Danıştay Kararı 10. Daire 2015/3192 E. 2020/4218 K. 27.10.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2015/3192 E.  ,  2020/4218 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2015/3192
Karar No : 2020/4218

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …

VEKİLİ : Av. …

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Başkanlığı

VEKİLİ : 1. Hukuk Müşaviri …

İSTEMLERİN KONUSU : …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, 19/09/2012 tarihinde İzmir ili, Karabağlar ilçesi, Kulalı Hacı Halil Camiinin yanındaki kaldırımda yürümekte iken cami bahçesindeki ağaç dalının kırılmak suretiyle üzerine düşmesi sonucu sağ köprücük kemiğinin kırıldığı ve akabinde sağlık sorunları yaşadığından bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 31.000,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davacının, davalı idarenin yönetim ve bakımı ile sorumlu olduğu caminin bahçesindeki yaşlı ağaç dalının kırılıp düşmesi sonucu yaralandığı bu haliyle olayda davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu; meydana gelen olay nedeniyle vücudunda kalıcı bir sakatlık meydana gelip gelmediğinin, kalıcı bir sakatlık meydana gelmiş ise sakatlık ve işgücü kaybı oranının tespiti için Ege Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilen davacının yapılan muayenesi sonucu Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından hazırlanan … tarih ve … sayılı rapor ile davacının meslekte kazanma gücündeki azalma oranının %3.1 olduğunun tespit edildiği, bu tespite istinaden davacının işgücü kaybından dolayı oluşan zararının belirlenmesi için dosyanın bilirkişiye tevdi edilerek maddi zarar yönünden rapor alındığı, bilirkişi tarafından davacının meslekte kazanma gücündeki azalma nedeniyle uğradığı maddi zararın 11.601,07 TL olarak hesaplandığı, istenen tazminat miktarının ıslahı yoluna gidilmediği, dolayısıyla davacının talebi doğrultusunda 1.000,00 TL maddi tazminat ile davacının duymuş olduğu manevi acıya karşılık 5.000,00 TL manevi tazminatın davacıya ödenmesi gerektiği gerekçesiyle talebi doğrultusunda toplam 6.000,00 TL tazminat talebinin kabulüne, manevi tazminatın fazlaya ilişkin kısmı yönünden ise davanın reddine, kabul edilen toplam 6.000,00 TL tazminat miktarın davalı idarece başvuru tarihi olan 19/09/2013 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacılar tarafından; herhangi bir kusurunun bulunmadığı olaydan sonra iş gücü kaybı yaşadığı, hükmedilen tazminat miktarının yetersiz olduğu ve maddi zarar yönünden yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda alınan rapora, tedavi giderleri ile bakım giderlerinin dahil edilmediği ve emeklilikte herhangi bir zararının olmayacağı belirtilmesine rağmen gerekçelendirilmediği iddialarıyla itiraz ettikleri, rapora itirazın sonucuna göre ıslah hakkını kullanacaklarını belirtmelerine rağmen, Mahkemece itiraz hususunun karara bağlanmadığı, ıslah hakkının engellendiği, manevi tazminatın düşük olduğu, Mahkeme kararının aleyhine olan kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından; davacının kaldırımda yürümekte iken cami bahçesindeki ağacın dalının düşmesi sonucu yaralandığı, olayın bir doğa olayı olduğu, bu durumun idarelerinin sorumluluğunu gerektirmediği, davacı ile birlikte kaldırımda bulunan diğer bir kişinin kenara çekilerek yaralanmaktan kurtulduğu, davacının ise olay anında sarhoş olması nedeniyle kaçamadığı, zararın davacının kendi kusuru dolayısıyla meydana geldiği belirtilerek davacının tazmin isteminin reddi ile İdare Mahkemesi kararının kabule yönelik kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN SAVUNMASI : Davacı tarafından; savunma verilmemiştir.
Davalı idare tarafından; temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının redde yönelik kısmının onanması gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme aşamasında davacının bilirkişi raporuna itirazlarının değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken; yapılacak değerlendirmenin sonucundan davacının haberdar edilmesi ve ıslah hakkının kullandırılması sağlanmadan, taleple bağlı kalınarak verilen Mahkeme kararında bu yönüyle hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varıldığından, Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacı tarafından, 19/09/2012 tarihinde İzmir ili, Karabağlar ilçesi, Kulalı Hacı Halil Camiinin yanındaki kaldırımda yürümekte iken cami bahçesindeki ağaç dalının kırılmak suretiyle üzerine düşmesi sonucu sağ köprücük kemiğinin kırıldığı ve akabinde sağlık sorunları yaşadığından bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 31.000,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. maddesinin 4. fıkrasında; ” Taraflar, sürenin geçmesinden sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemezler. (EK Cümle: 11/04/2013 – 6459/4 md.) Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir” hükmüne yer verilmiştir.
2577 sayılı Kanunu’nun geçici 7. maddesinin 1. fıkrasında ise; “bu Kanunun 16’ncı maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır.” hükmü yer almaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 3. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendinde, tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktarın dilekçelerde gösterileceği; 15. maddesinde ise, 3. maddeye aykırı düzenlenen dava dilekçesinin reddedileceği belirtilmiş; ancak, tam yargı davalarında dilekçede gösterilen uyuşmazlık konusu miktarın artırılmasını yasaklayan bir hükme yer verilmemiştir.
2577 sayılı Kanunda yer almamasına karşılık, Danıştay içtihatları ile istemle bağlı olma kuralı uygulanarak, tam yargı davalarında dilekçede gösterilen uyuşmazlık konusu miktarın artırılamayacağı kabul edilmiştir. Tam yargı davalarında istemle bağlı olma kuralına ilişkin Danıştayın bu içtihatının, hak arama özgürlüğünün kullanımına ve adil yargılama hakkına engel oluşturduğu ileri sürülerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurulmuş ve adı geçen Mahkemece ülkemiz aleyhine ihlal kararları verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Tam yargı davalarında istemle bağlı olma kuralının sebep olduğu hak kayıplarının giderilmesi amacıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. maddesinin 4. fıkrasına, 30/04/2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile ”Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir” cümlesi, aynı Kanun’un 5. maddesi ile de 2577 sayılı Kanun’a Geçici 7. madde olarak ”Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır. ” cümlesi eklenmiştir.
Nitekim, 6459 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (Tasarının 3. maddesi) gerekçesinde, ”AİHM, devletin sorumluluğuna ilişkin tazminat davalarında, davacıların yargılamanın yavaş işlemesinden doğan zararlarını ortadan kaldıracak yeterli bir çözüm bulunmadığı yönünde ülkemiz aleyhinde ihlal kararları vermektedir. Düzenlemeyle, idarî yargıda açılan tam yargı davalarında talep edilen tazminatın daha yüksek olduğunun dava devam ederken anlaşılması durumunda, davacıya talep edilen miktarı arttırma hakkı verilmemesinin adil yargılama hakkının ihlali olarak kabul edilmesi sebebiyle, nihai karar verilinceye kadar ıslah suretiyle talep edilen tazminat miktarını arttırma hakkı tanınmaktadır.” ifadesine yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda, 6459 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktarın, kanun yolu aşaması dâhil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin artırılmasına olanak tanınmıştır. Madde gerekçesinde de ifade edildiği üzere, yasal değişiklikle ilgililerin uğramış olduğu zararın, dava dilekçesinde gösterilen zarar miktarından fazla olmasına karşın, davacı veya davacıların dava dilekçesinde gösterdikleri zarar miktarını artırmalarına yönelik taleplerinin mahkemelerce kabul edilmeyerek istemle bağlı kalma kuralını uygulayarak dava dilekçesinde gösterilen zarar tutarı kadar tazminata hükmetmelerinden doğan hak kayıplarının giderilmesi amaçlanmıştır. Bir başka ifade ile mahkemelerce istemle bağlı olma kuralı uygulanmak suretiyle verilen kararlara karşı taraflardan herhangi birinin kanun yoluna başvurmuş olması şartıyla davacı veya davacıların artırılan miktara isabet eden harcı ödemek suretiyle kararı veren Mahkemeye verecekleri dilekçe ile bir defaya mahsus olmak üzere dava dilekçesinde gösterilen miktarı artırmaları mümkündür.
Bakılan uyuşmazlıkta, davanın 16/12/2013 tarihinde açıldığı, bu tarihte miktar artırımına ilişkin hükümlerin yürürlükte olduğu, Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporun davacıya 09/03/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davacının 23/03/2015 tarihli itiraz dilekçesi ile bilirkişi raporuna itiraz ettiği, söz konusu dilekçede, tedavi giderleri ile bakım giderlerinin tazminata dahil edilmediği ve emeklilikte herhangi bir zararının olmayacağının belirtilmesine rağmen bu hususun gerekçelendirilmediği bu nedenlerle yeniden bilirkişi raporu alınması gerektiğinin belirtildiği, ancak Mahkemece bu itiraz karşılanmadan ve davacının rapor sonrası miktar artırımı hakkını kullanması sağlanmadan tazminat miktarı hakkında karar verildiği, bilirkişi raporu sonucunda hesaplanan maddi tazminatın 11.601,07 TL olduğu, davacının dilekçesinde 1.000,00 TL maddi tazminat talebinde bulunduğu, Mahkemenin taleple bağlı kalarak 1.000,00 TL maddi tazminatın ödenmesine hükmettiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece; bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunun davacıya tebliğ edildiği ve davacının söz konusu bilirkişi raporuna itiraz ettiği, İdare Mahkemesince davacının itiraz dilekçesinde iddia ettiği hususların değerlendirilmesi suretiyle davacının itirazının sonucu (kabul edilip-edilmediği) ile davacının miktar arttırımında bulunup bulunmayacağı noktasında gerekli bilgilendirme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken; dava dilekçesindeki taleple bağlı kalınarak maddi tazminat istemi hakkında karar verilmiştir.
Bu itibarla, İdare Mahkemesince davacının bilirkişi raporuna yapmış olduğu itirazın değerlendirilmesi ve davacının itirazının kabulü halinde ek bilirkişi raporu ve/veya yeniden bilirkişi raporu almak suretiyle karar verilmesi veyahut davacının itirazının reddi ile davacının miktar arttırımında bulunup-bulunmayacağı noktasında gerekli bilgilendirme yapıldıktan sonra karar verilmesi gerekirken, bu hususlar gözardı edilerek verilen davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yönündeki kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin temyize konu …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.