Danıştay Kararı 10. Daire 2016/10440 E. 2020/3748 K. 13.10.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2016/10440 E.  ,  2020/3748 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/10440
Karar No : 2020/3748

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- …
2- …
3- …
4- …
5- …
… Mirasçıları
6- …
7- …
8- …
9- …
10- …
VEKİLLERİ : Av. …, Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Valiliği İl Özel İdaresi
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, komşu taşınmazda bulunan … Konkasör ve Taş Ocağı İşletmesine verilen 22/12/2008 tarihli işyeri açma ve çalışma ruhsatı nedeniyle uğradıkları ileri sürülen zararlara karşılık olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla … TL maddi, toplam … TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davacıların 22/12/2008 tarihli işyeri açma ve çalıştırma ruhsatının iptali istemiyle açmış oldukları davada işlemin iptaline karar verilmişse de, dava konusu işlemin iptal edilmesinin tek başına tazminat sorumluluğu doğurmayacağı, davalı idarenin denetim yükümlülüğünü yerine getirmediği gibi bir durumun bulunmadığı, bilakis işyerine verilecek ruhsat öncesi mevzuatın gerektirdiği incelemeleri kamu görevlileri aracılığıyla yaptırdığı, 13/12/2007 tarih ve 200761 sayılı “Çed Gerekli Değildir” kararı üzerine söz konusu işletmeye ruhsat verildiği, 22/12/2008 tarihli ruhsatın iptaline ilişkin açılan davada yaptırılan bilirkişi incelemesi sonrası hazırlanan raporda, işletimde bazı eksikliklerin bulunduğu, ancak bunun ruhsatın iptalini gerektirmeyeceği yönünde görüş bildirildiği, dolayısıyla bu durumun davalı idarenin işletmeye ruhsat verilmeden önce mevzuatta öngörülen yükümlülüklerini yerine getirdiğini gösterdiği, davalı idarenin yapılan başvuruda sunulan belgeler ve daha sonra kamu kurumlarından alınan raporlar doğrultusunda ruhsat başvurusu hakkında karar verdiği, usule uygun işlemler nedeniyle fiili durum neticesinde de, üçüncü kişilerin zarara uğramasının söz konusu olabileceği ancak idarenin bu hususlarda sorumlu tutulabilmesi için kamu hizmetinin işleyişinde bir kusurun ya da eksik işlemesinin veya hiç işlememesi durumunun varlığına bağlı olduğu hususu dikkate alındığında, ortada idarenin hukuka aykırı işlem veya eyleminden kaynaklı bir kusur sorumluluğunun varlığından söz edilemeyeceği, davacılardan …’ın … Esas sayılı dosyanın davacıları arasında yer almaması nedeniyle bu davacı yönünden davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI: Davacılar tarafından 22/12/2008 tarihli işyeri açma ve çalışma ruhsatının yargı kararıyla iptal edilmesinin davalı idarenin hizmet kusurunu ortaya koyduğu, zararın davalı idare işleminden kaynaklandığı ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI: Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
22/12/2008 tarihli işyeri açma ve çalışma ruhsatının verildiği tarihte yürürlükte olan, 17/07/2008 tarih ve 26939 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin “Yönetmeliğe aykırı uygulamaların durdurulması” başlıklı 19. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde; “”Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararı ya da “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı verildikten sonra, proje sahibi tarafından nihai Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyasında taahhüt edilen hususlara uyulmadığının tespit edilmesi durumunda söz konusu taahhütlere uyulması için projeyle ilgili Bakanlıkça/Valilikçe bir defaya mahsus olmak üzere süre verilebilir. Bu süre sonunda taahhüt edilen hususlara uyulmaz ise yatırım durdurulur. Yükümlülükler yerine getirilmedikçe durdurma kararı kaldırılmaz. 2872 sayılı Çevre Kanununun ilgili hükümlerine göre işlem tesis edilir.” düzenlemesi,
21/06/2005 tarih ve 25852 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliği’nin “Yönetmeliğe aykırı uygulamaların durdurulması” başlıklı 85. maddesinde de; “Madencilik faaliyetlerine ilişkin projelerde; …
b) “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” ya da “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı verildikten sonra, proje sahibi tarafından çevresel etki değerlendirmesi raporu veya proje tanıtım dosyasında taahhüt edilen hususlara uyulmadığının tespit edilmesi durumunda, söz konusu taahhütlere uyulması için Çevre ve Orman Bakanlığınca bir defaya mahsus olmak üzere süre verilebilir. Bu süre sonunda taahhüt edilen hususlara uyulmaz veya gerekli önlemler alınmaz ise faaliyetin durdurulması için Genel Müdürlüğe bilgi verilir. Genel Müdürlükçe faaliyet durdurulur. Genel Müdürlükçe verilen durdurma kararı yükümlülükler yerine getirilmedikçe kaldırılmaz.” düzenlemesi yer almaktadır.
Davacılar tarafından, uğranıldığı ileri sürülen zararların dayanağı olarak gösterilen 22/12/2008 tarihli işyeri açma ve çalışma ruhsatı, temyizen incelenen kararda da belirtildiği üzere; yapılan başvuruda sunulan belgeler ve kamu kurumlarından alınan raporlar doğrultusunda ve 13/12/2007 tarih ve 200761 sayılı “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı üzerine verilmiş olup davalı idarece, işyeri açma ve çalışma ruhsatının verilmesi aşamasına ilişkin olarak mevzuatla getirilen bütün yükümlülükler yerine getirilmiştir.
22/12/2008 tarihli işyeri açma ve çalışma ruhsatının verilmesi aşamasında 13/12/2007 tarih ve 200761 sayılı “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararının sunulmuş olması nedeniyle, işletmenin faaliyeti esnasında proje tanıtım dosyasında taahhüt edilen hususlara uyulmadığının ve bu nedenle davacılarca ileri sürüldüğü gibi çevre ve insan sağlığına yönelik olumsuz etkilerin gerçekleştiğinin tespit edilmesi durumunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nce işletmeye yönelik olarak yukarıda anılan mevzuat uyarınca faaliyetin durdurulması şeklinde yaptırım uygulanması mümkündür.
Bakılan dava; davacıların maliki olduğu komşu taşınmazda bulunan ağaçlar, bitkiler ve ürünlerin, taş ocağından kaynaklanan kirlilik, taşıma, su kaynaklarının zarar görmesi ve dinamitle patlatmadan kaynaklanan taş düşmesi gibi nedenlerle zarara uğradığı, kirlilikten dolayı hem çevre hem de insan sağlığı açısından olumsuz sonuçların meydana geldiği, taşocağı faaliyeti nedeniyle bahçenin veriminin düştüğü, toprak yapısının bozulmaya başladığı, patlatılan dinamitlerin su kaynaklarını olumsuz etkilediği, dinamitle patlama sonucunda kopan taşların evin duvarı ve çam ağacına zarar verdiği, yoğun rüzgarla gelen tozların bahçeye, meyvelere ve insan sağlığına zarar verdiği, taşocağının yerleşim yerlerine yakın olduğu, işyeri açma ve çalıştırma ruhsatı verilmeseydi söz konusu zararların meydana gelmeyeceği iddialarıyla açılmıştır.
Görüldüğü üzere; davacıların tazminini talep ettikleri zararların dayanağını davalı idarece 22/08/2008 tarihli işyeri açma ve çalışma ruhsatının verilmesi işlemi değil, işyeri açma ve çalışma ruhsatının verildiği işletmede yürütülen faaliyetin çevreye yönelik var olduğu ileri sürülen olumsuz etkileri oluşturmaktadır.
22/12/2008 tarihli işyeri açma ve çalışma ruhsatı …İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla iptal edilmiş ve bu karar kesinleşmişse de; anılan davada yaptırılan bilirkişi incelemesi sonrası hazırlanan raporda, taş ocağının yaklaşık 30 m. kot farkı ile aşağısında bulunan meyve bahçesi içerisindeki ağaçların özellikle yaprakları ve meyveleri üzerinde bir miktar toz birikimi olmasına rağmen biriken tozun bir kısmının nispeten yüksek yağış alan bu bölgede yağmur suyu ile yıkanarak uzaklaştığı ve ağaçlarda toz birikimine bağlı olarak sürgün gelişiminde ve meyve kalitesinde önemli bir azalma olmadığı, bahçedeki olumsuz görünümün ağırlıklı olarak budamanın tekniğine uygun ve yeter miktarda yapılmaması, bazı ağaçlarda hasat yapılmaması, bazı ağaçlarda meyvelerin seyreltilmemesi ve aşırı meyve yüklü olması, ağaçların pek çoğunda yaygın şekilde birden fazla hastalık olması ve yüksek toprak neminden kaynaklanan hastalıklardan kaynaklandığı, taş ocağı ile ilgili olarak çevre ve insan sağlığını olumsuz yönde etkileyebilecek birtakım sorunların bulunduğu, ancak bu sorunlar için önlemler olduğu ve işletmenin sorumluluğunda olan bu önlemlerin alınabilme imkanının bulunduğu, bu sorunların giderilmesi için iş yerinin kapatılma süreci işletilmeden önce aşamalı bir yaklaşımın uygulanması gerektiği, önerilen tedbirlerin uygulanması halinde bu aşamada işletmenin işyeri açma ve çalışma ruhsatının iptalinin gerekli olmadığı yönünde görüş bildirilmiş olması ve hakkında “Çevresel Etki Değerlendirilmesi Gerekli Değildir” kararı bulunan projeye ilişkin olarak proje tanıtım dosyasında taahhüt edilen hususlara uyulmadığının ve bu nedenle çevre ve insan sağlığına yönelik olumsuz etkilerin gerçekleştiğinden bahisle davacılar veya ilgili diğer kişilerce başvurulması durumunda … Bakanlığı ile Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nce işletmenin faaliyetinin durdurulmasının mümkün olması karşısında, 22/12/2008 tarihli işyeri açma ve çalışma ruhsatının verilmesi aşamasında mevzuatta öngörülen yükümlülüklerini yerine getiren davalı idarenin, işyeri açma ve çalışma ruhsatı başvurusuna konu proje için 13/12/2007 tarih ve 200761 sayılı “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararının da sunulmuş olması nedeniyle, 22/12/2008 tarihli işyeri açma ve çalışma ruhsatının verilmesine yönelik işlemden kaynaklandığı ileri sürülen zararların tazminini gerektirecek bir sorumluluğunun bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Bu itibarla; temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz isteminin reddine,
2. … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/10/2020 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(X)-KARŞI OY :

… İli,… İlçesi, … Köyü mevkiinde bulunan … Konkasör ve Taş Ocağı İşletmesine verilen 22/12/2008 tarihli işyeri açma ve çalışma ruhsatının, kalker ocağı ve kırma eleme tesisi faaliyet konulu işletmenin faaliyetlerinden dolayı olumsuz etkilenen davacılar tarafından, tarım arazilerine, çevre ve insan sağlığına olumsuz etkisinin olduğundan bahisle işletmeye verilen ruhsatın iptali istemiyle açılan davada, bozma kararına uyularak verilen iptal kararı üzerine; anılan işyeri açma ve çalışma ruhsatı nedeniyle uğradıkları ileri sürülen zararlara karşılık olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla … TL maddi, toplam …TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiş, davanın reddi üzerine, temyiz başvurusu yapılmıştır.
Kamu gücünü elinde bulunduran idarenin, bireylere verdiği zararlardan doğan maddi sorumluluğu anayasal bir kural olarak da karşımıza çıkmaktadır. Anayasa’mızın 40. maddesinin “Kişinin, resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.” ve 125. maddesinin yedinci fıkrası, “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.” hükümleriyle idarenin mali sorumluluğu belirlenmiştir. Zarara sebebiyet veren olay nedeniyle tazmin yükümlülüğü; kusurlu ve kusursuz sorumluluktan kaynaklanabilir. Kusurlu sorumlulukta, idarenin kusuru bir şart iken, kusursuz sorumlulukta illiyet bağı yeterlidir.
Bakılmakta olan dava, iptal kararı üzerine 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 12. maddesi uyarınca açılan tam yargı davası niteliğinde açılmıştır. İdari yargıda iptal kararına bağlı açılan tam yargı davalarında, iptal kararının gerekçesinin ve sonucunun bağlayıcı hususunun vurgulanması gerekir. Bu bağlayıcılık, Anayasa’nın amir hükümleri ve kesin hükmün sonuçları gereğidir. İdari yargıda verilen her iptal kararı, idarenin tazminat ödemesi sonucunu doğurmamakla birlikte, önce iptal davası açılmış ve bu davada yapılan inceleme sonucunda, idari işlemin hukuka uygun olmayan yönleri, zarar doğurucu olduğu gerekçesiyle ortaya konulmuş ise bu davanın devamında açılan tam yargı davasında, doğan zararın idarenin kusura dayalı sorumluluk ilkesine göre tazminine karar verilmesi gerektiği tartışmasızdır.
Ruhsatın iptali istemli olarak davalı ne karşı açılan iptal davasının aşamaları incelendiğinde; … İdare Mahkemesince; işletmenin faaliyetinin çevre sağlığı, tarım arazileri, bitki örtüsü ve su kaynakları üzerindeki etkisinin tespiti amacıyla yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda; davaya konu işletmenin bulunduğu bölgedeki hakim rüzgar yönü dikkate alındığında işletmenin genel fiziksel konumunun doğru olmadığı yönünde saptamada bulunulmuş ve bu nedenle yakınında bulunan meyve bahçesindeki ağaçların, işletmenin neden olduğu tozlardan olumsuz etkilendiği ancak biriken tozun bir kısmının nispeten yüksek yağış alan bu bölgede yağmur suyu ile yıkanarak uzaklaştığı, ağaçlarda toz birikimine bağlı olarak sürgün gelişiminde ve meyve kalitesinde önemli bir azalma olmadığı, nihayetinde taş ocağının fiziksel konumu itibariyle insan sağlığını ve çevreyi olumsuz yönde etkileyecek birtakım eksikliklerinin olduğu, ancak işyerinin kapatılmasından önce aşamalı olarak tedbirlerin uygulanması gerektiği, bu aşamada işletmenin ruhsatının iptalinin gerekli olmadığı yönünde görüş bildirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de Danıştay Sekizinci Dairesinin 15/09/2011 tarih ve E:2011/2853, K:2011/3913 sayılı bozma kararına uyularak anılan mahkemece verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararla; işyeri açma ve çalışma ruhsatı başvuruları üzerine yetkili idarelerin, işletmelerin fiziksel koşulları ile faaliyetlerinin çevre ile uyumlu oyup olmadığını araştırıp, işletmelerin faaliyetlerinin insan sağlığına zarar vermemesi ve çevre kirliliğine yol açmaması için gerekli önlemlerin alınması halinde işletmeyi ruhsatlandırması gerektiği, dava konusu işletmenin ruhsatlandırılması esnasında, bölgenin hakim rüzgar yönü dikkate alınarak, işletmenin faaliyetinin çevreye zararını en aza indirecek şekilde önlemlerin alınıp alınmadığı hususunda gereken araştırma yapılmaksızın işletmenin ruhsatlandırıldığı, fiziksel konumu nedeniyle insan sağlığı ve çevreye olumsuz etkisinin olduğu anlaşılan işletmeye gereken önlemler alınmaksızın işyeri açma ve çalışma ruhsatı verilmesine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle, ruhsatın iptaline karar verilmiş, anılan karar Danıştay Sekizinci Dairesinin 19/06/2014 tarih ve E:2013/290, K:2014/5474 sayılı kararıyla onanarak kesinleştiği;
Temyize konu karar incelendiğinde ise; (ruhsatın iptali istemiyle açılan davada verilen) iptal kararlarının tek başına tazmin sorumluluğu doğurmayacağı, “Çed Gerekli Değildir” kararı üzerine söz konusu işletmeye ruhsat verildiği, 22/12/2008 tarihli ruhsatın iptaline ilişkin açılan davada yaptırılan bilirkişi incelemesi sonrası hazırlanan raporda, işletimde bazı eksikliklerin bulunduğu, ancak bunun ruhsatın iptalini gerektirmeyeceği yönünde görüş bildirildiği, dolayısıyla bu durumun davalı idarenin işletmeye ruhsat verilmeden önce mevzuatta öngörülen yükümlülüklerini yerine getirdiğini gösterdiği, usule uygun işlemler nedeniyle fiili durumda üçüncü kişilerin zarara uğramasının söz konusu olabileceği, ortada idarenin hukuka aykırı işlem veya eyleminden kaynaklı bir kusurundan söz edilemeyeceği, davacıların şirketin haksız fiiline bağlı tazmini için adli yargıda dava açabileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olduğu anlaşılmıştır.
1_Davacılar tarafından, ruhsat almadan taş ocağı olarak çalışma imkanı olmayan işletmeye verilen bu ruhsata bağlı yapılacak faaliyetin birinci sınıf tarım arazilerine ve çevreye zararlı etkileri olacağı nedeniyle iptal davası açılmış, bu davanın reddi yolundaki kararın bozulması üzerine verilen iptal kararında; dava dosyasındaki bilirkişi raporu incelenerek davalı idarenin işletmenin faaliyetinin çevreye zararını en aza indirecek şekilde önlemlerin alınıp alınmadığı hususunda gereken araştırmayı yapmaması, fiziksel konumu nedeniyle insan sağlığı ve çevreye olumsuz etkisinin olduğu anlaşılan işletmeye gereken önlemler alınmaksızın işyeri açma ve çalışma ruhsatı vermesi nedeniyle hizmet kusurunun bulunduğu ortaya konulduğu halde, tekrar aynı bilirkişi raporundan yola çıkılarak “davalı idarenin kusurundan bahsedilemeyeceği”;
2_İncelenen tam yargı davası; idarenin verdiği ruhsat nedeniyle işletmenin faaliyet yapabildiği, taş ocağına ruhsat verilmeseydi bu zararın doğmayacağından bahisle, doğan zarar ile davalı idarenin illiyet bağı kurularak açılmış olduğu ve davanın ruhsata aykırı olarak faaliyet yapıldığından bahisle ruhsat verilen şirkete karşı açılmadığı halde, “davacıların şirketin haksız fiiline bağlı olarak zararlarının tazmini için adli yargıda dava açabileceği” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi hukuka uygun olmamıştır.
Kaldı ki, kamu hizmetleri yürütülürken kimi zaman, tesis edilen işlem hukuka uygun olsa dahi birkaç kişiye özgü, ağır ve olağan dışı bulunması halinde kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerekir.
Bu itibarla; işletmenin yargı kararıyla iptal edilen 22/12/2008 tarihli işyeri açma ve çalışma ruhsatına istinaden faaliyet gösterdiği dönemde davacıların uğradıkları gerçek zararın tespit edilerek, tazminine karar verilmesini teminen temyize konu kararın bozulması gerektiği oyuyla Daire kararına katılmıyorum.