Danıştay Kararı 10. Daire 2011/8303 E. 2016/869 K. 18.02.2016 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2011/8303 E.  ,  2016/869 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2011/8303
Karar No : 2016/869

Davacı :
Davalı :
Vekili :

Davanın_Özeti : ‘nın 6.6.2011 tarih ve 2011/4 sayılı, “İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları” konulu Genelgesinin, 4857 sayılı iş Kanunun 77. maddesine aykırı olduğu, bilimsel bir dayanağı bulunmadığı, iş kazası denetimi yoluyla işyerlerinde iş güvenliği koşullarının denetimi görevinin ifa etmesinin engellendiği ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
Savunmanın_Özeti : Usule ilişkin olarak davacının işbu davayı açmakta menfaati olmadığından, davanın ehliyet yönünden reddedilmesi gerektiği, esasta ise; dava konusu genelgenin, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 77. maddesine uygun olarak hazırlandığı, meydana gelmiş olan iş kazası veya ortaya çıkan meslek hastalıklarını incelemeye yönelik “tepkisel teftişlerin” toplam teftiş faaliyetleri içerisindeki oranının azaltılarak “önleyici teftişlerin” oranının artırılmasının amaçlandığı genelgede hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Düşüncesi : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı :
Düşüncesi : Dava; İş Teftiş Kurulu Başkanlığında İş Müfettişi olarak görev yapan davacı tarafından, nın “İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları” konulu 6.6.2011 gün ve 2011/4 sayılı Genelgesinin iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı idare tarafından usule yönelik olarak ileri sürülen iddia yerinde görülmeyerek, işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
6.8.1979 tarihli ve 7/17925 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan İş Teftişi Tüzüğünde,”Teftiş” sözcüğü, görmek, izlemek, incelemek, araştırmak ve önlemek, olarak tanımlanmıştır.
Öte yandan; Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki 3146 sayılı Kanunun 15 ve 34’üncü maddeleri ile İş Teftiş Tüzüğünün 4, 6, 22 ve 29’uncu maddelerine dayanılarak hazırlanan 16/11/1991 tarihli ve 21053 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan İş Teftiş Kurulu Yönetmeliğinin 5’inci maddesinde, teftiş kurulunun, Bakanlığa verilmiş bulunan çalışma hayatı ile ilgili mevzuatın uygulanmasını denetlemek, yönetmek ve yürütmek, bu konuda plan ve programlar hazırlamak, iş teftişi ile ilgili mevzuat çalışmalarını yapmak, istatistikleri tutmak, değerlendirmek ve yorumlamak, Bakanlıkça gerekli görülecek teftişle bağdaşır inceleme ve araştırmalar yapmak amacıyla kurulduğu, belirtilmiştir.
nın “İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları” konulu 6.6.2011 gün ve 2011/4 sayılı Genelgesinde; çalışma hayatının sürekli değişim ve gelişmeleri karşısında, iş teftişinde yeni politikalar, yaklaşımlar ve stratejiler belirlenmesinin zorunluluğunun doğması nedeniyle, meydana gelmiş olan iş kazası veya ortaya çıkan meslek hastalıklarını incelemeye yönelik “tepkisel teftişlerin” toplam teftiş faaliyetleri içerisindeki oranının azaltılarak güvenlik kültürü ve sosyal sorumluluk konusunda bilinç oluşturulmasına katkı sağlamayı amaçlayan işçi, işveren, diğer ilgili kurum ve kuruluşlarla yakın işbirliğini öngören “önleyici teftişlerin” oranının amacıyla alınması gereken önlemlere ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
İdare hukukunda normlar hiyerarşisinde Yönetmeliklerden sonra gelen düzenleyici işlemlerden olan Genelgeler, bir Yönetmeliğe dayalı olarak ve yönetmelik hükümlerine açıklık getirmek amacıyla çıkarılırlar.
Dava konusu Genelgenin yukarıda aktarılan hükümlerinin incelenmesinden; gerek iş sağlığı ve güvenliği konusunda, gerekse çalışma koşullarının işçiler açısından iyileştirilmesi konusunda çalışma hayatının ve bununla ilgili geliştirilen politikaların, bu konuda uygulanması gereken kuralların ilgililere duyurulması amacıyla çıkarıldığı anlaşılmakla; dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Kaldı ki; teknolojide ve çalışma şartlarındaki değişimlerin, teftiş yaklaşımında da yenilikleri zorunlu kılması nedeniyle; 13.12.1950 tarihli ve 5690 sayılı Sanayi ve Ticarette İş Teftişi Hakkındaki 81 numaralı Milletlerarası Çalışma Sözleşmesinin Onanmasına Dair Kanun ile 6.8.1979 tarihli ve 7/17925 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan İş Teftişi Tüzüğüne dayanılarak hazırlanan ve 31.10.2012 gün ve 28453 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan İş Teftiş Kurulu Yönetmeliğinin 4’üncü maddesinin ı bendinde, İş teftişinin; Çalışma süreleri, ücretler, iş sağlığı ve güvenliği, işçilerin refahı, çocuk ve gençlerin çalıştırılması, kayıtdışılık, işsizlik, istihdam ve işgücü piyasası uygulamaları gibi çalışma şartlarına ve ortamına ilişkin tüm mevzuat hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili olarak araştırma, inceleme ve denetlemeyi de kapsayan ve Devlet adına gerçekleştirilen teftiş faaliyetleri ile mevzuat ile verilen diğer teftiş faaliyetlerini, ifade ettiği, ayrıntılı olarak belirtildiği gibi; üç yılı aşkın süredir devam eden “Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği Koşullarının İyileştirilmesi Projesi” ile de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan önlemler arttırılmıştır.
3146 sayılı Kanun ve 1475 sayılı Kanuna dayanılarak yayımlanan Yönetmelik hükümleri göz önüne alındığında, davacı tarafından dava dilekçesinde ileri sürülen diğer iddialara da itibar edilmemiştir.
Açıklanan nedenle davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü:
Dava; ‘nın 6.6.2011 tarih ve 2011/4 sayılı, “İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları” konulu Genelgesinin iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı idarenin usule yönelik itirazları yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi;
4857 sayılı İş Kanunu’nun dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan 77. maddesinde ” İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler.İşverenler işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar. Yapılacak eğitimin usul ve esasları nca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.İşverenler işyerlerinde meydana gelen iş kazasını ve tespit edilecek meslek hastalığını en geç iki iş günü içinde yazı ile ilgili bölge müdürlüğüne bildirmek zorundadırlar.” 6111 sayılı Yasayla değişik 91. maddesinde” Devlet, çalışma hayatı ile ilgili mevzuatın uygulanmasını izler, denetler ve teftiş eder. Bu ödev na bağlı ihtiyaca yetecek sayı ve özellikte teftiş ve denetlemeye yetkili iş müfettişlerince yapılır. 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 10 uncu maddesine istinaden iş sözleşmesi fiilen sona eren işçilerin kanundan, iş ve toplu iş sözleşmesinden doğan bireysel alacaklarına ilişkin şikayetleri bölge müdürlüklerince incelenir.” hükmüne, 92. maddesinin ikinci fıkrasında “Teftiş, denetleme ve incelemeler sırasında işverenler, işçiler ve bu işle ilgili görülen başka kişiler izleme, denetleme ve teftişle görevli iş müfettişleri ve işçi şikayetlerini inceleyen bölge müdürlüğü memurları tarafından çağrıldıkları zaman gelmek, ifade ve bilgi vermek, gerekli olan belge ve delilleri getirip göstermek ve vermek; iş müfettişlerinin birinci fıkrada yazılı görevlerini yapmaları için kendilerine her çeşit kolaylığı göstermek, bu yoldaki isteklerini geciktirmeksizin yerine getirmekle yükümlüdürler.” hükmüne, üçüncü fıkrasında ise; ” Çalışma hayatını izleme, denetleme ve teftişe yetkili iş müfettişleri ile işçi şikayetlerini incelemekle görevli bölge müdürlüğü memurları tarafından tutulan tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerlidir. İş müfettişleri tarafından düzenlenen raporların ve tutulan tutanakların işçi alacaklarına ilişkin kısımlarına karşı taraflarca otuz gün içerisinde yetkili iş mahkemesine itiraz edilebilir. İş mahkemesinin kararına karşı taraflarca 5521 sayılı Kanunun 8 inci maddesine göre kanun yoluna başvurulabilir. Kanun yoluna başvurulması iş mahkemesince hüküm altına alınan işçi alacağının tahsiline engel teşkil etmez.” hükmüne yer verilmiştir.
‘nın 6.6.2011 tarih ve 2011/4 sayılı sayılı, “İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları” konulu Genelgesinde çalışma hayatının sürekli değişim ve gelişmeleri karşısında, iş teftişinde yeni politikalar, yaklaşımlar ve stratejiler belirlenmesinin zorunluluğunun doğması nedeniyle, meydana gelmiş olan iş kazası veya ortaya çıkan meslek hastalıklarını incelemeye yönelik “tepkisel teftişlerin” toplam teftiş faaliyetleri içerisindeki oranının azaltılarak güvenlik kültürü ve sosyal sorumluluk konusunda bilinç oluşturulmasına katkı sağlamayı amaçlayan işçi, işveren, diğer ilgili kurum ve kuruluşlarla yakın işbirliğini öngören “önleyici teftişlerin” oranının artırılması amacıyla alınması gereken önlemlere ilişkin hükümlere yer verildiği, bu çerçevede iş kazaları ve meslek hastalıklarına ilişkin veri tabanı oluşturulduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, iş sağlığı ve güvenliği, çalışma koşullarının işçiler açısından iyileştirilmesi amacıyla meydana gelmiş olan iş kazası veya ortaya çıkan meslek hastalıklarını incelemeye yönelik teftişlerin toplam teftiş faaliyetleri içerisindeki oranının azaltılması ve iş kazası ve meslek hastalığının henüz meydana gelmeden önlenmesi için önleyici teftişlerin artırılması, ayrıca şikâyetlerinin hızlı, zamanında ve etkin bir şekilde sonuçlandırılması amacıyla veri tabanı oluşturulmasına yönelik dava konusu genelge hükümlerinde üst hukuk normlarına ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Öte yandan; 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname uyarınca, hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ya da avukatlar tarafından idarelerin vekili sıfatıyla yürütülen davaların idareler lehine neticelenmiş olması halinde, idareler lehine vekalet ücreti takdir edilecek olmakla birlikte, 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca idareler lehine vekalet ücreti takdirinin, ancak bu Kanun Hükmünde Kararname’nin yürürlüğe girdiği 2.11.2011 tarihinden sonra açılan davalarda söz konusu olabileceği, bakılmakta olan davanın ise, 659 sayılı KHK’nın yürürlük tarihi olan 2.11.2011 tarihinden önce açıldığı dikkate alındığında, dava hukuk müşaviri eliyle takip edilmiş olmasına rağmen, davalı idare lehine vekalet ücreti takdir edilmesine gerek görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, yasal dayanağı bulunmayan DAVANIN REDDİNE, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya iadesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 (otuz) gün içinde İdari Dava Daireleri Kurulunda temyiz edilebileceğinin taraflara bildirilmesine 18.2.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.