Danıştay Kararı 10. Daire 2016/14661 E. 2020/3643 K. 12.10.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2016/14661 E.  ,  2020/3643 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/14661
Karar No : 2020/3643

KARARIN DÜZELTİLMESİNİ
İSTEYEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARARIN DÜZELTİLMESİNİ
İSTEYEN (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …

İSTEMLERİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: … , K: … sayılı davanın reddi yolundaki kararının esasa ilişkin kısmının gerekçeli olarak onanmasına, vekalet ücretine ilişkin kısmının ise bozulmasına dair Danıştay Onuncu Dairesi’nin 15/02/2016 tarih ve E:2013/796 K:2016/774 sayılı kararının; davacı ve davalı idare tarafından aleyhlerine olan kısımlarının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: … Emniyet Müdürlüğü Hassas Bölgeler Koruma Şube Müdürlüğü emrinde polis memuru olarak görev yapmakta iken, 01/10/1995 tarihinde … Büyükelçiliği önünde nokta nöbetçisi olarak görevli olduğu sırada karşıdan karşıya geçerken meydana gelen trafik kazası sonucu yaralanıp malulen emekliye ayrılan davacı tarafından, 390.000,00TL maddi ve 10.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 400.000,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: … , K: … sayılı kararıyla, zararla idari faaliyet arasında illiyet bağının bulunması gerektiği, davacının 390.000,00 TL maddi zarar talebi ile ilgili olarak; 01/10/1995 tarihinde … Büyükelçiliği önünde nokta nöbetçisi olarak görevli iken karşıdan karşıya geçerken meydana gelen trafik kazasında idareye atfedilebilecek herhangi bir kusur bulunmadığı, başka bir ifade ile oluşan zararın hizmetin geç işlemesi, kötü işlemesi veya hiç işlememesinden kaynaklanmadığı gibi üçüncü kişi olan alkollü araç sürücüsünün eyleminden kaynaklandığı, söz konusu eylem ile idari faaliyet arasında herhangi bir illiyet bağının da bulunmadığı anlaşıldığından davacının maddi tazminat talebinin reddi gerektiği , ayrıca dava konusu olayda manevi tazminat verilebilmesi için gerekli şartların da gerçekleşmediği sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Davacının temyiz başvurusu üzerine Danıştay Onuncu Dairesince, davacının geçici süreyle yaralanmasına neden olan trafik kazasının 01/10/1995 tarihinde meydana geldiği ve kazanın ardından davacının sağlık durumu hakkında düzenlenen ilk raporun 11/10/1995 tarihli olduğu dikkate alındığında, davacının kaza sonrası oluştuğunu ileri sürdüğü zararı ilk olarak belirtilen tarihlerde öğrendiği, 2577 sayılı Kanun’un 13. maddesi uyarınca bu tarihten (1995) sonra bir yıl içinde zararın tazmini için idareye başvurarak, verilen cevap üzerine dava açılması gerekmekte iken, kazanın meydana gelidiği tarihten çok sonra 16/02/2011 tarihinde mahkeme kaydına giren dilekçe ile açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddi gerektiği, İdare Mahkemesince esastan davanın reddi yolunda verilen kararda sonucu itibariyle hukuki isabetsizlik bulunmadığı, 659 sayılı KHK’nın yürürlüğe girdiği 02/11/2011 tarihinden önce 16/02/2011 tarihinde açılan davada, mahkemece davalı idare lehine avukatlık ücretine hükmedilmesinde hukuki isabet bulunmadığı, gerekçesiyle davacının vekalet ücretine ilişkin temyiz isteminin kabulüyle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: … , K: … sayılı kararının vekalet ücretine ilişkin kısmının BOZULMASINA, esasa ilişkin kısmının ise belirtilen gerekçeyle ONANMASINA, karar verilmiştir.

KARAR_DÜZELTME
TALEP_EDENLERİN_İDDİALARI : Davacı tarafından, görev esnasında yaralanması sebebiyle 15/07/2010 tarihinde “vazife malulü” olarak emekli aylığı bağlandığı, bu tarihten itabaren bir yıl içinde 30/11/2010 yapılan tarihinde idari müracaatın zımnen reddi üzerine 16/02/2011 tarihinde davanın açıldığı, vazife malullüğü erken emeklilik davalarında zararın ortaya çıktığı tarihten itibaren dava açılabileceği, emsal kararlar olduğu, davacının sakatlanmasına neden olan özel araç sürücüsünün olayda tam kusurlu olmasının, zararın yürütülen kamu hizmetinin neden ve etkisinden kaynaklandığı sonucunu değiştirmeyeceği, maddi zararın halen görevde bulunan emsali polis memuru maaşı ile davacıya bağlanan vazife malullüğü aylığı arasındaki farktan kaynaklandığı, bozma kararının düzeltilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı tarafından, 659 sayılı KHK gereğince kararın verildiği tarih esas alınarak Avukatlık ücret tarifesine göre idare lehine vekalet ücreti hükmedilmesi gerektiği ileri sürülerek Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın bu kısmının düzeltilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN SAVUNMALARI: Davacı tarafından, davalı idarenin ileri sürdüğü nedenlerin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesine uymadığı, bu nedenle istemin reddi gerektiği savunulmaktadır. Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY_TETKİK_HÂKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Tarafların Karar düzeltme istemlerinin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Kararın düzeltilmesi dilekçelerinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi hükmüne uygun bulunduğundan, karar düzeltme istemlerinin kabulü ile Danıştay Onuncu Dairesinin 15/02/2016 tarih ve E:2013/796 K:2016/774 sayılı kararı kaldırılarak uyuşmazlık yeniden incelendi:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY : Davacının, … Emniyet Müdürlüğü Hassas Bölgeler Koruma Şube Müdürlüğü emrinde polis memuru olarak görev yapmakta iken, 01/10/1995 tarihinde … Büyükelçiliği önünde nokta nöbetçisi olarak görevli olduğu sırada karşıdan karşıya geçerken meydana gelen trafik kazası sonucu yaralandığı, daha sonra, Çorum Devlet Hastanesi’nce verilen … tarih ve … sayılı sağlık kurulu raporunun, Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü Tahsisler Daire Başkanlığı tarafından incelenmesi neticesinde düzenlenen … tarih ve … sayılı yazı ile davacının maluliyetinin geçici olduğu, maluliyet derecesinin 6 olduğu ve idari polislik yapabileceğinin belirtildiği, bunun üzerine idari polislik yapma veya malulen emekli olma konusunda davacıdan tercihte bulunmasının istenildiği, davacının tercihini idari polislikten yana kullandığı, söz konusu tercih doğrultusunda 07/12/2005 tarihli olur ile davacının idari polis olarak görevlendirildiği, davacının bir müddet bu şekilde çalıştıktan sonra 08/07/2010 tarihinde davalı idareye başvurarak vazife malulü olarak emekliye ayrılma talebinde bulunduğu, söz konusu talep üzerine 23/07/2010 tarihinde vazife malulü olarak emekliye sevk edildiği, 30/11/2010 tarihinde idareye başvuru yaparak, 01/10/1995 tarihinde … Büyükelçiliği önünde nokta nöbetçisi olarak görevli iken, … Büyükelçiliği’nin nöbet tutan personelin su, tuvalet gibi ihtiyaçlarını karşılamaması nedeniyle söz konusu ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla amirlerinin bilgisi dahilinde Elçiliğin karşısında bulunan Cumhurbaşkanlığı … kapısı girişinde görevli olan personelin bulunduğu yere gittiği, geri dönüşte ise kendisine araba çarptığı, söz konusu kaza nedeniyle de malulen emekliye ayrıldığını belirtmek suretiyle, ortaya çıkan 390.000,00-TL maddi tazminat ile 10.000,00-TL manevi tazminatın ödenmesini talep ettiği, söz konusu talebe herhangi bir cevap verilmemesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Davacının Karar Düzeltme İsteminin İncelenmesi:
2577 sayılı Kanun’un 13. maddesinde idari eylemlerden hakları ihlal edilen ilgililerin, idari eylemi öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve herhalde idari eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği hükme bağlanmıştır. Kanunla öngörülen tam yargı davaları idari eylem nedeniyle uğranılan zararın tazminini ifade etmektedir. Bu nedenle tam yargı davasının açılabilmesi için eylemin idariliğinin ve yol açtığı zararın ortaya çıkması zorunludur. Söz konusu zarar bazen eylemle birlikte ortaya çıkarken, bazen de çok sonra, ilgilinin hukuki durumundaki değişiklikle ortaya çıkabilmektedir.
Olayda, polis memuru olan ve 01/10/1995 tarihinde … Büyükelçiliği önünde nokta nöbetçisi olarak görevli olduğu sırada meydana gelen trafik kazası sonucu yaralanan davacının, 15/07/2010 tarihinde, anılan kaza nedeniyle malülen emekliye sevkedildiği, davacının uğradığını ileri sürdüğü maddi zararının, hukuki durumunda değişiklik yapan 15/07/2010 tarihli malülen emekliye sevk edilmesi işlemiyle ortaya çıktığı açık olup, bu tarihten itibaren 2577 sayılı Kanun’un 13. maddesi uyarınca bir yıl içerisinde 30/11/2010 tarihinde, söz konusu zararlarının tazmini istemiyle idareye yaptığı başvurunun zımnen reddi üzerine 16/02/2011 tarihinde açılan davanın süresinde olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
… İdare Mahkemesince; olayda, davacının, araç çarpması sonucu yaralandığı anlaşılmakla birlikte idarenin hizmet kusuru sebebiyle sorumlu tutulmasının temel koşullarından olan meydana gelen zarar ile idarenin eylemi arasındaki nedensellik bağının bulunmadığı, başka bir anlatımla zarar ile idarenin eylemi arasındaki illiyet bağının 3. kişinin kusurlu fiiliyle ortadan kalktığı ve dava konusu olayda manevi tazminat verilmesi için gerekli şartların gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağandışı zararların idarece tazmini; Anayasa’nın 125. maddesi gereği ve Türkiye Cumhuriyetinin “Sosyal hukuk devleti” niteliğinin doğal bir sonucudur.
Kural olarak idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlüdür. İdarenin hukuki sorumluluğu sadece kusur esasına, hizmet kusuru teorisine dayanmamakta, idare kusur koşulu aranmadan da objektif (kusursuz) sorumluluk ilkesi uyarınca sorumlu sayılabilmektedir.
Davacının kamu görevlisi olduğu ve kamu görevini yürütürken özel bir aracın çarpması sonucunda yaralandığı dikkate alındığında, idarenin, kamu hizmetinin yerine getirilmesinde, hizmetin işleyişinde ve düzenlenişinde kusuru olmasa bile, kamu ajanının kendi kişisel kusurundan doğmamış olması şartıyla, yürüttüğü kamu hizmetinin doğrudan sonucu olan, nedensellik bağı kurulabilen özel ve olağandışı zararının idare tarafından hizmetten yararlanan topluma pay etme esasına dayalı olan kusursuz sorumluluk ilkesine göre tazmin edilmesi gerekmektedir.
Bununla birlikte, davacının yaralanmasına sebebiyet veren özel araç sürücüsünün olayda tam kusurlu olduğunun tespit edilmiş olması, uğranılan zararın yürütülen kamu hizmetinin neden ve etkisinden kaynaklandığı sonucunu değiştirmemektedir. Bir başka ifadeyle araç sürücüsünün kusuru, davacıyı istihdam eden davalı Bakanlığın hukuki sorumluluğunu ortadan kaldırmamakta, davalı Bakanlığa kusurlu sürücü aleyhine rücu davası açma olanağı sağlamaktadır.
Öte yandan, polis memuru olarak görev yapmakta iken meydana gelen kazada yaralanan davacı 15/07/2010 tarihinde vazife malülü olarak emekliye ayrıldığından, uğranıldığı ileri sürülen maddi zarar, davacının meydana gelen olay nedeniyle yasal emeklilik yaşından önce, erken emekliye ayrılmış olmasından, bir başka deyişle normal olarak emekliye ayrılacağı tarihe kadar (aktif dönem) alacağı görev aylıklarının toplamı ile davacıya bağlanan vazife malüllüğü aylıklarının toplamı arasındaki farktan kaynaklanmaktadır.
Buna göre, İdare mahkemesince belirtilen zarar kaleminin bilirkişi marifetiyle hesaplanarak tazmine karar verilmesi gerekmektedir.
Bu durumda İdare Mahkemesince; takdir edilecek manevi tazminatın ve hesaplanacak maddi tazminatın kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca ödenmesine karar verilmesi gerekirken, davanın reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.
Davalı İdarenin Karar Düzeltme İsteminin İncelenmesi :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinin yargılama giderleri konusunda yollama yaptığı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323. maddesinde, vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti yargılama giderleri arasında sayılmış; 326. maddesinde ise, yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği hüküm altına alınmıştır.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “Avukatlık ücreti” başlıklı 164. maddesinde, avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği; 168. maddesinin son fıkrasında ise, avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifenin esas alınacağı kurala bağlanmıştır.
Öte yandan, 02/11/2011 tarih ve 28103 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 6. maddesi ile, idareleri idari yargı mercilerinde temsil etme yetkisi, hukuk birimi amirlerine, muhakemat müdürlerine, hukuk müşavirlerine ve avukatlara tanınmış; aynı Kanun Hükmünde Kararname’nin 14. maddesinde ise, “Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekâlet ücreti takdir edilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Davalı İçişleri Bakanlığının; yargılama aşamalarına, hukuk müşaviri aracılığıyla katkıda bulunduğu, bu durumda, ret veya kısmen ret ile sonuçlanan davalarda, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından da benimsendiği üzere, 659 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinden önce açılmış olsa dahi, 659 sayılı KHK’nın yürürlük tarihinden sonra karar verilmiş olması nedeniyle, ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idare lehine vekâlet ücreti takdir edilmesi zorunlu olup, “ilgili mevzuat” ifadesinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin anlaşılması gerektiği de açıktır.
Bu itibarla, 659 sayılı KHK’nın yürürlüğünden sonra verilen kararlarda, dava 659 sayılı KHK’nın yürürlüğünden önce açılmış olsa dahi, yukarıda belirtilen esaslara göre vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir.
Davacının karar düzeltme istemi kabul edilerek; davanın reddi yolunda verilen kararın bozulduğu, bu bozma kararına göre yeniden yapılacak yargılama sonucunda davanın reddedilen kısmının olması halinde, davalı idare lehine Mahkeme kararının verildiği tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmekle birlikte; davanın reddi yönündeki kararın bozulması, davanın esası hakkında yeniden karar verilmesi gerektiğinden, davalı idarenin; sadece vekalet ücretine ilişkin olan kararın düzeltme isteminin bu aşamada incelenemeyeceği açıktır.

AÇIKLANAN NEDENLERLE :
1- Davacının temyiz isteminin kabulüne,
2- Davanın reddine ilişkin … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: … , K: … sayılı kararının BOZULMASINA,
3- Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, 12/10/2020 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

(X)-KARŞI OY :
659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca idareler lehine vekalet ücreti takdirinin, ancak bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği 02/11/2011 tarihinden sonra açılan davalarda söz konusu olabileceği, bakılmakta olan davanın bu tarihten önce açıldığı dikkate alındığında, yeniden verilecek kararda davanın reddi kısmı olması halinde davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğinden, Dairemizin ” Bozma kararı doğrultusunda yeniden yapılacak yargılama sonucunda davanın reddedilen kısmının olması halinde, davalı idare lehine Mahkeme kararının verildiği tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği” yönündeki gerekçesine katılmıyorum

(XX)-KARŞI OY :
Mahkeme kararının esasa ilişkin kısmında usul ve hukuka aykırılık görülmediğinden, davacının karar düzeltme isteminin reddine karar verilmesi gerektiği oyuyla aksi yönde oluşan Daire kararına katılmıyorum.