Danıştay Kararı 10. Daire 2016/13259 E. 2020/3221 K. 23.09.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2016/13259 E.  ,  2020/3221 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/13259
Karar No : 2020/3221

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Genel Müdürlüğü / …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Van ili, Tuşba ilçesi, … mahallesi, … mevkii, … pafta, … nolu parsel üzerinde evi bulunan davacı tarafından, davalı idarece Van-Özalp-İran Hududu Devlet yolu genişletme çalışmaları sırasında yol seviyesinin yükseltilmesi ve duvar örülmesi nedeniyle taşınmazda değer kaybı meydana geldiği ileri sürülerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 49.430,90 TL maddi zararın eylem tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede yapılan bölünmüş yol yapım çalışmasında yol kotunun yükseltilmesiyle beraber dava konusu taşınmazın ticari amaçla kullanılmasını ve yoldan faydalanmasını olumsuz yönde etkileyeceği ve ayrıca taşınmazın ticari amaçla kullanılması için dolgu yapılıp yol kotuna getirilmesi ve bunun getireceği ek maliyet birlikte göz önüne alındığında taşınmazda değer düşüklüğünün oluşacağı açık olup, meydana gelen değer düşüklüğünün kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca davalı idarece tazmini gerektiğinden, yağmur sularının tahliye hattının maliyeti olarak bulunan 22.891,16 TL ile taşınmazın bedeli üzerinden hesaplanan ve değer kaybı olarak bulunan 52.828,00 TL maddi zararın davalı idareye başvuru tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi gerekmekle birlikte, dava dilekçesinde talep edilen 49.430,90 TL ıslah edilmediğinden, 49.430,90 TL maddi zararın görevsiz yargı yerinde dava açma tarihi olan 03/07/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, eylem ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunmadığı, ağaç bedellerinin eski malike ödendiği bu nedenle yeni malike bir ödeme yapılmasının söz konusu olamayacağı, idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı ileri sürülerek, İdare Mahkemesi kararının bozulması istenilmiştir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davacı tarafından, yol çalışmasından önce dava konusu taşınmaz ile karayolunun aynı seviyede olduğu, idarece yapılan dolgu çalışmaları ve istinat duvarı sonucu taşınmaz ile karayolu arasında önemli oranda kot farkı oluştuğu, bu durumunda taşınmazda değer kaybına neden olduğu, söz konusu değer kaybına sadece kendisinin katlanmasının kamu külfetinin paylaştırılması ilkesine, hukuka ve hakkaniyete aykırı olacağı savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile, İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Mülkiyeti davacıya ait olan Van ili, Tuşba ilçesi, … mahallesi, … mevkii, … pafta, … nolu parsel sayılı taşınmaz ve üzerinde bulunan evde, davalı idarece yapılan yol genişletme çalışmaları nedeniyle doğduğu ileri sürülen maddi zararın tazmini istemiyle adli yargı yerinde dava açıldığı, … Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, davanın idari yargının görevine girdiği gerekçesiyle reddi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdare, kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Ancak, idarenin kusursuz sorumluluğu, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür.
Kusursuz sorumluluk sebeplerinden olan “kamu külfetleri karşısında eşitlik” ya da diğer adıyla “fedakârlığın denkleştirilmesi” ilkesi, nimetlerinden tüm toplum tarafından yararlanılan idarenin eylem ve işlemlerinden doğan külfetlerin, sadece belli kişi veya kişilerin üstünde kalması durumunda, bu kişi veya kişilerin uğradığı zararların, kusuru olmasa dahi idarece tazminini öngörmektedir. Risk sorumluluğundan farklı olarak burada arızi nitelikte olmayan, önceden öngörülebilen zararların tazmini söz konusudur. İdari faaliyetin doğal sonucu olan bu zarar, etki alanı bakımından sınırlı, özel ve olağan dışı nitelik arz etmektedir
Öte yandan, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 31. maddesinde, “… Kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapılarda izin alınıncaya kadar elektrik, su ve kanalizasyon hizmetlerinden ve tesislerinden faydalandırılmazlar.” 32. maddesinde ise, “Bu kanun hükümlerine göre ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılar hariç; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulce (…)tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valilikçe o andaki inşaat durumu tespit edilir. Yapı mühürlenerek inşaat derhal durdurulur. Durdurma, yapı tatil zaptının yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılır. Bu tebligatın bir nüshası da muhtara bırakılır. Bu tarihten itibaren en çok bir ay içinde yapı sahibi, yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak, belediyeden veya valilikten mühürün kaldırılmasını ister. Ruhsata aykırılık olan yapıda, bu aykırılığın giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata uygunluğu, inceleme sonunda anlaşılırsa mühür, belediye veya valilikçe kaldırılır ve inşaatın devamına izin verilir. Aksi taktirde, ruhsat iptal edilir, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılır ve masrafı yapı sahibinden tahsil edilir.” hükümlerine yer verilmiştir.
Ayrıca, 3194 sayılı İmar Kanunu’nda öngörülen istisnalar dışında, yerleşmelerin sağlıklı ve planlı olarak yapılabilmesi için belediye mücavir alan sınırları içinde veya dışında kalan yerlerde yapılacak tüm yapılar için ruhsat alınması gerektiği kanunun emredici hükmüdür. Bu yükümlülüğe riayet edilmeyerek ruhsat alınmaksızın inşa edilen yapıların mülkiyet hakkına yönelik hukuki korumadan yararlanmasına imkan bulunmamaktadır. Ruhsatsız olarak yapılan yapıların maliklerine hak kazandırması mümkün olmadığı gibi hukuken korunmaya değer bir nitelik taşımadıkları da tartışmasızdır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesiyle “bilirkişi” konusunda atıfta bulunulan 6100 sayılı Kanun’un 266. maddesinde, “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.” kuralı yer almaktadır.
Bilirkişiye başvurulmasındaki amacın, hukuka uygun karar verebilmek için gerekli verilere ulaşmak olduğu göz önünde tutulduğunda, bilirkişilerin uyuşmazlık konusunda özel ve teknik bilgiye sahip olan kişiler arasından seçilmesi gerektiği kuşkusuz olup, bilirkişilerce düzenlenen raporda, sorulara verilen cevapların şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, rapor içeriğinin ise hükme esas alınabilecek nitelikte olması gerekmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 282. maddesinde ise; ” Hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” hükmü yer aldığından; sunulan bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek yeterlikte olmaması veya taraflarca yapılan itirazları karşılamaması halinde bilirkişilerden ek rapor istenilebileceği veya yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılabileceği gibi verilen rapor dikkate alınmadan uyuşmazlığın çözümüne engel bir düzenlemenin bulunmadığı da açıktır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Mahkemece hükme esas alınan 22/07/2015 tarihli bilirkişi raporunda; dava konusu parselin tarla vasfında olduğu, parsel içerisinde iki katlı bir ev, odunluk, ahır ve tek katlı bir ev bulunduğu, yol ile dava konusu parsel arasında oluşan 210 cm kot farkının dolgu yapılarak giderilmesinin uygulanabilir olmadığı, yol genişletme ve istinat duvarı çalışmalarında 2 katlı ev ile istinat duvarı arasına biriken yağmur sularının tahliyesi amacıyla beton büz ya da koruge boru yapılması gerektiği, bu tahliye hattının maliyetinin 22.891,16 TL olarak tespit edildiği, Mahkemece yapılardaki değer düşüklüğünün tespiti amacıyla 30/03/2016 tarihinde alınan bilirkişi raporunda ise, arsa değer düşüklüğü bedelinin 22.060,00 TL, yapılardaki değer düşüklüğü bedelinin ise 30.768,00 TL olmak üzere toplam değer düşüklüğünün 52.828,00 TL olarak tespit edildiği, ayrıca Tuşba Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün … tarih ve … sayılı cevabi yazısında; dava konusu taşınmazın 1/1000 ölçekli uygulama imar planında kaldığı ve yol olarak planlandığı, belediye sınırları içinde kalıp, belediye hizmetlerinden faydalanabilecek konumda olduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.
Dosyada mevcut bilirkişi raporunun tetkikinden; … parsel sayılı taşınmazın alım satım işlemine tabi rayiç bedeli belirlenirken arsa payı bedeli ile yapı bedeli toplamı olarak tek bir değer belirlenmesi gerekirken bağımsız bölümler için arsa payının ayrı yapı bedelinin ayrı hesaplanmasının taşınmazın serbest piyasa rayiçlerini yansıtmayacağı, ayrıca dava konusu taşınmazın m² birim fiyatı belirlenirken aynı bölgede yer alan emsal taşınmazlara ilişkin satışlar dikkate alınarak emsal taşınmazlar ile dava konusu taşınmazın benzer ve farklı yönlerinin neler olduğu belirtilerek m² birim fiyatı belirlenmesi gerekirken piyasa araştırmasına göre değer tespiti yapıldığı yönündeki açıklamanın yetersiz olduğu, öte yandan yol yapım çalışması sonucu taşınmazın sınırına yapılan bölünmüş yol nedeniyle taşınmazın değerinin olumlu etkilendiği ifade edildiği halde söz konusu bölgede ki taşınmazlarda, genişletilmiş Van-Özalp Karayolu nedeniyle oluşan değer artışı dikkate alınmaksızın zarar hesabı yapıldığı, yol yapım çalışması nedeniyle taşınmazda ulaşım, görünüm ve estetik, çevre emniyeti, doğal afetler, gürültü kirliliği ile bölgedeki taşınmazların satış arz ve talep dengesi, satış süresi gibi hususların hangi oranlarda taşınmazda değer azalışına neden olduğu açıkça belirtilmeksizin %20 oranında değer düşüklüğü tespit edildiği yönünde rapor tanzim edildiği görülmüştür.
Bakılan davada, uyuşmazlığa konu taşınmazın imar planındaki yapılaşma koşulları karşısında taşınmazın üzerindeki mevcut yapıların yapı kullanma izin belgelerinin bulunup bulunmadığının tespiti ile şayet yapılar ruhsatsız ise ruhsata bağlanma imkanlarının olup olmadığı veya davacının başvurusu kapsamında imar affı uyarınca ruhsata bağlanıp bağlanmadıkları, yol genişletme çalışmalarının taşınmaz üzerindeki etkisinin yapıların kullanımı ve ulaşım olanaklarına göre değer kaybına sebep olup olmadığı araştırılarak bilirkişi raporunda tespit edilen belirtilen eksiklikler de giderilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın kabulüne ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/09/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.