılık gibi ayni veya şahsi hak sahiplerinin değil, arazilerin maliklerinin muvafakati üzerine isteğe bağlı toplulaştırma yapılabileceği hüküm altına alınarak, toplulaştırma işlemleriyle ilgili olarak yapılacak başvurularda malik olma şartı aranmıştır.
Bu doğrultuda arazi toplulaştırması ve tarla içi geliştirme hizmetleri uygulamasından doğrudan doğruya etkilenecek olanlar, uygulamanın gerçekleştirildiği alanda bulunan arazilerin malikleridir. Dolayısıyla, yapılan işlem sonucunda mülkiyet hakkını ihlal edebilecek haksız ve hukuka aykırı bir idari işlemin tesisi durumunda, iptal davası açma hakkının, arazinin mülkiyet hakkı sahibine ait olduğu açıktır.
Dosyanın ve UYAP kayıtlarının incelenmesinden, dava konusu toplulaştırma işlemine karşı, toplulaştırma yapılan taşınmazların tapuda maliki olarak görülen … tarafından dava açılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda dava konusu taşınmazların maliki tarafından dava açılmayarak muvafakat edilen toplulaştırma işleminin intifa hakkı sahibi tarafından iptalinin istenilmesi, malikin aleyhine olacak şekilde, Medeni Kanun hükümleri ile düzenlenen intifa hakkının kapsamının ve bu hak sahibine sağlanan hakların genişletilmesi dolayısıyla da sübjektif dava ehliyetinin mülkiyet hakkının önüne geçirilmesi sonucunu doğuracak olup, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkının bu yolla sınırlandırılamayacağı tartışmasızdır.
Davacının dava konusu taşınmazlarda mülkiyet değil, intifa hakkı sahibi olduğu ve taşınmazın maliki tarafından da söz konusu toplulaştırma işleminin iptali istemiyle dava açılmadığı göz önünde tutulduğunda, 5403 sayılı Kanun kapsamında yapılan toplulaştırma uygulamasına ilişkin işlemin iptali istemiyle malik olmayan intifa hakkı sahibi davacının dava açmasının hukuken mümkün olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Bu durumda, İdare Mahkemesince davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerekirken esası incelenmek suretiyle bir karar verilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın reddi yolundaki … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: … , K: … sayılı temyize konu kararının BOZULMASINA,
3. 2577 sayılı Kanun’un (geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/09/2020 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
İzmir ili, Ödemiş ilçesi, … köyünde bulunan ve davacının üzerinde intifa hakkı sahibi olduğu … ve … parsel sayılı taşınmazların da içinde yer aldığı alanda 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu kapsamında gerçekleştirilen arazi toplulaştırması işlemi sonucunda davacının zarar gördüğü ve intifa hakkının kullanılmasının imkansız hale getirildiği iddiasıyla işlemin iptali için dava açılmıştır.
Türk Medeni Kanunu’nun 794. maddesinde, intifa hakkının taşınırlar, taşınmazlar, haklar veya bir malvarlığı üzerinde kurulabileceği, aksine düzenleme olmadıkça bu hakkın, sahibine, konusu üzerinde tam yararlanma yetkisi sağlayacağı; 795. maddesinde, taşınmaz üzerindeki yasal intifa hakkının tapu kütüğüne tescil edilmemiş olsa bile, durumu bilenlere karşı ileri sürülebileceği, tescil edilmiş ise, herkese karşı ileri sürülebileceği hüküm altına alınmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, dava konusu taşınmazlar üzerinde davacı adına intifa hakkı tesis edildiği, tapu kayıtları üzerine bu hakkın tescil edildiği, dava konusu işlem ile intifa hakkının kullanılmasının engellendiği iddiasıyla dava açıldığı anlaşılmaktadır.
Buna göre, Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca taşınmaz üzerinde tam yararlanma yetkisi bulunan intifa hakkı sahibi davacının dava konusu toplulaştırma işleminden menfaatinin ihlal edilmesinin mümkün olması karşısında davacının iptal davası açma ehliyetinin bulunduğu, bu nedenle dava konusu işlemin esasının ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bir karar verilmesi gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyoruz.