Danıştay Kararı 10. Daire 2015/1466 E. 2020/3554 K. 07.10.2020 T.

10. Daire         2015/1466 E.  ,  2020/3554 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2015/1466
Karar No : 2020/3554

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … İşleri Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) :
1- …
2- …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMLERİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacıların oğlu … … tarihinde … ili, … ilçesi, … Mahallesinde bulunan sulama kanalına düşerek vefat etmesinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu gerekçesiyle uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık anne … ve baba … için ayrı ayrı 5.000 TL maddi, 50.000 TL manevi olmak üzere toplam 110.000,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; mevzuat hükümleri, olayla ilgili yapılan ceza yargılaması sonucunda Asliye Ceza Mahkemesince verilen kararın temyizi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin verdiği karar ile bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; söz konusu olayın davacıların evinin 20 metre yakınından geçen sulama kanalına dört yaşındaki bir çocuğun düşmesi suretiyle gerçekleştiği, kanalın etrafında insan ve diğer canlıların girmesini önleyecek şekilde davalı idarece önlem alınması gerekirken hiç bir güvenlik önlemi alınmadığının sabit olduğu, dolayısıyla davalı idarenin, üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemesi nedeniyle hizmet kusurunun bulunduğu, bu nedenle davacıların uğradığı zararın hizmet kusuru ilkesine göre davalı idareden tazmini gerektiği sonucuna varıldığı; öte yandan, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, anne … evlerinin yakınında olan su kanalının etrafının açık olduğunu bildiği halde, koruma ve kollamaya muhtaç olan çocuğunu bırakması nedeniyle üzerine düşen yükümlülüğü gereği gibi yerine getirmediği ve tali kusurlu olduğu dikkate alındığında, olayda müterafik kusur bulunduğu ve bu nedenle hükmedilecek tazminat miktarları belirlenirken bu hususun da gözetilmesi gerektiğinin açık olduğu, Mahkemenin … tarihli ara kararıyla davacıların destekten yoksun kalma nedeniyle uğradıklarını ileri sürdükleri maddi zararının belirlenebilmesi amacıyla dava dosyası üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, anne … nihai olarak 38.854,18 TL, baba …’ın nihai olarak 26.653,25 TL maddi zararının olduğu şeklinde kanaat bildirildiğinin görüldüğü, maddi zararın tespitine yönelik bilirkişi raporu davacılar vekiline ve davalı idareye tebliğ edilmiş olup, bilirkişi raporuna davalı idare tarafından yapılan itirazın bilirkişi raporunu kusurlandırıcı nitelikte olmadığı; davacılar vekilince … tarihli dilekçe ile “bilirkişi raporunda aleyhe olan hususları kabul etmiyoruz. Tazminat oranları düşük hesaplanmıştır” şeklinde itiraz edildiği görülmekle birlikte; davacıların maddi tazminat taleplerinin toplamda 10.000,00 TL olduğu, bilirkişi raporunda bu miktarı aşan bir zarara yer verildiği, bu bakımdan yapılan itirazın yersiz olduğu, diğer yandan davacılar tarafından verilmiş bir ıslah dilekçesi olmadığı, anılan itiraz dilekçesinin de ıslah dilekçesi olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı; zira dilekçede davanın ıslahına ilişkin bir ibare yer verilmediği gibi ıslah niyetiyle yapılmış olduğu iddia edilse bile nisbi karar harcının yatırılmadığı, sonuç olarak bilirkişi raporunda yaşanan ölüm hadisesi nedeniyle anne … 38.854,18 TL, baba …’ın 26.653,25 TL maddi zarara uğramış olduğu tespit edilmiş ise de, talep edilen miktarın ayrı ayrı 5.000,00 TL olduğu, dolayısıyla anne olayda müterafik kusurlu olsa da talep edilen miktar gözetildiğinde asli kusurlu olan idarenin her halükarda taleple bağlılık ilkesi uyarınca anne … için 5.000,00 TL, baba … 5.000,00 TL olmak üzere toplam 10.000,00 TL’yi idareye başvuruda bulunulan … tarihinden itibaren işleyen yasal faiziyle birlikte davacılara ödemesi gerektiği sonucuna ulaşıldığı; manevi tazminat istemi yönünden ise; davacıların yaşadığı elem ve üzüntünün karşılığı olarak, müterafik kusur da dikkate alınarak davacı anne … için 40.000,00 TL, baba … 40.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 80.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuruda bulunulduğu … tarihinden itibaren işleyen yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile kısmen reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davalı idare tarafından, devirden sonra sorumluluğun sulama birliğine ait olduğu, sulama kanalının yerleşim yerleri içinde kalan kısımlarının çocuk ve diğer canlıların girmesini önleyecek şekilde önlem alınması … Sulama Birliği ile birlikte yerel yönetimin görevi olduğu, idarece boğulma olayından önce ve sonra hem Belediyelere hem de Sulama Birliğine gerekli güvenlik önlemlerinin alınması için yazılar yazıldığı; davacı tarafından, Mahkeme kararı tebliğ edilmeden önce ıslah dilekçesinin verildiği, ıslaha kanun yolu aşamasının dahil edilmiş olmasının kanun yolu aşamasında da ıslah yapılabileceğine işaret ettiği ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN_SAVUNMALARI : Taraflarca, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz isteminin reddine,
2. Davanın maddi tazminat isteminin kabulü, manevi tazminat isteminin kısmen kabul kısmen reddi yolundaki … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının ONANMASINA,
3. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/10/2020 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY:

Dava, davacıların oğlu … … tarihinde … ili, … ilçesi, … Mahallesinde bulunan sulama kanalına düşerek vefat etmesinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu gerekçesiyle uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık anne … ve baba … için ayrı ayrı 5.000 TL maddi, 50.000 TL manevi olmak üzere toplam 110.000,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, davacıların oğlu … ölümü ile neticelenen olay nedeniyle … Asliye Ceza Mahkemesi nezdinde açılan kamu davasında, kusurlu olanlar ile kusur oranlarının tespiti amacıyla yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen ve … Asliye Ceza Mahkemesine sunulan … tarihli raporda özetle; “olayın, sulama kanalına 20 metre mesafede ikamet etmekte olan … doğumlu … , 5 metre genişliğinde ve 1 metre derinliğindeki sulama kanalına düşerek ölmesi şeklinde meydana geldiği, sulama kanalının yerleşim yeri içerisinde olduğu; maktulün … doğumlu ve olay tarihi itibarı ile 4 yaşında olduğu, 4 yaşındaki bir çocuğun koruma ve kollamaya muhtaç olduğu, kendisi için hangi hareketin tehlikeli olduğunu idrak edecek yaşta olmadığı, anne … evlerinin yakınında olan su kanalının etrafının açık olduğunu bildiği, babasının evde olmadığı, bu nedenle koruma ve kollamaya muhtaç çocuğunu annenin bırakmaması, sürekli koruma altında tutması gerektiği, bu nedenle olayın meydana gelmesinde kusurlu olduğu, olayın meydana geldiği sulama kanalının planlandığı ve inşa edildiği sırada etrafında yerleşim bulunmamasına rağmen olay tarihi itibari ile yerleşim yeri içerisinde olduğu, dosya içeriğindeki bilgilere göre kanalın her iki tarafında da yerleşimin mevcut olduğu ve açık kanal niteliğinde olduğu, etrafında tel çit, duvar gibi herhangi bir fiziki engel bulunmadığı; iki metreye kadar su yüksekliğine ulaşabilen ve etrafında girilmeyi önleyecek herhangi bir fiziki engel bulunmayan 5 metre genişliğindeki su kanalının içerisine 4 yaşındaki bir çocuğun girdiği takdirde hayatını kaybedeceğinin aşikar olduğu, bu nedenle sulama kanalının yerleşim yerleri içerisindeki kısmının çocuk ve diğer canlıların girmesini önleyecek şekilde önlem alınması, fiziki engelle kapatılması, tel çit, tel örgü ve duvar gibi engellerle girişin önlenmesi gerektiği, dosya içeriği mevcut bilgilere göre, … tarafından inşa edilen fakat işletmesi … yılından beri sulama birliğine protokol ile devredilen kanalın, yerleşim yerindeki kısımlarında, can ve mal güvenliği açısından önlem alma görevinin … Sulama Birliği’ne ait olduğu, cezaların şahsiliği prensibine göre Sulama Birliği Başkanı sanık … olayın meydana gelmesinde kusurlu olduğu, sulama kanallarının yerleşim yerlerinde olanları ile ilgili olmak üzere yerel yönetimlerle ilgili yürürlükteki mevzuatta herhangi bir sorumluluk verilmediği, yerel yönetimlerle ilgili gerek 5216 sayılı, gerekse 5393 sayılı Kanunlarda su kanalları ile ilgili bir sorumluluk bulunmadığı, bu nedenle olayın meydana gelmesinde yerel yönetim birimlerine kusur izafe edilemeyeceği” şeklinde görüş ve kanaatlere yer verildikten sonra; … Sulama Birliği Başkanı … birinci derecede asli kusurlu; anne … ikinci derece tali kusurlu olduğu sonucuna varıldığı görülmüştür.
6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un “Vazife ve salahiyetler” başlıklı 2. maddesinde, sulama tesislerini kurmanın ve bu tesislerin çalıştırma, bakım ve onarım dahil işletmelerini sağlamanın Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün görevleri arasında olduğu sayılmıştır.
İdare Mahkemesi tarafından davacılar için destekten yoksun kalma tazminatı hesaplamasının yaptırıldığı ancak … tarihli bilirkişi raporunda; davacılar yakının muhtemel ömrü PMF 1931 hayat tablosuna göre belirlenmiş olduğundan, davacıların muhtemel ömrünün ülkemize özgü olan ve güncel verilere göre hazırlanan TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre belirlenmesi gerekmektedir. Bu itibarla, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hesaplama yöntemi bakımından hükme esas alınacak nitelikte olmadığı görülmektedir.
Uyuşmazlıkta, davacıların evinin 20 metre yakınından geçen sulama kanalına dört yaşındaki bir çocuğun düşmesi suretiyle gerçekleştiği, kanalın etrafında insan ve diğer canlıların girmesini önleyecek şekilde davalı idarece önlem alınması gerekirken hiç bir güvenlik önlemi alınmadığının sabit olduğu, dolayısıyla davalı idarenin, üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemesi nedeniyle hizmet kusurunun bulunduğu açıktır.
Ayrıca, olayda müteveffanın 4 yaşında olması sebebiyle ailesinin de kusurunun bulunduğu sabit olmakla beraber davalı idarenin ve gerektiği halde yetkili belediyenin kusur oranlarının doğru şekilde tespit edilebilmesi açısından öncelikle olayın gerçekleştiği yerin meskun mahal sınırları içinde olup olmadığının net bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir.
Bu sebeple Mahkeme tarafından, öncelikle olayın meydana geldiği yerin olay tarihinde meskun mahal sınırları içinde olup olmadığının araştırılarak ve tarafların müterafik kusurları dikkate alınarak (gerektiğinde ilgili Belediyenin) destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması amacıyla bilirkişi incelemesinin ardından davacıların maddi tazminat istemleri hakkında yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen sebeplerle Mahkeme kararının bozulması gerektiği gerekçesiyle çoğunluk yönündeki onama kararına katılmıyorum.