Danıştay Kararı 10. Daire 2016/1007 E. 2020/4059 K. 21.10.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2016/1007 E.  ,  2020/4059 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/1007
Karar No : 2020/4059

MYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : …Bakanlığı
VEKİLİ : 1. Hukuk Müşaviri Yrd. …

İSTEMLERİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı davanın reddi yolundaki kararının davacı tarafından esastan davalı idare tarafından ise vekalet ücreti yönünden temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, eşi …’ın … İlçe Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapmakta iken, 18/10/2011 tarihinde görevli olarak içinde bulunduğu aracın geçişi esnasında … – … Karayolu üzerinde terör örgütü mensupları tarafından yola döşenmiş mayının patlatılması sonucu şehit olması nedeniyle uğranılan zararlara karşılık 250.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:.., K:… sayılı kararıyla; …’ın polis memuru iken meydana gelen terör saldırısı sonrasında şehit olması nedeniyle 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca eşi olan davacı ile anne ve babasına 15/11/2011 tarihinden itibaren aylık bağlandığı, sözü edilen Kanun uyarınca 30 hizmet yılı varmış gibi emekli ikramiyesi, 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun uyarınca nakdi tazminat ve 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun Ek 79. maddesi uyarınca tütün ikramiyesi ödendiği ve mevzuattaki şartlar doğrultusunda muhtemel ömrünün sonuna kadar davacının dul aylığını almaya devam edeceği ve bu dönemde de tütün ikramiyesi alacağı dikkate alındığında, davacının aktif ve pasif dönemde maddi bir zararının bulunmadığının anlaşıldığı, vekalet ücreti yönünden ise açılan bir tam yargı davasında istenilen tazminatın miktarının, ancak bilirkişi incelemesi ve benzeri araştırmalardan sonra elde edilen verilere göre mahkemece takdir edildiği, tazminat davasının bu özelliği gereği, gerçekte hak edilen tazminat miktarının dava açılmadan önce davacılar tarafından tam olarak bilinmesi veya öngörülmesinin mümkün olmadığı, bu belirsizliğin, davacıları yüksek miktarlı istemlerde bulunmaya yönlendirebileceği, talep miktarının sonradan düzeltilmesi (ıslah), tazminat davasının başındaki belirsizlik karşısında bir güvence oluşturabilecekse de, davanın açıldığı tarihte 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda böyle bir kuruma yer verilmemiş olması nedeniyle hak kaybına uğramak istemeyen davacılar için, tazminat taleplerine ilişkin miktarları yüksek tutmaktan başka seçenek bulunmamakta olup davacıların kullandıkları Anayasal hakları nedeniyle olağan dışı ağırlıkta bir mali yük altında kalmış olmaları, bu durumun hak arama özgürlüğü ve mahkemeye erişim hakkı üzerinde olağan dışı bir kısıtlama oluşturması hususu bir bütün olarak değerlendirildiğinde, reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden hükmedilecek vekalet ücretinin maktu olması gerektiği sonuç ve kanaatine varılldığı, nitekim Anayasa Mahkemesi’nin 2012/791 başvuru nolu ve 07/11/2013 tarihli kararı ile Danıştay Onbeşinci Dairesi’nin 29/05/2014 tarih ve E:2013/11068, K:2014/4565 sayılı kararının da bu doğrultuda olduğu gerekçeleriyle davanın reddine ve davalı idare lehine 750,00 TL maktu vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI :
Davacı tarafından, bilirkişi incelemesi yapılmadan verilen kararın hukuki olmadığı, maddi zarar hesabının sosyal güvenlik kurumundan istenecek rücuya ilişkin bilgilere göre yapılması gerektiği, Mahkemenin yaptığı hesaplamanın zarar verenleri mali sorumluluktan kurtardığı ve 2330 ile 3713 sayılı Kanunlar çerçevesinde yapılan ödemelerin de mahiyeti gereğince sosyal yardım olduğu ve ifa amacı taşımadıklarından davacı lehine tazminata hükmedilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN_SAVUNMASI: Taraflarca karşılıklı olarak temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin reddine,
2. Davanın reddi ile davalı idare lehine maktu avukatlık ücretine hükmedilmesi yolundaki … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının ONANMASINA,
3. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/10/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.