Danıştay Kararı 10. Daire 2011/9355 E. 2014/3820 K. 11.06.2014 T.

10. Daire         2011/9355 E.  ,  2014/3820 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE

Esas No : 2011/9355
Karar No : 2014/3820
Temyiz Eden (Davacı) : …
Vekili : …
Karşı Taraf (Davalı) : Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı/KAYSERİ
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : 2577 sayılı Kanun’un 12. maddesinde, hak ihlaline sebep olduğu ileri sürülen bir işleme karşı doğrudan tam yargı davası açılabileceği gibi ilk önce iptal davası açılarak bu davanın karara bağlanması üzerine veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içerisinde tam yargı davası açılabileceği kurala bağlanmıştır.
Yasa hükmünde, bir işlemin icrası sebebiyle, icra tarihinden itibaren süresi içerisinde dava açılabileceği öngörülmektedir.
Bakılan uyuşmazlıkta, 18 eşit taksite bölünen kamu alacağının yapılan son ödeme ile ortadan kalktığı, bir başka ifade ile zarar doğurduğu ileri sürülen işlemin icrasının, yapılan bu son ödeme ile tamamlandığı görülmektedir.
Buna göre, son ödeme tarihi olan 12.5.2010 tarihinden itibaren 60 günlük dava açma süresi içerisinde açılan davanın esası incelenerek bir karar verilmesi, bu suretle davacı temyiz isteminin kabulü ile davayı süre aşımı yönünden reddeden İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü:
Dava; … Çarşı içerisinde dükkan sahibi olan davacıdan, kapalı çarşı onarım bedeli ana parası yanında gecikme zammı adı altında fazladan tahsil edilen miktarın tarafına iadesine yönelik başvurunun reddine ilişkin 1.6.2010 gün ve … sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; 29.11.2008 tarihli tecil ve taksitlendirme yaprağında gösterilen borç miktarının, gecikme zammı ve tecil faizi olmak üzere davacıya ait tüm borcu kapsadığı, davacının her ödemesi sonucunda kendisine verilen tahsilat fişinde ana para ve gecikme zammı miktarının gösterildiği, davacının borcuna eklenen gecikme zammından en geç ilk taksidi ödediği 25.12.2008 tarihinde haberdar olduğu, buna göre 25.12.2008 tarihinden itibaren altmış gün içerisinde ya da İdari Yargılama Usulü Yasasının 11. maddesindeki süreç işletildikten sonra kalan süre içerisinde dava açılması gerekirken, anılan süreler geçirildikten açılan davanın süresinde olmadığı gerekçesiyle, davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek anılan Mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “iptal ve tam yargı davaları” başlıklı 12. maddesinde “ilgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 nci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır” hükmüne yer verilmiştir.
Bu kural ile ilgililerin haklarını ihlal eden, başka anlatımla, onlar için zarar doğuran idari işlemler nedeniyle açılacak tazminat davalarında uyulması gereken dava açma süresi düzenlenmiştir. Bu tür davalarda zararın tazminine hükmedilmesi istendiğine göre, ortada varlığından “kesin” olarak söz edilebilecek bir zararın bulunması gerektiği açıktır. Kesin bir zararın bulunup bulunmadığı veya zararın bir bütün olarak ortaya çıktığı tarih ise her uyuşmazlıkta özel olarak yapılacak değerlendirme sonucunda anlaşılacaktır. Dava açma süresi de, zararın kesin ve tam olarak gerçekleştiği tarihte başlayacaktır.
Dava dosyasının incelenmesinden, … Çarşı içinde yapılan onarım çalışmaları sonucunda çarşı içinde dükkanı bulunan maliklerden onarım bedellerinin tahsili amacıyla 24.2.2005 tarihinde yazılar yazıldığı, anılan yazıların iptali istemiyle açılan davada verilen iptal kararı üzerine 11.2.2008 gün ve 270 sayılı Bayındırlık ve İskan Bakanlığı yazısıyla Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan ilgili tutarların tahsilinin sağlanmasının istenildiği, … Vergi Dairesi’nce düzenlenen 11.8.2008 ve 27.11.2008 tarihli iki adet ödeme emri ile davacıdan ilgili paranın ödenmesinin istenildiği, davacının taksitlendirme talebinde bulunması üzerine ilgili vergi dairesince düzenlenen 29.11.2008 tarihli tecil ve taksitlendirme yaprağı ile borcun 31.12.2008/31.5.2010 tarihleri arasında 18 eşit taksite bölündüğü, davacı tarafından ilgili borcun taksitler halinde ödendiği, yapılan tecil ve taksitlendirme sonucu son taksitin 12.5.2010 tarihinde davalı idareye ödendiği, davacı tarafından, 13.5.2010 tarihinde yapılan başvuru ile fazladan ödenen gecikme zammının iadesinin istenildiği, bu talebin 1.6.2010 gün ve … sayılı işlemle reddi üzerine, 29.7.2010 tarihli dilekçe ile bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda yer verilen 2577 sayılı Yasa’nın 12. maddesi ile iptal ve tam tam yargı davası açılabilmesi için seçimlik bir hak tanınmıştır. Buna göre ilgililer, haklarını ihlal eden bir işleme karşı doğrudan tam yargı davası açabileceği gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine veya bir işlemin icrası nedeniyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içerisinde tam yargı davası açabileceklerdir.
Olayda, davacı tarafından yapılan tecil ve taksitlendirme başvurusu sonucu 18 eşit taksite bölünen alacağın son taksitinin 12.5.2010 tarihinde ödendiği görülmektedir. Buna göre zarar doğurduğu ileri sürülen işlemin icrasının, bir başka ifade ile tekemmülünün, yapılan bu son ödeme ile tamamlandığı ve işlemden kaynaklı zarara yönelik dava açma süresinin de bu son ödeme ile başlayacağının kabulü gerekmektedir.
Bu durumda, tecil ve taksitlendirme başvurusu sonucu ödenen son taksit tarihinden itibaren 60 günlük dava açma süresi içerisinde açılan davanın esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken, yukarıda belirtilen hususlar gözetilmeden davanın süre aşımı yönünden reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında yasal isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesine uygun bulunan davacı temyiz isteminin kabulüyle, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın, yeniden bir karar verilmek üzere anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine, 11/6/2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :
Uyuşmazlık; kapalı çarşı onarım bedeli ana parası yanında gecikme zammı adı altında fazladan tahsil edildiği ileri sürülen miktarın iadesine yönelik başvurunun reddine ilişkin işlemden kaynaklanmaktadır.
Olayda, davacının tecil ve taksitlendirme başvurusu üzerine düzenlenen 29.11.2008 tecil ve taksitlendirme yaprağında, ödenecek asıl borç ile birlikte gecikme zammı ve tecil faizine yer verildiği, buna göre davacının her ay ödeyeceği gecikme zammı tutarını önceden bildiği, bunun yanı sıra, ödenen her taksit sonrası davacıya verilen tahsilat fişinde de ana para ve gecikme zammı miktarı belirtilerek, davacının ödemiş olduğu gecikme zammından en geç taksitleri ödediği tarih itibarıyla haberdar olduğu anlaşılmaktadır.
Bu haliyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 12. maddesinde belirtilen, zarar doğurduğu ileri sürülen işlemin icrası her taksidin ödenmesi aşamasında gerçekleştirilmiş olup; başlangıçta bildirilen ödeme planına ve taksitlere karşı dava açmayan davacının, son ödeme tarihi itibariyle açtığı davanın altmış günlük dava açma süresini aşan kısmının süre aşımı nedeniyle incelenme olanağı bulunmamaktadır.
Belirtilen nedenlerle; ödenen son taksit tarihinden (12.5.2010) itibaren dava açma süresini kapsayan altmış günlük süre içerisinde yapılan ödemelerden kaynaklı gecikme zammına yönelik hukuki denetimin yapılabileceği, bu itibarla ödenen son taksit tarihinden geriye doğru altmış günlük süre içinde yapılan kesintilerin iadesinin mümkün olabileceği, ancak altmış günü aşan kısma yönelik olarak davanın süresinde olmadığı görüşü ile çoğunluk kararının bu kısmına katılmıyoruz.