Danıştay Kararı 10. Daire 2015/4644 E. 2020/3219 K. 23.09.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2015/4644 E.  ,  2020/3219 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2015/4644
Karar No : 2020/3219

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Genel Müdürlüğü / …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin kararının taraflarca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Van ili, Tuşba ilçesi, … mahallesi, … mevkii, … pafta, … nolu parsel üzerinde evi bulunan davacı tarafından, davalı idarece Van-Özalp-İran Hududu Devlet yolu genişletme çalışmaları sırasında yol seviyesinin yükseltilmesi ve duvar örülmesi nedeniyle taşınmazda değer kaybı meydana geldiği ileri sürülerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 132.630,50 TL maddi zararın eylem tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede yapılan bölünmüş yol yapım çalışmasında yol kotunun yükseltilmesinin dava konusu taşınmazın ticari amaçla kullanılmasını ve yoldan faydalanmasını olumsuz yönde etkileyeceği ve ayrıca taşınmazın ticari amaçla kullanılması için dolgu yapılıp yol kotuna getirilmesi ve bunun getireceği ek maliyet birlikte göz önüne alındığında taşınmazda değer düşüklüğünün oluşacağı açık olup, meydana gelen değer düşüklüğünün kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca davalı idarece tazmini gerektiğinden, taşınmazın bedeli üzerinden hesaplanan ve değer kaybı olarak bulunan 125.550,00 TL maddi zararın davalı idareye başvuru tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi, öte yandan taşınmaz üzerinde bulunan ev ve müştemilatın yola bağlantısı devam ettiğinden dolayı, evlerde bir değer düşüklüğü meydana gelmediği, evlere ilişkin maddi tazminat istemi ile fazlaya ilişkin tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacı tarafından, bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın m² birim fiyatının çok düşük gösterildiği oysa o bölgede bulunan taşınmazların m² birim fiyatlarının 250,00 TL ile 300,00 TL arasında değiştiği ileri sürülerek, İdare Mahkemesi kararının bu yönüyle bozulması istenilmiştir.
Davalı idare tarafından, dava konusu taşınmazın üzerinde bulunan yapıların yapı ruhsatının araştırmadığı, şayet yapılan ticari amaçla kullanılıyorsa ticari işletme ruhsatının ayrıca araştırılması gerektiği, taşınmaz üzerinde ki yapıların ruhsatsız olması halinde hukuken korunacak menfaatin bulunmadığı ve böylece idarenin sorumluluğu yoluna gidilemeyeceği, bölge açısından büyük öneme sahip Van-Özalp yolunun yapımı nedeniyle davacının taşınmazında değer azalışı meydana gelmesinin mümkün olmadığı, ayrıca bilirkişi raporunda yapılar bakımından değer düşüklüğü söz konusu olmadığı belirtildiği halde taşınmazın tamamı üzerinden değer düşüklüğü hesaplanmasının çelişkiye sebep olduğu, taşınmazın tarla vasfında olması nedeniyle net gelir metodu yöntemi ile değer düşüklüğü hesaplanması yapılması gerekirken emsal araştırması yapılarak değer düşüklüğü hesaplanmasının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, İdare Mahkemesi kararının bozulması istenilmiştir.

TARAFLARIN_SAVUNMASI : Taraflarca, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Tarafların temyiz isteminin kabulü ile, İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Mülkiyeti davacıya ait olan Van ili, Tuşba ilçesi, … mahallesi, … mevkii, … pafta, … nolu parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan evde, davalı idarece yapılan yol genişletme çalışmaları nedeniyle doğduğu ileri sürülen 1.000,00 TL (miktar arttırımı sonucu belirlenen 132.630,50 TL) maddi zararın tazmini istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdare, kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Ancak, idarenin kusursuz sorumluluğu, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür.
Kusursuz sorumluluk sebeplerinden olan “kamu külfetleri karşısında eşitlik” ya da diğer adıyla “fedakârlığın denkleştirilmesi” ilkesi, nimetlerinden tüm toplum tarafından yararlanılan idarenin eylem ve işlemlerinden doğan külfetlerin, sadece belli kişi veya kişilerin üstünde kalması durumunda, bu kişi veya kişilerin uğradığı zararların, kusuru olmasa dahi idarece tazminini öngörmektedir. Risk sorumluluğundan farklı olarak burada arızi nitelikte olmayan, önceden öngörülebilen zararların tazmini söz konusudur. İdari faaliyetin doğal sonucu olan bu zarar, etki alanı bakımından sınırlı, özel ve olağan dışı nitelik arz etmektedir
Öte yandan, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 31. maddesinde, “… Kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapılarda izin alınıncaya kadar elektrik, su ve kanalizasyon hizmetlerinden ve tesislerinden faydalandırılmazlar.” 32. maddesinde ise, “Bu kanun hükümlerine göre ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılar hariç; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulce (…)tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valilikçe o andaki inşaat durumu tespit edilir. Yapı mühürlenerek inşaat derhal durdurulur. Durdurma, yapı tatil zaptının yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılır. Bu tebligatın bir nüshası da muhtara bırakılır. Bu tarihten itibaren en çok bir ay içinde yapı sahibi, yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak, belediyeden veya valilikten mühürün kaldırılmasını ister. Ruhsata aykırılık olan yapıda, bu aykırılığın giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata uygunluğu, inceleme sonunda anlaşılırsa mühür, belediye veya valilikçe kaldırılır ve inşaatın devamına izin verilir. Aksi taktirde, ruhsat iptal edilir, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılır ve masrafı yapı sahibinden tahsil edilir.” hükümlerine yer verilmiştir.
Ayrıca, 3194 sayılı İmar Kanunu’nda öngörülen istisnalar dışında, yerleşmelerin sağlıklı ve planlı olarak yapılabilmesi için belediye mücavir alan sınırları içinde veya dışında kalan yerlerde yapılacak tüm yapılar için ruhsat alınması gerektiği kanunun emredici hükmüdür. Bu yükümlülüğe riayet edilmeyerek ruhsat alınmaksızın inşa edilen yapıların mülkiyet hakkına yönelik hukuki korumadan yararlanmasına imkan bulunmamaktadır. Ruhsatsız olarak yapılan yapıların maliklerine hak kazandırması mümkün olmadığı gibi hukuken korunmaya değer bir nitelik taşımadıkları da tartışmasızdır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesiyle “bilirkişi” konusunda atıfta bulunulan 6100 sayılı Kanun’un 266. maddesinde, “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.” kuralı yer almaktadır.
Bilirkişiye başvurulmasındaki amacın, hukuka uygun karar verebilmek için gerekli verilere ulaşmak olduğu göz önünde tutulduğunda, bilirkişilerin uyuşmazlık konusunda özel ve teknik bilgiye sahip olan kişiler arasından seçilmesi gerektiği kuşkusuz olup, bilirkişilerce düzenlenen raporda, sorulara verilen cevapların şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, rapor içeriğinin ise hükme esas alınabilecek nitelikte olması gerekmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 282. maddesinde ise; ” Hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” hükmü yer aldığından; sunulan bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek yeterlikte olmaması veya taraflarca yapılan itirazları karşılamaması halinde bilirkişilerden ek rapor istenilebileceği veya yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılabileceği gibi verilen rapor dikkate alınmadan uyuşmazlığın çözümüne engel bir düzenlemenin bulunmadığı da açıktır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Mahkemece hükme esas alınan dosyada mevcut bilirkişi raporunun tetkikinden; dava konusu taşınmazın m² birim fiyatı belirlenirken aynı bölgede yer alan emsal taşınmazlara ilişkin satışlar dikkate alınarak emsal taşınmazlar ile dava konusu taşınmazın benzer ve farklı yönlerinin neler olduğu tespit edilerek m² birim fiyatı belirlenmesi gerekirken piyasa araştırmasına göre değer tespiti yapıldığı yönündeki açıklamanın yetersiz olduğu, ayrıca yol yapım çalışması sonucu taşınmazın sınırına yapılan bölünmüş yol nedeniyle taşınmazın değerinin olumlu etkilendiği ifade edildiği halde söz konusu bölgede ki taşınmazlarda, genişletilmiş Van-Özalp Karayolu nedeniyle oluşan değer artışı dikkate alınmaksızın zarar hesabı yapıldığı, öte yandan yol yapım çalışması nedeniyle taşınmazda ulaşım, görünüm ve estetik, çevre emniyeti, doğal afetler, gürültü kirliliği ile bölgedeki taşınmazların satış arz ve talep dengesi, satış süresi gibi hususların hangi oranlarda taşınmazda değer azalışına neden olduğu açıkça belirtilmeksizin %10 oranında değer düşüklüğü tespit edildiği yönünde rapor tanzim edildiği görülmüştür.
Bakılan davada, uyuşmazlığa konu taşınmazın işaretlendiği 1/1000 ölçekli uygulama imar planı örneği ile taşınmazın tapu kaydındaki beyan ve takyidatlar da getirtilerek taşınmazın imar planındaki yapılaşma koşullarının, ayrıca taşınmazın arsa mı arazi mi vasfında olduğunun taşınmaz üzerindeki mevcut yapıların yapı kullanma izin belgelerinin bulunup bulunmadığının tespiti ile şayet yapılar ruhsatsız ise ruhsata bağlanma imkanlarının olup olmadığı veya davacının başvurusu kapsamında imar affı uyarınca ruhsata bağlanıp bağlanmadıkları, yol genişletme çalışmalarının taşınmaz üzerindeki etkisinin yapıların kullanımı ve ulaşım olanaklarına göre değer kaybına sebep olup olmayacağı hususları araştırılarak, bilirkişi raporunda tespit edilen belirtilen eksiklikler de giderilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/09/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.