Danıştay Kararı 10. Daire 2013/5202 E. 2016/2279 K. 22.04.2016 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2013/5202 E.  ,  2016/2279 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2013/5202
Karar No : 2016/2279

Temyiz Eden (Davacı) :
Vekili :

Karşı Taraf (Davalı) :
İstemin_Özeti : … İdare Mahkemesince davanın reddi yolunda verilen … tarih ve E:… sayılı kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulüyle davanın reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü:
Dava; … A.Ş’nin, Geliştirme ve Destekleme Fonu kapsamında kullandığı … Programı kredilerini vadesinde ödemediğinden bahisle sözü edilen kredi ve faizinin 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesi kapsamında kanuni temsilci sıfatıyla davacıdan tahsili amacıyla düzenlenen 191.798,84-TL tutarlı 10/8/2012 tarih ve 2012/01 takip numaralı ödeme emrinin iptali istemiyle açılmıştır.
… 6. İdare Mahkemesince; … A.Ş. ile imzalanan kredi sözleşmesinden doğan, kaynağı Güçlendirme ve Destekleme Fonu olan borcun, ödenmemesi üzerine Hazine alacağına dönüştüğü ve 6183 sayılı Kanun kapsamında takip ve tahsilinin yapılması amacıyla, anılan şirketin kanuni temsilcisi sıfatıyla davacı adına düzenlenen dava konusu ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, anılan İdare Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 1. maddesinde, Devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer’i kamu alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve kamu hizmetleri tatbikatından doğan diğer alacakları ile; bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
Anılan Kanunun 1. maddesinde, özel hukuk hükümlerine tabi kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacakların takip ve tahsilinde, bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı yönünde bir kural bulunmamaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden; …Anonim Şirketi’nin Irak’a yaptığı ihracat bedelini körfez krizi sebebiyle tahsil edememesi üzerine ihracattan tahsil edilemediği tespit edilen ihracat alacağına istinaden kaynağı Güçlendirme ve Destekleme Fonundan sağlanmak üzere teminat karşılığında Türk Eximbank’tan 31.590,00 USD tutarında döviz kredisi kullandırıldığı, daha sonra 3.4.2000 tarih ve 2000/281 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla Güçlendirme ve Destekleme Fonu’nun tasfiye edildiği, 25.2.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanun’un 17. maddesinde yer alan hükme istinaden, Güçlendirme ve Destekleme Fonu’ndan aktarılan kaynaklarla Türk Eximbank tarafından kullandırılan kredilerden doğan alacakların, fonun tasfiyesiyle birlikte Hazine alacağına dönüştüğü, bu sebeple kredi borçlularının 6111 sayılı Kanun’dan faydalanmak istemeleri halinde gereğinin yapılması aksi halde alacakların 6183 sayılı Kanun kapsamıda takibi için ilgili merciilere bildirimde bulunulması konusunda Banka’nın görevlendirildiği; … Anonim Şirketi’nin kredi borcunun şirketten tahsil edilemediğinden bahisle 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesi kapsamında şirketin kanuni temsilcisi sıfatıyla davacı adına 191.798,84TL tutarlı, 10/8/2012 tarih ve 2012/01 numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine anılan ödeme emrinin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Olayda; dava konusu alacak, …Anonim Şirketi ile Türk Eximbank arasında imzalanan özel hukuk hükümlerine tabi bir kredi sözleşmesinden kaynaklandığından ve anılan Banka tarafından sağlanan kredinin finansmanının Güçlendirme ve Destekleme Fonu olması da, kredi alacağının hukuki niteliğini değiştirmeyeceğinden; söz konusu alacağın, adli yargı yerinde açılacak bir alacak davası ile takip ve tahsil edilmesi gerektiği açıktır.
Bu durumda, özel hukuk hükümlerine tabi olan kredi sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlık konusu alacağın takip ve tahsili 6183 sayılı Kanun kapsamında yapılamayacağından, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre düzenlenen dava konusu ödeme emrinin iptaline karar verilmesi gerekirken, davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüyle, …. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:.. sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine 22.4.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY:
2976 sayılı Dış Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanununun “Amaç ve kapsam” başlıklı 1. maddesinde, “Dış ticaretin, ülke ekonomisinin yararına düzenlenmesini sağlamak amacıyla ithalat, ihracat ve diğer dış ticaret işlemleri üzerine vergi ve benzeri yükümlüler dışında ek mali yükümlülükler konulması ve kaldırılması, bu yükümlülüklere ilişkin esasların tespit edilmesi ve oluşan fonların kullanılması bu Kanun hükümlerine göre yürütülür.” hükmüne; “Yetki” başlıklı 2.maddesinde, “Bakanlar Kurulu bu Kanun kapsamındaki konularda düzenlemeler yapmaya yetkilidir.” hükmüne; “Ek mali yükümlülükler” başlıklı 3. maddesinde ise, “İthalat, ihracat veya dış ticaret işlemleri üzerine konulan ek mali yükümlülüklerin nevi, miktarı, tahsili, takibi, iadesi, gerektiğinde bütçeye irat kaydedilmesi, bir fonda toplanması ve fonun kullanım esasları Bakanlar Kurulu kararında gösterilir. Ek mali yükümlülüklerin tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; Irak’a ihracat yapan davacının ortağı ve kanuni temsilcisi olduğu şirketin, patlak veren Körfez Krizi nedeniyle alacaklarını tahsil edemediği, benzer durumda olan başka şirketlerin de bulunduğu, bunun üzerine sorunun çözümü için bir dizi tedbirlerin ve uygulamaların devreye sokulduğu, 9.10.1990 tarih ve 20660 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 3332 sayılı Kanunla, politik riskler nedeniyle kredi, sigorta ve garanti işlemlerinden doğabilecek zararların Hazinece karşılanmasının öngörüldüğü, Türk Eximbank tarafından kullandırılan kredilerin kaynağının Güçlendirme ve Destekleme Fonu olduğu, bu kapsamda davacının ortağı ve kanuni temsilcisi olduğu şirketin, ihracattan tahsil edemediği tespit edilen alacağına istinaden, teminat karşılığında Eximbank’tan kredi sözleşmesi imzalanarak döviz kredisi kullandığı; 3.4.2000 gün ve 2000/281 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla, Güçlendirme ve Destekleme Fonu’nun tasfiye edildiği, 25.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanun’un 17. maddesinde yer alan hükme istinaden, Güçlendirme ve Destekleme Fonu’ndan aktarılan kaynaklarla Türk Eximbank tarafından kullandırılan kredilerden doğan alacakların, fonun tasfiyesiyle birlikte Hazine alacağına dönüştüğü, bu sebeple kredi borçlularının 6111 sayılı Yasa’dan faydalanmak istemeleri halinde gereğinin yapılması, aksi halde alacakların takibi için ilgili merciilere bildirimde bulunulması konusunda Banka’nın görevlendirildiği; davacının ortağı ve kanuni temsilcisi olduğu şirketin 6111 sayılı Yasa kapsamında başvuruda bulunmaması üzerine alacağın, Hazine alacağına dönüştürülmesine ilişkin işlemin tesis edildiği, bu işlem dayanak alınarak anapara ve faiz alacağının, 6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca davacının ortağı ve kanuni temsilcisi olduğu şirketten tahsil edilememesi üzerine 6183 sayılı Yasanın mükerrer 35.maddesi uyarınca davacı adına ödeme emri düzenlenmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu kredinin kaynağının Güçlendirme ve Destekleme Fonu’ndan karşılandığı, 03.04.2000 gün ve 2000/281 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla anılan fonun kaldırıldığı, 4629 sayılı Bazı Fonların Tasfiyesi Hakkında Kanun’un Geçici 1.maddesinin (c) bendinde yer alan; “(a) ve (b) bentlerinde belirtilenler ve bu Kanunla düzenleme yapılanlar dışındaki diğer her türlü fon gelirleri de bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümlere göre tahsil edilmeye devam edilir. Ancak bu gelirler genel bütçe geliri addedilir ve tahsilatı yapan kurumlarca bütçeye gelir yazılmak üzere genel bütçe saymanlıklarına aktarılır. Gerektiğinde bu bent kapsamındaki gelirleri bir yandan genel bütçeye veya katma bütçelere özel gelir, diğer yandan fonların devamında yarar görülen hizmetlerinde kullanılmak üzere ilgili kuruluş bütçelerinde açılacak özel tertiplere Maliye Bakanlığınca özel ödenek kaydedilir. Özel ödeneklerden kullanılmayan miktarlar, ertesi yıl bütçesine devren gelir ve ödenek kaydedilir.” hükmü ve (d) bendinde yer alan “Genel bütçeye veya kurum bütçelerine gelir yazılan fon gelirlerinin takip ve tahsili ilgili kurum ve kuruluşlarla birlikte Maliye Bakanlığınca da izlenir ve takip edilir. Bu gelirlerin takip ve tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.” hükmü uyarınca işlemin tesis edildiği görülmektedir.
2976 sayılı Kanun 3. maddesi uyarınca, ithalat, ihracat veya dış ticaret işlemleri üzerine konulan ek mali yükümlülüklerin takip ve tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlandığı açıktır.
Bu itibarla, davacının ortağı ve kanuni temsilcisi olduğu şirkete, kaynağı Geliştirme ve Destekleme Fonundan sağlanarak yapılan ödemelerin geri ödenmemesi üzerine 6183 sayılı Yasa kapsamında takip ve tahsil edilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Dolayısıyla temyize konu İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşüncesiyle aksi yönde verilen çoğunluk kararına katılmıyorum.