Danıştay Kararı 10. Daire 2013/1670 E. 2014/3668 K. 02.06.2014 T.

10. Daire         2013/1670 E.  ,  2014/3668 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2013/1670
Karar No : 2014/3668

Temyiz Eden (Davacı) : …
Vekili : …
Temyiz Eden ve
Karşı Taraf (Davalı) : Cihanbeyli Kaymakamlığı/ KONYA
İstemin Özeti : Davacıya haksız olarak doğrudan gelir desteği ödemesi yapıldığından bahisle 5488 sayılı Tarım Kanunu’nun 23. maddesi uyarınca 5 yıl süre ile (2007 yılı dahil) bütün destekleme ödemelerinden yararlandırılmamasına, 2003, 2004, 2005 ve 2006 yılları için haksız ödenen toplam 23.896,54-TL’nin 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre davacıdan tahsiline ilişkin Cihanbeyli İlçe Tahkim Komisyonu’nca alınan 20.9.2007 tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle açılan dava sonucunda,… İdare Mahkemesince, davacının DGD ödemeleri için müracaat ettiği …, …, … ve … sayılı parsellerin müşterek maliklerinden olan ve tapu kütüğünde ismi bulunan Fadime Gür’ün 9.8.2003 tarihinde vefat etmiş olmasına rağmen, 2003 yılına ilişkin olarak 10.8.2003 tarihinde tanzim edilen ve 15.8.2003 tarihinde idareye sunulan muvafakatnamede …’ün isminin yer aldığı, 2004, 2005 ve 2006 yıllarına ilişkin başvuru evrakları arasında bulunan tapu belgelerinde ilgili parsellerde … ismi bulunmamakla birlikte bu parsellere ilişkin olarak intikal işlemlerinin yaptırılmadığı, bu haliyle …’ün ölümünden sonra anılan parsellerin usulüne uygun olarak intikal işlemleri yaptırılmaksızın DGD başvurusu yapıldığı ve ödemelerin alındığı açık olduğundan; dava konusu işlemin, davacının 5488 sayılı Tarım Kanunu’nun 23. maddesi uyarınca 5 yıl süre ile (2007 yılı dahil) bütün destekleme ödemelerinden yararlandırılmamasına ve 2003, 2004, 2005 ve 2006 yılları için haksız ödenen toplam 23.896,54-TL’nin 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre davacıdan tahsiline, banka hesabında bloke edilen (149,10-TL tutarındaki) meblağın da DGD hesabına aktarılmasına ilişkin kısmında mevzuata aykırılık bulunmadığından işlemin bu kısmı yönünden davanın reddi, söz konusu arazilerin 5 yıl süre ile (2007 yılı dahil) bütün destekleme ödemelerinden yararlandırılmamasına ilişkin kısmının ise; 5488 sayılı Tarım Kanunu’nun 23. maddesinde açık bir şekilde üreticilerin 5 yıl süre ile hiçbir destekleme programından yararlandırılmayacağının belirtilmiş olması ve arazilere ilişkin olarak bir yasaklama öngörülmemiş olması nedeniyle işlemin bu kısmı yönünden iptali yolunda verilen kararın taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Davacı tarafından davalı idarenin temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır. Davalı idarece cevap verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi ile usul ve hukuka uygun bulunan mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü,
Anayasa’nın 45. maddesinde, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların korunması ve desteklenmesi Devlete ödev olarak verilmekte, ancak bu tedbirlerin türü ile uygulama yöntemi yasa koyucunun takdirine bırakılmaktadır.
5488 sayılı Tarım Kanunu’nun 1. maddesinde, Bu Kanunun amacının; tarım sektörünün ve kırsal alanın, kalkınma plân ve stratejileri doğrultusunda geliştirilmesi ve desteklenmesi için gerekli politikaların tespit edilmesi ve düzenlemelerin yapılması olduğu; 3. maddesinde, “çiftçi” ifadesinin; “mal sahibi, kiracı, yarıcı veya ortakçı olarak devamlı veya en az bir üretim dönemi veya yetiştirme devresi tarımsal üretim yapan gerçek ve tüzel kişiler” anlamına geleceği; 4. maddesinde, tarım politikalarıyla; tarımsal üretimin iç ve dış talebe uygun bir şekilde geliştirilmesinin, doğal ve biyolojik kaynakların korunmasının ve geliştirilmesinin, verimliliğin artırılmasının, gıda güvencesi ve güvenliğinin güçlendirilmesinin, üretici örgütlerinin geliştirilmesinin, tarımsal piyasaların güçlendirilmesinin ve kırsal kalkınmanın sağlanması suretiyle tarım sektöründeki refah düzeyinin yükseltilmesinin amaçlandığı; 18. maddesinde, tarımsal desteklemelerin amacının; tarım sektörünün öncelikli problemlerinin çözümüne katkıda bulunmak, uygulanan politikaların etkinliğini artırmak, sektörün bu politikalara uyumunu kolaylaştırmak olduğu; tarımsal destekleme politikalarının, ekonomik ve sosyal etkinlik ve verimlilik koşullarını sağlayacak programlarla uygulanacağı; ödemelerin bütçe imkânları çerçevesinde ve programların niteliğine bağlı olarak, gerekli denetim ve kontrollerin tamamlanmasından sonra yapılacağı; tarımsal destekleme programlarının belirlenmesinde, “a) tarım politikalarının amaçlarına ulaşılmasına katkıda bulunması; b) Avrupa Birliği mevzuatı ve uluslararası taahhütler ile uyumlu olması; c) üreticilerin piyasa koşullarında faaliyetlerini yürütmesi; ç) kullanılacak kaynağın, adil ve etkin bir şekilde üreticilere yansımasını sağlayacak yapıda olması; d) tarımın alt sektörlerinde dengeli bir dağılım göstermesi” ilke ve stratejilerinin dikkate alınacağı; 19. maddesinde, üreticilere, tarımsal üretim amacıyla işledikleri araziler için Kurulun teklifi üzerine, Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen birim ödeme miktarı üzerinden, doğrudan gelir desteği ödemesi yapılacağı; ödeme miktarlarının, üreticilerin tarım politikaları amaçları ve çevre koruma koşullarına uyumunu kolaylaştırmak üzere farklı düzeylerde belirlenebileceği; doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin esas ve usûllerin, bu Kanunun temel yapısıyla çelişmeyecek şekilde, her yıl Kurulun tavsiyesi ile Bakanlık tarafından çıkarılacak uygulama tebliğleri ile belirleneceği; uygulama tebliğlerinin, ilgili yılın ilk iki ayı içerisinde yayımlanacağı ve Bakanlığın, gerektiğinde ek tebliğler çıkarabileceği kurala bağlanmıştır.
Yasanın yukarıda yer verilen hükümlerinde, tarım sektörünün geliştirilip, güçlendirilerek kalkınma ve refahın sağlanması amacına yönelik olarak üreticilerin yani çiftçilerin doğrudan gelir desteği ödemesinden yararlandırılacağı ifade edilmiş; aynı Yasanın 23. maddesinde, haksız yere yapılan destekleme ödemelerinin, ödeme tarihinden itibaren 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen gecikme zammı oranları dikkate alınarak hesaplanan kanunî faizi ile birlikte anılan Kanun hükümlerine göre geri alınacağı ve haksız ödemenin yapılmasında ödemeyi sağlayan, belge veya belgeleri düzenleyen gerçek ve tüzel kişilerin, geri alınacak tutarların tahsilinde müştereken sorumlu tutulacakları belirtildikten sonra; bu Kanunla belirlenen destekleme ödemelerinden, idarî hata sonucu düzenlenen belgelerle yapılan ödemeler hariç, haksız yere yararlandığı tespit edilen üreticilerin, beş yıl süreyle hiçbir destekleme programından yararlandırılmayacakları hükmüne yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere Yasa’da, tarım politikalarının amaç ve yöntemleri ile destekleme programları ve haksız yararlanma konularına ilişkin genel bir çerçeve çizilerek ikincil konuların düzenlenmesi idareye bırakılmış; idarece yapılacak düzenlemelerin Yasanın özü ile çelişemeyeceği de yasa koyucu tarafından ayrıca ve özellikle vurgulanmıştır. Esasen, idarenin düzenleyici işleminin dayanağı yasa ve diğer üst normların gerek açık hükmü gerekse temel yapısı ile yani özü ile çelişmemesi kuralı, yasa koyucu tarafından ayrıca belirtilmemiş olsa dahi; “Hukuk Devleti” ve “Kanuni İdare” ilkesinin tabiî bir sonucudur. Her hukuk kuralının; dayanağını teşkil eden ve/veya kendisinden normlar hiyerarşisine göre üst konumda bulunan diğer bir hukuk normuna aykırı olamaması ise hukukun temel bir kuralıdır.
Uyuşmazlıkta, davacının DGD ödemeleri için müracaat ettiği …, …, … ve … sayılı parsellerin müşterek maliklerinden olan ve tapu kütüğünde ismi bulunan …’ün 9.8.2003 tarihinde vefat etmiş olmasına rağmen, 2003 yılına ilişkin olarak 10.8.2003 tarihinde tanzim edilen ve 15.8.2003 tarihinde idareye sunulan muvafakatnamede …’ün isminin yer aldığı, 2004, 2005 ve 2006 yıllarına ilişkin başvuru evrakları arasında bulunan tapu belgelerinde ilgili parsellerde … ismi bulunmamakla birlikte bu parsellere ilişkin olarak intikal işlemlerinin yaptırılmadığı, bu haliyle …’ün ölümünden sonra anılan parsellerin usulüne uygun olarak intikal işlemleri yaptırılmaksızın DGD başvurusu yapıldığından bahisle davacı ile birlikte, Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca çıkarılan Tebliğde yer alan “doğrudan gelir desteği ödemesinden faydalanmak üzere müracaat eden çiftçilerden gerçeğe aykırı beyanda bulunan ve belge ibraz eden çiftçiler ve bu çiftçilerin sahip olduğu tarım arazileri 5 yıl süreyle doğrudan gelir desteği ödemelerinden faydalandırılmaz.” hükmüne dayalı olarak, söz konusu arazilerin de 5 yıl süre ile (2007 yılı dahil) bütün destekleme ödemelerinden yararlandırılmaması yolunda işlem tesis edildiği görülmektedir.
Oysa, tarımsal üretimin ve üretimde bulunan çiftçilerin desteklenmesi amacını taşıyan Tarım Kanunu ile -yukarıda yer verildiği üzere- haksız ödeme durumunda söz konusu haksız ödemeye neden üreticilerin cezalı konuma düşeceği açık bir şekilde ifade edilmiş, üreticilerin yanında bu kişilere ait arazilerin de cezalı duruma düşeceğine ilişkin herhangi bir ifadeye de yer verilmemiştir. Kaldı ki, usulsüz beyanda bulunarak haksız ödeme yapılmasına neden olan üreticilerin yanında bu üreticilere ait tarım arazilerinin de yasaklanması; tarımsal üretimin devamlılığının sağlanması, artırılması ve geliştirilmesi amacıyla bağdaşmamakta, destekleme programlarının tarım politikalarının amaçlarına ulaşılmasına katkı sağlaması ilkesine uygun düşmemektedir. Dolayısıyla, Tarım Kanunu’nun temel yapısı ve ulaşılması hedeflenen amaçlarına aykırı olarak, Yasa’da yer almayan, kısıtlayıcı mahiyette bir yaptırım getiren Tebliğ hükmünün ölçülülükten uzak, dayanağı üst normun özüne ve sözüne aykırı olduğunda duraksama bulunmamaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Kanunu’nun 7. maddesinin son fıkrası hükmüyle, idari yargı yerlerine, yasal düzenlemelere açıkça aykırı düzenlemeleri, bu düzenlemeler dava konusu edilmeyip, sadece uygulama işlemleri dava konusu edilmiş olsa bile; ihmal etmek suretiyle uyuşmazlığın çözümlenmesine olanak tanınması karşısında; davanın çözümünde, Tebliğ hükmünün dikkate alınmaması gerekmektedir.
Buna göre, temyize konu idare mahkemesi kararında sonucu itibariyle isabetsizlik görülmemektedir.
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar, usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden temyiz istemlerinin reddi ile … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının ONANMASINA 2.6.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.