Danıştay Kararı 10. Daire 2015/1688 E. 2020/4090 K. 21.10.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2015/1688 E.  ,  2020/4090 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2015/1688
Karar No : 2020/4090

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
TEMYİZ EDEN (DAVALILAR) : 1- … Bakanlığı / …
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …
2- … Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …
DİĞER (DAVALI) : …Sulama Birliği
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından; …ili, Elbeyli ilçesi, …Köyü ve civarındaki köylerde yapılan sulama kanalı çalışmalarında, sulama kanallarının yanına tahliye amaçlı drenaj kanallarının yapılmaması nedeniyle komşu tarlalarda kullanılan suyun tarafına ait …ve …nolu parsellerde tarımsal faaliyet yapılmasına engel olacak şekilde zeminde birikmesi ve balçık oluşturması sonucu oluştuğu iddia edilen 28.8749,15 TL zararın ve söz konusu zararların tespiti için adli yargıda açılan delil tespiti davasında yapılan 665,85 TL masrafın toplamı olan 29.540,00 TL maddi zararın davanın açıldığı 08/11/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile 20/08/2014 tarihli bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden; davacının tarımsal faaliyet yürütemediğinden dolayı 2013 yılı için uğramış olduğu zararın davalı idarelerin hizmet kusuru sebebiyle tazmini gerektiği sonucuna ulaşıldığı, ancak davacının uğramış olduğu 5.182,13 TL zararın oluşmasında davacının %50 oranındaki kişisel kusuru sebebiyle davalı idarelerin tazmin sorumluluğunun 2.591,07 TL tutarında olduğu, öte yandan; davacının … Sulh Hukuk Mahkemesinin Değ.İş E:… değişik iş sayılı dosyasında delil tespiti amacıyla yapmış olduğu 665,85-TL masrafın tazmini istemine gelince, davacının davadaki haklılık durumu (2.591,07/28.874,15 TL–%8,97) gözönünde bulundurularak 59,73 TL’sinin davalı idarelerce tazminine karar verildiği, davalı idarelerin hizmet kusuru sebebiyle davacının uğramış olduğu toplam (2.591,07+59,73) 2.650,80 TL maddi zararın -davalı her üç idarenin de eşit oranda kusurlu olduğu sonucuna ulaşılmıştır- davalı idarelerce dava açma tarihinden (08/11/2013) itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminen davacıya ödenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davalı idarelerden DSİ tarafından, davacının sulama birliğiyle yaptığı anlaşma uyarınca kanalların tamamlanmamış olması nedeniyle tarlasındaki ürünlerin zarara uğrayacağını bilerek su talebinde bulunduğu, sorumlunun Bakanlık olduğu, davaların seri dava niteliğinde olması nedeniyle vekalet ücretinin maktu olması gerektiği, davalı idarelerden Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından, Mahkeme kararının iptal kısmının bozulması gerektiği, davacı tarafından, keşifte arazinin balçık halinin devam ettiği, ekilip sürülmesinin mümkün olmamasına rağmen zarar hesabında sadece mısırın dikkate alındığı ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN_SAVUNMASI : Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmakta olup, DSİ Genel Müdürlüğü ve davacı tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacının, …ili, Elbeyli ilçesi, …Köyü’nde bulunan …ve …sayılı parsellerde tarımsal faaliyet ile uğraştığı, drenaj kanalı yapılmamasından dolayı taban suyunun yükselmesi sonucunda tarlasında tarımsal faaliyet yapamadığı gerekçesiyle 2013 yılında oluştuğu iddia edilen zararının tespiti amacıyla …Sulh Hukuk Mahkemesinin Değ.İş E:… değişik iş sayılı dosyasında delil tespiti istediği, anılan dosyada hazırlanan 03/09/2013 tarihli bilirkişi raporunda; drenaj kanalları yapılmadan hidratlara su verilmesi ve bilinçsiz ve aşırı sulama sebebiyle bölgede taban suyunun yükseldiği ve balçık oluşturması sonucu tarımsal faaliyet yapılamadığı tespitlerine yer verilerek, 2013 yılı gelir kaybı olarak 28.8749,15 TL maddi zarar hesaplandığı, zararın tazmini talebiyle yapılan başvurunun reddi üzerine de bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Oluşan zarardan sorumluluğun belirlenebilmesi için tarafların kusur durumunun değerlendirilmesi gerekmektedir:
3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1. maddesinin (c) bendinde “sulama alanları ile Bakanlar Kurulunca gerekli görülen alanlarda, ekonomik üretime imkan vermeyecek şekilde parçalanan tarım topraklarının gerektiğinde ve imkanlar ölçüsünde genişletilmesi suretiyle de toplulaştırılmasını, tarım arazisinin ailenin geçimini sağlamaya ve aile iş gücünü değerlendirmeye yeterli olmayacak derecede parçalanmasını ve küçülmesini önlemeyi sağlamak” bu Kanun’un amaçları arasında sayılmış; “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin (j) bendinde “İlgili veya Uygulayıcı Kuruluşun, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığına bağlı Toprak ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğünü ifade ettiği” belirtilmiş, (k) bendinde “Uygulama Alanı veya Bölgesi, bu Kanunun amacına uygun olarak Bakanlar Kurulunca sınırları belirtilmiş alan” şeklinde tanımlanmış; “Uygulama Alanı” başlıklı 3. maddesinde “Bu Kanunun uygulama alanının, ilgili Bakanlığın teklifi ve Bakanlar Kurulunun kararı ile belirtilen alanlar olduğu” kurala bağlanmış; (12.3.2011 tarihli, 27872 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren) 6171 sayılı Kanun’la değişik “Toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri” başlıklı 6. maddesinin 1. fıkrasında “Bu Kanunda belirtilen amaçları gerçekleştirmek üzere uygulama alanlarında ilgili kuruluşça, isteğe bağlı veya maliklerin muvafakatı aranmaksızın arazi toplulaştırılması yapılabileceği”, 5. fıkrasında da “Toprak ve su kaynaklarının korunması, geliştirilmesi, kırsal alanda su temini ve kullanılmış suların uzaklaştırılması hizmetlerinin, arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri ile birlikte planlanacağı, tarla içi geliştirme hizmetlerinin; tarla yolları ve sanat yapıları, açık ve kapalı drenaj, sulama tesisleri, kimyasal maddeler kullanılarak arazi ıslahı, toprak muhafazası ve dere yatağı ıslahı gibi faaliyetleri kapsadığı” düzenlemeleri yapılmıştır.
Öte yandan, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun “Arazi toplulaştırması ve dağıtımı” başlıklı 17. maddesinin 1. fıkrasında “Arazinin rasyonel kullanımını sağlamak amacıyla parsel büyüklüklerinin optimum ölçülerde oluşması için, arazinin yarısından çoğuna malik bulunan ve sayıca maliklerin yarısından fazlasını oluşturanların muvafakati üzerine isteğe bağlı, Bakanlığın veya kurulların talebi üzerine kamu yararı gözetilerek isteğe bağlı olmaksızın, Bakanlar Kurulu kararı ile arazi toplulaştırma proje sahası belirleneceği ve uygulanacağı”, 2. fıkrasında “Bu karar sonucu isteğe bağlı olarak veya maliklerin muvafakati aranmaksızın proje bazında arazi toplulaştırması, köy gelişim ve tarla içi geliştirme hizmetleri ile kırsal alan düzenlemesinin Bakanlık tarafından yapılacağı veya yaptırılacağı” kurala bağlanmış; “tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (a) bendinde “Bakanlık’ın, Tarım ve Köyişleri Bakanlığını ifade ettiği” belirtilmiş; bu Kanun dayanak alınarak çıkarılan Tarım Arazilerinin Korunması, Kullanılması ve Arazi Toplulaştırmasına İlişkin Tüzük’ün “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinin (dd) bendinde de “Tarla içi geliştirme hizmetlerinin, sulama, drenaj, toprak koruma, toprak ıslahı, tesviye ile ağaç, çalı temizleme, taş toplama, tarla içi yollar ve yan dere ıslahı gibi arazi geliştirme hizmetlerini ifade ettiği” belirtilmiştir.
Bu kuralların değerlendirilmesinden, sulama alanları ile gerekli görülen diğer alanların, ekonomik üretime imkan vermeyecek şekilde parçalanan tarım topraklarının toplulaştırılması amacıyla, ilgili Bakanlığın teklifi ve Bakanlar Kurulunun kararı ile uygulama alanı (veya bölgesi) olarak belirleneceği, bu alanlarda maliklerinin isteğiyle veya zorunlu olarak arazi toplulaştırılması yapılabileceği ve uygulama alanlarında kullanılmış suların uzaklaştırılması, arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetlerinin (bu arada drenaj ve sulama tesisleri yapımının) birlikte planlanacağı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün (mülga Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı Toprak ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün) de bu hizmetler yönünden uygulayıcı (veya ilgili) kuruluş olarak görev yapacağı anlaşılmaktadır.
Buna göre, uygulama alanı olarak belirlenen …Köyü’nde tarla içi geliştirme hizmetleri kapsamında drenaj tesisi yapımında görevli olan Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, drenaj kanalı yetersizliğine bağlı dava konusu zarardan uygulayıcı kuruluş olarak sorumlu bulunmaktadır.
6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un “Vazife ve Salahiyetler” başlıklı 2. maddesinin (b) bendinde “Sulama tesislerini kurmak, sulama sahalarında mevcut parsellerin tamamını veya aksamını gösterir harita ve planları yapmak veya yaptırmak ve icabı halinde kadastrosunu yaptırmak”; (g) bendinde de “Yukardaki fıkralarda yazılı tesislerin (Çalıştırma, bakım ve onarım dahil) işletmelerini sağlamak” Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılmış; 6172 sayılı Sulama Birlikleri Kanunu’nun “Amaç ve kapsam” başlıklı 1. maddesinde “Bu Kanunun amacının; ülkenin su varlık ve kaynaklarının rasyonel kullanımı maksadıyla umumi sulardan faydalanmak üzere Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından inşa edilmiş veya halen inşa edilmekte olan ya da inşa edilmesi planlanan sulama tesislerini gayelerine uygun şekilde kullanmak, işletmek, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün onayını almak suretiyle işlettirmek, bu tesislerin bakım, onarım ve yönetim sorumluluğunu yürütmek, tesisi geliştirmeye yönelik yeni projeler yapmak, yaptırmak veya tesisi yenilemekle görevli sulama birliklerinin kuruluşu, organlar ile görev ve yetkilerini düzenlemek olduğu” belirtilmiş; “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin (e) bendinde “Devir: DSİ tarafından inşa edilmiş veya halen inşa edilmekte olan ya da inşa edilmesi planlanan sulama maksatlı tesislerin işletme, bakım, onarım ve yönetim sorumluluğunun, DSİ ve birlik arasında imzalanan sözleşme hükümleri uyarınca birliklere devredilmesini”; (i) bendinde “Su kullanıcısı: Görev alanında sulama yapan veya yapacak olan gerçek ya da tüzel kişiyi” ifade eder kuralına yer verilmiş; “Birliğin görev alanı ve çalışma konuları” başlıklı 3. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendinde de “Görev alanı içerisinde yer alan tesislerin işletme, bakım, onarım, yönetim ve yenileme hizmetlerini usul ve esaslarına uygun olarak yapmak” sulama birliklerinin görevleri arasında sayılmıştır.
Bu kuralların değerlendirilmesinden, sulama tesisleri kurulmasının (bu arada sulama ve drenaj kanallarının) ve bu tesislerin işletilmesinin, bakım ve onarımının yapılmasının, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün görevinde olduğu, Genel Müdürlük tarafından inşa edilmiş veya halen inşa edilmekte olan ya da inşa edilmesi planlanan sulama tesislerinin işletme, bakım ve onarım sorumluluğunun, Genel Müdürlük ile sulama birlikleri arasında imzalanacak sözleşme ile birliklere devredilebileceği ve sulama birliklerinin de bu hizmetleri usul ve esaslara uygun olarak yürütmekle görevli olduğu anlaşılmaktadır.
Bakılan davada, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce …Sulama Projesi kapsamında sulama tesisleri (bu arada sulama ve drenaj kanallarının) yapıldığı, inşası kısmen tamamlanan tesislerin işletme, bakım ve onarım sorumluluğunun Genel Müdürlük ile …Sulama Birliği arasında 13/04/2006 tarihinde imzalanan DSİ Tarafından İnşa Edilmekte Olan Gaziantep İli Oğuzeli İlçesi …Sulaması Tesisleri Devir Sözleşmesi ile Sulama Birliğine devredildiği, Sulama Birliğince de tesislerin işletmeye açıldığı, böylece, …Barajından gelen suyun, Genel Müdürlükçe yapılan sulama kanalları aracılığıyla Sulama Birliği tarafından su kullanıcılarına verilmeye başlandığı, öte yandan, Devir Sözleşmesinin 4. maddesinde “İnşaat aşamasında devranılan tesis, inşaat devam ederken bir kısmı işletmeye açılacak olur ise faydalananın işletme ile ilgili gerekli tüm önlemleri alacağı ve işletmenin sağlıklı ve DSİ’nin istediği bir şekilde yapılmasını sağlayacağı” düzenlemesinin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Buna göre, sulama tesisleri (bu arada drenaj kanallarının) yapımını tamamlamayan ve buna rağmen Devir Sözleşmesi ile tesislerin işletmeye açılabileceğini kabul eden Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ile inşası sürmekte olan tesisleri işletmeye açan …Sulama Birliği de, drenaj kanalı yetersizliğine bağlı dava konusu zarardan sorumlu bulunmaktadır.
Öte yandan, Devir Sözleşmesinin “Tesisin işletme ve bakım-onarımının talimatlara aykırı yapılması veya gereğinin yapılmaması nedeniyle meydana gelecek zarar-ziyandan faydalananın sorumlu olacağı” kuralını içeren 7. maddesi ile Devir Sözleşmesine ek olarak ve 2011 yılı sulama mevsimi için imzalanan …Sulaması Su Kullanım Protokolünün “…sulamaya açılmış ancak toplulaştırması henüz yapılmamış olan arazilerde drenaj sorunu ile ilgili oluşabilecek sorunlardan ve üründe meydana gelecek verim kaybından DSİ’nin sorumlu olmayacağı” kuralını içeren 3. maddesinin, 2709 sayılı T.C. Anayasası’nın “Yargı yolu” başlıklı 125. maddesinin “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu” kuralını içeren ilk cümlesi karşısında davacıya karşı hüküm ifade etmeyeceği, başka anlatımla, belirtilen kuralların Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünü davacıya karşı sorumlu olmaktan kurtarmayacağı, yalnızca Genel Müdürlük tarafından …Sulama Birliğine karşı açılabilecek rücuen tazminat davasına dayanak olabileceği de açıktır.
Davacının kusur durumuna gelince; Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce …Sulama Projesi kapsamında yapılan sulama tesislerinin (bu arada sulama ve drenaj kanallarının), inşası kısmen tamamlanmasına rağmen yerel su kullanıcılarının talebi üzerine …Sulama Birliğince işletmeye açıldığı, su kullanıcıları ile sulama beyanı sözleşmeleri imzalandığı, taşınmaz sahibi ile …Sulama Birliği arasında imzalanan “Sulama Beyanı Sözleşmesinin” 4. maddesinde taşınmaz sahibinin “… …Sulama Sahasının inşaat aşamasında olması nedeniyle tahliye kanallarının tamamlanmamış olmasından dolayı doğabilecek zarar ve ziyanlardan …Sulama Birliğini ve diğer kurumları sorumlu tutmayacağını beyan ve taahhüt ettiği” kurala bağlanmıştır.
Buna göre, drenaj kanallarının tamamlanmamış olması nedeniyle tarlasındaki ürünlerin zarara uğrayabileceğini bilen ve buna rağmen Sulama Birliğinden su talebinde bulunan davacı da, drenaj kanalı yetersizliğine bağlı dava konusu zarardan sorumlu bulunmaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlıkta, sulama kanallarından verilen suyun drenaj kanalı yetersizliğinden dolayı taban suyunun yükselmesine neden olduğu, bunun sonucunda da davacıya ait tarlanın zarar gördüğünde kuşku bulunmamaktadır.
…Sulh Hukuk Mahkemesi fen bilirkişi raporu tespitinde, …nolu parselde baskın nedeniyle kullanılamayan alanın 23.748,14 m² olduğu, …nolu parselde ise kullanılamayan alanın 29.841,59 m² olduğu hususlarına yer verilmiş olup zirai bilirkişi raporu ile 2013 yılı net gelir kaybı 28.874,15 TL olarak hesaplanmıştır.
Mahkemece, 1 inşaat yüksek mühendisi, 2 ziraat yüksek mühendisinden oluşan 20/08/2014 tarihli bilirkişi heyet raporunda özetle; dava konusu taşınmazdaki zararın, yapılması gereken tarla içi geliştirme hizmetlerinin yerine getirilmemesi sonucunda ortaya çıkan yüksek taban suyu sorunu ve yüzey sularının akması için inlet yapılarının yapılmaması nedeniyle yaratılan suni kapalı havza sonucunda gelişen bataklık ve sazlık sorunundan kaynaklandığı, DSİ’nin davalı parseller civarında proje derin drenaj sistemini tekniğine uygun olarak inşa ettiği için ortaya çıkan sorunda herhangi bir kusurunun bulunmadığı, Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün görev kusuru nedeniyle zarardan sorumlu olduğu belirtilerek ekimi yapılamayan mısır ürünü için 2013 yılı net gelir kaybının 5.182,13 TL oluştuğu sonucuna varılmıştır.
Dairemiz esasına kayıtlı 2015/1629 ve 2017/1958 esaslı ilgi dosyaların incelenmesinden, davacının aynı parsellerde aynı sebeplerle oluşan 2012 yılı zeytin ağaçlarının (davacı ağaçların 7-8 yaşlarında olduğunu söylüyor) kurumasından doğan zarar ile 2011 yılı mısır ürünlerinin hasat edilememesinden doğan zararlarının tazmini istemiyle dava açtığı görülmekte ise de, işbu dosyanın incelenmesinden anlaşılacağı üzere davacının, parsellerde malik olduğu alanlara 2013 yılı için mısır ekimi yapamadığı dikkate alındığında 2012 yılında 7-8 yaşlarında olan zeytin ağaçlarının kurumasından doğan zararların nasıl oluştuğu anlaşılamamıştır. Öncelikle dava konusu parsellerde zeytin ağacı mı olduğu yoksa mısır mı ekili olduğu hususundaki çelişkinin dava konusu tarihlerdeki uydu görüntüleri, doğrudan gelir desteği başvuru beyanları, ÇKS kayıtları vs. araştırılarak giderilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, yine Dairemiz esasına kayıtlı 2015/1629 esaslı ilgi dosyanın incelenmesinden, …nolu parselin 1/4 hissesi olan 24.062,50 m²’sinin davacıya ait olduğu ancak …nolu parselin Suriye uyrukluların mülkiyetinde olup Devletin hüküm ve tasarrufu altında olarak Hazinece el konulduğu, 2007-2013 tarihleri arasında 1/4 oranlarında davacı ve kardeşleri tarafından işgalci olarak kullandıkları, bundan kaynaklı ecrimisil tahakkuk ettirildiği ancak ödemelerin yapılmadığı anlaşılmıştır.
Bu durumda, …nolu parselin 29.841,59 m²’lik kısmında zarar oluştuğunu ileri süren davacı yönünden, dava konusu yılda fuzuli şagil olarak işgalin devam edip etmediği, ecrimisil tahakkuk ettirilip ettirilmediği araştırılarak işgal devam etmişse ve davacı tarafından ekim yapıldığı sabit ise, bu parseldeki zararın da karşılanması gerekmekte olup söz konusu parselin Hazineye ait olması, yani davacının anılan parselde işgalci olması idarelerin tazmin sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır.
Bütün bilgiler ışığında, yukarıda yer alan eksikliklerin araştırılması ve belirsizliklerin giderilmesinin ardından ve ilgi dosyalarda verilecek kararlarla çelişmeyecek şekilde ve DSİ’nin kusurunun olmadığı yönündeki bilirkişi raporu da dikkate alınarak Mahkemece uzman bir bilirkişi tarafından yeniden zarar hesabının yapılması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Bu itibarla, davanın kısmen kabulü kısmen reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın kısmen kabulü, kısmen reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/10/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X)-KARŞI OY :

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce …Sulama Projesi kapsamında yapılan sulama tesislerinin (bu arada sulama ve drenaj kanallarının), inşası kısmen tamamlanmasına rağmen yerel su kullanıcılarının talebi üzerine …Sulama Birliğince işletmeye açıldığı, su kullanıcıları ile sulama beyanı sözleşmeleri imzalandığı, taşınmaz sahibi ile …Sulama Birliği arasında imzalanan “Sulama Beyanı Sözleşmesinin” 4. maddesinde taşınmaz sahibinin “… …Sulama Sahasının inşaat aşamasında olması nedeniyle tahliye kanallarının tamamlanmamış olmasından dolayı doğabilecek zarar ve ziyanlardan …Sulama Birliğini ve diğer kurumları sorumlu tutmayacağını beyan ve taahhüt ettiği”… görülmektedir.
Buna göre, drenaj kanallarının tamamlanmamış olması nedeniyle tarlasındaki ürünlerin zarara uğrayabileceğini bilen ve buna rağmen davacı tarafından Sulama Birliğinden su talebinde bulunmuş ise drenaj kanalı yetersizliğine bağlı dava konusu zarardan sorumlu bulunmaktadır.
Dava dosyasındaki belgelerin incelenmesinden, davacının Sulama Birliğinden su talebinde bulunarak Sulama Beyanı Sözleşmesi imzaladığı anlaşılmış olup, drenaj kanallarının tamamlanmamış olması nedeniyle tarlasındaki ürünlerin zarara uğrayabileceğini bilen, buna rağmen Sulama Birliğinden su talebinde bulunan ve sulama beyanı sözleşmesindeki taahhüdüyle oluşacak zararlarda sorumluluğu üstlenen davacının, drenaj kanalı yetersizliğine bağlı dava konusu zarardan tamamiyle kendisinin sorumlu olduğu ve bu durumun davalı idarelerin sorumluluğunu ortadan kaldırdığı düşüncesiyle temyize konu idare mahkemesi kararının bozulması yönündeki karara gerekçesi yönünden katılmıyoruz.