Danıştay Kararı 10. Daire 2016/13868 E. 2020/5070 K. 18.11.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2016/13868 E.  ,  2020/5070 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/13868
Karar No : 2020/5070

KARARIN DÜZELTİLMESİNİ
İSTEYEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
İSTEMİN_ÖZETİ : Danıştay Onuncu Dairesince verilen 15/01/2016 tarih ve E:2013/7898, K:2016/162 sayılı kararın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesi uyarınca düzeltilmesine karar verilmesi istenilmektedir.
SAVUNMANIN_ÖZETİ : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : 2577 sayılı Kanun’un 54. maddesinde öngörülen nedenler bulunmadığından, kararın düzeltilmesi isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü:
Danıştay dava daireleri ile İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarının temyiz üzerine verilen kararları hakkında, ancak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmaya devam edilen) 54. maddesinde yazılı nedenlerle kararın düzeltilmesi istenebilir. Kararın düzeltilmesi dilekçesinde öne sürülen hususlar ise, anılan maddede yazılı nedenlerden hiçbirine uymamaktadır.
Bu nedenle, kararın düzeltilmesi isteminin reddine, 18/11/2020 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

(X)-KARŞI OY :

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinde, “(1) Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.(2) Devletin askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır.(3) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.(4) Bu suçtan dolayı soruşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.” hükmüne yer verilmiştir.
2577 sayılı İdarî Yargılama Usûlü Kanunu’nun 2/1-a maddesinde; “idarî işlemlerin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat unsurlarından biri yönünden hukuka aykırı olduğu iddiasıyla, menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları” idarî dava türleri arasında sayılmış, 14/3-d maddesinde; idarî dava dilekçelerinin “İdarî davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı” yönünden inceleneceği, 15/1-b maddesinde ise; kesin ve yürütülmesi gerekli olmayan işlemlere karşı açılan davaların reddedileceği hükme bağlanmıştır.
Anılan Kanun’un 2. maddesinde tanımlanan iptal davalarına, kişilerin hukuksal durumlarında değişiklik meydana getiren kesin ve yürütülmesi zorunlu idari işlemler konu edilir.
Kesin ve yürütülmesi zorunlu, idari davaya konu edilebilecek işlem, idari makamların kamu gücü ve kudreti ile hareket ederek, idare işlevine (veya idare hukuku alanına) ilişkin olarak yaptıkları ve çeşitli hak ve/veya yükümlülükler doğuran tek yanlı irade açıklamaları olarak tanımlanmaktadır.
Bu tanıma göre idari bir işlemin öncelikle idari bir makam tarafından idare işlevine (idare hukuku alanına) ilişkin olarak tesis edilmesi gerekmektedir.
Ceza soruşturmasının başlangıcını oluşturan “soruşturma izni”; Türk Ceza Kanunu’na göre suç teşkil eden bir eylemin işlendiğine ilişkin iddianın soruşturulması ya da soruşturulmaması sonucunu doğuran bir işlemdir. Bir suç isnadının söz konusu olduğu durumda iddiaların soruşturmaya konu edilmesi ya da edilmemesi, ceza yargılamasına yönelik bir takdirin kullanılmasıdır. Yetkili makam takdirini kullanırken isnadın niteliğini, faaliyetin yürütülmesinden kaynaklanan eylemin suç teşkil edip etmediğini, kanıtların mevcudiyetini ve hukuken geçerliliğini göz önünde bulundurur. Bu noktada, yetkili makamın konuya ilişkin takdirinin idari görev kapsamında olmadığı anlaşılmakla, ceza yargılamasının bir aşaması olduğu sonucuna ulaşılan bu işlemlere karşı idari yargıda dava açılmasına olanak bulunmamaktadır.
Bu durumda, dava konusu işlemin idari davaya konu olabilecek nitelikte bir idari işlem olmadığı anlaşılmakla Adalet Bakanı tarafından tesis edilmiş ve yargısal sürece ilişkin bir işlem olan dava konusu işlemin herhangi bir yargı düzeninde incelenme olanağı bulunmadığı da dikkate alındığında, davanın incelenmeksizin reddine karar verilmesi gerekirken, esastan incelenerek davanın reddine dair verilen İdare Mahkemesi kararının onanmasına ilişkin Daire kararında hukuka uyarlık bulunmadığı oyuyla Dairemiz kararına katılmıyorum.