Danıştay Kararı 10. Daire 2012/2661 E. 2015/4486 K. 21.10.2015 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2012/2661 E.  ,  2015/4486 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2012/2661
Karar No : 2015/4486

Temyiz Eden ve
Karşı Taraf (Davacılar ) :
Vekili :
Temyiz Eden ve
Karşı Taraf ( Davalı ) : Ekonomi Bakanlığı
Vekili :

İstemin Özeti : … 6. İdare Mahkemesinin … tarih ve … sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Savunmaların Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi :
Düşüncesi : Davalı idarenin temyiz isteminin reddi, davacıların temyiz istemlerinin kısmen kabulü ile mahkeme kararının davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmının bozulmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesi uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi, gereği görüşüldü:
Dava; i.’ne verilen … no’lu Serbest Bölge Faaliyet Ruhsatının iptaline ilişkin Dış Ticaret Müsteşarlığının 20.5.2002 tarih ve 21464 sayılı işleminin … 3. İdare Mahkemesince iptal edilmesi ve bu kararın Danıştay tarafından onanması nedeniyle, faaliyette bulunulamayan dönemde uğranıldığı öne sürülen zarar karşılığı 2.369.952 TL maddi ve 1.000.000 TL manevi tazminatın yasal faiziyle ödenmesi istemiyle açılmıştır.
… 6. İdare Mahkemesince; oluştuğu iddia olunan maddi zararın, ortaya çıkmış bir zarar olmadığı, kesin ve belirgin nitelik taşımadığı, muhtemel nitelikte iddialara dayandırıldığı anlaşıldığından davacının maddi tazminat isteminin reddi, hukuka aykırılığı mahkeme kararlarıyla ortaya konulmuş işlem nedeniyle, ticari itibarı zarar gören davacıların işlem nedeniyle uğramış oldukları üzüntü ve eleme karşılık olmak üzere taktiren toplam 30.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işeyecek yasal faiziyle davalı idareden alınarak davacılara ödenmesine, reddedilen kısım nedeniyle 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14. maddesi uyarınca davalı idare lehine 76.414,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı idareye verilmesine karar verilmiştir.
Davacılar ve davalı idare tarafından, anılan idare mahkemesi kararının aleyhlerine ilişkin kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın maddi tazminatın reddine ve manevi tazminatın kabulüne ilişkin kısımları usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden tarafların bu hususlara yönelik temyiz istemi yerinde görülmemektedir.
Davacının vekalet ücretine yönelik temyiz istemine gelince;
Bir tam yargı davası sonucunda, davacı aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile korunan hak arama hürriyeti ve mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği iddiasıyla yapılan bireysel başvuru sonucunda verilen Anayasa Mahkemesinin … tarih ve … numaralı kararında konuya ilişkin temel ilkeler ortaya konulmuştur.
Buna göre, “Sözleşme’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde, mahkemeye erişim hakkına açıkça yer verilmemişse de maddenin (1) numaralı fıkrasındaki “herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, … bir mahkeme tarafından davasının … görülmesini istemek hakkı…” ifadeleri çerçevesinde ve hakkın doğası gereği mahkemeye erişim hakkını da kapsadığının kabulü gerekir.
Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hale getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir.
Dava sonucundaki başarıya dayalı olarak taraflara vekâlet ücreti ödeme yükümlülüğü öngörülmesi de bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına yönelik bir sınırlama oluşturur. Böyle bir sınırlamanın meşru görülebilmesi için kamu yararı ile birey hakkı arasında makul bir dengenin gözetilmiş olması gerekir. …… Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız hale getirmedikçe ya da aşırı derece zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez. Dolayısıyla davayı kaybetmesi halinde başvurucuya yüklenecek olan vekâlet ücreti bu çerçevede değerlendirilmelidir.
Buna karşılık bir hukuki uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyan başvurucuların, reddedilen dava konusu miktar üzerinden hesaplanan vekâlet ücretini karşı tarafa ödemeye mahkûm edilmeleri ihtimali veya olgusu, belirli dava koşulları çerçevesinde mahkemeye başvurmalarını engelleme ya da mahkemeye başvurmalarını anlamsız kılma riski taşımaktadır. Bu çerçevede, davanın özel koşulları çerçevesinde masrafların makullüğü ve orantılılığı, mahkemeye erişim hakkının asgari sınırını teşkil etmektedir.
Taraflardan birinin yargılamadaki başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme masraflarının hükmedilmesine yönelik düzenlemeler mahkemeye erişim hakkına müdahale oluşturmakta ise de abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun talepleri disipline etmeye yönelik orantılı müdahaleler meşru görülebilir.
Ancak, yukarıda ifade edildiği üzere, bu sınırlamaların hakkın özüne zarar vermeyecek nitelikte, meşru bir amaca dayalı ve kullanılan aracın sınırlama amacı ile orantılı olması, kamu yararının gerekleri ile bireyin hakları arasında kurulmaya çalışılan adil dengeyi bozacak şekilde birey aleyhine katlanılması zor külfetler yüklenmemiş olması gereklidir.” denilmektedir.
Bu durumda, 4353 sayılı Kanun’u yürürlükten kaldıran 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname uyarınca, hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ya da avukatlar tarafından idarelerin vekili sıfatıyla yürütülen davaların idareler lehine neticelenmiş olması halinde, idareler lehine vekalet ücreti takdir edilecek olmakla birlikte, Anayasa Mahkemesinin 7.11.2013 tarihli, 2012/791 başvuru numaralı kararındaki yorum ve ilkeler dikkate alındığında, 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca idareler lehine vekalet ücreti takdirinin, ancak bu Kanun Hükmünde Kararname’nin yürürlüğe girdiği 2.11.2011 tarihinden sonra açılan davalarda söz konusu olabileceği sonucuna ulaşılmıştır.
Bakılmakta olan davanın 2.11.2011 tarihinden önce açıldığı dikkate alındığında, davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilemeyeceğinden temyize konu mahkeme kararının bu kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin reddi, davacıların temyiz isteminin kısmen reddi ile … 6. İdare Mahkemesinin … tarih ve … sayılı kararının esası yönünden ONANMASINA, davacıların temyiz isteminin kısmen kabulü ile mahkeme kararının davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmının BOZULMASINA, bozulan kısım hakkında yeniden karar verilmek üzere dosyanın anılan mahkemeye iadesine, 21.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.