Danıştay Kararı 10. Daire 2015/3712 E. 2020/4678 K. 10.11.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2015/3712 E.  ,  2020/4678 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2015/3712
Karar No : 2020/4678

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- Kendisine asaleten …’ya
vesayeten …
2- Kendisine asaleten …’ya
velayeten …

13- …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı

VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılardan …’nın eşi, diğer davacıların ise babası …’nın 28/09/1999 tarihinde kaybolup 29/09/1999 tarihinde öldürülmüş ve gömülü halde bulunması olayında idarenin sorumlu olduğundan bahisle 71.000,00 TL maddi, 230.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 301.000,00 TL tazminatın yasal faiziyle birlikte tazmini istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; özel güvenlik önlemleri alınmasını gerektirmeyen durumlarda meydana gelen faili meçhul ya da münferit olay sonucu ortaya çıkan zarardan, idarenin genel güvenlik hizmetlerinde kusuru saptanmadıkça, yani ihbar veya olası durumlardan önceden haberdar edilme gibi herhangi bir şekilde bilgilendirildiği halde özel bir önlem almaması sonucu doğan zarar dışında, tazminle sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı, uyuşmazlıkta davacıların murisi …’nın öldürülmesi olayında, olay öncesi herhangi bir ihbar veya şikayetin bulunmadığı, olayın idare ajanlarınca gerçekleştirildiğine ilişkin bir tespit veya saptamanın olmadığı, davacıların yakınlarının öldürülmesi olayına kadar geçen süre içerisinde ve öldürülmesi olayından sonra cinayet faillerinin yakalanması konusunda idare ajanlarının mevzuat gereği yerine getirmekle yükümlü oldukları görev ve sorumlulukları yerine getirmedikleri, bir ihmal veya kasıt olduğu yolunda bir tespit bulunmadığı hususları gözetildiğinde olayda idarenin bir hizmet kusurunun varlığından söz etmeye olanak bulunmadığı, diğer yandan, idarenin kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazmine yükümlü olup idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararların idare hukuku kuralları çerçevesinde hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edildiği, buna karşın bilimsel ve yargısal içtihatlarla geliştirilen “sosyal risk” ilkesi ile toplumun içinde bulunduğu koşullardan kaynaklanan idarenin faaliyet alanında meydana gelmekle birlikte yürütülen kamu hizmetinin doğrudan sonucu olmayan toplumsal nitelikli riskin gerçekleşmesi sonucu oluşan salt toplumun bireyi olunması nedeniyle uğranılan özel ve olağan dışı zararların topluma pay edilerek giderilmesinin amaçlandığı, “Sosyal Risk” ilkesinin uygulanabilmesi için zarar ile idarenin eylemi arasında nedensellik bağının bulunmaması, zarara idare tarafından önlenemeyen ya da önlenmesi daha büyük zararlara yol açacak tehlikelerin neden olması, zararın birarada yaşamanın kaçınılmaz sonucu olması yani, toplumsal bir hayat süren bireyler, toplumda karşılaşılan kitle hareketleri, terör eylemleri saldırı ve kargaşalardan etkilenmekte, zarara uğrayabilmektedirler, sosyal risk anlayışı, insanların birlikte yaşamasından doğan hiçbir şekilde dahil olmadıkları mücadeleler ve hesaplaşmalar nedeniyle var olan risklerin paylaşılması düşüncesinden hareketle sosyal devlet anlayışınının ortaya koyduğu bir idari sorumluluk anlayışı olduğu, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Kanunun esas itibariyle, maddi zararların tazmini bakımından sosyal risk ilkesinin yasalaşmış hali olduğu, tazminat istemine konu olayda kusursuz sorumluluğa ilişkin şartların oluşmadığı görüldüğünden, davalı idarenin söz konusu olaylar neticesinde meydana gelen zarardan kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca sorumlu tutulamayacağı gibi “olayın tüm toplumu ilgilendirmesi, zararın toplumsal nitelikli bir riskin gerçekleşmesi sonucu meydana gelmesi ve olay ve zararın yürütülen kamu hizmetinin doğrudan sonucu olmaması” şartları da oluşmadığından sosyal risk ilkesi uyarınca da sorumlu tutulamayacağı, davacıların murisi …’nın kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından öldürülmesi ve 29/09/1999 tarihinde gömülü halde bulunması olayında davalı idarenin tazminle sorumluluğu bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ihlal kararında davacılar murisi …’nın askerlerce gözaltına alındıktan sonra öldürüldüğünün belirtildiği ve Devletin davacılara ödenmesi gereken tazminat konusunda sonuçlara varması gerektiğine karar verildiği, bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ihlal kararı dikkate alınarak davacıların temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY :
Dava, davacılardan …’nın eşi, diğer davacıların ise babası …’nın 28/09/1999 tarihinde kaybolup 29/09/1999 tarihinde öldürülmüş ve gömülü halde bulunması olayında idarenin sorumlu olduğundan bahisle 71.000,00 TL maddi, 230.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 301.000,00 TL tazminatın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Kararların bağlayıcılığı ve infazı” başlıklı 4. maddesinde; Yüksek Sözleşmeci Tarafların, taraf oldukları davalarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği kesinleşmiş kararlara uymayı taahhüt ettikleri hükmü yer almaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyasının incelenmesinden, 28/09/1999 tarihinde hayvanlarını otlatmak amacıyla evinden ayrılan davacıların murisi …’nın, 29/09/1999 tarihinde … köylülerince … İlçesi, … Yaylasında bir kayanın altındaki çukurun içinde toprak altında, yanında kimlikleri tespit edilemeyen altı Kuzey Irak vatandaşı ile birlikte ölü olarak bulunması olayında adli soruşturma devam ederken davacılar tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurulduğu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından 23/10/2012 tarihli karar (Başvuru No:… ve …) ile; başvuranların yakınlarının askerler tarafından öldürüldüğünün kanıtlanmış olduğuna, olayla ilgili olarak ayrıntılı ve etkili bir soruşturma yürütülmediğine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Yaşam Hakkı” başlıklı 2. maddesinin esas ve usul yönünden ihlal edildiğine, başvuranlar avukatı tarafından tazminat talebinde bulunulmadığından savunmacı Devlet’in başvuranlara ödenecek tazminat konusunda gerekli sonuçları çıkartarak hazırlık soruşturmasını en kısa süre içinde sona erdirmesi gerektiğine karar verildiği, kararın 23/01/2013 tarihinde kesinleştiği, karara istinaden 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmesi Sureti ile Çözümüne Dair Kanun’a dayanılarak ilgili Komisyona başvuruda bulunulduğu, Komisyon tarafından … tarih ve … sayılı karar ile başvurunun kapsam dışı olduğundan bahisle reddedildiği, karara karşı … Bölge İdare Mahkemesi’ne yapılan itirazın … tarih ve … sayılı karar ile reddedildiği, davacılar tarafından 28/04/2014 tarihinde tazminat ödenmesi talebiyle İçişleri Bakanlığı’na karşı yapılan başvurunun zımnen reddedilmesi üzerine bakılmakta olan iş bu davanın açıldığı, davacıların murisi …’nın öldürülmesi olayıyla ilgili olarak … Cumhuriyet Başsavcılığının … sayılı soruşturmasının halen faili meçhul evrak olarak derdest olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 23/01/2013 tarihinde kesinleşen 23/10/2012 tarihli (Başvuru No:… ve …) kararında ifade edildiğine göre; “başvuranların yakınlarının askerler tarafından öldürüldüğüne, olayla ilgili olarak ayrıntılı ve etkili bir soruşturma yürütülmediğine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Yaşam Hakkı” başlıklı 2. maddesinin esas ve usul yönünden ihlal edildiğine, başvuranlar avukatı tarafından tazminat talebinde bulunulmadığından savunmacı Devlet’in başvuranlara ödenecek tazminat konusunda gerekli sonuçları çıkartarak hazırlık soruşturmasını en kısa süre içinde sona erdirmesi gerektiğine” karar verildiğinden, davacıların murisi …’nın hayatını kaybetmesi nedeniyle davacıların uğradıkları maddi ve manevi zararların tazmini gerektiği sonucuna ulaşıldığından, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın reddine ilişkin temyize konu …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/11/2020 tarihinde esasta oy birliği, gerekçede oy çokluğuyla karar verildi.

(X)-KARŞI OY :
Uyuşmazlığa konu olayda, davacılar murisi …’nın yaşam hakkının ihlal edildiği açık olmakla birlikte, …’nın yaşam hakkının kim veya kimler tarafından ihlal edildiğinin tespit edilebilmesi için …’nın öldürülmesi olayıyla ilgili olarak yürütülmekte olan … Cumhuriyet Başsavcılığının … sayılı soruşturmasının sonucunun beklenilmesi; buna göre idarenin tazmin sorumluluğunu gerektiren hizmet kusuru ya da kusursuz sorumluluk hallerinin var olup olmadığı hususları ortaya konulmak suretiyle bir karar verilmesi gerektiği görüşüyle eksik incelemeye dayalı temyize konu İdare Mahkemesi kararının bu gerekçe ile bozulması oyuyla Dairemizce verilen bozma kararına gerekçe yönünden katılmıyorum.