Danıştay Kararı 10. Daire 2015/5070 E. 2020/3704 K. 13.10.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2015/5070 E.  ,  2020/3704 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2015/5070
Karar No : 2020/3704

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : Kendi adlarına asaleten …’ya velayeten
…ve …
VEKİLLERİ : Av. …
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Başkanlığı
VEKİLİ : Av. ….
DİĞER DAVALI : … Valiliği / …

İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:…sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, yakınları …’nın 05/09/2011 tarihinde Van İli Merkez Seyrantepe Mahallesi … Mevkiinde bulunan Van Valiliği Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’na ait kömür deposundaki ağzı açık foseptik çukuruna düşerek yaşamını yitirmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık davacılardan müteveffanın annesi … için 30.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi, babası …için 30.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi, kardeşi … için 20.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararıyla; olayda davalı Vakfa ait kömür deposunun giriş kapsının açık olması sonucu …’nın depo içerisine girdiği ve depo içerisinde bulunan ve üst ağız kısmında koruyucu bir kapak bulunmayan fosptik çukuruna düşerek vefat ettiği, depo giriş kapısı ile foseptik çukurunun ağzının açık olması nedeniyle davalı Vakfın depo içerisinde ve çevresinde çocukların ve yetişkinlerin depoya erişimini engelleyecek gerekli güvenlik ve koruma tedbirlerini almadığı açık olduğundan, olayda davalı Vakfın hizmet kusurunun bulunduğu ve kusuru oranında oluşan zararı tazminle yükümlü olduğu, olayda herhangi bir hizmet kusuru bulunmayan davalı Van Valiliği yönünden ise davanın reddi ile dava konusu olayın meydana gelmesinde davalı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın hizmet kusurunun yanında, davacılardan anne … ve baba …’nın da kusurunun bulunduğu (müterafik kusur) açık olup, uğranılan zararın buna göre tazmin edilmesi gerektiği belirtilerek davacıların, yakınlarının desteğinden yoksun kalıp kalmadığı ve kalmışlar ise uğradıkları maddi zararın hesaplanması için yapılan bilirkişi incelemesi sonucu dava dosyasına sunulan bilirkişi raporunda kardeş …’nın vefat eden kişinin desteğinden yararlanmasının mümkün olmadığının belirtildiği, baba …’nın maddi zararının 18.572,77 TL, anne …’nın maddi zararının ise 52.713,90 TL olarak hesaplandığı, olayda anne babanın % 50 oranında müterafik kusurlu oldukları ve talepleri ile bağlı kalınmak suretiyle bilirkişi tarafından hesaplanan tazminat tutarlarının % 50’si oranında, yani anne … için 26.356,95 TL, baba …İçin 9.286,39 TL maddi tazminata hükmedilmesi; kardeş …’nın maddi tazminat talebi ile diğer davacıların fazlaya ilişkin maddi tazminat taleplerinin ise reddi gerektiği sonucuna varıldığı; manevi tazminata yönelik taleplerine ilişkin olarak, olayın gelişimi ve sonucu davacıların yakını …’nın ölümü nedeniyle duydukları elem ve ızdırabın karşılığı olarak sebepsiz zenginleşmeye yol açmayacak düzeyde olmak üzere takdiren ve müterafik kusur da dikkate alınarak baba …için 20.000,00-TL, anne … için 20.000,00-TL, kardeş … için 10.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği kanaatine varıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI :
Davacılar tarafından; hükmedilen miktara yürütülecek faizin başlangıç tarihinin yanlış olduğu, manevi tazminatın duyulan elem, keder ve ızdırabı karşılama noktasında yetersiz ve maddi tazminatta yarı oranında indirim yapılmasının hukuka aykırı olduğu iddialarıyla Mahkeme kararının bu kısımlarının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı Van Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından; usul yönünden, uyuşmazlığın görüm ve çözümünün adli yargı yerlerine ait olduğu, esas yönünden ise dava konusu olayın meydana gelmesinde davacıların ağır kusurunun bulunduğu % 50’si oranında tazminata hükmedilmemesi gerektiği, manevi tazminat miktarının hakkaniyete aykırı olduğu iddialarıyla Mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN_SAVUNMASI : Taraflarca savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Uyuşmazlığın görüm ve çözümünün adli yargı yerlerine ait olması nedeniyle davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken uyuşmazlığın esasının incelenerek verilen Mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Dava; davacılar tarafından, yakınları …’nın 05/09/2011 tarihinde Van İli Merkez Seyrantepe Mahallesi … Mevkiinde bulunan Van Valiliği Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’na ait kömür deposundaki ağzı açık foseptik çukuruna düşerek yaşamını yitirmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık davacılardan müteveffanın annesi … için 30.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi, babası …için 30.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi, kardeşi … için 20.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun idari dava türlerinin belirlendiği 2. maddesinde; idari dava türleri a) idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak belirlenmiş, dolayısıyla idari yargının görev alanı; idare hukuku kuralları içinde, kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla, kamu gücü kullanılarak tesis edilen idari işlemler, idari eylemler ve idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar nedeniyle açılan davaların görüm ve çözümüyle sınırlandırılmış bulunmaktadır.
Aynı Kanun’un 14. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde, dava dilekçelerinin görev ve yetki yönünden ilk incelemeye tabi tutulacağı, 6. fıkrasında da, yukarıdaki hususların ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde de davanın her safhasında 15. madde hükmünün uygulanacağı; 15. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde ise; 14. Maddenin 3. fıkrasının (a) bendine göre adli yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği hükümlerine yer verilmiştir.
3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu’nun “amaç” başlıklı 1. maddesinde, Kanunun amacının, fakru zaruret içinde ve muhtaç durumda bulunan vatandaşlar ile gerektiğinde her ne suretle olursa olsun Türkiye’ye kabul edilmiş veya gelmiş olan kişilere yardım etmek, sosyal adaleti pekiştirici tedbirler alarak gelir dağılımının adilane bir şekilde tevzi edilmesini sağlamak, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik etmek olduğu; “kapsam” başlıklı 2. maddesinde, fakrü zaruret içinde ve muhtaç durumda bulunan kanunla kurulu sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olmayan ve bu kuruluşlardan aylık ve gelir almayan vatandaşlar ile geçici olarak küçük bir yardım veya eğitim ve öğretim imkanı sağlanması halinde topluma faydalı hale getirilecek, üretken duruma geçirilebilecek kişilerin bu Kanun kapsamı içinde olduğu; dava tarihinde yürürlükte bulunan haliyle “Vakıflar” başlıklı 7. maddesinin 1. fıkrasında; bu Kanunun amacına uygun faaliyet ve çalışmalar yapmak ve ihtiyaç sahibi vatandaşlara nakdî ve aynî yardımda bulunmak üzere her il ve ilçede sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları kurulacağı; 2. fıkrasında, Mülkî idare amirlerinin vakfın tabii başkanı olduğu, illerde belediye başkanı, defterdar, il millî eğitim müdürü, il sağlık müdürü, il tarım müdürü, il sosyal hizmetler ve çocuk esirgeme kurumu müdürü ve il müftüsü, ilçelerde belediye başkanı, mal müdürü, ilçe millî eğitim müdürü, Sağlık Bakanlığının ilçe üst görevlisi, varsa ilçe tarım müdürü ve ilçe müftüsünün vakfın mütevelli heyetini oluşturduğu, ayrıca her faaliyet dönemi için, il dahilindeki köy ve mahalle muhtarlarının valinin çağrısı üzerine yapacağı toplantıya katılanların salt çoğunluğuyla kendi aralarından seçecekleri birer muhtar üye ile ilde kurulan ve bu Kanunda belirtilen amaçlara yönelik faaliyette bulunan sivil toplum kuruluşlarının yöneticilerinin kendi aralarından seçecekleri iki temsilci ve hayırsever vatandaşlar arasından il genel meclisinin seçeceği iki kişinin, ilçe dahilindeki köy ve mahalle muhtarlarının kaymakamın çağrısı üzerine yapacağı toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile kendi aralarından seçecekleri birer üye ile ilçede kurulu ve bu Kanunda belirtilen amaçlara yönelik faaliyette bulunan sivil toplum kuruluşlarının yöneticilerinin kendi aralarından seçecekleri bir temsilci ve hayırsever vatandaşlar arasından il genel meclisinin seçeceği iki kişinin mütevelli heyetinde görev alacağı, İl veya ilçede bu Kanunda belirtilen amaçlara yönelik faaliyette bulunan sivil toplum kuruluşu olmaması halinde, hayırsever vatandaşlar arasından il genel meclisinin seçeceği üçüncü bir kişinin de mütevelli heyetinde görev yapacağı; 3. fıkrasında, Vakıf senetlerinin mahallin en büyük mülki idare amiri tarafından Medeni Kanundaki hükümlere göre tescil ettirileceği hükümlerine yer verilmiştir.
5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun “Tüzel kişilik” başlıklı 4. maddesinde, vakıfların özel hukuk tüzel kişiliğine sahip oldukları hükme bağlanmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Vakıfları, yönetim ve temsile yetkili organı olan mütevelli heyeti 3294 sayılı Kanun’un 7. maddesinde belirtilen atanmış ve seçilmiş üyelerden oluşan, mütevelli heyetinde muhtarlar, sivil toplum kuruluşu yöneticileri ve hayırsever vatandaşların da yer aldığı, faaliyet alanıyla ilgili her türlü kararı alabilen özel hukuk tüzel kişiliği vasfı bulunan vakıflardır.
Uyuşmazlıkta; davacıların tazminini talep ettiği zararın, özel hukuk tüzel kişiliğine sahip olan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’na ait olan kömür deposundaki ağzı açık foseptik çukuru nedeniyle meydana geldiği, bu haliye özel hukuk tüzel kişisinin sorumluluk sahası içinde meydana gelen olaydaki ihmal ve/veya kusurun değerlendirilmesi suretiyle işin esası hakkında verilecek kararda adli yargının görevli olduğu sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
Bu durumda, uyuşmazlığın görüm ve çözümünün adli yargı yerlerine ait olduğu anlaşıldığından, davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası incelenerek davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:…sayılı kararının görev yönünden BOZULMASINA,
2. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
3. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.