Danıştay Kararı 10. Daire 2015/478 E. 2020/6490 K. 17.12.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2015/478 E.  ,  2020/6490 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2015/478
Karar No : 2020/6490

TEMYİZ EDEN (DAVALI) :… Bakanlığı
(… Bakanlığı)
VEKİLİ : Av. …
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- … Plastik Tic. A.Ş.
2- …
3- …
4- …
VEKİLLERİ : Av. …

İSTEMLERİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı maddi tazminat istemleri yönünden davanın reddi, manevi tazminat istemleri yönünden ise davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki kararının, taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirketin hesap ve işlemlerinin Gümrük Müfettişleri tarafından incelenmesi sonucu ödeme şekli peşin gösterilerek kaynak kullanımını destekleme fonu ödemeden ithalat yapıldığı, ancak ithalat bedellerinin çok kısa sürede tekrar şirket hesaplarına iade edildiği, dolayısıyla vadeli ithalat yapılmış olması nedeniyle %3 oranında kaynak kullanımını destekleme fonu ödenmesi gerektiği, bu suretle şirket temsilcileri … , … ve … ‘nün kaçakçılık suçu işlediğinden bahisle düzenlenen 30/03/2011 tarihli İnceleme Raporu’nun haksız olduğu ve bu rapor nedeniyle müvekkillerinin boş yere sorgulanıp yargılandıkları, ticari itibarlarının sarsıldığı, maddi ve manevi açıdan bir çok zarar ziyan ve kayıplara uğradıkları iddiası ile … Plastik Tic. A.Ş. için 70.000,00 TL maddi, … için 10.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi, … için 10.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi, … için 10.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi olmak üzere toplamda 100.000,00 maddi ve 40.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararıyla; davacıların ortağı olduğu diğer davacı şirket adına tahakkuk ettirilen ek tahakkukların açılan davalar sonucu mahkeme kararıyla iptal edildiği ve kesinleştiği görülmüş olup, bu haliyle bu işlemden/işlemlerden doğan bir zarar varsa idarenin “prensip” olarak bu zararı gidermekle yükümlü olduğu hususunda bir duraksama bulunmadığı, ancak idarelerin tazmin borcuyla sorumlu tutulabilmeleri için tazmin sorumluluğunun doğmuş olması yeterli olmayıp, ortada tazmini gereken bir maddi zararın bulunması ve bu zararın somut olarak ortaya konulması gerektiği, bakılan uyuşmazlıkta ise uğranıldığı ileri sürülen maddi zararlar davacılar tarafından açıkça ortaya konulamadığından maddi tazminat istemi yönünden davanın reddi gerektiği, davacılara ait şirketin yaptığı ithalat işlemleri hakkında yapıldığı belirtilen soruşturma sonucu her bir ithalat işlemi için %3 oranında KKDF’ye tekabül eden miktarda KDV ile 3 katı ceza kesilmesine ve birçok davanın açılmasına sebebiyet verildiği, bu davaların da iptal ile sonuçlandığı ve ortada ciddi ve makul bir neden bulunmadığı halde davacıların “teşekkül halinde kaçakçılık” suçuyla suçlandıkları dikkate alındığında açılan soruşturmaların müfettişlerce özensiz yürütüldüğü, keza aynı konuda mahkemelerce defalarca iptal kararı verilmesine ve bu yönde “istikrarlı bir içtihat” oluşmasına rağmen idarenin bu tavrının sürdüğü anlaşılmış olup, idare tarafından sürdürülen bu iş ve işlemlerin davacıların gerek kişilik haklarını gerekse ticari itibarlarını zarara uğrattığı kanaatine varıldığından her bir davacı için 5.000,00 TL olmak üzere toplamda 20.000,00-TL manevi tazminatın davalı idareden alınarak davacılara ödenmesi gerektiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, 20.000,00 TL manevi tazminatın dava açma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat istemleri ile maddi tazminat istemlerinin tümü yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar tarafından; Mahkemece, delil listesinde yer alan bilgi ve belgeler celp edilerek getirilmesi, akabinde konunun uzmanı bilirkişilerce inceleme yaptırılması halinde maddi zararın ortaya konulabileceği, eksik inceleme yapıldığı, bu nedenle İdare Mahkemesi kararının, davanın kısmen reddine ilişkin kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından usule ilişkin olarak; derdestlik nedeniyle davanın reddi gerektiği, KKDF tahakkukuna karşı açılan davalarda verilen Mahkeme kararları kesinleşmeden bakılan davanın açıldığı, dolayısıyla 2577 sayılı Kanun’un 12. maddesinde yer alan şartların gerçekleşmediği, esasa ilişkin olarak ise; talep olmamasına rağmen davacı şirket hakkında da 5.000,00 TL manevi tazminata hükmedildiği, tahakkuk işlemlerine karşı açılan davaların iptal sebebinin zamanaşımı olduğu, müfettişlerce görevlerinin gereği olarak mevcut bir vergi eksikliğinin tespit edildiği ve konunun Cumhuriyet Savcılığına intikal ettirildiği, manevi tazminat koşullarının gerçekleşmediği, manevi tazminatın alelade hizmet kusuru bulunması halinde değil, ağır hizmet kusuru bulunması halinde hükmedilecek bir tazminat türü olduğu, bu nedenle İdare Mahkemesi kararının, davanın kabulüne ilişkin kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN_SAVUNMASI : Taraflarca savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının, davanın kısmen kabulüne ilişkin kısmının bozulması, kısmın reddine ilişkin kısmının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra davacıların duruşma istemi 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin 2. fıkrası uyarınca yerinde görülmeyerek işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
Mahkeme Kararının, Davacıların Maddi Tazminat İstemlerinin Tamamının Reddi İle Manevi Tazminat İstemlerinin Kısmen Reddine İlişkin Kısmının İncelenmesi:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın maddi tazminat istemlerinin tamamının reddi ile manevi tazminat istemlerinin kısmen reddine ilişkin kısımları usul ve hukuka uygun olup, davacıların dilekçesinde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısımlarının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Mahkeme Kararının, Davacıların Manevi Tazminat İstemlerinin Kısmen Kabulüne İlişkin Kısmının İncelenmesi:

MADDİ OLAY :
Davacı şirketin hesap ve işlemlerinin Gümrük Müfettişleri tarafından incelenmesi sonucu ödeme şekli peşin gösterilerek kaynak kullanımını destekleme fonu ödemeden ithalat yapıldığı, ancak ithalat bedellerinin çok kısa sürede tekrar şirket hesaplarına iade edildiği, dolayısıyla vadeli ithalat yapılmış olması nedeniyle %3 oranında kaynak kullanımını destekleme fonu ödenmesi gerektiği, bu suretle şirket temsilcileri …, … ve …’nün kaçakçılık suçu işlediğinden bahisle düzenlenen 30/03/2011 tarihli İnceleme Raporu’nun haksız olduğu ve bu rapor nedeniyle müvekkillerinin boş yere sorgulanıp yargılandıkları, ticari itibarlarının sarsıldığı, maddi ve manevi açıdan bir çok zarar ziyan ve kayıplara uğradıkları iddiası ile … Plastik Tic. A.Ş için 70.000,00 TL maddi, … için 10.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi, … için 10.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi, … için 10.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi olmak üzere toplamda 100.000,00 maddi ve 40.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 125. maddesinde, idarenin kendi eylemi ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hüküm altına alınmıştır.
Buna göre, idare, yürüttüğü faaliyetleri dolayısıyla veya tesis ettiği işlemleri nedeniyle kişi ve/veya kişilerin zararına yol açtığı takdirde bu zararı, hizmet kusuru prensibine göre, kimi hallerde de kusursuz sorumluluk ilkelerine göre gidermekle yükümlüdür.
Öte yandan, 2577 sayılı Kanun’un 12. maddesinde, ilgililerin, haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilecekleri, hükme bağlanmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir. Kamu görevlilerinin idari bir tasarruf yaparken, mevzuatın, üstlenilen ödevin ve yürütülen hizmetin kural, usul ve gereklerine aykırı olarak, kendilerine izafe edilebilecek boyutta ve biçimde, ancak yine de resmi yetki, görev ve olanaklardan yararlanarak yaptıkları eylem ve işledikleri kusurları, idareden ayrılamamaları nedeniyle görevle ilgili olarak işlenen görev kusuru niteliğinde hizmet kusuru oluşturmaktadır. Ancak, davalı idarenin tazmin sorumluluğundan bahsedebilmek için hizmet kusurunun varlığının tespiti gerekmektedir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacı şirketin ödeme şeklini peşin göstererek kaynak kullanımı destek fonu (KKDF) ödemeden ithalat yaptığı, ancak ithalat bedellerinin çok kısa sürede tekrar şirket hesaplarına iade edildiği, dolayısıyla vadeli ithalat yapılmış olması nedeniyle %3 oranında kaynak kullanımı destekleme fonu ödemesi gerekirken bu ödemeyi yapmadığı hususlarının, Bakanlık bünyesinde görevli Gümrük ve Ticaret Başmüfettişleri tarafından düzenlenen 2010, 2011 ve 2012 tarihli soruşturma raporlarıyla tespit edildiği, kaçakçılık suçu işlendiği şüphesi nedeniyle soruşturma raporlarının ilgili Cumhuriyet Başsavcılıklarına intikal ettirildiği, davacılar tarafından, düzenlenen soruşturma raporlarının haksız olduğu ve bu raporlar nedeniyle boş yere sorgulanıp yargılandıkları, ticari itibarlarının sarsıldığı, maddi ve manevi açıdan bir çok zarar ziyan ve kayıplara uğradıkları iddiaları ile maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, dava dosyasında yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, kaynak kullanımı destekleme fonu tahakkuklarına ilişkin açılan davalarda, yargı yerlerince işin esasına yönelik karar verilmemiş olup, zamanaşımına uğradığından hareketle tahakkuk işlemlerinin iptaline karar verildiği, davacılar tarafından soruşturmayı yürüten müfettişler hakkında suç duyurusunda bulunulması üzerine, Savcılık tarafından davalı idareden soruşturma izni istenildiği, davalı idare tarafından ise, mevzuatın sınırları içinde görevleri nedeniyle işlenmiş bir suç olduğu ya da suçu işleme kastına yönelik bir tutum ve davranışla hareket edildiğini gösterir somut ve anlaşılır eylemleri ortaya konulamadığından müfettişler hakkında soruşturma izni verilmesine gerek bulunmadığına karar verildiği, bunun üzerine Savcılık tarafından dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, davalı idarenin soruşturma izni verilmesine gerek bulunmadığına ilişkin kararına davacılar tarafından itiraz edildiği, Danıştay Birinci Dairesinin 15/12/2011 tarih ve E:2011/1942 K:2011/2057 sayılı kararıyla, dosyada bulunan bilgi ve belgelerden, soruşturmacı olarak görevlendirilen ilgililerce gerekli inceleme ve araştırma yapılarak elde edilen bilgi ve belgelerin değerlendirmesinin yapıldığı, bu değerlendirme sonucunda suç şüphesi oluşması nedeniyle yetkili Cumhuriyet Başsavcılıklarına suç duyurularında bulunulduğu, kaynak kullanımı destekleme fonuna ilişkin uygulamaların devam ettiği, bulguların saptırıldığı, delillerin karartıldığı veya subjektif davranılarak soruşturma yapıldığına ilişkin bilgi ve belgeye rastlanılmadığı, bu nedenle ilgililere isnat edilen eylemlerin, haklarında soruşturma yapılmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığı anlaşıldığından, soruşturma izni verilmemesine ilişkin yetkili merci kararına yapılan itirazın reddine karar verildiği görülmektedir.
Bu durumda, somut olayda, kaynak kullanımı destekleme fonu tahakkuklarına ilişkin açılan davalarda, yargı yerlerince işin esasına yönelik karar verilmemesi, sadece zamanaşımına uğradığından hareketle tahakkuk işlemlerinin iptaline karar verilmesi, bununla birlikte soruşturmaları yürüten müfettişler hakkında Danıştay Birinci Dairesince, isnat edilen eylemlerin ispat edilememesi nedeniyle soruşturma izni verilmemesine ilişkin yetkili merci kararına yapılan itirazın reddedilmiş olması ve soruşturma raporundaki tespitlerin davacılar bakımından kamu davası açılmasına yeterli görülmesi karşısında davalı idarenin hizmet kusurundan söz etmenin olanaklı olmadığı ve davalı idarenin manevi zararları tazmin sorumluluğu da bulunmadığından, davanın tamamının reddine karar verilmesi gerekmekte olup, İdare Mahkemesi kararının manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne,
2. Davacıların temyiz isteminin reddine,
3.Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının, davanın kısmen kabulüne ilişkin kısmının BOZULMASINA, kısmen reddine ilişkin kısmının ONANMASINA,
4. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
5. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren on beş (15) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17/12/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.