Danıştay Kararı 10. Daire 2015/2677 E. 2020/3229 K. 24.09.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2015/2677 E.  ,  2020/3229 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2015/2677
Karar No : 2020/3229

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Dava, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı/Beyoğlu Vergi Dairesi Müdürlüğü emrinde Gelir Uzmanı olarak görev yapan davacı tarafından,
1. 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu uyarınca 29/05/2013 tarihinden sonra açıktan görevlendirilen servis sorumlusu sayısı ile öteden beri niteliksiz (bilgisayar işletmeni, veri hazırlama kontrol işletmeni, yoklama memuru, memur, veznedar, tahsildar, icra memuru) servis sorumlusu sayısının tarafına bildirilmesi istemiyle davalı idareye yapılan başvurunun reddine ilişkin … günlü, … sayılı işleminin,
2. Gelir İdaresi Başkanlığının görev dağılımına ilişkin … günlü, … sayılı işleminin,
İptaline,
3. Kendisinin kasten şef/servis sorumlusu olarak görevlendirilmediği gibi, üstleri tarafından onur kırıcı tutum ve davranışlara da maruz kaldığı, ayrıca tecrübesiz ve niteliksiz kişilerin servis sorumlusu olarak görevlendirildiği iddiasıyla 40.000,00-TL maddi, 5.000,00-TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte tazminine hükmedilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararıyla; davacı tarafından; davalı idarenin, sınıflandırma, kariyer ve liyakat ilkeleri dahilinde görevlendirme ve atama yapmadığı iddia edilerek, kendisinin şef ya da servis sorumlusu olarak görevlendirilmediği yönünde itirazda bulunulmuş ise de, dosyada yer alan bilgi ve belgeler ile davalı idarenin savunma dilekçesi incelendiğinde, uyuşmazlık konusu görevlendirme ve atamaların mevzuata ve hukuka aykırı olduğu yönünde somut ve hukuken kabul edilebilir nitelikte iddia ve olgu bulunmadığı, bilgi edinme başvurusu kapsamında yapılan itirazın da … tarih ve … sayılı Bilgi Edinme ve Değerlendirme Kurulu tarafından reddedildiği, ayrıca, iptali talep edilen … tarih ve … sayılı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı İnsan Kaynakları Grup Müdürlüğü yazısının da, genel düzenleme niteliğini haiz bir bildirim olduğu, sonuç olarak davalı idarece, ilgili personelin görevlendirilmesine ilişkin usul ve esaslar çerçevesinde işlem tesis edildiği; öte yandan, talep edilen maddi ve manevi tazminata dayanak oluşturacak işlemler ile idarenin eylemi arasında uygun illiyet bağı bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davacı tarafından, 2006 yılı sicil notunun iptali istemiyle açılan dava nedeniyle gelir uzmanlığı özel sınavına girme hakkının engellenmeye çalışıldığı; sicil raporunun, düzenlendiği cari yıldan sonra hüküm ifade etmesi sonucu, gelir uzmanlığı özel sınavının açıldığı Ekim-2006 tarihinde sınavı kazanarak gelir uzmanı olarak atandığı, gelir uzmanlığına atanmasından sonra açılan Vergi Dairesi Müdür Yardımcılığı yazılı sınavını da kazandığı, ancak sınavda alınması gereken vergi müdür yardımcısından daha az sayıda kazanan olduğu halde, düzenlenen sicil raporu nedeni ile sınavlarda başarısız sayıldığı, hak aramanın kusurlu görülmesi sonucu yalnızlaştırılarak pasifleştirildiği, işler servisinde çalıştırılmadığı gibi, şef olarak çalıştırıldığı dönemde de memursuz çalıştırıldığı, tarafına sürekli mobbing uygulandığı, … ve … ismindeki şahısların şef olarak görevlendirilmesi suretiyle hakkının yendiği, idarenin daha sonra bu hatasından dönerek adı geçen şahısları değişik Vergi Dairesi Müdürlüklerinde görevlendirdiği, maddi ve manevi tazminat isteminin mevcut olduğu, ayrıca 5.450,00 TL olarak hesaplanan avukatlık ücretinin düzeltilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, atama ve görevlendirme işlemlerinin hukuka ve mevzuata uygun yapıldığı, davacının kişilik haklarının ihlal edilmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığı, ayrıca tazminat istemi şartlarının oluşmadığı savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Davacının temyiz isteminin, esas yönünden reddi, vekalet ücreti yönünden kabulüyle, İdare Mahkemesi kararının, maddi tazminat istemi yönünden nispi vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmının düzeltilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu ve İkinci Dairelerince, 2575 sayılı Danıştay Kanunu’na 3619 sayılı Kanun’un 10. maddesiyle eklenen Ek-1. madde uyarınca yapılan müşterek toplantıda, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
A) Temyiz İstemine Konu Mahkeme Kararının, Davanın Reddine İlişkin Kısmı ile Reddedilen Manevi Tazminat Miktarı Üzerinden Davalı İdare Lehine Maktu Vekâlet Ücretine Hükmedilmesine İlişkin Kısmı Yönünden İncelenmesi:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın davanın reddine ilişkin kısmı ile reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden davalı idare lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmı usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısımlarının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

B) Temyiz İstemine Konu Mahkeme Kararının, Reddedilen Maddi Tazminat Nedeniyle Davalı İdare Lehine Nispi Vekâlet Ücretine Hükmedilmesine İlişkin Kısmı Yönünden İncelenmesi:

İNCELEME VE GEREKÇE:
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar” başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasının b bendinde “temyiz incelemesi sonunda kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa Danıştay’ın kararı düzelterek onayacağı” hükme bağlanmıştır.
Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmü bulunmaktadır.
Öte yandan, bir tam yargı davasında davacı aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin, hak arama hürriyeti ve mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği iddiasıyla yapılan bireysel başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesince verilen 07/11/2013 tarih ve B. No:2012/791 numaralı kararda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 36533/04 başvuru numaralı Mesutoğlu-Türkiye kararına atıfla, mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı, bazı sınırlamalara tabi tutulabileceği, bununla birlikte getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makul bir orantı olması halinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1. maddesi ile bağdaşabileceği, bu ilkelerden hareketle, dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartları olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir gevşeklikten kaçınmaları gerektiği belirtilmiştir.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesinde de, avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği; 168. maddesinde, yargı yerlerindeki işlemler ile diğer işlemlerden alınacak avukatlık ücretinin asgari hadlerini gösteren bir tarifenin hazırlanacağı, 169. maddesinde, yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücretinin, avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç katından fazla olamayacağı belirtilmiştir.
Kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan 31/12/2014 tarih ve 29222 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve Mahkeme kararı tarihi itibariyle uyuşmazlığa uygulanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin “Tarifelerin üçüncü kısmına göre ücret” başlıklı 13. maddesinde; “Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin İkinci Kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Tarifenin “Manevi tazminat davalarında ücret” başlıklı 10. maddesinde ise ” (1) Manevi tazminat davalarında avukatlık ücreti, hüküm altına alınan miktar üzerinden Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. (2) Davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez. (3) Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur. (4) Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen düzenlemeler incelendiğinde, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde manevi tazminat istemlerinde hükmolunacak avukatlık ücretine ilişkin özel düzenlemelerin yapıldığı, ancak söz konusu tarifede, maddi tazminat davalarında hükmolunacak avukatlık ücretine ilişkin olarak, manevi tazminat davalarında olduğu gibi özel ve ayrık bir düzenlemeye yer verilmediği, bu hususta tarifede boşluk olduğu görülmektedir.
Hak arama özgürlüğünün kısıtlanması ile avukatın emeğinin karşılığını alması hususundaki dengenin sağlanması açısından, avukatın, gerek maddi gerekse manevi tazminat dosyalarında harcadığı çaba ve verdiği emeğin, bir diğerine göre daha farklı ve daha fazla çaba, gayret ve emek sarf edilmesine gerek göstermemesi durumu göz önünde bulundurulduğunda, maddi tazminat isteminin tamamının reddi halinde hükmedilecek vekalet ücreti açısından tarifede yer alan bu boşluğun, tarifenin manevi tazminat davaları için öngörülen vekalet ücreti sistematiğinin kıyasen yorumlanması yoluyla doldurulmasının yerinde olacağı sonucuna varılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; İdare Mahkemesince, davanın reddi ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, 5.450,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesi yönünde hüküm kurulduğu görülmüştür.
Yukarıda yer verilen açıklamalar ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi birlikte değerlendirildiğinde; kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret tarifesi uyarınca, reddedilen maddi tazminat istemi yönünden, İdare lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, İdare Mahkemesi kararının hüküm fıkrasında yer alan, “5.450,00 TL” ibaresinin “reddedilen maddi tazminat istemi yönünden 750,00 TL maktu + reddedilen manevi tazminat istemi yönünden 750,00 TL maktu olmak üzere toplam 1.500,00 TL” şeklinde düzeltilmesine karar verilmiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının esas yönünden temyiz isteminin reddine, reddedilen maddi tazminat yönünden aleyhine hükmedilen nispi vekalet ücretine yönelik temyiz isteminin kabulüne, 2. Davanın reddi yolunda … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E: …, K: … sayılı kararın, hüküm fıkrasında yer alan “… TL” ibaresinin, “reddedilen maddi tazminat istemi yönünden … TL maktu + reddedilen manevi tazminat istemi yönünden … TL maktu olmak üzere toplam … TL” şeklinde DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3. Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 24/09/2020 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Dava, davacının Bilgi Edinme Kuruluna yaptığı başvurunun reddine ilişkin … günlü, … sayılı işlemin, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının … günlü, … sayılı üst yazısı ile bildirilen ve görev dağılımı hakkında düzenlemeyi barındıran Gelir İdaresi Başkanlığının … günlü, … sayılı işleminin iptali ile kendisinin kasten şef/servis sorumlusu olarak görevlendirilmediği gibi, üstleri tarafından onur kırıcı tutum ve davranışlara da maruz kaldığı, tecrübesiz ve niteliksiz kişilerin servis sorumlusu olarak görevlendirildiği iddiasıyla 40.000,00-TL maddi, 5.000,00-TL manevi zararın tazminine hükmedilmesi istemiyle açtığı davada; davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme bu sonuca göre yargılama giderlerinden olan avukatlık ücretine yönelik olarak 2015 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalı idare lehine 5.450,00-TL avukatlık ücretine hükmetmiştir.
2577 sayılı Yasa’nın 31. maddesinin göndermede bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 326. maddesinde; yargılama giderlerinin, davayı kaybeden tarafa yükleneceği; 330. maddesinde vekil ile takip edilen davalarda mahkemece, kanuna göre takdir olunacak vekalet ücretinin, taraf lehine hükmedileceği; 323. maddesinde vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekalet ücretinin yargılama giderlerinden olduğu hükme bağlanmıştır.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesinde; avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği, 168. maddesinde; avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifenin esas alınacağı, 169. maddesinde ise; yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücretinin, avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç katından fazla olamayacağı hükme bağlanmıştır.
Karar tarihinde yürürlükte bulunan 31/12/2014 günlü, 29222 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve bu tarihten itibaren karar verilen davalarda uygulanacak olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 2. maddesinde, tarifelerde yazılı avukatlık ücretinin kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemlerin karşılığı olduğu; 3. maddesinde, yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücretinin, tarifelerde yazılı miktardan az ve üç katından çok olamayacağı, bu ücretin belirlenmesinde, avukatın emeği, çabası, işin önemi niteliği ve davanın süresinin göz önünde tutulacağı; 20. maddesinde ise avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifenin esas alınacağı kuralı getirilmiştir.
Yine aynı Tarife’nin, “Manevi tazminat davalarında ücret” başlığını taşıyan 10. maddesinin 1. fıkrasında; manevi tazminat davalarında avukatlık ücretinin, hüküm altına alınan miktar üzerinden Tarifenin üçüncü kısmına göre belirleneceği, 3. fıkrasında; bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücretinin, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunacağı, son fıkrasında ise; manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda, manevi tazminat açısından avukatlık ücretinin ayrı bir kalem olarak hükmedileceği; “Tarifelerin üçüncü kısmına göre ücret” başlıklı 12. maddesinde ise; Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücretinin, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin İkinci Kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirleneceği; ancak, hükmedilen ücretin kabul veya reddedilen miktarı geçemeyeceği düzenlemelerine yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; bakılan davada İdare Mahkemesi’nce maddi ve manevi tazminat isteminin reddi ile 5.450,00-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, yukarıda yer verilen ve vekalet ücretine ilişkin olan mevzuat hükümleri dikkate alındığında, İdare Mahkemesi’nce tamamı reddedilen manevi tazminat istemi yönünden Tarifenin 10. maddesi uyarınca vekalet ücretinin ayrı bir kalem olarak değerlendirilmesi ve Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre maktu vekalet ücretine hükmedilmesi; tamamı reddedilen maddi tazminat talebi yönünden ise Tarifenin 12. maddesi gereği Tarifenin üçüncü kısmına göre hesaplama yapılarak nispi oran üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, davalı idare lehine sadece 5.450,00-TL vekalet ücretine hükmedilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, yukarıda belirtilen hüküm uyarınca maddi ve manevi tazminata yönelik olarak vekalet ücretinin ayrı ayrı kaleme alınarak hüküm kurulması gerektiği görüşüyle, çoğunluk kararının bu kısmına katılmıyoruz.

(XX) KARŞI OY :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinin yargılama giderleri konusunda yollamada bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323. maddesinde, avukatlık ücretinin yargılama giderlerine dahil olduğu, 326. maddesinde ise, avukatlık ücretinin de aralarında bulunduğu yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği hükümleri yer almaktadır.
Vekalet ücreti yargılama giderlerinden olup, vekalet ücreti hakkında esas hükümle birlikte karar verilmesi gerekmektedir. Her ne kadar davalı idare lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği açık olsa da, bu durum 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde sayılan yeniden yargılamayı gerektirmeyen maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklardan olmadığından ve yeniden yapılacak yargılama sonucunda İdare Mahkemesince hüküm verilmesi gereken bir konu olduğundan, Mahkeme kararının bu kısmı yönünden bozulması gerektiği oyuyla aksi yönde verilen çoğunluk kararına katılmıyorum.