Danıştay Kararı 10. Daire 2015/1687 E. 2020/4080 K. 21.10.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2015/1687 E.  ,  2020/4080 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2015/1687
Karar No : 2020/4080

TEMYİZ EDEN (DAVALILAR) : 1- … Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …
2- … Bakanlığı / …
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
DİĞER DAVALI : …Sulama Birliği
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Kilis ili, Elbeyli İlçesi, …Köyünde bulunan 78.750 m²’lik …parsel sayılı tarlanın 20.000 m²’lik kısmının maliki olan davacı tarafından; …Köyü ve civarındaki köylerde yapılan sulama kanalı çalışmalarında, sulama kanallarının yanına tahliye amaçlı drenaj kanallarının yapılmaması nedeniyle komşu tarlalarda kullanılan suyun …parsel sayılı tarlada birikmesinden dolayı 2011 yılında “tarlanın 5.000 m²’lik kısmında ekili bulunan mısır ürününün hasat edilememesi” sonucunda oluştuğu iddia edilen 1.884,00 TL zarar ile 2012 yılında “tarlanın tamamının ekilememesi” sonucunda oluştuğu iddia edilen 37.409,24 TL zararın ve söz konusu zararların tespiti için adli yargıda açılan delil tespiti davasında yapılan 376,50 TL masrafın toplamı olan 39.669,74 TL maddi zararın davanın açıldığı 09/05/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden; bilirkişi raporunda her ne kadar …Sulama Birliğine bir kusur atfetme olanağı bulunmadığı ileri sürülmekte ise de; inşası sürmekte olan tesisleri işletmeye açan …Sulama Birliğinin de drenaj kanalı yetersizliğine bağlı olarak dava konusu zararlardan sorumlu olduğu, bununla birlikte, davacının maliki olduğu tarlanın 5.000 m²’lik kısmında ekili bulunan mısır ürününü 2011 yılında hasat edememesi nedeniyle 1.911,40 TL maddi zarara uğradığı anlaşılmakta ise de; davacının işbu davadaki talebine bağlı kalınarak 1.884,00 TL maddi zararın ve tarlanın tamamına 2012 yılında buğday ürünü ekememesi nedeniyle uğramış olduğu 4.998,00 TL maddi zararın davalı idarelerin tamamının hizmet kusuru sebebiyle tazmini gerektiği sonucuna ulaşıldığı, ancak, …parsel sayılı tarlanın 5.000 m²’si ve 20.000 m²’si üzerinden hesaplanan 2011 yılı ve 2012 yılı toplam zarar miktarı 6.882,00 TL ise de; olayda, davacının %50 oranındaki kişisel kusuru sebebiyle davalı idarelerinin tazmin sorumluluğunun 3.441,00 TL olduğu sonucunda varıldığı; öte yandan; davacının, Kilis Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/8 D. İş sayılı dosyasında delil tespiti amacıyla yapmış olduğu 376,50 TL masrafın tazmini istemine gelince; davacının davadaki haklılık durumu göz önünde bulundurularak 376,50 TL’nin 33,00 TL’sinin davalı idarelerce tazmini gerektiği; bu durumda; davalı idarelerin hizmet kusuru sebebiyle davacının uğramış olduğu toplam 3.474,00 TL (3.441,00 + 33,00) maddi zararın davalı idarelerce dava açma tarihi olan 09/05/2012 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminen davacıya ödenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davalı idarelerden DSİ tarafından, Sulama Birliği ve Bakanlığın sorumluluğunun olduğu, davacının taahhütname verdiği, seri davalarda vekalet ücretinin maktu olması gerektiği; davalı idarelerden Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından, idarelerine karşı zararın ödenmesi konusunda herhangi bir ön başvurunun yapılmaması nedeniyle idari merci tecavüzünün bulunduğu, esas yönünden ise; idari eylemin DSİ tarafından yapıldığı, dava konusu parsellerin bulunduğu alanda toplulaştırma kararının alındığı ancak söz konusu parsellerde Tarım Reformu Genel Müdürlüğünce drenaj kanalı ile ilgili herhangi bir işlem yapılmadığı, idarelerinin bilgisi, görgüsü, etkisi, plan projesi dışında yapılan sulama çalışmaları DSİ ve …Sulama Birliği tarafından yürütüldüğünden oluşan zararda sorumluluklarının bulunmadığı; davacı tarafından, keşfin 2 yıl 3 ay sonra yapıldığı, tespitlerin sağlıklı olmadığı, şartların değiştiği, 2014 yılı içinde birçok drenaj kanalı yapıldığı ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN_SAVUNMASI : Davacı ve DSİ tarafından savunma verilmemiştir. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY :
Kilis ili, Elbeyli İlçesi, …Köyünde bulunan 78.750 m²’lik …parsel sayılı tarlanın 20.000 m²’lik kısmının maliki olan davacı tarafından; 2011 yılında “tarlanın 5.000 m²’lik kısmında ekili bulunan mısır ürününün hasat edilememesi” sonucunda oluştuğu iddia edilen 1.884,00 TL zarar ile 2012 yılında “tarlanın tamamının ekilememesi” sonucunda oluştuğu iddia edilen 37.409,24 TL zararın ve söz konusu zararların tespiti için adli yargıda açılan delil tespiti davasında yapılan 376,50 TL masrafın toplamı olan 39.669,74 TL maddi zararın davanın açıldığı 09/05/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istenilmektedir.

İLGİLİ MEVZUAT:
Oluşan zarardan sorumluluğun belirlenebilmesi için tarafların kusur durumunun değerlendirilmesi gerekmektedir:
3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1. maddesinin (c) bendinde “sulama alanları ile Bakanlar Kurulunca gerekli görülen alanlarda, ekonomik üretime imkan vermeyecek şekilde parçalanan tarım topraklarının gerektiğinde ve imkanlar ölçüsünde genişletilmesi suretiyle de toplulaştırılmasını, tarım arazisinin ailenin geçimini sağlamaya ve aile iş gücünü değerlendirmeye yeterli olmayacak derecede parçalanmasını ve küçülmesini önlemeyi sağlamak” bu Kanun’un amaçları arasında sayılmış; “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin (j) bendinde “İlgili veya Uygulayıcı Kuruluşun, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığına bağlı Toprak ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğünü ifade ettiği” belirtilmiş, (k) bendinde “Uygulama Alanı veya Bölgesi, bu Kanunun amacına uygun olarak Bakanlar Kurulunca sınırları belirtilmiş alan” şeklinde tanımlanmış; “Uygulama Alanı” başlıklı 3. maddesinde “Bu Kanunun uygulama alanının, ilgili Bakanlığın teklifi ve Bakanlar Kurulunun kararı ile belirtilen alanlar olduğu” kurala bağlanmış; (12.3.2011 tarihli, 27872 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren) 6171 sayılı Kanun’la değişik “Toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri” başlıklı 6. maddesinin 1. fıkrasında “Bu Kanunda belirtilen amaçları gerçekleştirmek üzere uygulama alanlarında ilgili kuruluşça, isteğe bağlı veya maliklerin muvafakatı aranmaksızın arazi toplulaştırılması yapılabileceği”, 5. fıkrasında da “Toprak ve su kaynaklarının korunması, geliştirilmesi, kırsal alanda su temini ve kullanılmış suların uzaklaştırılması hizmetlerinin, arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri ile birlikte planlanacağı, tarla içi geliştirme hizmetlerinin; tarla yolları ve sanat yapıları, açık ve kapalı drenaj, sulama tesisleri, kimyasal maddeler kullanılarak arazi ıslahı, toprak muhafazası ve dere yatağı ıslahı gibi faaliyetleri kapsadığı” düzenlemeleri yapılmıştır.
Öte yandan, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun “Arazi toplulaştırması ve dağıtımı” başlıklı 17. maddesinin 1. fıkrasında “Arazinin rasyonel kullanımını sağlamak amacıyla parsel büyüklüklerinin optimum ölçülerde oluşması için, arazinin yarısından çoğuna malik bulunan ve sayıca maliklerin yarısından fazlasını oluşturanların muvafakati üzerine isteğe bağlı, Bakanlığın veya kurulların talebi üzerine kamu yararı gözetilerek isteğe bağlı olmaksızın, Bakanlar Kurulu kararı ile arazi toplulaştırma proje sahası belirleneceği ve uygulanacağı”, 2. fıkrasında “Bu karar sonucu isteğe bağlı olarak veya maliklerin muvafakati aranmaksızın proje bazında arazi toplulaştırması, köy gelişim ve tarla içi geliştirme hizmetleri ile kırsal alan düzenlemesinin Bakanlık tarafından yapılacağı veya yaptırılacağı” kurala bağlanmış; “tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (a) bendinde “Bakanlık’ın, Tarım ve Köyişleri Bakanlığını ifade ettiği” belirtilmiş; bu Kanun dayanak alınarak çıkarılan Tarım Arazilerinin Korunması, Kullanılması ve Arazi Toplulaştırmasına İlişkin Tüzük’ün “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinin (dd) bendinde de “Tarla içi geliştirme hizmetlerinin, sulama, drenaj, toprak koruma, toprak ıslahı, tesviye ile ağaç, çalı temizleme, taş toplama, tarla içi yollar ve yan dere ıslahı gibi arazi geliştirme hizmetlerini ifade ettiği” belirtilmiştir.
Bu kuralların değerlendirilmesinden, sulama alanları ile gerekli görülen diğer alanların, ekonomik üretime imkan vermeyecek şekilde parçalanan tarım topraklarının toplulaştırılması amacıyla, ilgili Bakanlığın teklifi ve Bakanlar Kurulunun kararı ile uygulama alanı (veya bölgesi) olarak belirleneceği, bu alanlarda maliklerinin isteğiyle veya zorunlu olarak arazi toplulaştırılması yapılabileceği ve uygulama alanlarında kullanılmış suların uzaklaştırılması, arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetlerinin (bu arada drenaj ve sulama tesisleri yapımının) birlikte planlanacağı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün (mülga Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı Toprak ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün) de bu hizmetler yönünden uygulayıcı (veya ilgili) kuruluş olarak görev yapacağı anlaşılmaktadır.
Buna göre, uygulama alanı olarak belirlenen …Köyü’nde tarla içi geliştirme hizmetleri kapsamında drenaj tesisi yapımında görevli olan Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, drenaj kanalı yetersizliğinden kaynaklanan dava konusu zarardan uygulayıcı kuruluş olarak sorumlu bulunmaktadır.
6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un “Vazife ve Salahiyetler” başlıklı 2. maddesinin (b) bendinde “Sulama tesislerini kurmak, sulama sahalarında mevcut parsellerin tamamını veya aksamını gösterir harita ve planları yapmak veya yaptırmak ve icabı halinde kadastrosunu yaptırmak”; (g) bendinde de “Yukardaki fıkralarda yazılı tesislerin (Çalıştırma, bakım ve onarım dahil) işletmelerini sağlamak” Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılmış; 6172 sayılı Sulama Birlikleri Kanunu’nun “Amaç ve kapsam” başlıklı 1. maddesinde “Bu Kanunun amacının; ülkenin su varlık ve kaynaklarının rasyonel kullanımı maksadıyla umumi sulardan faydalanmak üzere Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından inşa edilmiş veya halen inşa edilmekte olan ya da inşa edilmesi planlanan sulama tesislerini gayelerine uygun şekilde kullanmak, işletmek, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün onayını almak suretiyle işlettirmek, bu tesislerin bakım, onarım ve yönetim sorumluluğunu yürütmek, tesisi geliştirmeye yönelik yeni projeler yapmak, yaptırmak veya tesisi yenilemekle görevli sulama birliklerinin kuruluşu, organlar ile görev ve yetkilerini düzenlemek olduğu” belirtilmiş; “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin (e) bendinde “Devir: DSİ tarafından inşa edilmiş veya halen inşa edilmekte olan ya da inşa edilmesi planlanan sulama maksatlı tesislerin işletme, bakım, onarım ve yönetim sorumluluğunun, DSİ ve birlik arasında imzalanan sözleşme hükümleri uyarınca birliklere devredilmesini”; (i) bendinde “Su kullanıcısı: Görev alanında sulama yapan veya yapacak olan gerçek ya da tüzel kişiyi” ifade eder kuralına yer verilmiş; “Birliğin görev alanı ve çalışma konuları” başlıklı 3. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendinde de “Görev alanı içerisinde yer alan tesislerin işletme, bakım, onarım, yönetim ve yenileme hizmetlerini usul ve esaslarına uygun olarak yapmak” sulama birliklerinin görevleri arasında sayılmıştır.
Bu kuralların değerlendirilmesinden, sulama tesisleri kurulmasının (bu arada sulama ve drenaj kanallarının) ve bu tesislerin işletilmesinin, bakım ve onarımının yapılmasının, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün görevinde olduğu, Genel Müdürlük tarafından inşa edilmiş veya halen inşa edilmekte olan ya da inşa edilmesi planlanan sulama tesislerinin işletme, bakım ve onarım sorumluluğunun, Genel Müdürlük ile sulama birlikleri arasında imzalanacak sözleşme ile birliklere devredilebileceği ve sulama birliklerinin de bu hizmetleri usul ve esaslara uygun olarak yürütmekle görevli olduğu anlaşılmaktadır.
Bakılan davada, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce …Sulama Projesi kapsamında sulama tesisleri (bu arada sulama ve drenaj kanallarının) yapıldığı, inşası kısmen tamamlanan tesislerin işletme, bakım ve onarım sorumluluğunun Genel Müdürlük ile …Sulama Birliği arasında 13/04/2006 tarihinde imzalanan DSİ Tarafından İnşa Edilmekte Olan Gaziantep İli Oğuzeli İlçesi …Sulaması Tesisleri Devir Sözleşmesi ile Sulama Birliğine devredildiği, Sulama Birliğince de tesislerin işletmeye açıldığı, böylece, …Barajından gelen suyun, Genel Müdürlükçe yapılan sulama kanalları aracılığıyla Sulama Birliği tarafından su kullanıcılarına verilmeye başlandığı, öte yandan, Devir Sözleşmesinin 4. maddesinde “İnşaat aşamasında devranılan tesis, inşaat devam ederken bir kısmı işletmeye açılacak olur ise faydalananın işletme ile ilgili gerekli tüm önlemleri alacağı ve işletmenin sağlıklı ve DSİ’nin istediği bir şekilde yapılmasını sağlayacağı” düzenlemesinin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Buna göre, sulama tesisleri (bu arada drenaj kanallarının) yapımını tamamlamayan ve buna rağmen Devir Sözleşmesi ile tesislerin işletmeye açılabileceğini kabul eden Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ile inşası sürmekte olan tesisleri işletmeye açan …Sulama Birliği de, drenaj kanalı yetersizliğinden kaynaklanan dava konusu zarardan sorumlu bulunmaktadır.
Öte yandan, Devir Sözleşmesinin “Tesisin işletme ve bakım-onarımının talimatlara aykırı yapılması veya gereğinin yapılmaması nedeniyle meydana gelecek zarar-ziyandan faydalananın sorumlu olacağı” kuralını içeren 7. maddesi ile Devir Sözleşmesine ek olarak ve 2011 yılı sulama mevsimi için imzalanan …Sulaması Su Kullanım Protokolünün “…sulamaya açılmış ancak toplulaştırması henüz yapılmamış olan arazilerde drenaj sorunu ile ilgili oluşabilecek sorunlardan ve üründe meydana gelecek verim kaybından DSİ’nin sorumlu olmayacağı” kuralını içeren 3. maddesinin, 2709 sayılı T.C. Anayasası’nın “Yargı yolu” başlıklı 125. maddesinin “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu” kuralını içeren ilk cümlesi karşısında davacıya karşı hüküm ifade etmeyeceği, başka anlatımla, belirtilen kuralların Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünü davacıya karşı sorumlu olmaktan kurtarmayacağı, yalnızca Genel Müdürlük tarafından …Sulama Birliğine karşı açılabilecek rücuen tazminat davasına dayanak olabileceği de açıktır.
Davacının kusur durumuna gelince; Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce …Sulama Projesi kapsamında yapılan sulama tesislerinin (bu arada sulama ve drenaj kanallarının), inşası kısmen tamamlanmasına rağmen yerel su kullanıcılarının talebi üzerine …Sulama Birliğince işletmeye açıldığı, su kullanıcıları ile sulama beyanı sözleşmeleri imzalandığı, taşınmaz sahibi ile …Sulama Birliği arasında imzalanan “Sulama Beyanı Sözleşmesinin” 4. maddesinde taşınmaz sahibinin “… …Sulama Sahasının inşaat aşamasında olması nedeniyle tahliye kanallarının tamamlanmamış olmasından dolayı doğabilecek zarar ve ziyanlardan …Sulama Birliğini ve diğer kurumları sorumlu tutmayacağını beyan ve taahhüt ettiği” kurala bağlanmıştır.
Buna göre, drenaj kanallarının tamamlanmamış olması nedeniyle tarlasındaki ürünlerin zarara uğrayabileceğini bilen ve buna rağmen şayet Sulama Birliğinden su talebinde bulunmuş olan davacının da, olayda müterafik kusuru bulunmaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dairemizin 2015/1725 sayılı esasına kayıtlı ve …nolu dava konusu parselin diğer maliki olan … tarafından zararın tazmini istemiyle açılan ilgi dosyasında yer alan bilirkişi raporunda; “söz konusu …nolu parselin …İdare Mahkemesinin … esas nolu dava dosyasında oldukça benzer bir konuda tazminata konu olduğu, dava dosyasında bu parselin tapu kaydı ve ÇKS kaydı mevcut olmadığı, bahsedilen dava dosyasındaki davacı …ile bu dava dosyasındaki …’ın …nolu parselin hangi kısımlarını ektiği hususu tespit dosyalarında belirsiz olduğu, bu durumda her iki dosyadaki davacıların haksız kazanç elde etme olasılıklarının kuvvetle muhtemel olduğu, …nolu parselin genel eğimi doğu-batı yönünde olup en çukur yeri ise T12 ana drenaj kanalı boyunca mücavir kesimler olduğu, …nolu parselin tamamında böyle bir zararlanmanın topografik durum nedeniyle asla olası olmadığı, …nolu parselde tazminata konu olan alan her iki dosyada parselin toplam alanının % 25’ini geçemeyeceği, aksi takdirde haksız kazanç olacağı” yönünde görüş belirtilmiştir.
Bu durumda, aynı parsele ilişkin tazminat istemiyle dava açan …ve …’ın çiftçi kayıt sistemindeki kayıtları incelenerek ve bilirkişi raporunda bahsi geçen …nolu dava konusu parselin zarar görebileceği yer olan % 25’lik kısmın hangi davacı tarafından ekildiğinin netleştirilmesinin ardından iki dosyada haksız kazanç elde etme olasılığı doğurmayacak şekilde hesaplama yapılması gerektiğinden İdare Mahkemesince belirtilen hususlar açıklığa kavuşturulmak suretiyle yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, yukarıda belirtilen hususlar ile ilgili olarak gerekli inceleme ve araştırma yapılmadan eksik inceleme sonucu verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan; yeniden yapılacak yargılama sonucunda davalı idareler lehine hükmedilen vekalet ücretinin de yeniden belirleneceği açık olduğundan, bu aşamada bu hususta bir karar verilmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Davanın kısmen kabulü davanın kısmen reddine ilişkin temyize konu …İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/10/2020 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(X)-KARŞI OY :

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce …Sulama Projesi kapsamında yapılan sulama tesislerinin (bu arada sulama ve drenaj kanallarının), inşası kısmen tamamlanmasına rağmen yerel su kullanıcılarının talebi üzerine …Sulama Birliğince işletmeye açıldığı, su kullanıcıları ile sulama beyanı sözleşmeleri imzalandığı, taşınmaz sahibi ile …Sulama Birliği arasında imzalanan “Sulama Beyanı Sözleşmesinin” 4. maddesinde taşınmaz sahibinin “… …Sulama Sahasının inşaat aşamasında olması nedeniyle tahliye kanallarının tamamlanmamış olmasından dolayı doğabilecek zarar ve ziyanlardan …Sulama Birliğini ve diğer kurumları sorumlu tutmayacağını beyan ve taahhüt ettiği…” kurala bağlanmıştır.
Buna göre, drenaj kanallarının tamamlanmamış olması nedeniyle tarlasındaki ürünlerin zarara uğrayabileceğini bilen ve buna rağmen şayet Sulama Birliğinden su talebinde bulunmuş ise davacı, drenaj kanalı yetersizliğine bağlı dava konusu zarardan sorumlu bulunmaktadır.
Dava dosyasındaki belgelerin incelenmesinden, davacının Sulama Birliğinden su talebinde bulunarak Sulama Beyanı Sözleşmesi imzaladığı anlaşılmış olup, drenaj kanallarının tamamlanmamış olması nedeniyle tarlasındaki ürünlerin zarara uğrayabileceğini bilen, buna rağmen Sulama Birliğinden su talebinde bulunan ve sulama beyanı sözleşmesindeki taahhüdüyle oluşacak zararlarda sorumluluğu üstlenen davacının, drenaj kanalı yetersizliğine bağlı dava konusu zarardan tamamiyle kendisinin sorumlu olduğu ve bu durumun davalı idarelerin sorumluluğunu ortadan kaldırdığı düşüncesiyle temyize konu idare mahkemesi kararının bozulması yönündeki karara gerekçesi yönünden katılmıyoruz.