Danıştay Kararı 10. Daire 2015/3965 E. 2020/4680 K. 10.11.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2015/3965 E.  ,  2020/4680 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2015/3965
Karar No : 2020/4680

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : Kendisine asaleten …, … ve …’a velayeten …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALILAR): 1- … Bakanlığı / ANKARA
(… Bakanlığı)
VEKİLİ: Hukuk Müşaviri V. …
2- … bakanlığı / ANKARA
VEKİLİ: Hukuk Müşaviri …
3- … Valiliği / …

İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacıların murisi …’ın 31/08/2011 tarihinde Erzurum İli, İspir İlçesi … Köyü’nde ayı saldırısı sonucu ölmesi olayında idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle uğranıldığı ileri sürülen … için 45.270,03 TL, … için 9.391,34 TL, … için 14.029,08 TL ve … için 15.228,24 TL olmak üzere toplam 83.918,69 TL maddi ve her bir davacı için 30.000,00 TL olmak üzere toplam 120.000,00TL manevi zararın yasal faizi ile birlikte tazmini istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; uyuşmazlıkta, idarenin koruma altına almış olduğu, kendi bakım, gözetim ve denetimi altında tutmakta olduğu yaban bir hayvanın topluma açık bir alana kaçarak çevreye ve insanlara zarar vermesi gibi bir durumun dava konusu uyuşmazlıkta söz konusu olmadığı, doğada yaşayan her bir hayvanın gerçekleştireceği veya gerçekleştirmesi muhtemel zararlı fiillerden Devletin doğrudan sorumlu tutulmasının da söz konusu olamayacağı, idarenin yaban hayvanlarının ve bunların yaşam alanlarının korunması ile ilgili görevleri bulunmakla birlikte doğal ortamda yaşayan bütün hayvanların özellikle de yaban hayvanlarının tek tek kontrol altında tutmanın olanaklı olmadığı, ayrıca olayın meydana geldiği bölgenin yaban hayatı koruma sahası içerisinde yer almadığı, bu haliyle davalı idarelere atfedilecek kusur bulunmadığından, idareler açısından gerek kusura dayalı gerekse kusursuz sorumluluk şartlarının gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, idarece koruma altına alınan ayıların saldırısı sonucunda davacılar murisinin köy içinde kendi bahçesinde yani yerleşim yerinde hayatını kaybettiği, olayda idarenin kusurlu olduğu, idarenin kusurunun olmadığı kabul edilse dahi olay nedeniyle uğranılan zararların kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idareler tarafından, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Dava, davacıların murisi …’ın 31/08/2011 tarihinde Erzurum İli, İspir İlçesi … Köyü’nde ayı saldırısı sonucu ölmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen … için 45.270,03 TL, … için 9.391,34 TL, … için 14.029,08 TL ve … için 15.228,24 TL olmak üzere toplam 83.918,69 TL maddi ve her bir davacı için 30.000,00 TL olmak üzere toplam 120.000,00TL manevi zararın yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu’nun 4. maddesinde, yaban hayvanı türleri içinde yer alıp Bakanlıkça belirlenen av hayvanlarından korunması gerekenlerin Merkez Av Komisyonunca, av hayvanlarının dışında kalan yaban hayvanları ile diğer türlerin Bakanlıkça koruma altına alınacağı; koruma altına alınan yaban hayvanlarının avlanamayacağı hükme bağlanmıştır.
Aktarılan hükme istinaden alınan ve 18/06/2011 tarih ve 27968 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2011-2012 Av Dönemi Merkez Av Komisyonu Kararının, “Bakanlıkça Koruma Altına Alınan Yaban Hayvanları”nı gösteren Ek 1 sayılı listesinde, boz ayı, koruma altına alınan ve bu nedenle (av turizmi hariç) avlanma yasağına tabi olan yaban hayvanları arasında sayılmıştır. Anılan Kararın 16. maddesinde, “(1) Ürünlerini korumak için tarla, bağ ve bahçelerinde, arı kovanlarının bulunduğu yerde ve ormanda çalıştıkları için çadır ve barınaklarında kendilerini korumak amacıyla ruhsatlı yivli veya yivsiz tüfekleri üzerlerinde bulunduracaklar, “Av ve Yaban Hayvanlarının ve Yaşam Alanlarının Korunması, Zararlılarıyla Mücadele Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik”in 57. maddesi kapsamında, il müdürlüklerinden koruma amaçlı av tüfeği taşıma belgesi almak zorundadırlar. Ancak bu kişiler yanlarında tek kurşunlu fişek dışındaki diğer fişekleri bulunduramazlar.
(2) Bu kişilerden; a) Ürünlerini koruyanların, korudukları tarla, bağ ve bahçelerinin mülkiyet belgeleri veya kira sözleşmelerini, b) Arıcılık yapanların, arıcılar birliğinden alacakları arıcılık yaptıklarına ilişkin arıcılık kimlik belgesini, c) Çobanların, sürü sahibi çoban veya ücretli çoban olduklarına ilişkin muhtarlıklarından alacakları yazıyı, ç) Ormanda istihsal ve/veya bakım çalışmaları işlerinde çalışanların, orman işletmelerinden alacakları yazıyı üzerlerinde bulundurmak zorundadırlar.
(3) Yukarıda belirtilen kişiler;
a) Tarla, bağ ve bahçelerinin ekili veya dikili olduğu tarihlerde olmak üzere tarla, bağ-bahçeleri içinde; arı kovanı sahipleri arılarının yanı başındayken; ormanda istihsal yapanlar, ormandaki geceleme yerinde (barınak ve çadırlarında) istihsal ve/veya bakım sahasına gidip-gelirken tüfeklerini yanlarında ve açıkta bulundurabilirler. Bu kişilerde, avcılık belgesi ve avlanma izni aranmaz.
b) Sadece ürünlerine, arılarına veya kendilerine zarar veren veya vermek üzere tarlaya, kovanların arasına giren veya kendilerine saldırma ihtimali olan av ve yaban hayvanlarını; ürünlerinden, bağ ve bahçelerinden, arılarından ve kendilerinden ürküterek uzak tutmak için tüfeklerini kullanabilirler. Bu kişiler tarla, bağ ve bahçelerine, arılarına, kendilerine zarar veren yaban domuzu veya diğer korunan yaban hayvanlarını ürkütmek ve uzak tutmak istemelerine rağmen avlamak mecburiyetinde kalmaları halinde, derhal il çevre ve orman müdürlüğü veya orman işletme müdürlüklerine veya güvenlik güçlerine haber vermek ve olay tespit tutanağı tutturmak zorundadırlar. Bu kişiler yaban hayvanlarının zararlarından korunmak için bağ, bahçe ve tarlalarına veya civarına hiçbir surette yakalama tuzakları kuramazlar. …” kuralına yer verilmiştir
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden; davacıların murisi …’ın Erzurum İli, İspir İlçesi, … Köyü’nde ikamet ettiği, 31/08/2011 tarihinde köyün girişinde bulunan kendisine ait bahçede meyve toplarken ayı saldırısına uğrayarak hayatını kaybettiği, meydana gelen ölüm olayında davalı idarelerin gerekli önlemleri almadıkları için hizmet kusuru bulunduğundan bahisle uğranıldığı iddia olunan toplam 83.918,69 TL maddi ve her bir davacı için 30.000,00 TL olmak üzere toplam 120.000,00 TL manevi zararın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İdarenin hukuki sorumluluğu, kişilere lütuf ve atıfet duygularıyla belli miktarda para ödenmesini öngören bir prensip olmayıp; demokratik toplum düzeninde biçimlenen idare-birey ilişkisinin doğurduğu hukuki bir sonuçtur. İdari yargı da, bu anlayış doğrultusunda, idare hukukunun ilke ve kurallarını uygulamak suretiyle, idarenin hukuki sorumluluk alanını ve sebeplerini içtihadıyla saptamak zorundadır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, yani zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Kusursuz sorumluluk ise, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminle yükümlüdür.
Kusursuz sorumluluk sebeplerinden olan kamu külfetleri karşısında eşitlik ya da diğer adıyla fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi, nimetlerinden tüm toplum tarafından yararlanılan idarenin eylem ve işlemlerinden doğan külfetlerin, sadece belli kişi veya kişilerin üstünde kalması durumunda, bu kişi veya kişilerin uğradığı zararların, kusuru olmasa dahi idarece, tazminini öngörmektedir. Risk sorumluluğundan farklı olarak burada, kazalardan kaynaklanmayan, diğer bir deyişle arızi nitelikte olmayan, önceden öngörülebilen zararların tazmini söz konusudur. İdari faaliyetin doğal sonucu olan bu zarar, etki alanı bakımından sınırlı, özel ve olağan dışı nitelik arz etmektedir.
Bu bağlamda, toplumun genel yararına yönelik faaliyetlerde, hizmet kusurunun tespit edilememesi halinde, yalnızca kişilerin uğradığı özel zararların tazmini mümkün olup; ilgililerin genel külfetlere katlanması gerekmektedir.
İdare Mahkemesince, olayda davalı idarelerin kusuru olmadığı ve kusursuz sorumluluk şartlarının da oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Yukarıda aktarılan mevzuat uyarınca idare, yaban hayvanlarını koruma görevi kapsamında boz ayıları mutlak koruma altına almıştır. Yaban hayatının ve yaban hayvanlarının korunması noktasında alınan bu kararın kamu menfaatinin korunması amacına yönelik olduğu açıktır. Kamunun genel menfaatinin korunmasına yönelik bu karardan doğan külfetin tek kişi üzerinde bırakılmaması, bu kişinin özel zararının kusursuz sorumluluk (fedakarlığın denkleştirilmesi) ilkesi uyarınca topluma pay edilmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlıkta, davacıların 2011-2012 Av Dönemi Merkez Av Komisyonu Kararından kaynaklanan özel nitelikteki zararlarının kusursuz sorumluluk (fedakarlığın denkleştirilmesi) ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir.
Bu itibarla, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan, yeniden yapılacak yargılamada davanın sadece Tarım ve Orman Bakanlığı husumetiyle görülmesi gerektiği açıktır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/11/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.