Danıştay Kararı 10. Daire 2012/5888 E. – K. 28.08.2012 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2012/5888 E.  ,  / K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2012/5888
Karar No : 2015/4956

Temyiz Eden ve
Karşı Taraf (Davacı) :
Vekili :
Temyiz Eden ve
Karşı Taraf (Davalı) :
Vekili :
İstemin_Özeti :… İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, taraflarca aleyhlerine olan kısımları ile davacı tarafça hüküm fıkrasının davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmının 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulmasına karar verilmesi istenilmektedir.
Savunmaların_Özeti : Davalı idare tarafından temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuş, davacı tarafından savunma verilmemiştir.
Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi ile usul ve hukuka uygun bulunan İdare Mahkemesi Kararının onanmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü:
Dava; … İl Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak görevli iken 26/10/1995 tarihinde … ili, … ilçesi… Mahallesi, … Caddesi üzerinde yapılan uygulama sırasında dur ihtarına uymayan şahıslar tarafından açılan ateş sonucu yaralanan davacı tarafından, iş gücü ve efor kaybına uğraması nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen 80.000.-TL maddi ve 10.000.-TL manevi zararın, kesin rapor tarihi olan 29/1/2007 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince, Emniyet Hizmetleri Sınıfında görev yapan personelin, görevlerini yerine getirirken kendi kusuru olmaksızın, görevinin sebep ve tesiri ile yaralanmaları ve sakatlanmaları sonucu fiili polis görevleri dışında bir göreve atanabilecekleri, bu şekilde idari polisliğe yapılan atamanın, özellikle terörle mücadele sırasında meydana gelen mağduriyetlerin giderilmesine yönelik ve yaralanma ve sakatlanma sonucu meydana gelen maluliyete uygun bir statü olduğu; olayda, 26/10/1995 tarihinde meydana gelen silahlı saldırı sonucu yaralanmadan önce polis memuru olarak görev yapan davacının, yaralanma sonrasında da aynı görevini sürdürmesi, aylık ücretinde herhangi bir eksiklik olduğuna dair bir iddiasının bulunmaması, durumuna uygun idari polislik görevinde çalıştırılması (16/7/2006 tarihli malülen emekli olma talebini içeren dilekçesinde açıkça ifade edilmiş olması) karşısında, efor kaybı nedeniyle davacıya maddi tazminat ödenmesine olanak bulunmadığı; davacının manevi tazminat istemi yönünden, dava konusu olayda manevi tazminatın koşullarının bulunduğu kuşkusuz olup, davacının görev sırasında yaralanması, idari polislik görevinde çalışmak zorunda kalması, vazife malulü olarak emekliye ayrılması nedeniyle duyduğu acı, elem ve üzüntünün dikkate alınması suretiyle uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği, olayın ağırlığı ve duyduğu acı ve üzüntü karşılığı davacı lehine takdiren 10.000.-TL manevi tazminata hükmedilmesinin uygun görüldüğü gerekçesiyle maddi tazminat istemi yönünden davanın reddi, manevi tazminat istemi yönünden davanın kabulü ile 10.000.-TL manevi tazminatın idareye başvuruda bulunulduğu 17/1/2008 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Taraflarca anılan idare mahkemesi kararının aleyhlerine olan kısımları ile davacı tarafça hüküm fıkrasının davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmının 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulmasına karar verilmesi istenilmektedir.
Davalı idarenin manevi tazminat isteminin kabulüne ilişkin temyiz isteminin incelenmesi,
Temyizen incelenen Mahkeme kararının manevi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısmı usul ve hukuka uygun olup, davalı idarece dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemektedir.
Davacının maddi tazminat isteminin reddine ilişkin temyiz isteminin incelenmesi,
Dava dosyasının incelenmesinden, davacının, … İl Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak görevli iken, 26/10/1995 tarihinde … ili, … ilçesi, … Mahallesi, … Caddesi üzerinde yapılan uygulama sırasında dur ihtarına uymayan şahıslar tarafından açılan ateş sonucu yaralanması üzerine idari polislik görevinde çalıştırıldığı, 14/4/2005 tarihinde vazife malülü olarak emekliye ayrılması için başvuruda bulunduğu, …. Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından 13/6/2005 tarihli “aktif polislik yapabilir” raporu verildiğinden bahisle vazife malülllüğü talebinin reddedildiği, vazife malülü olarak emekliye ayrılması için 16/7/2006 tarihinde yaptığı ikinci başvuru ve … Devlet Hastanesinden alınan 19/19/2006 tarihli, Ankara Tıp Fakültesinden alınan 29/1/2007 tarihli Sağlık Kurulu Raporları dikkate alınarak 3/8/2007 tarihli Olur’la 3713 sayılı Kanun uyarınca vazife malülü olarak emekliye sevk edildiği, malülen emekli olduktan sonra maddi ve manevi tazminat istemiyle idareye yapılan 17/1/2008 tarihli başvurunun reddi üzerine 18/4/2008 havale tarihli dilekçe ile bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Kalıcı sakatlık nedeniyle beden gücü kaybına uğrayan kişi kamu görevlisi ise ve bu kişi beden gücü kaybına uğramasından sonra, daha az güç harcayarak yürütebileceği bir göreve atanmış ya da aynı görevi yürütmekle birlikte kalıcı sakatlığı, aynı iş için daha fazla efor harcamasını gerektirecek boyut ve nitelikte değil ise, bu gibi durumlarda fazladan güç sarfedilmesi sonucu oluşmuş bir maddi zarardan söz edilemeyecektir.
Bu gibi hallerde, görev yerinin değişmesi sonucu kişinin aylık gelirinde bir azalma olmuş ise, sadece görev yeri değişikliği nedeniyle oluşan maddi zarar söz konusu olacaktır. “Efor kaybı” nedeniyle uğranılan zararın hesaplanmasında, ilgilinin sakatlık oranı esas alınmasına karşın, görev yeri değişikliği nedeniyle uğranılan maddi zararın hesabında, olay öncesi aylık geliri ile olay sonrası aylık geliri arasındaki farkın göz önünde bulundurulması gerekecektir.
Olayda, polis memuru iken yaralanması sonucu durumuna uygun idari polislik görevinde çalıştırılan davacının, efor tazminatı istemiyle idareye yaptığı 17/1/2008 tarihli başvurusu öncesinde 15/8/2007 tarihinde davacıya tebliğ edilen 3/8/2007 tarihli Olur’la vazife malülü olarak emekliye sevk edildiği, yaralanmasından emekliye sevk edilmesine kadar ki dönemde, durumuna uygun idari polislik görevinde çalıştırıldığı, bu dönemde gelirinde herhangi bir eksilme olduğu yolunda da bir iddiasının da bulunmadığı dikkate alındığında, efor tazminatını gerektiren bir hususun olmadığı açıktır.
Bununla birlikte, idareye yaptığı 17/1/2008 tarihli başvurusu öncesinde, 15/8/2007 tarihinde davacıya tebliğ edilen 3/8/2007 tarihli Olur’la vazife malülü olarak emekliye sevk edilen davacının yaralanması ve erken emekliye ayrılmak zorunda kalması sebebiyle yoksun kaldığı maddi zararın söz konusu olup olmadığının da ayrıca incelenmesi gerekmektedir.
İdare hukuku ilkelerine göre maddi zarar, idari işlem veya eylem nedeniyle kişinin malvarlığında meydana gelen azalma nedeniyle uğranılan zarar ile elde edilmesi kesin olan gelirden yoksun kalma sonucu uğranılan zarar olup; bedensel nitelikteki maddi zarar ise, kişinin sağlığına kavuşmak için yaptığı tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalması ya da yok olması nedeniyle elde edeceği gelirde meydana gelen azalmayı ifade etmektedir.
Maddi tazminatın amacı, zarar verici olay meydana gelmeseydi zarar gören malvarlığı açısından hangi durumda bulunacak idi ise, o durumun yeniden kurulmasıdır.
İdari eylem veya işlem sonucu zarar gören ilgililerin malvarlığında aynı idari eylem veya işlem nedeniyle bir artış meydana gelmişse, bu artışın da gözönüne alınması, ortaya çıkan zarar ve yararların denkleştirilmesi suretiyle maddi zarar miktarının saptanması gerekir. Ancak böyle bir denkleştirme yapılabilmesi için ilgilinin uğradığı zarar gibi sağladığı yararın da idarenin tazmin sorumluluğunu doğuran olayın uygun ve normal sonucu olması, zararla yarar arasında uygun nedensellik bağı bulunması zorunludur. Zararı doğuran olayla uygun nedensellik bağı olmadan başka bir sebeple ilgilinin malvarlığında bir artış olmuşsa meydana gelen bu artışın maddi zarar miktarından düşülmesi gerçek zararın belirlenmesi amacıyla bağdaştırılamaz.
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun “Malul olanlarla aylığa müstehak dul ve yetimlere yardım” başlıklı 21. maddesinde, “Kamu görevlilerinden yurtiçinde ve yurtdışında görevlerini ifa ederlerken veya sıfatları kalkmış olsa bile bu görevlerini yapmalarından dolayı terör eylemlerine muhatap olarak yaralanan, sakatlanan, ölen veya öldürülenler hakkında 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanır. Ayrıca; a) Malul olanlarla, ölenlerin aylığa müstehak dul ve yetimlerine bağlanacak aylığın toplam tutarı, bunların görevde olan emsallerinin almakta oldukları aylıklardan; emekli olanların öldürülmeleri halinde ise, dul ve yetimlerine bağlanacak aylığın toplam tutarı ve Kanuna göre kendisine bağlanabilecek emekli aylığından az olamaz. Yaşamak için gereken hareketleri yapamayacak ve başkasının yardım ve desteğine muhtaç olacak derecede malül olanlar ile ölenlerin dul ve yetimlerine en yüksek devlet memuru aylığı üzerinden, diğerlerine mevcut aylıkları üzerinden, 30 yıl hizmet yapmış gibi emekli ikramiyesi ödenir. Bu bent hükümlerine göre ilgililere fazla olarak yapılan ödemeler, faturası karşılığı ilgili sosyal güvenlik kuruluşlarınca Hazineden tahsil edilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda aktarılan hususlar dikkate alınarak bilirkişiden bir rapor alınmak suretiyle bir karar verilmesi mümkün ise de, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğu yönündeki Anayasal kural göz önünde bulundurularak dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davacının polis memuru iken uğramış olduğu terörist saldırı sonucunda yaralanması ve vazifesini yapamayacak derecede malül olmuş olması nedeniyle 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca davacıya görevdeki emsali polis memurunun maaşından az olmamak kaydıyla, bir başka ifade ile görevdeki emsali polis memurunun görev aylığı kadar 3/8/2007 tarihli Olur’la vazife malüllüğü aylığı bağlandığı, görev aylığı ile vazife malüllüğü aylığının miktarına ilişkin bilgiler ile davacıya sözü edilen Kanun uyarınca 30 hizmet yılı varmış gibi emekli ikramiyesi, 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun uyarınca nakdi tazminat ve 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun Ek 79. maddesi uyarınca tütün ikramiyesinin ödenmiş olması ve davacının muhtemel ömrünün sonuna kadar vazife malüllüğü aylığını almaya devam edeceği ve bu dönemde de tütün ikramiyesi alacağı dikkate alındığında, davacının aktif ve pasif dönemde maddi bir zararının bulunmadığı anlaşıldığından, temyize konu mahkeme kararının maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmında 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinde belirtilen bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, davacının bu kısma yönelik temyiz istemi yerinde görülmemiştir.
Davacının davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin temyiz isteminin incelenmesi,
Davanın 18/4/2008 tarihinde Mahkeme kaydına giren dilekçe ile açıldığı, kararın ise 22/6/2012 tarihinde verildiği, 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 2/11/2011 tarih ve 28103 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiği dikkate alındığında, davanın açıldığı tarihte yürürlükte olmayan 659 sayılı KHK uyarınca davalı idare lehine vekalet ücreti takdir edilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Kanun’un 49.maddesi uyarınca davalı idarenin temyiz isteminin reddi ile …. İdare Mahkemesinin …. tarih ve E:…, K:… sayılı kararının manevi tazminatın kabulüne ilişkin kısmının ONANMASINA, davacının temyiz isteminin kısmen reddi ile anılan Mahkeme kararının, maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının yukarıda belirtilen gerekçe ile ONANMASINA, davacının temyiz isteminin kısmen kabulü ile, anılan Mahkeme kararının davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmının BOZULMASINA, dosyanın bozulan kısım için yeniden bir karar verilmek üzere adı geçen İdare Mahkemesine gönderilmesine 13/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.