Danıştay Kararı 10. Daire 2016/1491 E. 2020/4062 K. 21.10.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2016/1491 E.  ,  2020/4062 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/1491
Karar No : 2020/4062

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı / ANKARA
VEKİLİ : 1. Hukuk Müşaviri Yrd. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki kararının kabule ilişkin kısımının temyizen incelenerek bozulması davalı idare tarafından istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından,18/10/2011 tarihinde tanık sıfatıyla Bitlis İli’nden … Cumhuriyet Savcılığı’na emniyet müdürlüğünün zırhlı aracıyla götürüldükleri sırada çocuklarının terör örgütü mensuplarınca yola patlayıcı madde döşenmesi sonucu meydana gelen patlamada vefat etmeleri nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararlarına karşılık olarak 125.000,00 TL maddi (miktar artırımı ile birlikte 138.197,62 TL) ve 300.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 438.197,62 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; maddi tazminat yönünden; uyuşmazlık konusu olayda, davalı idarenin gerektiği gibi saldırıyı önleyemediği, sivil vatandaşların güvenliğini sağlaması gerekirken sağlayamadığı hususu dikkate alındığında hizmet kusurunun bulunduğu ve davacının uğradığı maddi zararların davalı idarece ödenmesi gerektiği sonucuna varıldığı, davacının cenaze ve defin giderlerine ilişkin olarak talep ettiği 31.250,00 TL tazminat miktarı yönünden ise; maddi tazminat olarak davacının mamelekinde bir azalma meydana getiren zararların tazmininin mümkün olduğu, söz konusu cenaze ve defin giderlerinin davacı tarafından yapıldığına ilişkin dosyaya her hangi bir bilgi ve belgenin sunulamadığı, dolayısıyla bu durumda davacı açısından gerçekleşmiş olan meşru, güncel ve gerçek bir zararın kabulü mümkün bulunmadığından tazmininin söz konusu olamayacağı sonuç ve kanaatine varıldığı, davacının çocuklarının desteğinden yoksun kaldığına yönelik maddi tazminata yönelik taleplerine ilişkin olarak ise; davacının yoksun kaldığını iddia ettiği destek miktarının tespiti ve hesaplanması için yapılan bilirkişi incelemesi sonucu dava dosyasına sunulan bilirkişi raporunda, 5233 sayılı Kanun gereğince yapılan ödemelerin güncel miktarlarının gerçek zarar miktarından indirilmesi neticesinde davacıya sosyal risk ilkesi gereğince ödenen miktardan ziyade davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle ödenmesi gereken ek tazminat miktarının 106.947,62 TL bilinen ve bilinmeyen maddi zararının hesaplandığı görülmüş olup, bu durumda, Bitlis Valiliği Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı’nca uyuşmazlık konusu olay nedeniyle davacıya ödenen 115.827,25 TL miktarın yarar kabul edilerek, bilirkişi tarafından davacı için hesaplanan tazminattan düşülmesi sonucu kalan 106.947,62 TL zararın tazmininin hizmet kusuru bulunan davalı idarece davacıya ödenmesi, davacı tarafından talep edilen geriye kalan 31.250,00 TL yönünden davanın reddi gerektiği sonucuna varıldığı, manevi tazminat yönünden ise, olayın vuku buluş şekli ve davacının beş çocuğunu kaybetmesiyle sonuçlanan olayın bundan sonraki yaşamı üzerindeki neticeleri, bu nedenle duyduğu elem ve ızdırabın karşılığı olarak sebepsiz zenginleşmeye yol açmayacak düzeyde olmak üzere takdiren 300.000,00 TL manevi tazminatın davacıya ödenmesi gerektiği gerekçesiyle dava konusu maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine, manevi tazminat istemi yönünden ise davanın kabulüne 106.947,62 TL maddi tazminat ile 300.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, dava konusu olayın terör olayı olduğu, 5233 sayılı Kanun ve ilgili Yönetmelik kapsamında maddi tazminatın hesaplanması gerektiği, bilirkişi raporunda destekten yoksun kalma tazminatı hesaplamasının hatalı yapıldığı, manevi tazminatın ilgili Kanun’da düzenlenmediği, yüksek olduğu ve manevi tazminata faiz yürütülecekse davanın açıldığı tarihten itibaren yürütülmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davacı tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : İdare Mahkemesi kararının manevi tazminatın kabulüne ilişkin kısmının onanması, maddi tazminatın kısmen kabulüne ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

A-) KARARIN MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİNİN KABULÜNE İLİŞKİN KISMININ İNCELENMESİ:

İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın davacının manevi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısmı usul ve hukuka uygun olup, davalı idarenin dilekçesinde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

B-) KARARIN MADDİ TAZMİNAT İSTEMİNİN KISMEN KABULÜNE İLİŞKİN KISMININ İNCELENMESİ:

MADDİ OLAY:
Davacı tarafından,18/10/2011 tarihinde tanık sıfatıyla Bitlis İli’nden … Cumhuriyet Savcılığı’na emniyet müdürlüğünün zırhlı aracıyla götürüldükleri sırada çocuklarının terör örgütü mensuplarınca yola patlayıcı madde döşenmesi sonucu meydana gelen patlamada vefat etmeleri nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararlarına karşılık olarak 125.000,00 TL maddi (miktar artırımı ile birlikte 138.197,62 TL) ve 300.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 438.197,62 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan dava açılmıştır.
Olaydan sonra davacının oluşan zararlarının tazmini amacıyla 22/11/2011 tarihinde Bitlis Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonuna başvuruda bulunduğu, komisyonca … tarih ve … sayılı karar ile 115.827,25 TL ödenmesine karar verildiği ve 10/05/2012 Olur tarihli sulhnamenin davacı vekili Memet Eraslan tarafından imzalanması üzerine 24/07/2012 tarihli ödeme emri ile davacı vekiline ödemenin yapıldığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT:
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1. maddesinde “bu Kanunun amacı, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.” hükmü, 12. maddesinde, “Komisyon, doğrudan doğruya veya bilirkişi aracılığı ile yaptığı tespitten sonra 8’inci maddeye göre belirlenen zararı, 9’uncu maddeye göre hesaplanan yaralanma, sakatlanma ve ölüm hâllerindeki nakdî ödeme tutarını, 10’uncu maddeye göre ifa tarzını ve 11’inci maddeye göre mahsup edilecek miktarları dikkate alarak, uğranılan zararı sulh yoluyla karşılayacak safi miktarı belirler. Komisyonca, bu esaslara göre hazırlanan sulhname tasarısının örneği davet yazısı ile birlikte hak sahibine tebliğ edilir. Davet yazısında hak sahibinin sulhname tasarısını imzalamak üzere otuz gün içinde gelmesi veya yetkili bir temsilcisini göndermesi gerektiği, aksi takdirde sulhname tasarısını kabul etmemiş sayılacağı ve yargı yoluna başvurarak zararının tazmin edilmesini talep etme hakkının saklı olduğu belirtilir. Davet üzerine gelen hak sahibi veya yetkili temsilcisi sulhname tasarısını kabul ettiği takdirde, bu tasarı kendisi veya yetkili temsilcisi ve komisyon başkanı tarafından imzalanır. Sulhname tasarısının kabul edilmemesi veya ikinci fıkraya göre kabul edilmemiş sayılması hâllerinde bir uyuşmazlık tutanağı düzenlenerek bir örneği ilgiliye gönderilir. Sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ilgililerin yargı yoluna başvurma hakları saklıdır.” hükümleri bulunmaktadır.
Anılan 12. maddenin gerekçesinde ise “… Hukukumuzda feragat, kabul ve sulh gibi işlemler, görülmekte olan davaları sona erdiren işlemlerdir. Sulh işlemi, dava öncesi yapılmışsa dava açılmasını engelleyici özelliktedir. Sulh işlemine rağmen dava açılırsa bu durum itiraz olarak ileri sürülebilir ve dava ortadan kaldırılır. Böylece dostane bir çözüm şekli olan sulh bağlayıcı niteliktedir.” açıklamalarına yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
5233 sayılı Kanun’un yukarıda aktarılan amacının, gerekçesinin ve 12. madde metninin birlikte değerlendirilmesinden; terör eylemlerinden doğan maddi zararlar yönünden sulhnamenin imzalanmasından sonra maddi tazminat istemiyle dava açılmasına hukuki olanak bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; davacının söz konusu olaydan sonra Bitlis Valiliği Zarar Tespit Komisyonu’na başvurduğu, başvurusu neticesinde komisyon ve davacının vekili arasında sulhname imzalandığı, bu sulhname ile davacı tarafın uğradığı maddi zararların tazmin edilmek suretiyle uyuşmazlığın ortadan kalktığı, tarafları bağlayıcı nitelik taşıyan sözkonusu sulhnamenin imzalanması sonucu uyuşmazlığın yargıya taşınmasının mümkün olamayacağı, zarara neden olan olayın da terör eylemi olduğunun açık olması ve olayda idarenin hizmet kusurunun bulunmaması karşısında İdare Mahkemesince olayın meydana gelmesinde hizmet kusuru bulunduğu gerekçesiyle bilirkişi raporu ile tespit edilen zarardan sulhname uyarınca ödenen tutarın mahsubu sonucu maddi tazminatın kısmen kabulü yönünde verilen kararda hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin kısmen reddine, kısmen kabulüne,
2. … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyize konu manevi tazminatın kabulüne ilişkin kısmının ONANMASINA, maddi tazminatın kısmen kabulüne ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/10/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.