Danıştay Kararı 10. Daire 2016/1304 E. 2016/2057 K. 18.04.2016 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2016/1304 E.  ,  2016/2057 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/1304
Karar No : 2016/2057

Temyiz Eden ve
Karşı Taraf (Davacı) :
Vekili :
Temyiz Eden ve
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :
İstemin_Özeti : … 7. İdare Mahkemesince davanın reddi yolunda verilen …. tarih ve …. sayılı kararın, davacı tarafından hukuka aykırı olduğu; davalı idare tarafından ise, reddedilen tazminat miktarı dikkate alınarak vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği ileri sürülerek vekalet ücreti yönünden 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesi uyarınca karşılıklı olarak temyizen incelenerek bozulmasına karar verilmesi istenilmektedir.
Davalı İdare
Savunmasının Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulüyle davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü:
Dava, … Ticaret A.Ş. adına tescilli 7/12/2009 tarih ve 8434 sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı …. şase numaralı aracın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine ilişkin olarak alınan 14/11/2014 tarih ve 127 sayılı Yeşilköy Gümrük Müdürlüğü kararına yapılan itirazın reddine dair 26/1/2015 tarih ve 122 sayılı İstabul Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü kararının iptali ile, ithalatı gerçekleştiren şirketten, davalı idare kayıtlarına güvenilerek satın alınan uyuşmazlığa konu araç bedeli olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000.-TL maddi zararın 18/4/2014 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
… 7. İdare Mahkemesince, bahsedilen aracın Almanya’da tescil edildiği, anılan bu aracın ithalatının kullanılmış olması sebebiyle izne tabi olduğu, ancak herhangi bir izin alınmadan izne tabi değilmiş gibi ithal edildiği hususlarının sübuta erdiği anlaşıldığından tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ve davacının tazminat isteminin de reddi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, hukuka aykırı olduğu; davalı idare tarafından ise, reddedilen tazminat miktarı dikkate alınarak vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği ileri sürülerek vekalet ücreti yönünden 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesi uyarınca İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasına karar verilmesi istenilmektedir.
Dava konusu işlem yönünden,
2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun’un, vergi mahkemelerinin görevlerini düzenleyen 6. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümler ve bunlara ilişkin zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davaların; (b) bendinde ise, (a) bendinde sayılan konularda 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un uygulanmasına ilişkin davaların, vergi mahkemelerince çözümleneceği kurala bağlanmış; aynı Kanun’un 5. maddesiyle de, idare mahkemelerinin görevleri, vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla, ilk derece Danıştayda çözümlenecek olanlar dışındaki iptal ve tam yargı davaları, kamu hizmetlerden birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar ve diğer kanunlarla verilen işlerin çözümlenmesi olarak belirlenmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde, dava dilekçelerinin görev ve yetki yönünden ilk incelemeye tabi tutulacağı; 15. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde de, Danıştay veya idare ve vergi mahkemelerince 14. maddenin üçüncü fıkrasında yazılı hususlarda kanuna aykırılık görülürse, 14. maddenin üçüncü fıkrasının (a) bendine göre, idari yargının görevli olduğu konularda görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verileceği kurala bağlanmıştır.
Dava dosyası içeriği bilgi ve belgeler incelendiğinde, İstanbul Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğünün 26/1/2015 tarih ve 122 sayılı yazısında, … Tic. A.Ş. firması tarafından ithal edilen 29 adet otomobilden biri olan …. şasi numaralı, …. markalı aracın Almanya Motorlu Taşımacılık İdaresi (KBA) nezdindeki ilk trafiğe tescil tarihleri ile Türkiyedeki serbest dolaşıma giriş tarihlerinin karşılaştırılması sonucunda söz konusu aracın Türkiye’ye ithal edilmeden önce 24/3/2009 tarihinde Almanya’da trafiğe tescil edildiği yolundaki tespit sonucunda gerekli idari para cezalarının verilerek mülkiyetin kamuya geçirilmesi işlemlerinin yapıldığı; 29 adet araç içerisinde bulunan ve Yeşilköy Gümrük Müdürlüğünce tescilli dava konusu aracın … Tic. A.Ş. firması tarafından Yeşilköy Gümrük Müdürlüğünden ithal edilmiş olduğunun tespit edildiği, bu nedenle Yeşilköy Gümrük Müdürlüğünün 14/11/2014 tarih ve 127 sayılı kararı ile dava konusu aracın mülkiyetinin kamuya geçirilmesi yönünde karar alındığı, bu karara yapılan itirazın reddi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 3. maddesinde, “(1) Bu Kanunun;
a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,
b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında, uygulanır.” hükmüne; 16. maddesinde, “(1) Kabahatler karşılığında uygulanacak olan idari yaptırımlar, idari para cezası ve idari tedbirlerden ibarettir.
(2) İdari tedbirler, mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirlerdir.” hükmüne; 27. maddesinin sekizinci fıkrasında ise, “İdarî yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idarî yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idarî yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddiaları bu işlemin iptali talebiyle birlikte idarî yargı merciinde görülür.” hükmüne yer verilmiştir.
5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 3. maddesinin onbirinci fıkrasının 11/4/2013 tarih ve 28615 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 28/3/2013 tarih ve 6455 sayılı Kanun’un 54. maddesi ile değiştirilmeden önceki halinde, “İthali, lisansa, şarta, izne, kısıntıya veya belli kuruluşların vereceği uygunluk veya yeterlilik belgesine tâbi olan eşyayı, aldatıcı işlem ve davranışlarla ithal eden kişiye, eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı idarî para cezası verilir. Eşyanın değersiz, artık veya atık madde olması durumunda, idarî para cezası; dökme halinde gelen eşya için ton başına beşbin Türk Lirası, ambalajlı gelmesi halinde kap başına yüz Türk Lirası olarak hesaplanır.” hükmü; aynı Kanun’un 14. maddesinin birinci fıkrasının 11/4/2013 tarih ve 28615 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 28/3/2013 tarih ve 6455 sayılı Kanun’un 66. maddesi ile ilga edilen halinde ise, “3 üncü maddenin onuncu ve onbirinci fıkralarında tanımlanan kabahatlerin konusunu oluşturan eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir. Bu Kanunun arama ve elkoyma ile müsadereye ilişkin hükümleri, bu kabahatlerin işlenmesinde kullanılan veya kullanılmak üzere hazırlanan eşya ve taşıma araçları ile ilgili olarak da uygulanır.” hükmü yer almıştır.
Diğer taraftan, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 3. maddesinin beşinci fıkrasında, “Karar” deyimi, bağlayıcı tarife ve menşe bilgileri de dahil olmak üzere, gümrük idaresinin, gümrük mevzuatı ile ilgili olarak belirli bir konuda bir veya daha fazla kişi üzerinde hukuki sonuç doğuracak idari tasarruf olarak tanımlanmış; aynı Kanun’un 235. maddesinin birinci fıkrasının 11/4/2013 tarih ve 28615 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 28/3/2013 tarih ve 6455 sayılı Kanun’un 12. maddesi ile değiştirilmeden önceki halinde, “Teminat alınmış olsa bile, gümrük işlemlerine başlanmadan veya bu işlemler bitirilip gümrük idaresinin izni alınmadan antrepolardan veya gümrük idaresince eşya konulmasına izin verilen yerlerden kısmen veya tamamen eşya çıkarılması halinde, çıkarılan eşyanın ithalat veya ihracat vergilerinin yanı sıra, bu vergilerin üç katı para cezası alınır.” hükmüne yer verilmiş iken, yapılan değişiklik sonucu 235. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde, “Eşyanın ithali, lisansa, şarta, izne, kısıntıya veya belli kuruluşların vereceği uygunluk veya yeterlilik belgesine tabi olduğu halde uygunluk ve yeterlilik belgesine tabi değilmiş veya belge alınmış gibi beyan edildiğinin tespit edilmesi halinde, eşyanın gümrük vergilerinin yanı sıra, eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı idari para cezası verilir.” hükmü; dördüncü fıkrasında, “Birinci fıkranın (a) ve (c) bentlerinde belirtilen eşyaya el konularak mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir ve eşya 177 ila 180 inci madde hükümlerine göre tasfiyeye tabi tutulur.” hükmü yer almış; yine aynı Kanun’un 242. maddesinde ise, yükümlülerin kendilerine tebliğ edilen gümrük vergileri, cezalar ve idari kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde bir üst makama, üst makam yoksa aynı makama verecekleri bir dilekçe ile itiraz edebileceği ve itirazın reddi kararlarına karşı işlemin yapıldığı yerdeki idari yargı mercilerine başvurulabileceği düzenlenmiştir.
Olayda, izin alınmadan kullanılmış eşyanın ithal edilemeyeceği yolundaki kuralın ihlal edildiğinden bahisle yukarıda aktarılan Gümrük Kanunu ve ilgili mevzuat uyarınca uyuşmazlık konusu eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verildiği görülmektedir.
Bu durumda, Gümrük Kanunu’nda tanımı yapılmış “karar” kapsamında olan mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin dava konusu kararın iptali isteminden kaynaklanan uyuşmazlığın görüm ve çözümünde, Kabahatler Kanunu’nun 3. ve Gümrük Kanunu’nun 242. maddeleri uyarınca idari yargı mercilerinin görevli olduğu hususunda bir duraksama bulunmadığı; izin alınmadan kullanılmış eşyanın ithal edilemeyeceği yolundaki kuralın ihlal edildiğinden bahisle 4458 sayılı Gümrük Kanunu ve ilgili mevzuat uyarınca, bir başka ifade ile aynı maddi ve hukuki sebeplere dayanılarak ithale konu eşya ile ilgili olarak gümrük idaresince, gümrük vergisi alınabileceği gibi idari yaptırımlar kapsamında ise, eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı idari para cezası ile dava konusu uyuşmazlıkta olduğu üzere eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine de karar verilebileceği dikkate alındığında, gümrük idarelerince, 4458 sayılı Gümrük Kanunu uyarınca gümrük vergisine bağlı ceza niteliğinde alınan mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin kararın iptali istemiyle açılan davanın görüm ve çözümü, 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun’un 6. maddesi uyarınca vergi mahkemesinin görevinde bulunmaktadır.
Dava konusu 10.000.-TL maddi zaarın tazmini istemi yönünden ise,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 125. maddesinde idarelerin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı karşılamakla yükümlü oldukları hüküm altına alınmıştır.
İdareler, yasalarla kendisine verilen kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak örgütü kurmak, araç, gereç ve personeli o hizmetin gereklerine uygun biçimde hazırlamakla yükümlü olup, hizmetin işleyişi ve yerine getirilişi sırasında gerekli önlemlerin alınmaması, hizmetin iyi işlememesi, kusurlu işlemesi nedeniyle kişilere verilen zararların idarece giderilmesi zorunludur.
Davacı tarafından, gerek dava dilekçesi, gerekse de temyiz dilekçesinde, yurt dışından ülkeye kaçak eşya sokulmasını önleme, izleme ve araştırmakla yükümlü olan idarelerin, aracın yurt dışından ithal edilerek trafik siciline tescilinin yapılması öncesinde üzerine düşen dikkat ve özeni göstermeyerek, yükümlü oldukları hizmeti kusurlu işlettikleri, aracın kaçak olarak yurda getirilmesinde kendisinin herhangi bir ilgisi ve kusuru bulunmadığı, gümrük idaresince işlemleri tamamlanarak ithal edilen aracı satın alıp trafik siciline tescil ettirerek iyi niyetli 3. kişi durumunda olduğu, ithalatı gerçekleştiren kişilerin sahte belgelerle bu aracı ithal ettiklerinden bahisle aracına el konulması nedeniyle uğradığı zararların tazmin edilmesi gerektiği ileri sürülerek tazminat talebinde bulunulduğu görülmektedir.

Buna göre, davacının tazminat isteminin temelinde, davalı idarenin, mevzuatla kendisine verilen denetim görevini gereği gibi yerine getirmemesi sonucunda, idarenin kayıtlarına güvenerek tasarrufta bulunan kişilerin zarara uğramasına sebebiyet verildiği iddiası bulunmakta olup; bir başka deyişle, tazminat talebinin temelinde vergi mahkemesinin görev alanında bulunan aracın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine ilişkin işlem olmadığından, bu haliyle uyuşmazlığın görüm ve çözümünün idare mahkemelerinin görev alanına girdiği sonucuna varılmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 5. maddesinde, ” 1. Her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılır. Ancak, aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık yada sebep – sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile de dava açılabilir.
2. Birden fazla şahsın müşterek dilekçe ile dava açabilmesi için davacıların hak veya menfaatlerinde iştirak bulunması ve davaya yol açan maddi olay veya hukuki sebeplerin aynı olması gerekir.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu durumda, farklı mahkemelerin görev alanı içerisinde kalan ve aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık yada sebep – sonuç ilişkisi bulunmayan konulara ilişkin olarak verilen dava dilekçesinin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 5. maddesine uygun bir dilekçe olmadığı sonucuna varılmakta olup, İdare Mahkemesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15/1-d maddesi uyarınca dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken, davanın reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.
Yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda, temyize konu İdare Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiğinden ve bozma kararı uyarınca Mahkemesince verilecek kararda vekalet ücreti yönünden yeniden hüküm kurulacağından, bu aşamada davalı idarenin vekalet ücreti yönünden temyiz istemi hakkında ayrıca bir karar verilmesine gerek bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüyle, …. 7. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…. sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine 18/4/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.