Danıştay Kararı 10. Daire 2016/5522 E. 2020/3838 K. 15.10.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2016/5522 E.  ,  2020/3838 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/5522
Karar No : 2020/3838

DAVACI : … Ticaret A.Ş.
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR : 1- … / …
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …
2- … Bakanlığı / …
VEKİLİ : … / Aynı yerde
3- … Kurumu
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Bakanlar Kurulu tarafından 15/06/2015 tarihinde kabul edilen, 09/07/2015 tarih ve 29411 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 2015/7757 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın eki “3093 Sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu uyarınca Radyo, Televizyon, Video ve Birleşik Cihazlar ile Bunların Dışında Kalan Radyo ve Televizyon Yayınlarının Almaya Yarayan Her Türlü Cihazdan Alınacak Bandrol Ücretlerine İlişkin Karar”ın 5’inci maddesiyle atıfta bulunan “Bandrole Tabi Cihazlar ve Bandrol Oranları” başlıklı ekli listesinin 5’inci maddesinde “8517.12.00.00.11 sayılı GTİP koduna tabi cep telefonlarından % 6 oranında bandrol ücreti alınacağını” düzenleyen ibarenin iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI :
3093 sayılı Kanun’la asıl işlevi radyo ve televizyon yayını almak olan cihazların tahdidi olarak belirlendiği ve “sayılan cihazlar dışında kalan ve radyo-televizyon yayınını almaya yarayan her türlü cihazlar” şeklinde düzenleme getirildiği, Kanun’un özü ve sözü birlikte değerlendirildiğinde, amacının asıl işlevi radyo-televizyon yayını almak olan cihazları diğerlerinden ayırarak bandrol ücretine tabi tutmak olduğu; cep telefonlarının asıl işlevlerinin radyo-televizyon yayını almak olması değil de iletişimi sağlamak olması nedeniyle asıl işlevin radyo yayını almakmış gibi kabul edilerek tüm bedel üzerinden bandrol ücreti tahakkuk ettirilmesi durumunda 3093 sayılı Kanun ile Bakanlar Kuruluna verilmiş olan yetkinin aşılmış olacağı ve böyle bir düzenleme ile kanun önünde eşitlik, hukuki güvenlik, verginin yasallığı ve vergilendirmede adalet gibi Anayasal ilkelerin ihlal edilmiş olacağı ileri sürülmüştür.
DAVALILARIN SAVUNMASI :
Usul yönünden: davalı idarelerden Cumhurbaşkanlığı ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu tarafından süresinde açılmayan davanın öncelikli olarak süre aşımı nedeniyle reddinin gerektiği; Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından ise idarelerine husumet yöneltilmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Esas yönünden: 3093 sayılı Kanun’da her türlü cihaz ibaresiyle radyo veya televizyon yayını almaya yarayan her türlü cihazın bandrole tabi tutulduğu ve bu madde ile geleneksel manada radyo ve televizyon ile bu özellikleri olan cihazların ayrılmak istendiği, modern mali sistemde vergi ya da benzeri yükümlülüğe esas teşkil eden matrahın ürün ya da hizmetin piyasada oluşan fiyatı olması ve cihaz ifadesi ile bütünün kastedilmesi nedeniyle, cihazın radyo yayını almaya yarayan ünitesi ile diğer ünitesi ayrılmak suretiyle sadece radyo ünitesi üzerinden bandrol ücreti alınması amaç edinilseydi bunun açıkça belirtilebilecek olduğu ve aksi bir anlam çıkartılması durumunda düzenlemenin amacının kalmayacağı, bu nedenle davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI : …
DÜŞÜNCESİ : Bakanlar Kurulu tarafından 15/06/2015 gününde kabul edilen, 09/07/2015 günlü, 29411 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2015/7757 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın eki “3093 Sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu uyarınca Radyo, Televizyon, Video ve Birleşik Cihazlar ile Bunların Dışında Kalan Radyo ve Televizyon Yayınlarının Almaya Yarayan Her Türlü Cihazdan Alınacak Bandrol Ücretlerine İlişkin Karar”ın 5’inci maddesiyle atıfta bulunan “Bandrole Tabi Cihazlar ve Bandrol Oranları” başlıklı ekli listesinin 5’inci maddesinde “8517.12.00.00.11 sayılı GTİP koduna tabi cep telefonlarından % 6 oranında bandrol ücreti alınacağını” düzenleyen ibarenin iptali istenilmektedir.
Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna devamlı ve yeterli gelir kaynağı sağlamak amacını taşıyan, 3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununun 1. maddesinde, bu Kanunun, radyo, televizyon, video ve birleşik cihazlardan alınacak ücretler, elektrik enerjisi hasılatından ayrılacak paylar ile çeşitli gelirlerin tahakkuk, tahsilat işlemlerini kapsadığı; 4. maddesinde de, maddede sayılan cihazları imal edenlerin, cihazın satış faturasındaki (özel tüketim vergisi hariç) katma değer vergisi matrahı; ithal edenlerin ise, gümrük giriş beyannamesindeki (özel tüketim vergisi hariç) katma değer vergisi matrahı üzerinden bir defaya mahsus olmak üzere ücret tahsil ederek, 5. maddeye göre Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna ödeyecekleri hükmüne yer verilmiştir.
3093 sayılı Kanunun 4. maddesinde, radyo, televizyon, video ve bunlardan oluşan birleşik cihazlar tek tek sayıldıktan sonra, anılan maddeye 15/06/1987 günlü, 3383 sayılı Kanunun 3. maddesiyle, yukarıda sayılan cihazların dışında kalan ve radyo televizyon yayınını almaya yarayan her türlü cihazlar ibaresine yer veren 6. bent eklenmiş; maddenin 4. fıkrasında, 16/06/2009 günlü, 5904 sayılı Kanunun 36. maddesiyle yapılan değişiklik sonucunda, bu maddede belirtilen oranları topluca veya ayrı ayrı iki katına kadar artırmaya veya kanuni oranı sıfıra kadar indirmeye, 1. fıkrasının 6. bendi kapsamında bandrole tabi olan cihazları türleri ve özellikleri itibariyle gruplandırmaya ve her bir grup için farklı bandrol oranları belirlemeye Bakanlar Kurulunun yetkili olduğu hususu düzenlenmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, Marmara Üniversitesi Rektörlüğü Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü tarafından hazırlanan 17/12/2010 günlü teknik raporda, “(…) radyo ve/veya tv yayınlarını alabilen cep telefonlarının radyo ve tv işlevlerini yerine getiren parçaların cep telefonunun telefon işlevini yerine getiren parçalardan ayrıştırılarak bedellerinin tespit edilmesi fiilen mümkün değildir. Çünkü yukarıda sayılan parçalar hem telefon hem de radyo ve/veya tv işlevlerinin de yerine getirilmesinde kullanılmaktadır.” ifadelerine yer verildiği; öte yandan, Yeni Yüzyıl Üniversitesi tarafından hazırlanan 20/12/2010 günlü teknik raporda ise; “Günümüzde tümdevre teknolojisi kullanılmadan üretilmiş hiçbir elektronik cihaz bulunmamaktadır. Buna tüm cep telefonu modelleri de dahildir (…) radyo, televizyon ve cep telefonu gibi işlevler aynı donanımı kullanmaktadır. Mesela televizyon izlemek için kullanılan ekran aynı zamanda cep telefonunun fonksiyonlarının görüntülendiği yerdir. Radyo ve televizyon kanalı aramak/değiştirmek için kullandığımız tuşlar ile cep telefonu da kullanılmaktadır. Sonuç olarak, tümdevre teknolojisi ile üretilmiş bir cihazda fonksiyonlara ait donanımları birbirinden ayırmanın fiziksel imkanı yoktur. Tümdevre teknolojisi kullanılarak üretilmiş cihazdaki her bir öge birden fazla fonksiyonu ifa ettiğinden sadece radyo ve/veya televizyon alıcı fonksiyonunu yerine getiren kısmın ayrıklaştırarak maliyetlendirilmesi imkansızdır.” tespitlerinin yer aldığı anlaşılmaktadır.
Söz konusu teknik rapor ve görüş yazılarında yer verilen değerlendirmeler dikkate alındığında; cep telefonlarında radyo-tv alıcısının ayrı bir eklenti olmadığı; bu nedenle, cihazın bünyesindeki radyo alıcısı işlevini görebilecek olan parçanın, tek başına, cihazdan ayrı olarak anlam ifade etmediği, birçok fonksiyona sahip bu cihazlarda yer alan parçaları ortak olarak kullanan radyo alıcısı ve diğer kısımlarının değer tespitinin, objektif kriterlere dayalı olarak yapılmasının mümkün olmadığı sonucuna ulaşıldığından, dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddi gerektiği, düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, duruşma için taraflara önceden bildirilen 15/10/2020 tarihinde, davacı vekili Av. …’ın ve davalılar Cumhurbaşkanlığı temsilcisi Hukuk Müşaviri …’in, Ticaret Bakanlığı vekili Av. …’ün, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu vekili Av. …’nın geldiği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle, açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra taraflara son kez söz verilip duruşma tamamlandı. Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Gelirleri Kanununun 4. maddesinin (d) fıkrasındaki hüküm uyarınca 09/07/2015 tarih ve 29411 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulunun 2015/7757 sayılı Kararı ile cep telefonlarından alınacak bandrol oranı belirlenmiş ve 30/09/2015 tarihinde uygulama işlemi tesis edilmesi üzerine anılan Bakanlar Kurulu Kararın iptali istemiyle bakılmakta olan dava açılmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE :

USUL YÖNÜNDEN:
Davalı idarelerden Cumhurbaşkanlığı ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu tarafından davanın süresinde açılmadığı; Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından ise idarelerine husumet yöneltilmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dava açma süresi” başlıklı 7. maddesinin 1. fıkrasında, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu; 4. fıkrasında, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava açma süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı, ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabileceği hüküm altına alınmıştır.
Uyuşmazlık konusu olayda, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının 09/07/2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandığı ve anılan kararın uygulanmasına yönelik olarak 30/09/2015 tarihinde işlem tesis edilmesi üzerine davacı şirket tarafından 27/10/2015 havale tarihli dilekçe ile yukarıda belirtilen mevzuattaki yasal süreler içerisinde davanın açıldığı görülmekte olup, davalı idarelerden Cumhurbaşkanlığı ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun davanın süresinde açılmadığına ilişkin itirazları yerinde görülmemiştir.
Öte Yandan, davaya konu Bakanlar Kurulu Kararının “Yürütme” başlıklı 15. maddesinde, bu Karar hükümlerini Gümrük ve Ticaret Bakanı ile Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun ilgili olduğu Bakanın birlikte yürüteceği düzenlendiğinden; davalı idarelerden Ticaret Bakanlığının husumet itirazı da yerinde görülmemiştir.

ESAS YÖNÜNDEN:
İlgili Mevzuat:
3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu’nun 1’inci maddesinde, Kanunun; radyo, televizyon, video ve birleşik cihazlardan alınacak ücretler, elektrik enerjisi hasılatından ayrılacak paylar ile çeşitli gelirlerin tahakkuk, tahsilat işlemlerini kapsadığı; 4’üncü maddesinde de, maddede sayılan cihazları imal edenlerin, cihazın satış faturasındaki (özel tüketim vergisi hariç) katma değer vergisi matrahı; ithal edenlerin ise, gümrük giriş beyannamesindeki (özel tüketim vergisi hariç) katma değer vergisi matrahı üzerinden bir defaya mahsus olmak üzere ücret tahsil ederek, 5’inci maddeye göre Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna ödeyecekleri hükmüne yer verilmiştir.
3093 sayılı Kanunun anılan 4. maddesinde, radyo, televizyon, video ve bunlardan oluşan birleşik cihazlar tek tek sayıldıktan sonra, maddeye, 15/06/1987 tarih ve 3383 sayılı Kanunun 3. maddesiyle, yukarıda sayılan cihazların dışında kalan ve radyo televizyon yayınını almaya yarayan her türlü cihazlar ibaresine yer veren 6. bent eklenmiş; maddenin 4. fıkrasında, 16/06/2009 tarih ve 5904 sayılı Kanunun 36. maddesiyle yapılan değişiklik sonucunda, bu maddede belirtilen oranları topluca veya ayrı ayrı iki katına kadar artırmaya veya kanuni oranı sıfıra kadar indirmeye, 1’inci fıkrasının 6. bendi kapsamında bandrole tabi olan cihazları türleri ve özellikleri itibariyle gruplandırmaya ve her bir grup için farklı bandrol oranları belirlemeye Bakanlar Kurulunun yetkili olduğu hususu düzenlenmiştir.
Hukuki Değerlendirme :
3093 sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca, Bakanlar Kurulu tarafından 15/06/2015 tarihinde kabul edilen, 09/07/2015 tarih ve 29411 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 2015/7757 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın eki Kararın 5. maddesiyle atıfta bulunulan “Bandrole Tabi Cihazlar ve Bandrol Oranları” başlıklı ekli listesinin 5. maddesinde “8517.12.00.00.11 sayılı GTİP koduna tabi cep telefonlarından % 6 oranında bandrol ücreti alınacağı” düzenlemesine yer verilmiş; 14. maddesinde ise bu Kararın yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
3093 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinde, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu’nun gelirleri arasında yer alan radyo, televizyon, video ve bunlardan oluşan birleşik cihazlar tek tek sayılmış ve bu cihazlar üzerinden alınacak bandrol ücretleri açık bir şekilde belirtilmiş olmakla birlikte, teknolojik gelişmelere bağlı olarak yeni ürünlerin ortaya çıkması ve çıkmaya da devam etmesi nedeniyle, söz konusu maddede, yeni ortaya çıkan ürünlerin ve ürünlerden alınacak bandrol ücretlerinin belirlenmesine ilişkin olarak yeni düzenlemeler yapılmış olup; bu kapsamda, maddede öngörülen sınırlar çerçevesinde düzenleme yapmak konusunda da Bakanlar Kuruluna yetki verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davalılardan Cumhurbaşkanlığı (mülga Başbakanlık) tarafından 23/06/2017 tarihli dilekçe ekinde sunulan Marmara Üniversitesi Rektörlüğü Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü tarafından hazırlanan 17/12/2010 tarihli teknik raporda, “(…) radyo ve/veya tv yayınlarını alabilen cep telefonlarının radyo ve tv işlevlerini yerine getiren parçaların cep telefonunun telefon işlevini yerine getiren parçalardan ayrıştırılarak bedellerinin tespit edilmesinin fiilen mümkün olmadığı, sayılan parçaların hem telefon hem de radyo ve/veya tv işlevlerinin yerine getirilmesinde kullanıldığı” hususlarının belirtildiği; bunun yanında, Yeni Yüzyıl Üniversitesi tarafından hazırlanan 20/12/2010 tarihli teknik raporda ise; “piyasada tümdevre teknolojisi kullanılmadan üretilmiş hiç bir elektronik cihaz bulunmadığı, tüm cep telefonu modellerinde de bu teknolojinin kullanıldığı, tümdevre teknolojisi ile üretilmiş bir cihazda fonksiyonlara ait donanımları birbirinden ayırmanın fiziksel olarak imkansız olduğu, tümdevre teknolojisi kullanılarak üretilmiş cihazdaki her bir öge birden fazla fonksiyonu ifa ettiğinden sadece radyo ve/veya televizyon alıcı fonksiyonunu yerine getiren kısmının ayrıklaştırılarak maliyetlendirilmesinin mümkün olmadığı” hususlarında tespitlere yer verildiği anlaşılmaktadır.
Benzer bir uyuşmazlıkta, Dairemizin E:2016/12690 sayılı dosyasında yer alan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Hukuk Müşavirliğinin 05/05/2016 tarihli Teknik ve Mesleki Görüş yazısında; “cep telefonu, tablet ve bilgisayarların mimarisinin temelini tümleşik (entegre) devre tasarımlarının oluşturduğu, bu tasarımlarda birçok işlevin yerine getirilmesini sağlayan özel yazılımların gömülü olduğu, mikroişlemcilerin kullanıldığı, bu mikroişlemcilerin yürüteceği işlevler ile ilgili üzerinde son üretim teknolojileri ile birlikte sayısız giriş-çıkış terminalinin yer aldığı ve bu terminallerin birbirinden ayrılmasının mümkün görülmediği yönünde” değerlendirmelere yer verilmiştir.
Ayrıca, yukarıda yer verilen uyuşmazlıkta, konuya ilişkin olarak, 26/04/2016 tarihli yazı ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Teknik Düzenlemeler Dairesi Başkanlığı tarafından, mevcut radyo-tv yayınlarının alınabilmesi için bilgisayar, tablet veya iletişim cihazı gibi cihazların donanımsal tuner ve/veya radyo-tv yazılımına sahip olmasının gerektiği, anılan cihazlarda radyo-tv işlevlerini yerine getiren devre, entegre ve parçaların iletişim fonksiyonunu yerine getiren parçalardan ayrıştırılması hususunda, mezkur cihazlarda tümleşik devre yapısının kullanılması ve donanımsal tuner olmayan cihazlarda bu işlevi yerine getirecek bir yazılım yüklü olması halinde radyo-tv yayınları alınabileceğinden, ekonomik değer ya da maliyet ayrıştırılması anlamında oransal olarak değerlendirme yapılamayacağı yolunda görüş bildirilmiştir.
Söz konusu teknik raporlar ile görüş yazılarında yer verilen değerlendirmeler dikkate alındığında; cep telefonlarında radyo-tv alıcısının ayrı bir eklenti olmadığı, bu nedenle, cihazın bünyesindeki radyo alıcısı işlevini görebilecek olan parçanın, tek başına, cihazdan ayrı olarak anlam ifade etmediği, birçok fonksiyona sahip bu cihazlarda yer alan parçaları ortak olarak kullanan radyo alıcısı ve diğer kısımlarının değer tespitinin, objektif kriterlere dayalı olarak yapılmasının mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.

Bu durumda, yapılan inceleme sonucunda dava konusu Bakanlar Kurulu kararı ile yapılan düzenlemede mevzuata ve hukuka aykırılık görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca … TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine,
5. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara iadesine,
6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 15/10/2020 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :

Dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının dayanağı olan ve Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna devamlı ve yeterli gelir kaynağı sağlamak amacıyla hazırlanan, 3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu’nun 1’inci maddesinde, Kanunun; radyo, televizyon, video ve birleşik cihazlardan alınacak ücretler, elektrik enerjisi hasılatından ayrılacak paylar ile çeşitli gelirlerin tahakkuk, tahsilat işlemlerini kapsadığı; 4’üncü maddesinde de, maddede sayılan cihazları imal edenlerin, cihazın satış faturasındaki (özel tüketim vergisi hariç) katma değer vergisi matrahı; ithal edenlerin ise, gümrük giriş beyannamesindeki (özel tüketim vergisi hariç) katma değer vergisi matrahı üzerinden bir defaya mahsus olmak üzere ücret tahsil ederek, 5’inci maddeye göre Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna ödeyecekleri hükmüne yer verilmiştir.
3093 sayılı Kanunun anılan 4’üncü maddesinde, radyo, televizyon, video ve bunlardan oluşan birleşik cihazlar tek tek sayıldıktan sonra, maddeye, 15/06/1987 tarih ve 3383 sayılı Kanunun 3’üncü maddesiyle, yukarıda sayılan cihazların dışında kalan ve radyo televizyon yayınını almaya yarayan her türlü cihazlar ibaresine yer veren 6’ncı bent eklenmiş; maddenin 4’üncü fıkrasında, 16/06/2009 tarih ve 5904 sayılı Kanunun 36’ncı maddesiyle yapılan değişiklik sonucunda, bu maddede belirtilen oranları topluca veya ayrı ayrı iki katına kadar artırmaya veya kanuni oranı sıfıra kadar indirmeye, 1’inci fıkrasının 6’ncı bendi kapsamında bandrole tabi olan cihazları türleri ve özellikleri itibariyle gruplandırmaya ve her bir grup için farklı bandrol oranları belirlemeye Bakanlar Kurulunun yetkili olduğu hususu düzenlenmiştir.
3093 sayılı Kanunun 4’üncü maddesi uyarınca, Bakanlar Kurulu tarafından 15/06/2015 tarihinde kabul edilen ve 09/07/2015 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 2015/7757 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın eki Kararın 5’inci maddesiyle bandrol ücretlerinin oranları yeniden belirlenmiş, dava konusu edilen “Bandrole Tabi Cihazlar ve Bandrol Oranları” başlıklı listenin 5 numaralı bendinde, cep telefonlarının, (dahili tüner ile radyo ve/veya televizyon yayınlarını alabilenlerin) %6 oranında bandrol ücretine tabi olduğu; 14’üncü maddesinde de, bu kararın yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
3093 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinde, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu’nun gelirleri arasında olan radyo, televizyon, video ve bunlardan oluşan birleşik cihazlar tek tek sayılmış ve bu cihazlar üzerinden alınacak bandrol ücretleri açık bir şekilde belirtilmiş olmakla birlikte, teknolojik gelişmelere bağlı olarak yeni ürünlerin ortaya çıkması ve çıkmaya da devam etmesi nedeniyle, söz konusu maddede, bu yeni ortaya çıkan ürünlerin ve ürünlerden alınacak bandrol ücretlerinin belirlenmesine ilişkin olarak yeni düzenlemeler yapılmış olup; bu kapsamda, maddede öngörülen sınırlar çerçevesinde düzenleme yapmak konusunda da Bakanlar Kuruluna yetki verilmiştir.
Bu bağlamda, Bakanlar Kurulunun, anılan maddede verilen yetki çerçevesinde, bandrole tabi olan cihazları türleri ve özellikleri itibariyle gruplandırma ve her bir grup için farklı bandrol oranları belirleme yetkisi olduğu açık ise de; bu kapsamda yapılacak düzenlemelerin, Kanunun öngördüğü sınırlar içerisinde yapılması gerekmektedir.
Uyuşmazlıkta, 3093 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının 6’ncı bendi irdelendiğinde, yukarıda sayılan cihazların dışında kalan ve radyo-televizyon yayınını almaya yarayan her türlü cihazlar cümlesinde yer alan cihaz ibaresi ile, söz konusu elektronik cihazın kendisinin ve bu cihazın radyo ve televizyon yayını almak dışında başka bir fonksiyonu bulunması durumunda ise, söz konusu cihazın radyo ve televizyon yayınını almaya yarayan kısmının kastedildiği anlaşılmaktadır.
Buna göre, uyuşmazlığa konu olan cep telefonlarının radyo-televizyon yayını almak dışında, asıl işlevinin iletişim olduğu dikkate alındığında; bu cihazın tamamının değeri üzerinden değil, sadece radyo ve televizyon yayınını almaya yarayan kısmı üzerinden bandrol ücreti alınması gerekmektedir.
Bu durumda, dava konusu olayda, Bakanlar Kurulunca bandrol ücreti belirlenirken, radyo ve televizyon yayınını almaya yarayan cep telefonlarının sadece radyo ve televizyon yayınını almaya yarayan kısmının dikkate alınması gerekirken, 3093 sayılı Kanunda yer alan düzenlemeyi genişletecek şekilde, cep telefonlarının değeri dikkate alınarak yapılan düzenlemede hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Öte yandan, bandrol ücretinin matrahı olarak, cep telefonlarının değerinin dikkate alınması durumunda, değerleri farklı olan iki cep telefonunda, aynı değerde cihaz bulunması durumunda dahi, ücretlendirmenin farklı olacağı açık olduğundan, dava konusu düzenlemede bu yönüyle de hukuka uyarlık görülmemiştir.
Yukarıda yer alan açıklamalar ışığında, dava konusu cep telefonlarının radyo ve televizyon yayınını almaya yarayan kısmı üzerinden alınacak bandrol ücretinin belirlenmesi sırasında, idarece, öncelikle, söz konusu cihazların radyo ve televizyon yayınını almaya yarayan kısımlarının değerine ilişkin olarak ilgililerce verilen bilgi ve belgelerin dikkate alınması; bu hususun ilgililerce belgelendirilmemesi veya ilgililerce verilen bilgi ve belgelerden, söz konusu cihazın radyo ve televizyon yayınını almaya yarayan kısmının değerinin net olarak ortaya konulamaması durumunda ise, farklı cihaz türlerine ilişkin olarak yapılacak piyasa araştırması sonucuna göre tespit edilecek değerin matrah olarak belirlenmesi yoluna gidilmesi gerekmekte olup; bu kapsamda, ilgili kurum ve kuruluşların da görüşlerinden faydalanılabileceği açıktır.
Açıklanan nedenlerle, Bakanlar Kurulu Kararının dava konusu edilen kısmının iptal edilmesi gerektiği oyuyla aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.